Cehennemin Kapısı

Rahmi Yıldırım

6 Haziran 2023
Cehennemin Kapısı

Brezilya’da Ekim 2022 seçiminde muhalefetin sloganıydı; Türkiye’de Mayıs 2023 seçiminin de unutulmayacak sloganları arasındaydı: “Cehennemin kapısını kapatma zamanıdır!” CB adaylarından S. Oğan kampanyasını bu sloganla başlatmıştı. Son turda S. Oğan cehennemin kapısını kapatmak şöyle dursun, cehennemin kapısına zebani yazıldı.

Brezilya’da cehennemin kapısı kapandı ama Türkiye’de cehennemin kapısı açık kaldı. Mayıs 2023 seçimleri, demokrasi güçlerinin yüzünü güldürecek sonuçları doğurmadı. Kıl payı farkla da olsa Recep Tayyip Erdoğan koltuğunu, Cumhur İttifakı da TBMM’deki sayısal üstünlüğünü korudu.

Oysa seçimler, milletvekillerini ve cumhurbaşkanını seçmenin ötesinde referandum idi.

Otokrasi ile demokrasi arasında referandum idi. Otokrasi, devlet erkinin tek kişide birleştiği, tek adamın kendisini yasalarla sınırlı saymadığı, insanın değersizleştiği diktatörlük rejimi demek.

Türkiye epeydir otokrasiyle yönetiliyor. Erdoğan yenilse otokrasi hemen son bulmayacak, demokrasiye geçilmiş olmayacaktı. Sadece cehennemin kapısı kapanacak, demokrasiye kapı aralanacaktı. Olmadı, cehennemin kapısı kapanmadı, demokrasiye kapı açılmadı; resmi sonuca göre seçmenlerin yüzde 52’si otokrasinin devamından yana oy kullandı.

Seçim, hakikat ile yalan arasında referandum idi. Bütün dini inançlar yalan söylemeyi günah sayar. Bu seçimde kazanan, yalan oldu. Erdoğan ve ortakları, demokrasi güçlerini terör yandaşlığı ve din düşmanlığıyla suçlayan sahte/montaj içerikleri “gençlerimizin kıvrak zekâsının ürünü” sözleriyle kendince meşrulaştırabildiler.

Seçim, ahlak ve hukuk ile ahlaksızlık hukuksuzluk arasında seçim idi. Gerçi devletin dini olmaz ama, devletin hukuka dayanıp dayanmadığı anlamında, bütün inançlar devletin dininin adalet olduğunu savlar. Kazanan ahlak, hukuk ve adalet değil, keyfi yönetim oldu.

Seçim, kamu bütçesine dadanan soygunculardan rüşvetçilerden hırsızlardan hesap sorma seçimiydi. Bütün inanç sistemleri “çalmayacaksın” diye emreder. Bu iktidar döneminde kamu hazinesine dadanan hırsızların yakasına yapışıldığına tanık olunmadı. Tersine “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” sloganıyla hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk neredeyse övünülecek bir işbilirlik, hatta “günah işleme özgürlüğü” haline geldi. Seçimde kazanan, “günah işleme özgürlüğü” oldu.

Seçim, savaş ile barış arasında idi. Emperyalist zorbanın Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı sıfatıyla eğit donat projesiyle cihatçı teröristleri ayaklandırıp komşu ülkeleri iç savaş cehennemine sürükleme siyasetine tamam mı devam mı seçimiydi. Kazanan, savaş oldu.

Seçim ekonomide bilim ve akıl mı yoksa hurafe mi seçimiydi. Kazanan, hurafe oldu.

Seçim dezavantajlı toplum kesitlerinin, kadınların ve çocukların daha korunaklı koşullarda yaşamalarının seçimiydi. Kazanan, kadınların sahiplendirilmesinden söz eden zihniyet oldu.

14 ve 28 Mayıs’ta sandığa gidenlerin neyi seçtiği sorusunun yanıtı olarak daha pek çok başlık açılabilir. Sonuçta onca yoksulluğa, tarihteki en yüksek orana tırmanmış işsizliğe, ancak savaş koşullarında olabilecek pahalılığa karşın Erdoğan bir seçim daha kazandı. Pişirdiği yemeğe soğan katmakta zorlanan yoksulların çoğunluğu Erdoğan’a oy verdiler. On binlerin (belki de yüz binlerin) öldüğü yaralandığı, milyonların evsiz çaresiz kaldığı depremzedeler bile (Erdoğan’ın kabul edip helallik istediği) beceriksizliği, aczi, ayrımcılığı adeta ödüllendirdiler.

***

Seçimde saflaşma belliydi. Bir yanda özgürlük, eşitlik, barış, laiklik, kadın-erkek eşitliği, parlamenter demokrasi, güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü isteyenler…

Öte yanda ümmete ve millete yönelik dış tehdit ve terör korkusu içinde “Allah’ın bütün vasıflarını taşıdığı” varsayılan tek lidere sorgusuz biat ve itaat edenler…

Bu saflaşmada seçim, sararıp çürüme ile yeşerip canlanma arasında idi. Devletin toplumun (ahlak ve inanç dahil) tüm kolonlarını tahrip eden, hukuku yok sayan, dini istismar eden zihniyet ile hukukun üstünlüğünü, laikliği ve demokrasiyi savunan zihniyet arasında seçim idi. Kazanan çürüme oldu. Saray’ı tek merkez yapıp tüm devlet kurumlarını Saray’ın uydusu haline getirenler; ele geçiremedikleri kurumların içini boşaltanlar, küflendirenler kazandı.

Otokrasinin kuralları çerçevesinde bundan sonra emek ve demokrasi güçlerinin hayatında olumlu bir değişiklik olmayacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Dün olduğu gibi bundan sonra da insanlar düşüncelerini özgürce açıklayamayacak, örgütlenemeyecekler. Temel hak ve özgürlükleri kullanmak isteyen insanlar örgütler yine devlet terörüyle bastırılacak. Yargı adil olmayacak, siyasi tutsaklar cezaevlerinde rehin tutulacak. Medya özgürleşmeyecek. Yolsuzluk ve yoksulluk azalmayacak; pahalılık ve işsizlik son bulmayacak. Kamu kesesinden maaşlı Diyanet evliyaları insanlara sabretmeyi şükretmeyi telkin etmeye, yoksulluğun nasıl bir erdem olduğunu anlatmaya devam edecekler. Depremlerde yine on binlerce insan ölecek; felaket yine takdir-i ilahi sayılacak; insanlar enkaz altında can çekişirken yine sela okunacak…

Tekrar seçim olacak; sadaka ekonomisinde sömürülen, ümmet ve milliyet duygusuyla meczup, önemli bir bölümü iktisadi ve dini duygularla lidere sadık yoksulların çoğunluğu yine… Çünkü bu ülkenin siyasetinde en önemli hakikat, seçmenlerin 3’te 2’sinden fazlasının ümmetçi milliyetçi ırkçı ve sağcı olduğudur; deprem felaketindeki beceriksizliğin ayrımcılığın bile bu saflaşmayı değiştirmeye yetmediğidir. Oysa, 1755 Lizbon depremi Hıristiyan dünyasında köklü zihniyet değişikliğine yol açmıştı.

*** 

Eşit koşullarda, dürüst ve adil bir seçim olsaydı, Erdoğan kazanamazdı. Zaten Erdoğan kıl payı farkla cumhurbaşkanı seçildi ama partisi 2002’deki oy oranına geriledi. Erdoğan’ın metin yazarı Aydın Ünal’ın itiraf ettiği üzere “Sağlıklı anketlerde Erdoğan’ın oyları yüzde 50’nin epey altında çıkıyor, hatta bazen Kılıçdaroğlu’nun bile gerisinde görünüyordu.” (Yeni Şafak, 31 Mayıs 2023)

Erdoğan kazanacak gibi görünmüyordu, adaylığı anayasaya aykırıydı ama Yüksek Seçim Kurulu kararıyla aday oldu; diplomasını da bir türlü ortaya koyamadı. Erdoğan ve bakanları yasalara ve siyasi ahlaka aykırı olarak devletin tüm olanaklarını sonuna kadar kullandılar. HDP’ye yönelik kapatma davasının yanı sıra tutuklama, provokasyon ve onlarca televizyon kanalında yürütülen kara propaganda ile muhalefet baskı altına alındı. Seçmen listelerinde ne kadar hayalet ve ithal seçmen var, bilinmiyor. Önceki seçimlerin olumsuz deneyimine karşın burjuva muhalefetin sandıklara sahip çıkmaması, sosyalistlerin varlık gösterememeleri ayrıca can sıkıcı. Uzun sözün kısası, Erdoğan ve ortakları aslında seçimi kazanmadılar; kaybeden, burjuva muhalefet ve demokrasi güçleri oldu.

Bu koşullarda resmi sonuca göre Erdoğan ve ortaklarının kıl payı farkla seçimi kazanmaları başarı sayılamaz. Onca hile ve eşitsiz koşullarda en az yüzde 70’li oranlarda kazanmaları gerekirdi. Anlaşılıyor ki toplumu o denli çürütemediler. İyiye işarettir, otokrat faşizme karşı mücadelenin sürdürülmesi için yeterince umut vericidir.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…