R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?

Selçuk Ş. POLAT

7 Temmuz 2016
R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?

Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine çekmeyi planlamaktadır. Tabii İŞİD’le gizli ve sofistik ilişkilerini kopartmadan.

Ülkemiz karanlık bir uçuruma doğru onlarca yıl istikrarlı bir şekilde ilerliyor. Hayat bizlere gereken cevabı verdi ve vermeye de devam ediyor: Siyasal İslam ve ırkçılık dogmatizm ve terörizmdir. Anadolu kültürüne oturmayan dini vb. inançlar bir canavardır.

İşte bu canavar bugün iki başlı ejderha olarak, ortalığı kan gölüne çevirmeye Erdoğan’ın 12 Eylül'üyle başlamıştır. Fakat halkımız bugün hiç olmadığı kadar biçare ve şaşkındır. Zaten halkın nerdeyse %50, %60 kadarı bu ejderha tarafından sindirilmiş veya kendisini onlara, Harikalar Diyarında ki ALİCE olarak yutturabilmiştir. Bunlar; dini ve ırki uyuşturucunun etkisinde ki taşralılar, önlerine bir avuç yem atılan girişimciler ve devrimin ihanetçisi bürokratik solculardır.

Pekâlâ, bu canavar neden son günlerde sağa sola ateş püsküremiyor? Neden ilan ettiği kırmızı çizgileri çiğneyenlere ve işeyenlere bir laf edemiyor. Hatta onlardan biri olan Rusya’ya İncirlik üssünü bile açmayı önerebiliyor.

Canavarın başı fena halde belada! Nasıl mı?

Biraz geriye dönelim!

Canavarın başı, Güney Kürdistan lideri Barzani ve CIA, üçü, İŞİD henüz Musul’u işgal etmeden önce bu örgütle bir anlaşma yaptılar: Irak Şii Hükümetinin kontrolünde olan Musul bu örgüt tarafından gerekli istihbarat verilerek işgal edilecekti. Dolayısıyla Ortadoğu'da Şii dengesi İŞİD aracılığıyla kırılacaktı. Bu antlaşmayı arka planda en çok destekleyen de İsrail’di.

Hatırlayın, tarih 10 Haziran 2014; İŞİD Musul’u işgal etmeye başladığında, Barzani’ye bağlı Peşmergeler kurşun atmadan sınırda bekliyorlardı. Zaten İŞİD’in sözcüsü olduğunu söyleyen bir kişi Irak Kürt Bölgesel Yönetiminde yayın yapan Rudaw televizyonuna verdiği demeçte, “Kürt Bölgesine saldırı planlarının olmadığını” açıklayarak antlaşmaya uyacağı mesajını veriyordu.

İlginç olan ise! Hatırlayın; Musul'daki konsolosluk elemanlarımız İŞİD tarafından tutuklandı. Kıllarına dokunulmadan Erdoğan sayesinde kurtarıldılar(!). Bu ise, dörtlü anlaşmadaki Erdoğan imzasını taşıyordu. Onun bu oyundaki sofistike yorumuydu!

Hatırlayın, tarih 3 Ağustos 2014 (Musul işgalinden 2 ay sonra); İŞİD denen teröristler Şengal’i işgal etmeye başladılar. Bu antlaşmada yoktu. Halk katledilirken, PKK, bu teröristlere karşı ortak savaş vermek için Barzani’ye 5 kişilik bir heyet gönderdi. Barzani bunlardan üçünü tutukladı. Diğer ikisi kaçıp örgütüne haber verdi ve PKK, binlerce Ezidi vatandaşı Şengal dağında kurduğu savaş hattının arkasına geçirmeyi başardı.

Bölgesi işgal edilen Barzani güçleri şoktaydı. Barzani, Türkiye ve ABD’ye baskı yapmaya başladı.

Bu üçlü ittifakın hesap etmediği, anlaştıkları İslamcı terör örgütünün ele avuca sığmaz oluşuydu. Barzani’nin kırmızı çigisini aşıp içlere doğru ilerlemeye başlamışlardı bile. Durum tersine dönmüştü: PKK’yı tasfiye edelim derken, PKK halkın kahramanı olup çıkmıştı.

Yine hatırlayın, tarih 13 Eylül 2014; İŞİD, anlaşma çerçevesinde Kobani kuşatmasını yapıp PYD toprağına girdi. Herkes memnundu. Fakat Barzani İŞİD’e güvenilmeyeceğini anlamıştı. ABD ise kendi eliyle piyasaya sürdüğü yeni bir El-Kaide olgusuyla karşı karşıya olduğunu anladı. Bu yeni EL-KAİDE, yani İŞİD, eskisine rahmet okutuyordu. İttifakın son üyesi Türkiye’ye gelince; O halinden ve gelişmelerden memnundu: İŞİD’in petrolü, İŞİD’in militanları onun hedefleri doğrultusunda işe yarıyordu. Hem ekonomik krizin giderilmesinde (Petrol dışında Katar ve Suudi Arabistan’ın İŞİD için para akışı) ve hem de Erdoğan’ın 12 Eylülünü korumak ve kurumlaştırmak için yaratılan milliyetçi-ırkçı savaşta militan desteği muazzam iş görüyordu.

Hatırlayın; 7 Haziran seçimlerinde parlamento çoğunluğunu kaybeden Erdoğan, İŞİD sayesinde (Yüzlerce devrimci ve demokratın katliyle, yaratılan korkuyla)1 Kasım seçimlerinde yeniden çoğunluğu almıştı.

Fakat ne var k,i İsrail destekli dörtlü ittifak çatırdayıp bölünmüştü. Erdoğan ise müttefiklerine moral veriyordu: “Kobani düştü düşecek” Yani biraz sabredin bekleyin diyordu. Ama Barzani, ülkesi içindeki katliamlara belki bir müddet sessiz kalabilirdi. Kobani'deki İŞİD kuşatması uzadıkça ve İŞİD’in Kürt katliamları sürdükçe iktidarını kaybetme tehlikesi baş göstermişti.  

Hatırlayın; İŞİD’in aylar süren orantısız güç kuşatması sırasında ne ABD, ne Barzani ne de başka birileri KOBANİYE, yani PYD’ye destek vermedi. Ne zaman ki Barzani ve ABD, Türkiyenin çıkarlarına hizmet ettiklerini anladılar, ne zaman ki Barzani iktidarını kaybetme tehlikesini gördü işte o zaman İŞİD’le olan antlaşmadan ABD ve Barzani çekildiler. PYD ile oturup onu kontrol edecekleri bir protokolle yardıma karar verdiler. ABD, işte o günlerde Suriye politikasında ciddi bir değişikliğe gitti.

İşte Erdoğan’ın 12 Eylül darbesinin sonunu hazırlayan başlangıç burasıdır. Erdoğan son iki yıl içinde hem ülkede hem de yurt dışında kredisini tüketmiş bulunuyor. Çiğnenmeyen kırmızı çizgisi, çark edilmeyen politik hedefi kalmadı. İsrail’le antlaşma yaparak da İslam âleminin liderliğini isteyerek terk etti. Dayandığı, güvendiği muhafazakâr, islamcı ve ırkcı kitlelerden de eskisi kadar emin değil. Suriyeli mültecileri seçmen yapma planı da zaten bu korkunun dışa vurumudur.

Geriye sadece, devleti, yani yürütme, yargı ve yasama güçleri kendine tam ve doğrudan bağlayarak olduğundan güçlü görünme içgüdüsü kaldı. Hani kedi, köpeği gördüğünde içgüdüsel olarak olduğundan büyük gözükmek için kabarır ya! İşte o!

Evet! Erdoğanın 12 Eylül darbesinin (coupe d'etat) son sahnesine gelmiş bulunuyoruz.

Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine çekmeyi planlamaktadır. Tabi İŞİD’le gizli ve sofistik ilişkilerini kopartmadan.

Bu Ortadoğu'nun gördüğü en muhteşem, en kıvrak ve en baş döndürücü Şark dansıdır.

Kürt halkının katliamı Erdoğan'a belki üç beş milliyetçi oy kazandırmıştır. Fakat bir o kadar da Kürtlerin kalbinden silinip gitmiştir. Ama Kürt hareketinin duygusal tepkileri ona daha da büyük oyun akmasına ve cumhuriyetçilerin imkânsız görünen desteğine ulaşmayı sağlamıştır.

Oyunun son sahnesinin finalindeyiz. Tüm yan hikâyeler ve karakterler final için hazırlanıyor. Artık finali Erdoğan yazmıyor. Yurt içinde yazacak olanlar; muhafazakârlar, ılımlı İslamcılar, Kürtler ve bürokrasi. Yurt dışındakiler ise; ABD ve Rusya. Bunlardan biri veya bir kaçı öne çıkıp finalin nasıl olacağına karar verecek. Hep birlikte izleyeceğiz.

KENDİMİZ İÇİN NOT

İşçiler ve çalışanlar, ekonomik sorunlar nedeniyle, dinci tahakküm ve ırkcı söylemlerle olanları sadece izliyor ve başını kaldıramıyor.

Aleviler ise, CHP lideri ve merkezi politakası aracılığıyla devlete entegre edilmiş durumda.

Aydınlar; bir kısmı geçmiş hataların manevi baskısı içinde radikal söylemlerle idare ediyor. Bir kısmı ise Cumhuriyet gazetesi öncülüğünde etkili oluyor. Diğer bir kısmı ise Halk tv ve Sözcü aracılığıyla Askeri Cumhuriyet kanalına çalışıyor.

Kürtler ise çok başlı; baskı ve şiddete karşı birlik, fakat yasal ve açık mücadele konusunda bölünme yaşıyor. Kurmay heyeti olmayan veya cezaevinde olan bu kesim, kesik başın hikâyesini oynuyor.

Az sayıda da olsa örgütlü ve örgütsüz devrimci ve demokratlar finali belirleyecek potansiyeli taşımalarına rağmen kinetik olarak enerjilerini kendi içlerinde tüketerek tamamen etkisiz kalıyorlar.

Yapılması gereken, devrimci ve demokratların SEVGİ VE GÜVENİ kendilerine ve aynı zamanda, dost kişi, grup ve partilere, çalışanlara ve diğer kesimlere verebilmeleridir. Bunun için yapılması gereken ise basit: Kendimizle yüzleşebilmek.

Bu olmadığı müddetçe sadece son oyunda değil, ilerde, ensemizde poza pişirecek Evrenler ve Erdoğanlar dünyasında hiçbir esamemiz okunmayacak.

                                                                                              

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  3. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  4. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  5. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  6. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  7. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  8. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  9. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  10. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  11. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  12. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  13. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  14. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  15. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…