Tayyip Erdoğan’ın cülus töreni

Yalçın YUSUFOĞLU

7 Temmuz 2014
Tayyip Erdoğan’ın cülus töreni

Daha seçilmeden seçilmiş gibi konuşacak. Başkanlık sistemine ilişkin hiçbir anayasal, yasal düzenleme yokken, sistem gelmiş gibi davranacak. Yani mevcut yasalar dışına çıkacağını, “icracı C. Başkanı” olacağını peşinen ilan edecek. Onu böylesine şımartan sadece şakşakçıları değil, hırsızlığını ve etrafındaki soygun, vurgun çetesini bile bile ona oy veren seçmendir.

İnsanının bulunduğu her yerde en doyulmaz güzellikler de vardır, en tahammül edilmez çirkinlikler de. Ve insanın en fazla çirkinleştiği yerlerden birisi siyaset alanıdır.

Yalan söylemek, çirkin politikacının alışkanlığı bile değil, yöntemidir. Prens Makyavelli siyasette amaca ulaşmanın her yolu “mubah kıldığını” söylemiş. Acaba o amaç nedir? Toplumun yararı mı, yoksa kişisel iktidar hırsı mı?

Genel'in yararına olur diye yalan söylemek, ahlâksızlık yapmak elbette onaylanamaz. İyiye ulaşmak için kötüyü kullanmak deformasyondur, toplumun yararına değil zararınadır. Çünkü çirkinliğe, düzeysizliğe alışmış bir toplum ahlaksızlığı paylaşan bir toplumdur.

Kaldı ki, politikacı o çirkinlikleri kamunun değil, kendi menfaati için yapmaktadır.

Ona “çirkin politikacı” dememizin nedeni de zaten budur.

Peki, politikada çirkinliğin genel ve yaygın yolları nelerdir? Yalan-dolan-riya, entrika, sahtekârlık, iki yüzlülük, hiçbir evrensel kurala, hiçbir ahlâki değere sahip olmamak, günün çıkarını nerede görüyorsa onu yapmak.

Çirkin politikacı her şeyden önce siyaset aracılığıyla kudret kazanacağını bildiği için siyasete girmiştir. Bu iktidar illa ki, devlet yönetimi anlamında iktidar olmayabilir. Bir muhalefet partisinin genel başkanı da kendi çapında iktidara sahibi kişidir. Etrafında her dediğini emir telakki eden birileri vardır, bazıları başkanlarına ve partilerine pîr aşkına hizmet etseler bile, diğerleri kişisel ikbal peşindedirler.

Yanlış anlaşılmasın, böyle gelmiş böyle devam etmekte olan sosyal düzende iktidar salt siyasi bir olgu da değildir. Siyaset dışındaki kurumlarda da iktidar vardır, somut olarak, her kurumda “başkanlık kültü” vardır. Sadece Fenerbahçe Spor Kulübünün ve benzerlerinin Genel Başkanları değil, adını hiç duymadığınız sıradan bir amatör futbol kulübünün başkanı da çevresinde kült sahibidir. Herkes ona “Başkanım” diye hitap eder, sofrada başköşeye buyur eder, o lafa başladığında herkes susar, dinler, vesaire. Sendikalarda zaten öyledir. Orada "Başkan" çoktur. Herkes birbirine “Başkan” diye hitap eder. Şube başkanıdır, bilmem ne dairesi başkanıdır, iş yeri temsilcisidir, ilh. Örgütlenmenin olduğu her yerde bu hiyerarşileri insanların kendileri yaratırlar. Şairin dediği gibi: İnsan putunu kendi yapar, kendi tapar.

Ama konumuz siyaset ve siyasi iktidar olduğuna göre biz çirkin politikacıya dönelim. Çirkin politikacının asıl emeli iktidar hırsıyla belirlense bile, sayısız örnek onun ihtirasının siyasi kudretle sınırlı olmadığını kanıtlamaktadır. O şahsın, şahısların makamını, yetkisini maddi menfaatleri için de kullandığı kimseni meçhulü değil.

'Üçüncü Dünya' fiilen uluslararası siyasetten kalktı, fakat “Üçüncü Dünya Ülkesi” diye bir kategori, bir kavram hâlâ mevcuttur. Demokrasisi yokluğu ve hırsızlık-yolsuzluk başta olmak üzere çeşitli olumsuzluklar bu ülkelerin karakteristiğini belirliyor ve “Üçüncü Dünya Ülkesi” sözü pek çok özelliği açıklıyor.

Fakat, irtikâp ve rüşvetin, vurgunun, yolsuzluğun, Batılıların "crony capitalism" dedikleri "akraba-eş-dost kayırma"nın sadece "3. Dünya Ülkesi" diye tanımlanan devletlerden ibaret olduğu sanılmasın. Gelişmiş kapitalist ülkelerde de politikacının şahsi menfaat için yolsuzluklarına, rüşvet almasına, vergi kaçakçılığı yapmasına rastlanmaz değil.

Her ne kadar, evinde 1 milyar dolar bulunduran politikacıya oralarda bulunmazsa da, Avrupa’dan Japonya’ya kadar kendisi ya da yakını yolsuzluğa bulaşmış politikacı pek çoktur.

İşte size son örnek Nicolas Sarkozy. Bir Macaristan göçmeni olarak geldiği Fransa’da Cumhurbaşkanlığına kadar yükseldi. Tırmanışında sağcılığı, yabancı düşmanlığı, göçmen politikasındaki katılığı rol oynadı.

Özellikle 2005 sonbaharında  Paris’te meydana gelen ve üç hafta kadar süren –Fransızların adlandırmasıyla-- “banliyö isyanları”nda (émeutes dans les banlieues) polisin takındığı sert tutum nedeniyle İçişleri Bakanı olarak puan toplayan Sarkozy’yi başa getiren Fransızlar nasıl yanıldıklarını kısa zamanda gördüler.

Fransa halkını göçmenlerin genç kuşaklarının şiddetinden “kurtarmış” olmakla övünen Sarkozy bugün ifadeye çağrılmış durumda. Konu eski Başkan’ın seçim kampanyası için Muammer Kaddafi’den 50 milyon Avro’luk bağış aldığı ve hakkındaki kovuşturmayı örtbas etmek için kaydedilmiş konuşma tapelerini yok etmeye çalıştığı şeklinde.

Yani çirkin politikacı 17 Aralık 2013 sonrası gibi yargıya, polise saldırmamış, “bana komplo yapıldı” dememiş, o kast montajdı-dublajdı dememiş, sadece hakkındaki tapeleri ortadan kaldırmak için avukatını kullanmış.

İki toplum arasında demokrasi terbiyesi farkı var:

Birincisi, soruşturmayı örtbas etmek için yıldırım hızıyla yargıçlara, savcılara polislere işten el çektirecek, yani, yargıya, polise darbe yapacak, alel acele kanunu çıkartacak ve büyük bir pişkinlikle topluma dönüp “bana darbe yapılıyordu, darbe başarılı olsaydı, ülke felakete sürüklenecekti, mesela 3. Hava limanını, üçüncü köprüyü yapamayacaktık” diyecek.

İkincisi ise; bir-iki bandı ele geçirdiği için mahkemenin yolunu tutacak.

Birincisine seçmenin yüzde 43’ü, 45’i onay oyu verecek, diğeri ise bundan böyle tekrar adaylığını koyamayacak.

Birinci toplum ahlâksızlığa, hırsızlığa aldırmayacak, aldığı yakacak, yiyecek vesaire yardımları devam etsin de, ne olursa olsun diyerek ahlâksızlığa sadaka karşılığı razı olacak. [15 milyon kişinin sadaka ekonomisinden yararlandığı hesaplanmış. Oysa halk çirkin politikacının çaldığı paraların kendi parası olduğunun farkında bile değil.]

Böyle olunca da, o politikacı C. Başkanlığı adaylığının ilanını cülus gibi kutlayacak. Bilcümle efradını bir salonda toplayıp, daha seçilmeden onları "başkan" diye bağırttıracak, kürsüye çıkıp kimi buldumcukların habire umdukları yapacak.

Daha seçilmeden seçilmiş gibi konuşacak. Başkanlık sistemine ilişkin hiçbir anayasal, yasal düzenleme yokken, sistem gelmiş gibi davranacak. Yani mevcut yasalar dışına çıkacağını, “icracı C. Başkanı” olacağını peşinen ilan edecek. Onu böylesine şımartan sadece şakşakçıları değil, hırsızlığını ve etrafındaki soygun, vurgun çetesini bile bile ona oy veren seçmendir.

Görsel medya bu vaveylaya koç başı oluyor, yazılı basın toplantıyı ertesi gün olağanüstü bir hadiseymiş gibi verecek.

Hatta şakşakçı olmayan bazı medyacılar bile Türkiye’nin yeni bir aşamaya geçiyor olduğunu ilan ederek, o şahsın istediğini yenileşme olarak sunacaklar.

Oysa; Türkiye’nin başkanlık sistemine ihtiyacı yok. Söz konusu politikacının var. Hem bugünkü gibi bütün yetkiler elinde olsun, hem de sıfatı C. Başkanı olsun istiyor.

Yürütmenin zaten başında, yasama da onun emrinde, Başkanlık sistemiyle Yargı yetkilerini de istiyordu, alamadı, Tersine, 17 Aralık vesilesiyle Başbakanın yetkilerini arttırdı, şimdi C. Başkanı sıfatıyla onları da kullanacak. İtaatkâr, kişiliksiz, silik birisini başbakan yapacak,kendisi hep tek adam ve emir mercii olarak kalacak.

İşte tüm "şakşakçılar" ve “yenilik meraklısı budalalar" bu hukuk dışı durumu alkışlıyorlar, yasaların dışında şahsi sistemi onaylıyorlar. Oysa Türkiye’nin bu politikacıdan kurtulması farz olmuşken, onlar onu başımıza daha çok tebelleş ediyorlar.

Çünkü kendisi şahsi hırsını, ihtirasını “Türkiye'de devletle millet bütünleşiyor” diye bir yenilik olarak sunuyor...

(*) "Cülus töreni", Osmanlı Devleti'nde padişah tahta çıkınca yapılan törene verilen addır.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 1 Kasım 2015 manzaraları...
    Rejimin 7 Haziran 2015 sonrasında başvurduğu seçimleri tekrarlamak icadı Türkiye’de riya, sahtekârlık, demagojiyle… ve kanla dolu tarihsel bir dönem oldu. Mesela Ahmet Davutoğlu’nun “Ankara’daki terör saldırısından sonra oylarımız yükselme trendine…
  2. Kanlı ortam kime yarıyor?..
    ''Tayyip Erdoğan rejiminin hesaplarını kolaylaştıran başlıca etmen KCK Yürütme Konseyinin şiddeti tekrar başlatması oldu.'' Saray 7 Haziran 2015’te yediği şamarın şokunu atlatacak manevralarla ilk günden beri arzuladığı yeniden seçime gidilmesini…
  3. Asıl suçlu canileri beslemiş, büyütmüş olanlardır!
    Son katliam, ihtirası uğruna her şeyi yapacak, her türlü melanete başvuracak tıynette olan politikacının ülkeyi hangi badirelere sürükleyebileceğinin, memleketi nasıl da kan gölüne çevirebileceğinin yadsınamaz bir kanıtını oluşturdu. 20 Temmuz…
  4. Savaş tamtamları da AKP’yi kurtarmaz!..
    Erdoğan, 2003’te ABD’nin peşinde Irak’a girme hazırlıkları yaparken de pervasızdı. Hatırlayınız: Irak sınırına katar katar asker taşınıyordu. CHP ile bir kısım AKP’linin Meclis’teki karşı oyları sayesinde savaş emelleri suya düştü.…
  5. Seçim 2015: Hiçbir seçim böyle kanlı olmamıştı...
    ASLA UNUTULMAYACAK BİR SEÇİM --Erken seçim, yeniden seçim vesaire konuşulurken üzerinde asıl durulacak nokta 7 Haziran 2015 öncesindeki kanlı tertipler olmalı. Zira seçim bitti diye, o kanlı olaylar bitmez. Seçimlerin üzerinden…
  6. Bir demokrasi suçlusu: Süleyman Demirel
    'Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz'' deyişiyle ünlü, 1975-1977 döneminde bir çok siyasi cinayet ve katliamdan sorumlu faşist Milliyetçi Cephe hükümetlerinin başbakanı, 28 Şubat'ın cumhurbaşkanı Süleyman Demirel öldü.. Egemen basın ve…
  7. Oy gaspı ve namus...
    Oy gaspı ve namus...
    3 Haziran 2015
    HDP’nin barajı geçmesinin asıl önemi Tayyip Erdoğan’ın parlamento çoğunluğunu yitirme ya da zayıf bir çoğunluk elde etme olasılığıdır. Ancak o zaman işbaşındaki rejimi sona erdirme olanağı gözükecektir. AKP yöneticisi bakanlar…
  8. 12 Eylül 2010 Anayasasıyla kurulan Yargı düzeneği
    “Paraları sıfırladın mı noktasından savcıları sıfırlama noktasına geldiler” --Mevcut rejim Yargının altını üstüne getirdi, bütün kuralları ve kurumları eğdi, büktü, kendine benzetti. 12 Eylül 2010 Referandumunu yapmakla eline geçirdiği olanakları tepe…
  9. Soykırım zihniyeti 100 yıldır sürüyor
    Bütün o yüz yıl boyunca Türk milleti o kadar şartlandırıldı ki, herkes birbirini azdıra azdıra 1915 ve sonrası bir tabu haline geldi. İnanınız ki, inkâr bugün dünkünden çok daha şiddetli.…
  10. Bu kez de siyasi nitelikli hayvan katliamı...
    Siyasi iktidarın insan katliamıyla, ağaç katliamıyla kabarmış siyasi suçlar siciline şimdi aynı nitelikli hayvan katliamı da eklenmiştir. Belediye görevlilerinin sokaklarda tüfekle köpek öldürdüklerine, zavallı hayvanların çığlıklar içinde kendi etraflarında döne…
  11. Siyasi iktidarın çocuk katliamları...
    ''2011’de Roboski’de öldürülen 34 kişiden 22’si çocuktur. Bu açıdan Roboski Katliamı, aynı zamanda bir çocuk katliamıdır. 2012 yılında 10, 2013’te 1 ve 2014’te 3 çocuk öldürülmüştür. 2015’in ilk ayında Cizre’de…
  12. Hırsızın hiç mi kabahati yok?
    İslam bu değildir, şudur, barış dinidir gibi laflar söylenmesi gereken, fakat herkesin kös dinlediği (nafile yere söylenen) sözlerdir. İnsan ister istemez “Hırsızın hiç mi kabahati yok?” diyesi geliyor. Çünkü daha…
  13. Papa Türkiye'de: Konuk, eski bir darbeci...
    Avrupa'dan tecrit olmuş Erdoğan bula bula sicilli bir darbeciyi buldu.. Bugün fakir-fukara babası geçinen yeni Papa kirli savaşın prototiplerindedir. İnsanlık suçuna ortak olmuştur, maiyetindeki din adamlarını işkencecilere teslim etmiştir. Türkiye’yi ziyaret…
  14. Bir demokrasi suçlusu: Süleyman Demirel
    Kendisini devirmiş olan 12 Mart 1971 darbesinin Cuntasının emrindeki askeri mahkeme tarafından ölüm cezasına mahkûm edilmiş Deniz-Hüseyin–Yusuf’un cezaları Meclis’te oylanırken Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı ve Isparta Milletvekili olarak büyük…
  15. Rüşvete, yolsuzluğa takipsizlik..
    RÜŞVET ŞEREFSİZLİĞİ KİŞİNİN PEŞİNİ BIRAKMAZ --Erdoğan oğluna müteaddit defalar telefon ediyor ve evdeki paraları başka yerlere nakletmesini istiyor, buna rağmen oğlu evde hâlâ 30 milyon Avro’nun kaldığını söylüyordu. Tayyip Erdoğan’ın…
  16. Erdoğan rejiminin asıl hedefi IŞİD değil, Rojava’nın işgalidir...
    TAYYİP ERDOĞAN’IN MASKESİ DÜŞÜYOR --Anadilde kısaca Rojava olarak adlandırılan Batı Kürdistan’a Tayyip Erdoğan önderliğinde Türk militarizmi -Işid’le savaşmak görünümü altında—müdahale etme emelinde, hatta kararlığında. Bu niyete şimdiye dek sadece Kılıçdaroğlu…
  17. Işid şeriklerinin saltanat ve sadaret merasimi...
    Sultanı ayakta alkışlayanlar arasında HDP’lilerin de bulunması beni yaralamıştır. --Tayyip Erdoğan’la yamağı Ahmet Davutoğlu’nun besleyip büyüttüğü, kamyon kamyon silah taşıdığı, silah ve mühimmat araçları aranmasın diye Meclis’ten dokunulmazlık kanunu çıkardığı İslamcı katil güruhlarından…
  18. Erdoğan'ın 'taht'a çıkmasına yardım edenler
    Şayet seçim 2. tura kalacak olursa, oylama Tayyip Erdoğan ile Ekmeleddin İhsanoğlu arasında geçeceği için, ulusalcılar CHP seçmenini sandıktan uzak tutmaya, tatil beldelerinde bulunan potansiyel CHP seçmenlerinin oy kullanmak için…
  19. Fıtratında aşağıya doğru sürüklenme de var!
    "KATİL SERIYE BAGLADI" --Okmeydan'ında iki kişinin daha öldürülmesini en veciz biçimde anlatan gazete başlığı Özgür Gündem'inkiydı. Gazete Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz'ın öldürülmeleri için "Katil seriye bağladı" diyordu. Özne üçüncü…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…