Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu ötekileştirme ajitasyonu bu insanları sol düşmanı yaparken, aynı zamanda sol eğilimli insanların onlarla kaynaşmasının kanalları kapatılmaktadır.
‘Sol’ cenahta bu böyleyken sağ kesim de durum farklı mı? “Bu pahalılığın, zamların, kötülüklerin sebebi CAHEPE dir. Bu Cahape varya cahape!” propagandasıyla aynı hedefe ulaşmak istenmektedir. Ayrıca; RTE: “uzay gemimiz bitmiştir”, Ayrıca “Nuh, oğluyla cep telefonuyla konuştu”, “ uzay mekiğinin vidasını gevşetip düşüren hocamızdır” vb. vb. saçmalıkların yapılmasındaki amaç da kendi kitlelerini dini efsanelerle narkozlamanın Hitler taktiğiyle güncelleştirilmesi ve aptallaştırma operasyonudur.
Burada strateji nedir? Hedef, tabanda emekçilerin, ezilenlerin kendileri dışında birleşmelerini sağlayacak olan düşünme yeteneğini felç etmektir. Yıllar önce komünistler ve Aleviler için sürdürülen anti propaganda ile özde aynıdır. Bugün ise CHP faktörü kullanılarak kitleler arasında hem kamplaşma derinleştirilmekte hem de özel amaç olan radikal dinciler ile (tarikatlar, mafya, feodal güçler vb) kitle politize edilmektedir. Fakat bize yönelik şiddeti bugünkü anti-CHP kampanyada göremezsiniz. Her iki kesim de sözde ‘en keskin’ fakat özde elele bir kampanyanın içindedir. Burdaki kusursuzluk, bu ‘elele’ olma halinin muhteşem bir örtüyle görünmez kılınmış olmasıdır.
Bu tespitime itiraz edecek milyonlarca CHP’liyi bulabilirsiniz. Bu itiraz ne yazık ki bugünkü AKP iktidarının geliş sebeplerinden biridir. Ayrıca bu stratejide kendine devrimci diyen birçok unsurun oyunun farkında olmadan rol aldığını görüyoruz: “Fındık üreticileri AKP’ye %60 oy vermiş. Daha beter olsun!” vb. ajit-prop’larla emekçilere, yoksullara herhangi bir empati duyulmasının önüne geçilmektedir. Kişilerin devrim veya sosyalizm diye bir dertleri olmayan solcular haline getirilmesinin adıdır bu. Bugün olduğu gibi her zaman devrimcinin görevi; ezilen, horlanan, itilip-kakılan ve aldatılmış insanların eğitilmesi ve kazanılması üzerine oturmalıdır. Bu kişiler aynı şekilde Kürt halkına karşı da benzer duyguları yayarak ezen ulus milliyetçiliğinin ideolojisi olan faşizmi savunmaktan çekinmemektedirler.
Yukarıda açıklamaya çalıştığım devletin stratejisine karşı doğru olan politika: Partilerde yönetim ile tabanı birbirinden ayırmak ve buna göre taktik izlemek olmalıdır. Ne kadar zor bir görev değil mi? Bu stratejiye uygun hareket eden bir kesim var mı? Varsa da ben rastlamadım. Sadece CHP yönetiminde örneğin Kılıçdaroğlu vb kişiler birleştirici bir dil kullanarak daha akıllıca bir yol izlemekte ve böylece hem kendi taraftarının hayranlığını hem de karşı tarafın güvenini kazanmayı amaçlamaktadır. Güzel de, kitleler CHP’nin bayrağı altında toplansa sonuç değişir mi?
Bir bakalım:
Eğer CHP yönetimi veya benzer yol izleyen kişi ve kesimler iktidar olduğunda; arkadaşlarımızı asan ve öldüren sistemi sorgulayacak, ordu, polis ve bürokratik devlet mekanizmasını demokratlaştıracaksa (Valileri halk seçecekse, liyakat esas alınacaksa vb.); yargı sistemini halk tarafından seçilen yargıç ve savcıların oluşturduğu kurumlarla yönetilmesini amaçlayacaksa; seçim barajını kaldıracak ve seçimin önündeki anti demokratik engelleri kaldıracaksa, gösteri, düşünme, açıklama özgürlüğünü her koşulda sağlayacaksa; milletvekillerinin halk tarafından istendiğinde geri çağrılmasına onay verecekse; adayların kesinlikle ön seçim mekanizmasıyla belirlenmesini isteyecekse, parti ve örgütlerin yönetimlerinde en fazla iki dönem görev yapılmasını ilke haline getirecekse; asgari geçim oranını sendikalar ve yetkin ekonomistlerin belirlediği rakamlar ölçüsünde hayata geçirecekse; Diyanet İşlerini (yani dini) devlet işlerinden ayıracaksa; komşu ülkelere saldırı, işgal vb askeri operasyonlara girişmeyecekse; Kürt sorununu Kürt halkının talepleri doğrultusunda çözebilecekse; Kadın hakları, çevre sorunu, ötekileştirilenler vb. konularda insani çözümleri yasalaştıracaksa ve sayısız sorunları demokratik ve kitlelerin onayına bağlı olarak çözecek bir irade gösterecekse neden CHP bayrağı altında toplanılmasın ki?
Sizce bu saydıklarımı CHP gerçekleştirebilir mi? Ne gezer! CHP’nin belli bir kesimini, tüm cumhuriyetçiliğine, ilericiliğine rağmen genel olarak küçük ve orta burjuva kesimlerden oluşan devrim için bir hedefleri olmayan ‘devrimciler’ olarak değerlendirebiliriz. Hatta orada kişisel kariyer ve çıkarlar için kendini programlamış kadrolar hâkimdir. Onları iyi izleyin! Çıkarları bozulduğunda partiyi terk eden hatta gerici saflara geçenlerle dolu olduğunu göreceksiniz. Çıkarları bozulduğunda partiyi terk etmeyenler ise hala kişisel umudu olanlardır. Onun içindir ki CHP yönetimi parti içi anti demokratik uygulamalarını ve siyasi arenada sağ ile olan flörtünü ve gizli desteğini sürdürebilmektedir. Hatta şeriatçıların iktidar olmasında devletin bilinçli tercihinin esas olduğunu ve CHP yönetiminin de bu yönde ciddi destek verdiğini biliyoruz. Adalet yürüyüşünün olağanüstü korunmasını, Kılıçdaroğlu’nun Yenikapı’ya gidişini, dokunulmazlıkların kaldırılmasını, Baykal’ın AKP’nin iktidar oluşundaki rolünü vb. politikaları AKP'nin başkanlık sitemini ya da tek-adam rejimin getirmesinde CHP desteğini açığa çıkartan veriler olarak değerlendirmediğimizde biz de bu zincirin bir halkası olmaya mahkûmuz.
Ayrıca CHP tabanının belli bir kesiminin arkadaşlarımız için gözyaşı döktüğüne bakmayın: eğer Deniz, Mahir ve diğer arkadaşlar mezarlarından çıkıp gelseler ilk köşe bucak kaçanlar onlar olacaktır. Çünkü yaşayan Denizler, Mahirler ve İbrahimler yeme içme, yatma vb. sorunları olanlardır. Bu da, bu ‘solcular’ için bir kâbustur. CHP’yi devletin ‘sol’ yumruğu olarak saptarsak bu yanlış olmaz.
Üçüncü bölümde ise ‘Sol’ ve sağ muktedirlerin ilişkisine ve de neler yapmalıyız sorusuna cevap arayacağız.
Yazarın Dİğer Yazıları
2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
19 Şubat 2020Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
23 Ocak 2020Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
26 Kasım 2019Aydınların Sefaleti
22 Ekim 2019Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
19 Eylül 2019Erdoğan nereye koşuyor?
24 Temmuz 2019Devrimci hareketin can alıcı sorunu
13 Temmuz 2019İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
20 Mayıs 2019CHP: umut mu yoksa çaresizlik mi?
24 Mart 2019Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
12 Mart 2019Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
14 Şubat 2019Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
21 Haziran 2018Normal ve anormal insan profili
15 Kasım 2017Adalet Yürüyüşü ve Ortak Mücadele Anlayışı Üzerine
8 Temmuz 2017Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
4 Ağustos 2016R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
7 Temmuz 2016Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
9 Mart 2016Enseyi karartmak yok!
5 Kasım 2015AKP'nin düşüş eğrisi
26 Ekim 2015