12 Eylül 2010 Anayasasıyla kurulan Yargı düzeneği

Yalçın YUSUFOĞLU

19 Mayıs 2015
12 Eylül 2010 Anayasasıyla kurulan Yargı düzeneği

“Paraları sıfırladın mı noktasından savcıları sıfırlama noktasına geldiler” --Mevcut rejim Yargının altını üstüne getirdi, bütün kuralları ve kurumları eğdi, büktü, kendine benzetti. 12 Eylül 2010 Referandumunu yapmakla eline geçirdiği olanakları tepe tepe kullandı, daha da kullanacak.

HSYK denilen kurumun 1. Derece hâkim ve savcılar tarafından seçimle oluşturulmasını öngören Anayasa değişikliğini getirenler bugünleri görerek, bilerek o maddeyi koymuşlardı. Onların 5 yıl önce gördüklerini, yani o maddenin ne işe yarayacağını, şimdi Anayasaya değişikliklerine “Evet” oyu vermiş olanlar da görüyorlar.

AKP, Yargı içindeki Cemaatçi hâkim ve savcıların kelle sayısına da dayanarak kurduğu seçim düzeneğini (17-25 Aralık ertesinde Cemaat unsurlarını tasfiye ettikten sonra da) istediği gibi kullanır oldu.

HSYK için yapılan son seçimlerde Cemaatçilere karşı oldukları için AKP’lilerin listesine girmiş ya da onların adlarını görerek o listeye oy vermiş kimi sosyal demokrat eğilimli (öyle iddiadaki) Yargı elemanlarının basiretsizliğinin --yahut menfaatperestliğinin— HSYK çoğunluğunu rejimin elinde tutmasında rolleri oldu. Ama şöyle veya böyle Yargı 12 Eylül 2010 öncesinde olduğundan çok daha fazla yürütme erkine bağlı kılındı.

İstanbul’da iki hâkimin "tahliye kararı verdiler" diye tutuklanmaları, 17-25 Aralık 2013’de kovuşturmalarını yapmış dört savcı ve bir hâkimin HSYK tarafından meslekten tard edilmeleri (iddialara göre onların da tutuklanacak olmaları), Adana’da silah dolu MİT T IR’larını durdurup arayan dört savcı ile eski Jandama Alay Komutanının tutuklanması 12 Eylül Referandumunun bugünkü elle tutulur sonuçlarıdır.

Keza kesinleşmiş Yargıtay kararlarından sonra Anaysa Mahkemesine başvurma “hakkı” da, Yargıtay’ın üzerinde bir üst kurum yaratıp, Yargıtay kararından müşteki olan kişi ya da kurumların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurma yolunu uzatması anlamına gelmektedir. Anayasa Mahkemesi ne yapısı, ne de kadro imkânları gereği daha şimdiden birikmiş binlerce dosya bakamayacağı için, sonuç alma süresi uzadıkça uzamakta ve mağdur olduğunu düşünen yurttaşın AİHM’e gitmesi çok zorlaştırılmış olmaktadır.

İşbaşındaki rejimden hayırlı bir şeyin (mesela Adaletin) sadır olamayacağı bu maddeyle de kanıtlanmıştır.

SUÇU ÖRTBAS ETMEK

Bugün tamamen Merkez’in kontrolünde olan (Hayır, hayır, kontrolünde değil, emrinde olan) Yargı için yukarıda “düzenek” kelimesini tesadüfen kullanmadık. Gerçekten artık Tepe’nin elinde böyle bir düzenek vardır. Ve onun sayesinde istediğini yapmaktadır.

Bu vahim durumu sağlayan 12 Eylül 1982 Anayasasının 12 Eylül 2010 uzantısıdır.

Yaşadığımız bu Yargı vakaları rastgele siyasi olaylar değil:

a) 17-25 Aralık rüşvet, yolsuzluk kovuşturmalarını yapan savcı ve hâkimler görevlerini yapmışlardır. Başka bir olayı izlerken el ettikleri bulgulardan Türkiye tarihinin belki de en büyük rüşvet ve hırsızlık kovuşturmasına ulaşmışlardır. Şimdi salt bu nedenle meslekten men edilmişlerdir. Muhtemelen arkası da gelecektir.

b) Adana davası ise belki daha da önemlidir. Çünkü uluslararası boyutludur. Dışişleri Bakanlığı’nda 27 Mart 2014 tarihinde yapılan bir toplantıda Hakan Fidan’ın “silah yüklü 2000 TIR’ın Suriye’ye gönderildiğini” söylediği kendi sesinden basına yansımıştı. Uluslararası camiada terörist olarak tescil edilmiş İslamcı örgütlere silah sevkiyatı yapmanın, olayın sorumlularını Lahey Adalet Divanı’na götürecek kadar vahim bir suç olduğu da medyada konuşulmuştu.

Bir iktidar Yargıyı bu denli emri altına alıyorsa, yaptığını salt siyasi emellere bağlamak yanıltıcı olur. Çünkü o iktidarı elinde tutan kişi ya da kişiler aynı zamanda korktukları için öyle yapıyorlardır. İktidar 12 Eylül 2010 Anayasasını getirirken bugünleri görüyordu, dedik. Çünkü önünde Deniz Feneri Davası vardı. Başkaları da olacaktı. Bu nedenle kendini sağlama alması lazımdı. HSYK düzeneğine ilaveten bir de (hâkimlerini onun atayacağı) tutuklama yetkisiyle donattığı emrindeki Sulh Ceza Hakimliklerini kurdu.

17-25 Aralık 1913’te siyasi iktidarın Yargıya nasıl saldırdığını, yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık soruşturmasını yürüten Yargı ve Emniyet mensuplarını nasıl hallaç pamuğu gibi attıklarını gördük. Aynı şekilde MİT TIR’ları olayı basın ve dolayısıyla uluslararası camia tarafından öğrenildiği için Yürütmenin hukuku nasıl çiğnediğine da tanık olduk.

ADANA TUTUKLAMALARI

7 Kasım 2013, 1 Ocak 2014 ve 19 Ocak 2014 tarihlerinde TIR’ları çevirdikleri için tutuklanan savcıların ve albayın tutuklanma gerekçesi nedir biliyor musunuz?

“Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs.”

Evet, aynen böyle. Dört savcı ve bir subay dönemin Tayyip Erdoğan hükümetini devirmeye teşebbüs etmişlermiş.

Bir hâkimin böyle bir karar gerekçesi yazabilmesi için nasıl bir karakter sahip olduğunu, varın siz söyleyin.

Tutuklananlardan Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık’ın avukatı duruşma sonrasında şu açıklamayı yaptı:

“...Mahkeme Başkanı'nın, Başsavcı Süleyman Bağrıyanık'a "Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 'İşlem yapma' dediği halde neden yaptın?" diye sordu, müvekkilim Adalet Bakanı'nın, Başsavcının amiri ve yetkilisi olmadığını söyledi. Başsavcının yaptığı görevde bağımsız olduğunu vurgulayan avukat Aziz Erbek, "...Ama Türkiye'de ne savcı teminatı kalmış, ne hâkim bağımsızlığı kalmış. Yargı tamamen diz üstü çökmüş, yargı iflas etmiştir. Türk yargısını bu hale getirenlere yazıklar olsun. Gecenin bu saatinde, onlarca yıl hukukun egemen olması için görev yapmış bu insanlar, kollarına polis girip cezaevine götürülüyor. Hepimiz infial halindeyiz. Türk halkı bunu unutmamalı. Bugün egemen olanlar, yarın sanık sandalyesinde oturacağını unutmamalı" dedi.

Olayın ayrıntılarını yazmak şimdi uzun sürer. Şu kadarını ekleyelim ki, devreye girip emir vermeye kalkışan sadece o zamanki Adalet Bakanı değil, bizzat Tayyip Erdoğan (yurttaşa “gavat” demekten sabıkalı) eski Adana Valisi Coş’a talimat veriyor, o da Başsavcıya söylüyor, ama Başsavcı dinlemiyor, görevinin gereğini yapıyor. Gösterilen şiddetin bir nedeni de “Vaaay, beni nasıl dinlemezsin” hiddeti.

Bununla birlikte Adana tutuklamalarıyla siyasi iktidar kurşunu kendi ayağına sıkmıştır. Çünkü o savcılar mahkemede konuştuklarında söyledikleri resmi belge haline gelecek ve ileride Lahey adalet Divanına kanıt teşkil edecektir.

1961 Anayasasına kadar Türkiye’de hâkim teminatı yoktu. Hâkim ve savcıların terfi, tayin ve sicil işlerini Adalet Bakanlığı yapardı. Bu nedenle, 1950’ye kadar iktidarda öyle yapmış CHP’nin DP iktidarına karşı en önemli muhalefet taleplerinden birisi “Hâkim teminatı” idi. 1961 Anayasası ile hakim teminatı getirilmişti.

Hâkim teminatı, “yüz kızartıcı denilen suçlar dışında azledilmemeyi, kendi isteği dışında yasada öngörülen yaştan evvel emekliye sevkedilmemeyi, mahkeme ya da kadro kaldırılmış olsa bile başta maaş olmak üzere malî haklardan yoksun kılınmamayı, hakimin görev yerinin ve baktığı davanın keyfi şekilde değiştirilmemesini” gerektiriyordu.

1982 Anayasasında ise hâkim teminatına savcı teminatı da eklenmişti.

“PARALAR DEĞİL, SAVCILAR SIFIRLANDI”

Adana davası gibi 17-25 Aralık sonrası yapılanlar da suçu örtbas edememiştir. Örnek mi istiyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu; "Hırsızdan Cumhurbaşkanı olmaz" dediği için Tayyip Erdoğan kendisine dava açmıştı. Kılıçdaroğlu’nun vekili o davaya delil olarak "17/25 Aralık tapelerinin celbi"ni istemiş ve mahkeme de aldığı ara kararıyla talebi kabul etmişti.

Mahkemenin bu kararından sonra davacı davasından feragat etmişti. Davacının davadan vazgeçmiş olmasının nedeni konuşma tapeleri mahkemeye gelmesin, bilirkişi incelemesine girmesin diyeydi. Tapeler davaya girerse, oraya girerse resmi belgeye dönüşecekti.

Peki, Kılıçdaroğlu’na dava açılmasının gerekçesi neydi? “CHP Genel Başkanı benim şerefim ve haysiyetimle oynadı” iddiasıydı. Tapelerin mahkemeye getirileceği kesinleşince, bir insan onurundan, şerefinden, haysiyetinden bir anda niçin feragat etsindi? Etti ve dava düştü.

Nitekim meslekten men edilen savcılara yönelik suçlamalardan birisi de “tapelerin niçin yok edilmediği”dir.

17-25 Aralık savcılarının meslekten çıkartılması konusunda en özlü değerlendirmeyi CHP yöneticilerinden Levent Gök yaptı.

Cumhurbaşkanlığı makamında oturan zatın yurt dışından verdiği demeçle 'göreceksiniz daha neler olacak, daha operasyonlar sürecek' diyerek bu talimatları verdiğini dile getiren Gök, “paraları sıfırladın mı noktasından savcıları sıfırlama noktasına geldiler” dedi.

Yaşanılan Yargı rezaletinde bir de "Ergenekon" ve "Balyoz davası"nın fiilen düşürülmesi var. Bu da hukuki değil, siyasi bir karardır.

Cemaate karşı Kemalistlerin “postalına yapışmak” diye tanımladığımız bu olayı daha önce yeterince vurguladığımız için, burada tekrarlamaya gerek yok.

Ve nihayet bir yargı kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu da baskının dışında değil. Tayyip Erdoğan’ın taraflı davranarak seçimi etkilediği yolunda siyasi partilerin itirazları devamlı reddedilmektedir.

Yargıyı emir altına almak ne işe yararmış ayan beyan belli değil mi?

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 1 Kasım 2015 manzaraları...
    Rejimin 7 Haziran 2015 sonrasında başvurduğu seçimleri tekrarlamak icadı Türkiye’de riya, sahtekârlık, demagojiyle… ve kanla dolu tarihsel bir dönem oldu. Mesela Ahmet Davutoğlu’nun “Ankara’daki terör saldırısından sonra oylarımız yükselme trendine…
  2. Kanlı ortam kime yarıyor?..
    ''Tayyip Erdoğan rejiminin hesaplarını kolaylaştıran başlıca etmen KCK Yürütme Konseyinin şiddeti tekrar başlatması oldu.'' Saray 7 Haziran 2015’te yediği şamarın şokunu atlatacak manevralarla ilk günden beri arzuladığı yeniden seçime gidilmesini…
  3. Asıl suçlu canileri beslemiş, büyütmüş olanlardır!
    Son katliam, ihtirası uğruna her şeyi yapacak, her türlü melanete başvuracak tıynette olan politikacının ülkeyi hangi badirelere sürükleyebileceğinin, memleketi nasıl da kan gölüne çevirebileceğinin yadsınamaz bir kanıtını oluşturdu. 20 Temmuz…
  4. Savaş tamtamları da AKP’yi kurtarmaz!..
    Erdoğan, 2003’te ABD’nin peşinde Irak’a girme hazırlıkları yaparken de pervasızdı. Hatırlayınız: Irak sınırına katar katar asker taşınıyordu. CHP ile bir kısım AKP’linin Meclis’teki karşı oyları sayesinde savaş emelleri suya düştü.…
  5. Seçim 2015: Hiçbir seçim böyle kanlı olmamıştı...
    ASLA UNUTULMAYACAK BİR SEÇİM --Erken seçim, yeniden seçim vesaire konuşulurken üzerinde asıl durulacak nokta 7 Haziran 2015 öncesindeki kanlı tertipler olmalı. Zira seçim bitti diye, o kanlı olaylar bitmez. Seçimlerin üzerinden…
  6. Bir demokrasi suçlusu: Süleyman Demirel
    'Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz'' deyişiyle ünlü, 1975-1977 döneminde bir çok siyasi cinayet ve katliamdan sorumlu faşist Milliyetçi Cephe hükümetlerinin başbakanı, 28 Şubat'ın cumhurbaşkanı Süleyman Demirel öldü.. Egemen basın ve…
  7. Oy gaspı ve namus...
    Oy gaspı ve namus...
    3 Haziran 2015
    HDP’nin barajı geçmesinin asıl önemi Tayyip Erdoğan’ın parlamento çoğunluğunu yitirme ya da zayıf bir çoğunluk elde etme olasılığıdır. Ancak o zaman işbaşındaki rejimi sona erdirme olanağı gözükecektir. AKP yöneticisi bakanlar…
  8. Soykırım zihniyeti 100 yıldır sürüyor
    Bütün o yüz yıl boyunca Türk milleti o kadar şartlandırıldı ki, herkes birbirini azdıra azdıra 1915 ve sonrası bir tabu haline geldi. İnanınız ki, inkâr bugün dünkünden çok daha şiddetli.…
  9. Bu kez de siyasi nitelikli hayvan katliamı...
    Siyasi iktidarın insan katliamıyla, ağaç katliamıyla kabarmış siyasi suçlar siciline şimdi aynı nitelikli hayvan katliamı da eklenmiştir. Belediye görevlilerinin sokaklarda tüfekle köpek öldürdüklerine, zavallı hayvanların çığlıklar içinde kendi etraflarında döne…
  10. Siyasi iktidarın çocuk katliamları...
    ''2011’de Roboski’de öldürülen 34 kişiden 22’si çocuktur. Bu açıdan Roboski Katliamı, aynı zamanda bir çocuk katliamıdır. 2012 yılında 10, 2013’te 1 ve 2014’te 3 çocuk öldürülmüştür. 2015’in ilk ayında Cizre’de…
  11. Hırsızın hiç mi kabahati yok?
    İslam bu değildir, şudur, barış dinidir gibi laflar söylenmesi gereken, fakat herkesin kös dinlediği (nafile yere söylenen) sözlerdir. İnsan ister istemez “Hırsızın hiç mi kabahati yok?” diyesi geliyor. Çünkü daha…
  12. Papa Türkiye'de: Konuk, eski bir darbeci...
    Avrupa'dan tecrit olmuş Erdoğan bula bula sicilli bir darbeciyi buldu.. Bugün fakir-fukara babası geçinen yeni Papa kirli savaşın prototiplerindedir. İnsanlık suçuna ortak olmuştur, maiyetindeki din adamlarını işkencecilere teslim etmiştir. Türkiye’yi ziyaret…
  13. Bir demokrasi suçlusu: Süleyman Demirel
    Kendisini devirmiş olan 12 Mart 1971 darbesinin Cuntasının emrindeki askeri mahkeme tarafından ölüm cezasına mahkûm edilmiş Deniz-Hüseyin–Yusuf’un cezaları Meclis’te oylanırken Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı ve Isparta Milletvekili olarak büyük…
  14. Rüşvete, yolsuzluğa takipsizlik..
    RÜŞVET ŞEREFSİZLİĞİ KİŞİNİN PEŞİNİ BIRAKMAZ --Erdoğan oğluna müteaddit defalar telefon ediyor ve evdeki paraları başka yerlere nakletmesini istiyor, buna rağmen oğlu evde hâlâ 30 milyon Avro’nun kaldığını söylüyordu. Tayyip Erdoğan’ın…
  15. Erdoğan rejiminin asıl hedefi IŞİD değil, Rojava’nın işgalidir...
    TAYYİP ERDOĞAN’IN MASKESİ DÜŞÜYOR --Anadilde kısaca Rojava olarak adlandırılan Batı Kürdistan’a Tayyip Erdoğan önderliğinde Türk militarizmi -Işid’le savaşmak görünümü altında—müdahale etme emelinde, hatta kararlığında. Bu niyete şimdiye dek sadece Kılıçdaroğlu…
  16. Işid şeriklerinin saltanat ve sadaret merasimi...
    Sultanı ayakta alkışlayanlar arasında HDP’lilerin de bulunması beni yaralamıştır. --Tayyip Erdoğan’la yamağı Ahmet Davutoğlu’nun besleyip büyüttüğü, kamyon kamyon silah taşıdığı, silah ve mühimmat araçları aranmasın diye Meclis’ten dokunulmazlık kanunu çıkardığı İslamcı katil güruhlarından…
  17. Erdoğan'ın 'taht'a çıkmasına yardım edenler
    Şayet seçim 2. tura kalacak olursa, oylama Tayyip Erdoğan ile Ekmeleddin İhsanoğlu arasında geçeceği için, ulusalcılar CHP seçmenini sandıktan uzak tutmaya, tatil beldelerinde bulunan potansiyel CHP seçmenlerinin oy kullanmak için…
  18. Tayyip Erdoğan’ın cülus töreni
    Daha seçilmeden seçilmiş gibi konuşacak. Başkanlık sistemine ilişkin hiçbir anayasal, yasal düzenleme yokken, sistem gelmiş gibi davranacak. Yani mevcut yasalar dışına çıkacağını, “icracı C. Başkanı” olacağını peşinen ilan edecek. Onu…
  19. Fıtratında aşağıya doğru sürüklenme de var!
    "KATİL SERIYE BAGLADI" --Okmeydan'ında iki kişinin daha öldürülmesini en veciz biçimde anlatan gazete başlığı Özgür Gündem'inkiydı. Gazete Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz'ın öldürülmeleri için "Katil seriye bağladı" diyordu. Özne üçüncü…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…