Tayyip Erdoğan "aileler çocuklarını bize emanet ettiler" diyor. 18 yaşını doldurmuş bir insan ne sana, ne hükümetine, ne de polisine emanet edilmiştir. Reşit olan insan yasa önünde serbest bir bireydir, kendi sorumluluğuna sahip kişidir. Çalışırken ondan vergi almasını biliyorsun, onun oy kullanmasına karşı çıkmıyorsun, hatta yatıp kalkıp "milli irade" diyorsun, ama işine geldiği takdirde "bize emanettirler" diyorsun? Sen kimsin?
Tayyip Erdoğan zaman zaman ortaya bir dinamit atar, istediği gürültüyü kopartır. Beklediği de zaten budur. Ona muhalif olanlar genellikle bunu "gündem yapmak" (gündem değiştirmek veya gündem yaratmak) diye adlandırırlar.
Fakat yaptığı o kadardan ibaret değildir. Ardında mutlaka bir emel vardır. O emel, hiç de hâlisâne değildir. Her defasında kafasının içindeki gericilik doğrultusuna adım atmaktır: Ya öyle bir yasa çıkaracaktır, düzenleme yapacaktır veya -yapmasa bile- o konu üzerindeki tartışma sayesinde kendine yeni taraftar kazanacaktır veya mevcut taraftarlarını konsolide edecektir.
Tayyip Erdoğan'ın gündem dinamitlerinin bir kısmı (belki daha fazlası) kadın düşmanlığıdır. İşte yukarıda söylediklerimizin yeni bir örneği AKP'nin Kasım ayı başındaki Kızılcahamam toplantılarında görüldü. Genel Başkanlarının kapalı kapılar ardında söylediği bazı sözler basına yansıdı, Bülent Arınç o haberin doğru olmadığını, Sayın Başbakanının öyle bir laf etmediğini söyledi, ama ertesi sabahki Meclis Grup toplantısında Tayyip Erdoğan, yardımcısını tekzip etti ve onun "söylemedi" dediği sözleri vurgulayarak tekrarladı.
Daha sonraki gün yurt dışına giderken yaptığı basın toplantısında laflarını tekrarladı, hatta soru soran bir kadın gazeteciye -kendi zihniyetince-hakaret bile etti. [Sen kendi kızının öyle yaşamasını ister misin? dedi. Böyle diyerek genç kadını aşağıladığını zannetti.]
Helsinki'deki basın toplantısında ise kendisinin tasvip etmediği şekilde yaşamayı "gayri meşru" ilan etti, yani şahsını hukuk yerine koydu, "kanun benim" dercesine, anayasanın üstüne çıktı.
Ortaya bir de "öğrenci evleri" diye uyduruk bir terim çıktı.
Neymiş bir takım apartman dairelerinde öğrenciler kızlı-erkekli birlikte oturuyorlarmış ve oralarda "karışık şeyler" oluyormuş.
Burada açıkça kadın düşmanlığı yapılmaktadır. Tayyip Erdoğan hız öğrencilerin erkek öğrencilerle birlikte ev kiralamasına karşıdır. Muhafazakâr demokrat" dediği tipleme o kız öğrencileri aşağılamaktadır. Çünkü muhafazakâr kafa kadının bedeniyle çok ilgilidir. Kadının bedeninden asla elini çekmez. Zaman olur "kürtaj yasaklansın der, zaman olur "sezeryen doğum"u da yasaklamaya yeltenir. [Hatta bu yasakları getiremeyeceğini bile bile, yukarıda da söylediğimiz gibi, salt kendi muhafazakâr tabanının oturduğu tribüne seslenmek için öyle yapar.]
Toplumdaki erkekçi zihniyet o kadar baskındır ki, kendini çağdaş sanan ve Tayyip Erdoğan'ın o sözlerine sertçe karşı çıkan kimi siyasetçiler ve medyacılar bile büyük bir aymazlıkla onun yaptığını "ahlâk bekçisi" olmak, "ahlâk zabıtalığı" yapmak gibi tanımlamalarla niteliyorlar.
Ne söylediklerini asla düşünmüyorlar, bir kadının bedenine onlar da yasak koyuyorlar, onun bedenini dilediği gibi kullanmasını "ahlâk dışı" gördüklerinin ya farkında değiller veya kendileri de kadın cinselliğini "ahlâk"la ilgili sayıyorlar.
Tayyip Erdoğan'a "Ahlâk bekçisi" veya "ahlâk polisi" demek kadının iffetini koruyan, kadının ahlâksızlık yapmasına mâni olan kişi demektir. Namus kavramı erkekçi toplumlarda belden aşağıdadır. Erkeklerin değil, kadının namusunu belden aşağı görürler. Yalan söylemek, hile yapmak, süfli menfaatler peşinde koşmak namussuzluk sayılmaz, ama bir kadının kendi bedenine sahip çıkması namus meselesi olur.
Gericiliğin ve toplumun çoğunluğunun kadının evlilik dışı cinselliğini "ahlâksızlık" olarak tanımladığını biliyoruz. Ve ne yazık ki, erkek evli olmadığı bir kadınla yatarsa ahlâksız değildir, ama aynı davranış kadından gelirse o kadın "ahlâksız"dır, hatta "ororspu"dur. Birbiriyle evli olmayan bir erkek ile bir kadın arasındaki cinsel ilişkide toplum erkeği olsa olsa "çapkın, zampara" diye -bir anlamda takdir eder, kadın ise orospu veya hiç değilse "hafif meşrep" olur.
Kadının cinselliğine böyle bakan erkek zihniyeti sadece erkeğe özgü değildir, kadınların büyük çoğunluğu da erkek milletiyle aynı kanıdadır.
Tayyip Erdoğan "gerekirse yasal düzenlemeler" yapacağız diyor, valilere kız ve erkek öğrencilerin birlikte oturdukları evleri denetleme görevi verdiğini, böyle durumdakilerin ailelerine yetkililerin haber vermesini söylüyor, dahası da öyle yaşayanların bulunduğu apartman ya da mahalle sâkinlerinin onları Emniyete ihbar etmelerini istiyor. Yani o genç insanların karşısına, devleti çıkarmakla kalmıyor, komşularını da onlara karşı kışkırtıyor. Sözlerinde tabii ki üniversite öğrencilerine düşmanlık var. Gezi'den önce üniversitelerde sık sık karşılaştığı protestolar nedeniyle her istediği üniversiteye gidemez olmuştu. Gezi Direnişinden sonra düşmanlığı had safhaya çıktı, şimdi de üniversite öğrencilerine bel altından vuruyor. Bu tutumun siyaset dışında da boyutu var. En tepeye çıktığı halde üniversite mezunu olmamanın kompleksini taşıyor. Tıpkı İbrahim Tatlıses gibi, İmparator olmuş, ama 'Okusford'da okuyamamış.
Tayyip Erdoğan'ın söyledikleri insan haklarına aykırı. Bireyin hak ve özgürlüklerine karşı. Kişinin yaşamına kanunsuz ve haksız müdahale.
O insanlar yasaların suç saydığı bir fiili işlemiyorlarsa Başbakanın, valilerinin ve polislerinin hiçbir müdahale yetkisi yoktur.
Tayyip Erdoğan "aileler çocuklarını bize emanet ettiler" diyor. 18 yaşını doldurmuş bir insan ne sana, ne hükümetine, ne de polisine emanet edilmiştir. Reşit olan insan yasa önünde serbest bir bireydir, kendi sorumluluğuna sahip kişidir.
Çalışırken ondan vergi almasını biliyorsun, onun oy kullanmasına karşı çıkmıyorsun, hatta yatıp kalkıp "milli irade" diyorsun, ama işine geldiği takdirde "bize emanettirler" diyorsun? Sen kimsin? Parti başkanısın, hükümet başkanısın. O bireyin güllabici başı değilsin. Zira "Emanet almak" demek, o kişinin sorumluluğunu taşımak" demektir. Sana o yetkiyi kim verdi?
Çattığın öğrencilerin üzerinde zaten "mahalle baskısı" vardır: o apartmanda ve semtte yaşayanlar -semtine göre-o kadınlara olumsuz davranırlar, sen böyle konuşmakla o haksızlığı teşvik ve tahrik etmektesin.
Büyük kentlerin görece uygar kesimlerinde bu baskılar çok belirgin olmayabilir, ama Tayyip Erdoğan böyle konuşarak özellikle Anadolu'nun üniversite kentlerinde ezkaza öyle ev tutmuş öğrenciler varsa, onları korkutmaktadır.
Dahası da, başka kentlerde okuyan kızı olan aileleri kışkırtmaktadır.
Bütün bunları niçin yapmaktadır? Kendi saflarını pekiştirmek, ona oy vermeyen muhafazakâr ailelerin oylarını almak için yapmaktadır. Haziran 2015'te yapılacak olan Genel Seçimlere kadar buna benzer başka çıkışlar da yapacaktır. Kendi oy potansiyelini tavanına vardığının farkında olarak yeni oylar avlamak peşindedir. Saadet Partisi, BBP gibi partilerden alacağı ekstra % 1-1,5 oy bile onun için önemlidir, ama asıl gözünü diktiği oy deposu MHP'dir. Çünkü MHP seçmeni için de ahlâk belden aşağıdadır, kadının cinselliğine erkekçi (seksist) kalıplarda bakan, kızlı-erkekli apartman dairelerinde oturanlara Tayyip Erdoğan gibi kınayan zihniyettedirler.
Bizim işimiz Tayyip Erdoğan'ın oltasına takılmak ve "öğrenci evleri" dediği dairelerde yaşayan kadınları savunmak değil, onun oy emelini göstermektir. Daha da önemlisi, bu politikacının meşrebinin kadını aşağılamak olduğunu teşhir etmektir.
Kadının bedenine uzanmış her saldırının püskürtülmesi için uğraş vermektir. Bu vesileyle, Tayyip Erdoğan'a karşı çıkmak adına, yaptığını "ahlâk bekçiliği" diye tanımlayanları uyarıp, o sözü dillerinden ve zihinlerinden silmektir.
Yazarın Dİğer Yazıları
1 Kasım 2015 manzaraları...
5 Kasım 2015Kanlı ortam kime yarıyor?..
22 Ağustos 2015Asıl suçlu canileri beslemiş, büyütmüş olanlardır!
27 Temmuz 2015Savaş tamtamları da AKP’yi kurtarmaz!..
8 Temmuz 2015Seçim 2015: Hiçbir seçim böyle kanlı olmamıştı...
2 Temmuz 2015Bir demokrasi suçlusu: Süleyman Demirel
17 Haziran 2015Oy gaspı ve namus...
3 Haziran 201512 Eylül 2010 Anayasasıyla kurulan Yargı düzeneği
19 Mayıs 2015Soykırım zihniyeti 100 yıldır sürüyor
24 Nisan 2015Bu kez de siyasi nitelikli hayvan katliamı...
3 Nisan 2015Siyasi iktidarın çocuk katliamları...
8 Şubat 2015Hırsızın hiç mi kabahati yok?
11 Ocak 2015Papa Türkiye'de: Konuk, eski bir darbeci...
1 Aralık 2014Bir demokrasi suçlusu: Süleyman Demirel
3 Kasım 2014Rüşvete, yolsuzluğa takipsizlik..
22 Ekim 2014Erdoğan rejiminin asıl hedefi IŞİD değil, Rojava’nın işgalidir...
28 Eylül 2014Işid şeriklerinin saltanat ve sadaret merasimi...
4 Eylül 2014Erdoğan'ın 'taht'a çıkmasına yardım edenler
23 Temmuz 2014Tayyip Erdoğan’ın cülus töreni
7 Temmuz 2014Fıtratında aşağıya doğru sürüklenme de var!
25 Mayıs 2014