Duyarlı ve bilinçli her insanın yaşamın devam ettiği her bütün içerisinde endişelenmesi gereken zamanlar olacaktır. Doğal denge kuralları tahammülü zorlar duruma gelince bazen bu endişenin yoğunluğu çok üst seviyelere çıkabiliyor.
İçinde bulunduğumuz bu seçim döneminde uzaktan internet aracılığı ile olsa da gelişmeleri günlük takip ederken, bu döneminin geçmiş seçim dönemlerinden çarpıcı farklılığı beni hayretler içerisinde bırakıyor.
Biliyorsunuz, ülkemizde 30 yıldır devam eden bir savaş var. 30 yıldır devam eden bu savaşta hayatını kaybeden insan sayısı elli bine yaklaşıyor. Savaşın varlığını dahi inkar eden siyasiler şimdi algıladığım kadarıyla Kürt meselesini manipüle etmekte yarışıyorlar.
Düne kadar Kürt düşmanlığında yarışan anlayışların bugün Kürt sorununa yaklaşımdaki hızlarına, yaşamım boyu kürt hareketinin en azından çok yakından bir takipçisi olarak ben de ayak uyduramyorum. Düsünüyorumda daha ne kaldı, neler verecekler. CHP ve AKP nin Kürt halkına vaatleri 20 yıl önce adamı darağacına gönderirdi. Yalnıs anlamayın; CHP nin Kürt sorununda Baykal dönemi çizgisini terk edip barışçıl bir yaklaşım geliştirmesi ülke siyaseti için önemli bir gelişmedir. Ama bu gelişmelerin şaşırtıcı olduğu da bir gerçek. Madenmi buldular, yoksa petrol mu bulundu. Aklım almıyor, Bu kadar bonkörlük beni endişelendiriyor. Yoksa diyorum kapı dısarımı edecekler Kürtleri.
Düşünsenize, Türkiye'nin başbakanı, kültür bakanlığının bastırdığı (seçim yatırımı) MEM-u ZİN kitabını eline alıp meydanlarda büyük bir övgüyle prim yapmaya çalışıyor. Başbakan bununla kalmıyor, geçmişte Türkiye Cumhuriyeti idarelerinin ne kadar zalimce Kürt edebiyatını yasakladığını anlatıyor millete. HAY ALLAHIM BU GUNLERİDE Mİ GÖRECEKTİM!
Dünyamızdaki gelişmeler de aynı parelelligi sürdürüyor. Tunus’la başlayıp Mısırla devam eden Ortadoğu'daki yeni gelişmeleri izlerken, düne kadar bölgedeki cuntaları, diktatörleri destekleyenlerin bugün demokrasi havarileri olarak ortaya çıkıp romantic demokrasi kampanyaları yurtmeleri doğrusu beni duygulandırıyor. Ne var ki İslam dininin en katı ve ilkel kurallarının uygulayıcısı petrol sarhoşu Şeyhlerin, Suudilerin Arap yarımadasındaki zalim yönetimlerine söz eden yok. Bu nedenle, Batılı medyanın bu halk hareketlerine göstermiş oldukları ilgi, işlerine gelmeyen veya “EXPİRE” olmuş diktatörleri değiştirme arzusu olarak görülmelidir. NOAM CHOMSKY şöyle der. “Amerika laf dinlemeyen diktatörlere karşıdır”
Dünyada ve ülkemizdeki bu gelişmeler, bir kez daha mutlak ve daimi çelişkinin emek sermaye çelişkisi olduğunu adeta ispat eder gibi. Bütün kurallar, bütün planlar, bütün siyaset yeniden inşa edilebilir. İlkel komünal toplumlardan beri kullanılan, monipilasyona açık bütün ilkel değerler (bayrak, din, ırk, dil) sorgulanabilir ve yeniden yapılandırılabilir. Her şey yeniden sekillendirilebiliyor sermayenin egemenlik tarzına uygun olarak.
Uzay boşluğunda seyreden dünya denilen bu uzay gemisinin değişmez kuralı her zaman devam edecektir. Oligarşinin egemenliği “mutlak” ve daimi kalacaktır, uzay gemisinin köle kürekçileri ait oldukları rengin farklılığını değil de, ellerindeki küreklerin benzerliğini fark ettikleri güne kadar. O zamana kadar sizler sakin endiselenmeyiniz efendim. Bu köyün su yatağı ne yapar eder ağanın tarlasına varır. Tabi ki sağolsun tarla köstebekleri!
Yazarın Dİğer Yazıları
Varlığım Türk varlığına armağan olsun
12 Nisan 2013AK baş mı, Kızılbaş mı?
2 Mart 2013Arap Buharı
15 Ağustos 2012Zavallı kim?
19 Temmuz 2012Kısa Kısa..
16 Aralık 2011