Gerginlik, Örtmece, Soykırım ve Gazze

Tarık Cyril Amar

31 Ocak 2024
Gerginlik, Örtmece, Soykırım ve Gazze

Bazen Dünya Mahkemesi olarak da adlandırılan Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı (UAD), İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere yönelik soykırımına karşı Güney Afrika'nın sözde "acil önlemler" alma talebine ilişkin kararını bgün açıklayacak.

Çığlık çığlığa ortada olan bir şeyi tartışarak ya da örneklendirerek zaman kaybetmeyeceğim: Bu soykırım gerçekleşiyor. (Hayır, bu "meşru müdafaa" değil; "sadece" çeşitli savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla da ilgili değil. Onlardan da bolca var, ama bu onların da ötesinde bir soykırım). Bu gerçeği inkar etmek, sadece dipsiz bir cehalet ve/veya kötü niyete işaret eder. Ama Robert Habeck, Olaf Scholz, Joe Biden, Antony Blinken ve The Economist'teki anonim propagandacılardan ne beklenir ki? Dolayısıyla, bilgili ve dürüst insanlar arasında artık soru, suçun varlığı değil, UAD'nin bunu kabul edip etmeyeceğidir.

Hatırlatmak gerekir ki, mahkeme bu noktada soykırımın gerçekleştiğini tanıyıp tanımayacağı konusunda bir açıklama yapmayacak, esasen "sadece" soykırımın derhal harekete geçilmesini gerektirecek kadar muhtemel olup olmadığı konusunda bir açıklama yapacaktır. Mahkeme böyle bir durum olduğunu tespit ederse, çeşitli önlemler alabilir. İsrail, her zamanki açık, haydut rejiminin hukuku, kuralları ve temel etiği küçümsemesi ile zaten umurunda olmayacağını ilan etti (evet, bu uygun bir özet). Mahkemenin kendisinin herhangi bir yaptırım gücü yoktur. Bu yetkinin, ABD'nin İsrail ne yaparsa yapsın onu destekleme yönündeki suç teşkil eden tutumunu terk edeceğine dair hiçbir işaret göstermediği BM Güvenlik Konseyi'nden gelmesi gerekiyor.

Özetle, kötümser olmak için iyi nedenler var: UAD'nin İsrail aleyhine vereceği bir kararın bile çok az etkisi olabilir. Yine de bugün kritik bir davada çok önemli bir gün. Bir kere, UAD özünde tam anlamıyla güçsüz olsa da (ve elbette bilerek bu şekilde tasarlanmıştır), yine de İsrail'in Batı'yı harekete geçirme kabiliyetini zayıflatmaya yardımcı olabilir.

Batı, hiç kuşkunuz olmasın, soykırımda İsrail'in suç ortağı olmaya hevesli. Ancak fırsatçılık da bir güçtür: UAD'nin soykırım olasılığını resmen belirten bir kararı, Ursula von der Leyen ya da Rishi Sunak gibi iflah olmaz soykırım destekçilerinin bile çekingen davranmasına yol açabilir. Ne de olsa geleceğin ne getireceğini kimse bilemez ve kimse Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde sanık sandalyesine oturmak istemez (UAD'den farklı olarak, İsrail ve dostlarını görmezden gelmek için elinden geleni yapmasına rağmen, bireylerin peşine düşebilir).

Yine de UAD'nin İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırımını tanımasından daha büyük bir etki yaratacağı kesin olan şey, mahkemenin soykırım inkarcılarının iğrenç saflarına katılması olacaktır. Daha önce de belirtildiği üzere, eğer UAD bu yola girerse, kendi ölüm fermanını imzalamış olacaktır: Böylesine korkunç bir başarısızlıktan sonra, insanlığın büyük bir kısmı nezdinde her türlü meşruiyetini yitirecektir. O zaman oturmaya devam edebilir ya da kendini feshedebilir - fark etmez: her iki şekilde de ölmüş olacaktır.

Dışarıdan bakanlar için yarının ne getireceği hala açık olsa da, ne yazık ki UAD'nin başarısız olması hayal edilemez değil. Eğer öyle olursa, birçok kişi bunun nedenini soracaktır. Bunun ana nedeninin mahkemenin tamamen siyasallaşmış olmasında aranacağı neredeyse kesindir. Yargıçları siyasetten ve özellikle de jeopolitikten uzak durmuyor. Belki içlerinden biri ya da diğeri bunu yapıyor (ya da en azından deniyor) ama bir bütün olarak bunu yaptıklarını iddia etmek saflık olur. Dolayısıyla, mahkeme İsrail'in soykırımdan paçayı sıyırmasına izin verirse, suç ortaklığı siyaseti yine galip gelmiş olacaktır.

Ancak bu başka bir faktörü de dışlamaz: Örtmece siyaseti. Burada söz konusu olan örtmece "gerilimi tırmandırmaktan kaçınma" kavramıdır. Filistinliler aç bırakılırken, bombalanırken, vurulurken, işkence görürken, sudan, ilaçtan ve yakıttan mahrum bırakılırken, ezilirken, yakılırken ve sakat bırakılırken - tüm bu süre boyunca Batılı "elitlerimiz" bize bu "krizin" "tırmanmasını" önlemekle meşgul olduklarını garanti ettiler.

Bu ifade bu bağlamda gerçekte ne anlama geliyor? Dürüst ve makul bir kelime kullanıcısı için kesinlikle bu anlama gelmeyecektir. Bunu nereden biliyoruz? Ampirik olarak, gerçeklerden. Çünkü aynı elitler bize gerilimi düşürmeme vaazları verirken, durumu derhal gerilimi düşürecek tek şeyi, yani İsrail'i ateşkese zorlamayı yapmadılar.

Buna ek olarak, bölgesel gerilimi tırmandırmak için var güçleriyle çalışıyorlar: Ensarullah ("Husi") liderliğinde 1948 BM Soykırım Sözleşmesini ciddiye alan ve normal bir dünyada her imzacı devletin yapması gerektiği gibi İsrail'in fail rejimine karşı askeri eylemde bulunan Yemen'e saldırarak. Suriye ve Lübnan'da terör estiren ve İran'ı her zamankinden daha fazla kışkırtan İsrail'e "elitlerimiz" de kalkan oldu. Son olarak, sürekli olarak İran'ın "gerçek sorun" olduğundan bahsederek, Batı Asya'da (Orta Doğu'da) ve belki de ötesinde topyekûn savaş fikrinden vazgeçemeyenlerin kendileri, yani "elitlerimiz" olduğunu çok açık bir şekilde gösterdiler.

Peki, eğer "gerilimi tırmandırmaktan kaçınmak" kesinlikle gerilimi tırmandırmaktan kaçınmak anlamına gelmiyorsa, bu ne anlama geliyor? Karmaşık değil: "Filistinlilerin işini bitirirken İsrail'i rahat bırakın" anlamına geliyor. Köhnemiş "elitlerimiz" gerilimi tırmandırmaktan kaçınma kavramını, devam eden bir soykırımı, yani şiddet ve suçta nihai bir tırmanışı teşvik etmek ve korumak için bir araca dönüştürdüler.

Gerçekte, dünyanın gerilimi tırmandırmaya ihtiyacı var. İsrail'e karşı bir tırmanışa. İsrail soykırımcı bir apartheid devletidir ve sadece kurbanlarını asla bırakmayacağının değil, daha fazlasını istediğinin de her işaretini vermektedir: Daha fazla toprak (Büyük İsrail); yurtdışında daha fazla nüfuz, böylece tüm eleştirmenleri her yerde bastırılacak; ve daha fazla savaş ve soykırım: Örneğin bu rejim (yeniden) Lübnan'a girerse, elbette orada "sadece" savaşmakla kalmayıp (başarılı olamasa da) yeni bir soykırım gerçekleştirmeye çalışacaktır.

Dünyanın İsrail'i durdurması, katil ordusunu yenilgiye uğratması, büyük ölçüde delirmiş toplumunu askerden arındırması ve radikalleştirmesi ve sonunda suçlarını kabul etmeye zorlaması gerekiyor. Siyonizm, Nazizm gibi yasaklanmış bir ideoloji haline gelmelidir. İsrail'e kalkan olanlar da mağlup edilmeli ya da en azından büyük tehditler ve caydırıcılıkla kenara çekilmeye zorlanmalıdır. İlerlemenin yolu budur ve bunun için gerilimin tırmandırılması gerekecektir.

Şu anda pek olası görünmüyor olabilir. Ancak sadece aptallar ve/veya kibirli katiller tarihin sürpriz yapma yeteneğini hafife alır.

https://tarikcyrilamar.substack.com/p/escalation-euphemism-genocide-and 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…