Varlığım Türk varlığına armağan olsun

Cafer Şahin

12 Nisan 2013
Varlığım Türk varlığına armağan olsun

Farklıydık, seziyorduk, bir şeyler örtüşmüyordu. Ama artık kocaman çocuklar olmuştuk. Sorguluyorduk, sorguladıkça kaçamak cevaplar geliyordu büyüklerimizden. Dersim isyanını duyoyorduk. Kime karşı olmuştu bu isyan, neden o çok sevdğimiz Mustafa Kemal bizi korumamıştı? Suçumuz neydi, neden sürmüşlerdi bizi? 

İlk okul öğretmeni yengem okula başladığım ilk gün beni okula götürmüştü. Latife yengemi, ilk sınıfıma doğru, uzunca bir koridordan geçerek, renkli duvarlara, duvarlardaki rengarenk resimlere bakarak takip ediyordum. Ayakkabılarının çıkardığı takırtılar mozaik zemin ve biriket duvarlara çarparak ders esnası koridor sessizliğini bozuyordu. Bir de koridorun bize zıt tarafında temizlik yapan Hidir amcanın paspasından gelen kücük gıcırtılar duyuluyordu. Bir taraftan ayakkabı takırtıları birtaraftan heyecanımın neden olduğu kalp atışları, sınıfa doğru yürürken gözüme çarpan -hiç unutmadığım-  duvardaki resimler. Başlarında ucu sivri mihverler, güçlü kalın pazılar, ellerinde kılıçları, çatık kaşları ve de dudaklarının kenarlarından sarkan bıyıkları ile çok heybetli görünen bu adamlar kimlerdi? Her bir resim savaştan yeni çıkmış bir cengaverin zafer gururunu sergiliyordu. Kimdi bu çekik gözlü adamlar?

Bir dakika sonra bu gördüğüm adamlar benim körpecik beynime matematikten önce, okuma yazmadan önce bir dövme gibi yerleştirilmeye başlanacağımdan haberim yoktu. Ayyakkabı takırtılarının yavaşladığını hissettğimde ince uzun koridorun sonuna geldğimizi anladım. Üzerinde 1-A yazan bir kapının önünde durduk. Latife yengem sınıfın kapısını araladığında, aklımda kalan tek şey, benim yaşıtılarımda 45 - 50 kişinin yükselttiği uğultu ve kendini dinlettirmeye çalışan yaşlı bir adamın çatlak sesinin çok geniş pencerelerden gelen kuvvetli bir ışıkla karışık yüzüme çarpmasıydı.

Bu ilk öğrenim günümün başlangıcı idi.İlk adımım ilkokula böyle olmuştu. Birazdan milyonlara uygulanan eğitim operasyonunun 253 numaralı öğrencisi olacaktım.

Yepyeni bir hayat başlıyordu benim için. Artık her sabah bir ant ile başlayacaktı öğrenimim.

TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM. YAŞAM, KÜÇÜKLERİMİ KORUMAK, BÜYÜKLERİMİ SAYMAK, YURDUMU, BUDUNUMU ÖZÜMDEN ÇOK SEVMEKTİR. ÜLKÜM, YÜKSELMEK, İLERİ GİTMEKTİR. VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN.

Okul sezonunda herşey normal giderken yaz sezonunda köydeki yaşam okuldakinin tam tersine, hiç alakası olmayan bambaşka bir gerçekti. Hayvanlarıyla bile kürtçe iletişim kurmuş bir sosyal topluluktu bizim köy. Tabii ki biz okuldan geldikten sonra herkes asimileye tabii oluyordu Hayvanlarımızın isimleri yavaşça Türkçeleştirmeye başlamıştık bile. Etrafımızda hiç kimse Türkçe bilmiyordu. Bir karmaşık kimlik sorgulaması devam ediyordu. Arasıra köydeki tek kısa dalga radyomuzun düğmesiyle oynarken Kürdistan kelimelerinin geçtiği ve kürtçe şarkıların söylendiği radyo yayınları iyice kafamı karışıtırıyordu. Nereden geliyordu bu ses, uzaklarda bize benzer birileri vardı.

Biz böyle büyümeye devam ederken, hangisi olduğunu hatırlayamadığım bir yaşta birden bizim ilçemizdeki camiyi farkettim. O hep oradaydı insanlar dua etmeye gidiyorlardı; hoca vardı, ezan okunurdu. Ama bu camiye Rufet amca, Niyazi amca, Hakkı dayı, bir de Ginam dediğimiz, yöre kızyla evlenip kalmış bir bekçi, ve adını hatırlayamadığım bir kaç kişi daha. onlar caminin daimi müdavimleriydi. Bizimkiler gitmezdi. Eve dede gelirdi. O dua okurdu cem bağlardık. Her cem bağladığımızda mahallenin sokak başına babam gözetleyici koyardı. Gizli, yasak bir iş yapıyorduk diye düşünüyordum. Ama neden allaha dua etmek yasaktı, onu da bilmezdim. Orta okulda başımıza birde dindersi çıktığında, haydaaaa dedim, BU NE? Biz burda da farklıyız. Evde Alevi, okulda Sünni, evde Kürt okulda Türk.

Sonra bize Arapça dualar ezberlettiler. Ezberlemezsen dersten çakıyorsun veya not ortalaman düşüyor. İslamın şartlarını öğrendikçe tamam dedim biz yanacağız. Halbuki ne kadar mutluyduk cennet ve cehennemi öğrenmeden önce. Ya bu islamın şartlarının doğruluğuna inanacağız ve yanmaktan kurtulacağız, ya da bu şartları red edip yanmaktan kurtulacağız tabii biz ikincisini seçtik. Sınıfı geçebilecek kadar dualar ezberlerdik. Yine o zaman diliminde bilmem kaçıncı MC hükümetinin bize okutulan dindersi kitabı Kızılbaşların ensest yaptıklarını yazıyordu. Yani bize hakaretlerini ders kitaplarında öğretiyorlardı!

Farklıydık, seziyorduk, bir şeyler örtüşmüyordu. Ama artık kocaman çocuklar olmuştuk. Sorguluyorduk, sorguladıkça kaçamak cevaplar geliyordu büyüklerimizden, Dersim isyanını duyuyorduk. Kime karşı olmuştu bu isyan, neden o çok sevdğimiz Mustafa Kemal bizi korumamıştı? Suçumuz neydi, neden sürmüşlerdi bizi. Sorular sorular sorular. Hep bahanelere inanmak istedik. Neden Gazi Mustafa Kemal bizi koruyamadı. Kah maraşal Fevzi Çakmak yapmış, kah Atamız şeker hastasıymış, komadaymış, haberi yokmuş gibi çoğaltılacak bahaneler. Bu soruların karşılığındaki cevaplar ileride okyacağımız kitaplarda saklıydı. Okudukça öğreniyorduk, öğrendikçe yapılanlar daha da zor geliyordu. Bir isyan oluşuyordu içimizde. NEDEN!!!!!
Neden, Bu kadar Korku, bu kadar zulüm, bu kadar ölüm, değdimi anaların gözyaşlarına.

Şimdi 35 yıl, 40 bine yakın ölü, yüzbinlerce köylerinden çıkartılmış insan, milyonlarca JOP, kurşun, bomba, işkence ve binlerce insandan çalınan cezaevi yıllarından sonra, ufukta bir barış görünüyor. Ne kadar uzak olursa olsun, ne kadar zor olursa olsun, şansımız ne kadar küçük olursa olsun biz umutlu olmak zorundayız. Barışa koşmalıyız.
Varlığımız doğamız ve içindeki mutlu denge için olsun..

ARTIK YETER

EDİ BESE

ENDİ BESO

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. AK baş mı, Kızılbaş mı?
    AKP Devleti, sünni, cemaatçı, muhafazakar ,Kürt yandaşlar ve liberal burjuvazi desteğine son günlerde bir de Alevi yanaşmaların desteğini ekledi. Türkiye'de emekçi ve yoksul halkın alehine gün geçtikçe kötüleşen gelir dağılımı,…
  2. Arap Buharı
    Arap Buharı
    15 Ağustos 2012
    Türkiye Kürtlerle yeniden Sivas ve Erzurum Kongrelerindeki gibi, sorunlarına ortak cevaplar aramalı. Türkiye Kürtlerle beraber Ortadoğu'nun tartışılmaz lideri olur. Kuzey Irak bir anda Kuzey Kıbrıs gibi şirin bir ülke gibi…
  3. Zavallı kim?
    Zavallı kim?
    19 Temmuz 2012
    Kimin çocukları, akrabaları savaşıyor bu savaşta? Bu akan kanı durdurmak isteyenler mi? Yoksa savaşı başkalarının çocuklarına havale eden ve onların arkasında aslan kesilen, şehit cenazelerinde en önde hamaset yapan bu…
  4. Kısa Kısa..
    Kısa Kısa..
    16 Aralık 2011
    Kaddafi gitti, hem de ne gidiş, her ne hikmetse o da bir delikten çıkarıldı (Saddam gibi) ve linç edildi. Hafızalarımızdan birdaha silinmeyecek şekilde toz toprak kan içerisinde Allahü Ekber nidalarıyla linç edildi.…
  5. Endiselenmeyiniz Efendim!
    Endiselenmeyiniz Efendim!
    30 Mayıs 2011
    Duyarlı ve bilinçli her insanın yaşamın devam ettiği her bütün içerisinde endişelenmesi gereken zamanlar olacaktır. Doğal denge kuralları tahammülü zorlar duruma gelince bazen bu endişenin yoğunluğu çok üst seviyelere çıkabiliyor.…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…