Ekoloji örgütleri: Tüm varlıklar için özgür, eşit ve adil bir yaşam!

Sibel Ersöz

29 Ocak 2023
 Ekoloji örgütleri: Tüm varlıklar için özgür, eşit ve adil bir yaşam!

EKOLOJİ KONFERANSI: Ancak bizler parlamenter düzenlemelerle ya da AKP’den kurtulmakla ekolojik krizin sönümlenmeyeceğini biliyoruz. O nedenle kentleri, ormanları, dereleri, tüm doğal ve kültürel varlıkları önümüzdeki seçimin ana gündemi yapacağız. Seçim günü en büyük Halkın Katılımı Toplantısı olacak. Programında ekolojiye yer vermeyenleri de ekoloji programları yeşil boyamadan ibaret olanları da biliyoruz ve her adımımızda deşifre edeceğiz. ''

Önce, 21 Ocak-Cumartesi günü 48 çevre ve ekoloji örgütü ile hak savunucusu kurumun çağrıcı olduğu ‘Ekoloji Hareketleri Konferansı’ndan kamuoyuna sunulan tutum belgesi, ardından 22 Ocak-Pazar günü, İklim Adalet Koalisyonu ve Ekoloji Birliği tarafından hazırlanan ve TBMM'e verilmek üzere imzaya açılan, Ekokırımı suç sayan yasa tasarısı… Tüm çaba daha fazla geç olmadan, doğa ile uyumlu ve dost bir yaşamı gezegenimize hâkim kılmak. 

“Bizler, gezegende yaşamış ve yaşamakta olan tüm varlıklarla birlikte insanlığın da binlerce yıllık belleğini, birikimini temsil eden her şeyi sınırsızca tüketmeye, ormansızlaştırmaya, fosil yakıtların ölçüsüz kullanımına ve bunun sonucunda aşırı iklim olaylarına, emeğin güvencesiz, eşit olmayan yaşama mahkûm edilmesine kadar farklı yüzleriyle yaşadığımız politik saldırılara karşı mücadelenin parçasıyız. Bugün, tüm dünyadaki ekoloji direnişlerinin on yıllardır biriktirdiği deneyim ve direniş ruhuyla, İstanbul'da, 70’den fazla ekoloji örgütünün çağrısı ve 100’den fazlasının katılımıyla bu tarihsel buluşmayı gerçekleştirdik. Bir çalıştay ve altı webinarı da içeren bir hazırlık sürecinden sonra bu Konferansa katılan bizler, ekolojik yaşamı esas alan bir program ve talepler için bir aradayız. Yaşamımızı, toplumu ve siyaseti bu yönde dönüştürmeye kararlıyız.”

Bu ifadeler, 21 Ocak 2023 tarihinde, İstanbul-Bakırköy’deki İBB Cem Karaca Kültür Merkezi’nde, 48 çevre ve ekoloji örgütü ile hak savunucusu kurumun çağrıcı olduğu Ekoloji Hareketleri Konferansı’na ait tutum belgesinin giriş cümleleri… 

C:\Users\toshıba\Desktop\Ekoloji Dosyası -2023-\Ekoloji Hareketleri Konferansı -21Ocak2023-\Ekoloji Hareketleri Konferansı-Fotoğraflar-\WhatsApp Image 2023-01-23 at 22.07.41.jpeg

Konferansı büyük bir heyecan ve ilgi ile izledim. Amasya’dan Divriğ’ye, Rize İkizdere’den Maraş Nurhak’a, Muğla Akbelen’den Sinop’a kadar yaşam alanları için mücadele eden, beton aralarında direnen çiçekler yani köylüler ve yöre halkları da konferansta bir araya geldi.  “Ekoloji muhalefetinin yaklaşan seçimlerde en geniş birlikteliği ile siyasal taleplerini oluşturması ve ortak tutum geliştirmesi için buluşuyoruz” çağrısıyla düzenlenen bu büyük buluşmanın bitiminde paydaşlarca yayınlanan tutum belgesi, bir yurttaş olarak heyecanımı ve umudumu daha da artırdı. Ardından bir sonraki gün, önemli bir toplantı ile kamuoyuna duyurulan ve imzaya açılan, İklim Adalet Koalisyonu ve Ekoloji Birliği tarafından hazırlanan, ekokırımı suç sayan yasa teklifi ile heyecanım ve umudum doruğa ulaştı… Hafta sonunda yaşadığım bu müthiş heyecanın ardından biraz soluk aldıktan sonra bu iki gün içinde duyduklarımı, not ettiklerimi, okuduklarımı bir metin haline getirerek siz POLİTEZ okuyucularına aktarmanın bir görev olduğunu düşündüm, klavyeme sarıldım ve işte yazıyorum… Bu yazımı sizler okuduktan sonra neler hissedeceğinizi, inanın, merak edeceğim. Yazı POLİTEZ’in twitter ve facebook hesaplarından da yayımlandığında görüş ve düşünceleriniz yazarsanız çok sevinirim… 

Evet, devam edeyim… Konferansın sonuç bildirgesini yani tutum belgesini çok önemsiyorum, zira problemden çok problemin nasıl çözüleceğinin, nasıl bir yörüngede yol alınacağının, ortaklaşa nasıl hareket edileceğinin, yol ve yöntemlerin net ve açık bir biçimde ifade edildiği “manifestolar” gerçekten çok değerli.    

Peki gezegenimizi tüm şiddetiyle kuşatan ekolojik yıkım nedir? Tam olarak ne anlama geliyor? Önce, kısaca buna bakalım… 

Atmosferdeki kirlilik eşiğinin aşılması, buzulların erimesi, doğal kaynakların aşırı sömürülmesi, doğal habitatların parçalanması, bozulması ve endemik bitki — hayvan çeşitliliğinin yok edilmesi, iklim değişikliği, salgınlar, savaşlar, nükleer silahlar ve nükleer santraller… İşte ekolojik yıkımın resmidir bu. 

Ekolojik yıkımın faili kim? 

Gezegenimizin içinde bulunduğu ekolojik krizin ve yıkımın faili kim? Faili, insanın elinde hala en büyük güç olarak tuttuğu, “büyü ya da öl” yasasıyla işleyen kapitalizmin ta kendisi… 

Çok net! 18. yüzyılda başlayan ve emeğin verimliliğini olağanüstü artırıp, kitlesel üretime geçişe imkân veren, insanlık tarihinin en büyük dönüşümlerinden biri olan sanayi devrimi, yaşam alanlarını geleceğe taşımak isteyenlerle yaşam alanlarını talan edip kâra çevirmek isteyenler arasındaki savaşı da başlatmış oldu… 

Peki çözüm? 

Yaşamsal değere sahip tüm kaybettiklerimizi mümkün olabildiği ölçüde yerine koymak, geri kazanmak; mevcut olanları ise korumak, yaşamı sürdürülebilir kılmak. Ekolojik yaşamın belki en basit ve en yalın ilkeleri, bu şekilde açıklanabilir. 

Artık “Ekolojik Yaşam” zamanı!  

Bir orkestra canlandırın gözünüzün önünde... Belli başlı enstrüman grubundan çeşitli çalgıların oluşturduğu bir topluluğu… Ve bu orkestradan büyük bir uyum içinde çıkan müziği duyumsayın. Doğamız da işte böyle bir orkestra. Bitkiler, hayvanlar, diğer organizmalar, hava, toprak, su ve güneş bu orkestranın olmazsa olmaz üyeleri. Doğamız adeta bir orkestra gibi çalışıyor, tüm canlılara yaşam sunuyor. Buna ekosistem diyoruz. Doğadaki tüm canlılar ekosistemin bir parçası ve doğanın kendi içinde bir dengesi var. Ama bu denge, yıllardır insan icadı kapitalizmin vahşi sömürüsünün derin etkileriyle bozuldu. Son bir çaremiz kaldı: Ekolojik yaşam. Ekolojik yaşam,  doğanın dengesini bozmadan, doğal yaşamı mümkün olduğunca koruyarak çevreye saygılı şekilde sürdürülen bir hayat tarzı olarak tanımlanabilir. Böylece tüm canlıların yaşamlarını sağlıklı şekilde sürdürmesine yardımcı olur. 

Peki ama nasıl? Ekoloji örgütleri bunun üzerinde ortaklaşıp çözüm üretmeye ve karar vericilerin bu çözümlere dayalı politika geliştirmelerine yardımcı olmaya çalışıyor. 

D:\Passport -yeni yüklenenler 01\Sibel Ersöz\Desktop\POLİTEZ\POLİTEZ -13-\POLİTEZ -13- images-\Ekokırım suç örneği.png

Nasıl bir “Ekolojik Yaşam” istiyoruz?   

Ekolojik yaşam bütünsel bir hayat felsefesi… Bu felsefe, sanayi üretiminde, teknolojide, tüm devlet ve kurumsal yönetim kademelerinde olduğu kadar bireysel yaşamların da odağına oturtulması gereken bir felsefe… 

Konferansın ilk oturumu bu soru ile başladı. Bu soruya ekoloji örgütlerinin temsilcilerinin verdiği yanıtları şöyle sıralayabiliriz: 

  • Öncelikle ekokırımın, cinskırımın ve emekkırımın olmadığı, özgür, adaletli ve eşitlikçi bir ekolojik yaşam istiyoruz. 

  • Toplumsal cinsiyet eşitliğinin gözetildiği, sağlandığı, kadınlara ve LGBT+’lara ait hakların tamamen sağlandığı, kadınların öldürülmediği, şiddetin olmadığı, yarlığın bir başka varlığa hükmetmediği bir ekolojik yaşam istiyoruz.

  • Emeğin, doğanın ve kadının sömürülmediği bir ekolojik yaşam istiyoruz. 

  • Türcülüğün olmadığı bir ekolojik yaşam istiyoruz. Ekosistem temelli bir bakışın mutlaka gerektiği, hayvan haklarının gözetildiği, endüstriyel hayvancılıktaki gibi hayvanın bir meta olarak kullanılmadığı, türcü olmayan bir ekolojik yaşam istiyoruz. 

  • Herkesin temiz, sağlıklı ve adil gıdaya erişebildiği, agroekoloji temelli bir ekolojik yaşam istiyoruz. GDO’lu tohumlar yerine yadigar (atalık) tohumlar kullandığımız, geleneksel ve yerel tarım yöntemleriyle elde edilen gıdaları herkesin erişebileceği bir biçimde üretebildiğimiz bir ekolojik yaşam istiyoruz. 

  • Toplumun gerçek ihtiyacına göre belirlenmiş, ekosisteme zarar vermeyen, yerel halkın yol ve yöntemlerine onay vereceği, enerji politikalarının uzmanlarca, bilim insanlarınca geliştirileceği bir ekolojik yaşam istiyoruz. 

  • Fosil yakıtlardan tamamen kurtulduğumuz ve üretmediğimiz bir ekolojik yaşam istiyoruz. 

  • Ormanlarıyla her türlü biyoçeşitliliğin korunduğu bir ekolojik yaşam istiyoruz.

  • Bir yandan da kültürel varlıklarımızı, somut olmayan kültürel mirasımızla (hikaye, destan masal vb.) birlikte koruduğumuz bir ekolojik yaşam istiyoruz.

  • Ekolojik yöntemlerle yapılmış, sağlıklı ve ücretsiz konutların sağlandığı ekolojik bir yaşam istiyoruz.  

  • Rant projelerin değil; kamu yararını gözeten projelerin hayat bulduğu bir ekolojik yaşam istiyoruz.

  • Bireysel yaşamlarımızı sade ve minimal düzeye taşıdığımız, tüketimi azalttığımız bir ekolojik yaşam istiyoruz. (Bu konu bir sonraki yazımın temel konusunu oluşturacak.) 

“Seçimde tavrımız ekolojiden yanadır”  

Ekoloji örgütleri, tutum belgesinde alacakları tavrı da çok net bir biçimde ifade ediyor. Okuyalım: 

“Ancak bizler parlamenter düzenlemelerle ya da AKP’den kurtulmakla ekolojik krizin sönümlenmeyeceğini biliyoruz. O nedenle kentleri, ormanları, dereleri, tüm doğal ve kültürel varlıkları önümüzdeki seçimin ana gündemi yapacağız. Seçim günü en büyük Halkın Katılımı Toplantısı olacak. Programında ekolojiye yer vermeyenleri de ekoloji programları yeşil boyamadan ibaret olanları da biliyoruz ve her adımımızda deşifre edeceğiz. Bu konferansta kurduğumuz Çalışma Grubumuz, bütün siyasi partilerin ve ittifakların programlarını ekoloji merceğinden inceleyecek ve siyasi parti ve ittifaklara mesafemizi ilan edeceğiz.

Ama bununla yetinmeyeceğiz: Seçimden sonra da tüm ekolojik zarar ya da yıkım içeren müdahaleleri kayıt altına alacak ve ortak olarak müdahale etmemizi sağlayacak mekanizmaları bugünden başlayarak yaratacağız.”

Tutum belgesi bir eylem çağrısı niteliği taşıması açısından da kayda değer… Ekoloji örgütleri, ekolojik yıkımın konferans salonlarında veya müzakerelerde durdurulamayacağı, değişimin yalnızca kitlesel eylemler ve yerelden genele uzanan ortak örgütlenmeler yoluyla sağlanabileceği bilinciyle hareket ederek eylemlerine yön vermeyi taahhüt ediyorlar. 

Ekoloji örgütlerinin atacağı bir diğer önemli adım da, Bolivya, Ekvador, Honduras, Kolombiya, Rojava gibi birçok ülkede yaşam alanlarına sahip çıkan ekoloji hareketlerinin yaptığı gibi direnişin toplumsal gücüyle ekoloji sözleşmesini hayat geçirmek. Ana ilkelerini önümüzdeki süreçte detaylandıracaklarını bu tutum belgesinde de dile getiriyorlar. 

Bir ilk: Yurttaşın Ekokırım yasası imzaya açıldı!

D:\Passport -yeni yüklenenler 01\Sibel Ersöz\Desktop\POLİTEZ\POLİTEZ -13-\POLİTEZ -13- images-\Ekokırım yasasını ilk imzalayanlar toplu halde.png

Konferansın ertesi günü, bu kez Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde, yine ekoloji örgütlerinin düzenlediği toplantıdaydım. Bu toplantı bir ilki gerçekleştirdi: Ekokırım suçlarının önünün kesilmesi, işlenen suçların ise hukuki zeminde cezasız kalmaması için İklim Adalet Koalisyonu ve Ekoloji Birliği tarafından hazırlanan yasa tasarısı, Avukat Arif Ali Cangı tarafından kamuoyuna sunuldu. Tümüyle yurttaş inisiyatifi ile hazırlanan bu tasarı, aynı şekilde TBMM'ne sunulacak.  

Ekokırım Nedir? 

Ekokırım, “Eko”, Yunanca’daki “oikos” yani, ev anlamının, Türkçe’deki anlam karşılığı olan, yerleşilen yer ve yaşam alanı anlamları ile “kırım” yani yok etmek, öldürmek, varlığını sistematik bir biçimde ortadan kaldırmak anlamlarının bir araya gelmesi ile oluşmuş, yeni bir adlandırma (neoloji) ile dilimize kazandırılmış bir sözcük. 

İmza Ver Ekokırım Suçu Yasalaşsın!

70’li yıllardan itibaren hukukun konusu olan ekokırımın uluslararası hukukta ve ülkelerin iç hukuklarında tanınması için çalışmalar yürütülüyor. Bu çalışmalar, 2021 yılında ekokırımın bir suç olduğu tanımlamasının yapılmasıyla birlikte daha da hız kazandı. Bugün dünyada 30 kadar ülkede yürütülen çalışmalarla, bu değişiklikler gerçekleştirilmeye çalışılıyor. 

Ekokırımın, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin baktığı 4 temel suça (insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım, savaş ve saldırı suçları) eklenerek, 5 suç olarak kabul edilmesi için de çabalar sürüyor. 

D:\Passport -yeni yüklenenler 01\Sibel Ersöz\Desktop\POLİTEZ\POLİTEZ -13-\POLİTEZ -13- images-\Ekokırım Suç Mahalli.png

Neden Ekokırım Yasası? 

Ekosistemin bütüncüllüğüne yönelik yapılan saldırılar bir kırım halini aldı. Yaşamın zincir halkaları birbirinden koparıldı, iklim krizinde varılan aşama, gezegende yaşama olanaklarını sona erdirme sınırına dayandı. Dört bir yanda devam eden ekolojik tahribatları engellemesi gereken çevre hukuku işlemiyor, doğayı ve yaşam alanlarını savunanları korumuyor, doğayı ‘insanın çevresi’ olarak tanımlayan hukuk sistemi, bu ekolojik tahribatları önlemek için yetersiz kalıyor. 

İnsan merkezli suç tanımından; doğayı merkezine koyan suç tanımına geçiş, doğayı da bir hak öznesi yaparak tüm ekolojik yıkımlara karşı korumayı hukuksal açıdan güçlendirecek. Doğayı ve tüm yaşam alanlarını yok edenlerin fiili olarak sahip oldukları yasal dokunulmazlık kılıfını ortadan kaldıran, ekolojik yıkıma neden olabilecek fiiller gerçekleşmeden önce önleyen, bu yıkımı yaratan ya da göz yuman şirketlere, hükümetlere, bakanlık yetkililerine ve idarecilere yönelik yargı yolunu açan maddeler yasalara dahil edilmeli. 

Bu nedenle Ekokırımın, iç hukukumuzda “suç” olarak tanımlanması gerekiyor. 

Süreç nasıl ilerleyecek? 

Yurttaşların hukukçularla birlikte yazdıkları bu yasanın hayata geçirilmesi için Nisan 2023 sonuna kadar kentlerde, köylerde, kırda, her yerde ıslak imzalı dilekçeler toplanacak. Ben yasa teklifi, daha kamuoyuna ilk kez sunulur sunulmaz hemen ilk imzalayanlardan oldum: bir yurttaş olarak içim çok rahat… Toplanan imzalar toplu bir şekilde TBMM Meclis Başkanlığı’na sunulacak. 

D:\Passport -yeni yüklenenler 01\Sibel Ersöz\Desktop\POLİTEZ\POLİTEZ -13-\POLİTEZ -13- images-\EKOKIRIM Yasa teklifi halkın imzasına açıldı.jpeg

Ekokırım yasa teklifi halkın imzasına süratle açıldı.

İşte imzaya açılan Yasa Teklifi: 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak Ekokırım Suçuna ilişkin kanun teklifimizi, gereğinin yapılması için sunuyoruz (2023 yılı)

MADDE 1- 26/09/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap-Birinci Kısım- Birinci Bölümün “Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar” başlığı “Soykırım, İnsanlığa ve Gezegene Karşı Suçlar” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 2 – 5237 sayılı Kanunun 77’nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 77/A maddesi eklenmiştir.

Ekokırım Suçu

MADDE 77/A

  1. Doğal veya kültürel çevredeİnsan veya diğer canlıların hayatını tehlikeye atmak, doğal veya kültürel varlıklar üzerinde ağır tahribata yol açabilecek  davranışlarda bulunmak yahut hukuka  aykırı diğer bir fiili işlemek suretiyle  bütün bir ekosistemde kısa vadede telafisi mümkün olmayacak  zarara yol açma tehlikesi doğuran kişiye müebbet hapis cezası verilir, ayrıca  suçun işlenmesinden elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazancın on katı  kadar adli para cezasına hükmedilir.

  2. Birinci fıkradaki suçun taksirle işlenmesi halinde  ise onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur, ayrıca  suçun işlenmesinden elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazancın beş katı  kadar adli para cezasına hükmedilir.

  3. Ekokırım suçunun işlenmesi sonucu bütün bir ekosistemde  kısa vadede telafisi mümkün olmayacak   zarar  meydana gelmişse,  fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; suçun taksirle işlenmesi halinde yirmi yıl hapis cezasına hükmolunur, ayrıca suçun işlenmesinden elde edilen maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazancın yirmi katı kadar adli para cezasına hükmedilir.

  4. Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.

  5. Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.

MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

Son söz: Algılarımız, hırslarımız, konforlu ve rahat yaşam tutkumuz, bencil tutum ve davranışlarımız yüzünden hasta ettiğimiz gezegenimizi kurtaramazsak biz dahil tüm varlıklarıyla yok oluş sürecini hızlandırmış olacağız. İnsan olarak bu bizim utancımız olmalıdır. Doğanın bir parçasıyız. Özgürlüğümüzü ve kurtuluşumuzu doğadan özgürleşmemizde değil, doğayla birlikte özgürleşmede aramalıyız. Yapabiliriz. Her gün yatağımızdan kalktığımızda kapitalist yaşamı tüketerek değil; ekolojik yaşamı anlayarak, öğrenerek, içselleştirerek ve hükmedenlerin değil; yurttaşın hazırladığı bu ekokırım yasa teklifinin altına imzamızı atarak başlamaya ne dersiniz? 






Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Tek yol: Halkların Gıda Egemenliği ve hemen!
    Bir zamanlar, tarımda “kendi kendine yetebilen” güzel ülkemizde, gıda krizi yaşayacağımız hiç akla gelir miydi? Düştüğümüz şu duruma bakın… Üretememe ve gıdaya erişememe halinin giderek derinleştiği adeta bir çözümsüzlük sarmalı…
  2. Kaderimizi gıda mı belirleyecek?
    Başımıza bir bir gelmekte olan türlü türlü musibetin sorumlusu kim? Doymak bilmeyen, gözünü hırs ve para bürümüş, iktidar ve güç sahibi olmanın getirdiği iştahla milyonlarca, milyarlarca masum insana zulmeden, gezegenimizi…
  3. Bereketi Kıtlığa, Zeytini Hırsınıza Kurban Edemezsiniz!
    Her ne ile ilgileniyorsak lütfen bırakalım! Doğanın yaklaşan sessiz çığlıklarına sessiz kalmayalım! Maden uğruna zeytinlikleri yok etme yetkisi veren kararnameye topyekûn karşı çıkmanın, kâbus gibi katliamların önünde duvar olmanın zamanı…
  4. Paris İklim Anlaşması, bir anlaşma mı yoksa bir aldatmaca mı?
    “Türkiye’de sera gazı emisyonu ya da Türkiye’de sera gazı salınımı kişi başına yaklaşık 6 tondur. Türkiye her yıl 500 milyon ton sera gazı salmaktadır. Bu oranla Türkiye, dünyanın yıllık salınımının yaklaşık olarak %1'ini meydana getirmektedir'' Dünyamız ısınıyor, iklimler…
  5. Koronavirüsle birlikte eşikte bekleyen bir başka sorun: Susuzluk…
    Tüm dünyayı kasıp kavuran bir salgının ortasındayız. Koronavirüs’le (Covid-19) hayatımızın akışı değişti. Her günümüze, daha önce yaşamadığımız “hayatta kalma” endişesiyle başlıyoruz artık… Öte yandan, virüsle ilk tanıştığımız andan itibaren “maske,…
  6. Sorular bitmiyor: Aşı gerçeğinin acı yüzü
    Bize Çin aşısı geliyor…  Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’a sormuşlar: “Siz bu Çin aşısından kendinize yaptırır mıydınız?” Yanıt şu: “Önümüzde fazla alternatifimiz yok. Bi’ tek Çin aşısı olacaksa elbette yaptırırım.”…
  7. Eğitim pandemi kıskacında, dümen tutmuyor.
    Devlet okullarına giden öğrencilerden 754 bin 429 öğrencinin evinde televizyon yok, 1,5 milyonun bilgisayarı yok, 3 milyon 17 bin 718 öğrencinin interneti yok. Yani uzaktan eğitimde yok çok…  Televizyonu, interneti, bilgisayarı…
  8. CORONA'nın Düşündürdükleri ve Öğrettikleri - 2
    Kendini evrenin merkezi kabul eden, endüstri devrimiyle birlikte diğer canlıları, hayvanları ve eşyayı küçümseyen ve hareket tarzını da bu inanışı çevresinde şekillendiren insan, şimdi çaresizce kendi türünün yok oluş tehdidiyle…
  9. Corona'nın düşündürdükleri ve öğrettikleri
    Dozunu iyi ayarlayabildiğimiz takdirde korku, kaygı, endişe gibi duygular, hayatın genlerimize kodladığı “hayatta kal!” dürtüsüyle harekete geçtiğimiz sırada, problemlerimizin çözümünde bize itici güç oluşturabilir.   1 metrenin milyarda biri olarak…
  10. 'Tedbir tehlikeye göredir'
    “Şeffaflık kaygıyı azaltır. Bilinçli farkındalık şeffaflıkla mümkündür. Farkındalık dayanıklılığı destekler. Müdahil olmayı sağlar. Dayanışmanın, ortak amaçların zeminini oluşturur. Aynı soruna karşı çözüm arayanların ortaklaşmasını hızlandırır. Toplumu etkinleştirir ve geliştirir.” Merhaba……

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…