BAE-Türkiye altın ticaretinde dikkat çeken tuhaflıklar

Zülfikar Doğan -Turkey Pulse

11 Mayıs 2017
BAE-Türkiye altın ticaretinde dikkat çeken tuhaflıklar

Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki altın ticaretinde neredeyse aynı tutarda altın karşılıklı olarak ihraç ve ithal ediliyor. Kafa karıştıran bu ticaretin ardından yeni bir Rıza Sarraf vakasının çıkıp çıkmayacağı tartışılıyor.

Türkiye’nin döviz rezervleri hızla erirken, altın rezervlerinde geçen yıl sonuna göre 50 ton artış yaşandı. Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile altın ticareti ise dikkat çekiyor. Bir dönem İran ile yaşanan sürece benzer şekilde BAE ile altın ticaretinde “tuhaf durumlar” gözleniyor.
Summary⎙ YAZDIR Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki altın ticaretinde neredeyse aynı tutarda altın karşılıklı olarak ihraç ve ithal ediliyor. Kafa karıştıran bu ticaretin ardından yeni bir Rıza Sarraf vakasının çıkıp çıkmayacağı tartışılıyor. 

Yaptırımların yürürlükte olduğu dönemde Türkiye-İran arasında işletilen “altın karşılığı petrol ticaretiyle ambargoyu delme” formülü Türkiye’nin başına oldukça ciddi sıkıntılar açtı. Bu ticarete aracılık ettiği iddia edilen İran asıllı Türk işadamı Rıza Sarraf ABD yargısı tarafından tutuklandı. Yine bu ticari işlemlere ve para transferlerine aracılık ettiği öne sürülen kamu bankası Halkbank’ın Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla New York’ta FBI tarafından tutuklandı.

Şu sıralarda yine altın ve altın ticareti ile ilgili tartışmalar Türkiye’de ekonomi gündeminin ilk sıralarına yükselmiş durumda. Özellikle BAE ile Türkiye arasındaki altın trafiği dikkat çekici bulunuyor ve ithalat-ihracattaki rakamlar çeşitli soruları beraberinde getiriyor.

Siyasi iktidarların ekonomide ne zaman başları sıkışsa gündeme getirdikleri çözümlerin başında “yastık altında” tutulduğu ifade edilen tonlarca altının ekonomiye kazandırılması geliyor.

1980, 1990 ve 2000’li yıllardaki ekonomik kriz dönemlerinde iktidarlar hep halkın yastık altındaki altınına, dövizine göz diktiler. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in ifadesine göre 2 bin 200 ton olarak tahmin edilen yastık altındaki altın tasarruflarının parasal karşılığı 100 milyar doların üzerinde. Şimşek kısa süre önce Hazine garantisinde çıkartılacak altın sertifikası karşılığındavatandaşların altınlarının aracı bankalarda değerlendirilmesinin planlandığını açıkladı.

Türkiye’de para ve döviz piyasalarının duayeni olarak kabul edilen İstanbul Borsası’nın da ilk kurucularından Nasrullah Ayan ise farklı görüşte. Ayan, halkın yastık altı tasarruflarının defalarca “yüksek getiri” vaadiyle istismar edildiğini, halkın artık devlete güvenmediğini ve altınını bozdurmayacağını belirtiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yükselen döviz kurlarına karşı yurttaşları yastık altındaki dövizlerini bozdurmaya, altın ve Türk Lirası’na geçmeye çağırmıştı. Geçtiğimiz aralık ayında 4 liraya yaklaşan ABD doları için faiz, döviz lobisini, dış güçleri suçlayan Cumhurbaşkanı’nın bu çağrısı fazla karşılık bulmadı.

Bankalardaki döviz hesaplarında azalma olmadığı gibi Merkez Bankası’nın döviz rezervleri de hızla eriyor. Geçen yıl ağustos ayında 122 milyar dolara kadar yükselen resmi döviz rezervleri, nisan ayı sonunda 20 milyar dolar azalarak 102,7 milyar dolara indi.

IMF kriterlerine göre döviz rezervlerinin üç aylık ithalat talebini karşılayabilecek düzeye inmesi, ekonomi için risk ya da kırmızı alarm olarak değerlendiriliyor. Uluslararası kabul gören kriterler açısından döviz rezervlerinin asgari dört-altı aylık ithalatı karşılayabilecek düzeyde olması gerekiyor. Türkiye’nin yıllık ithalat ortalamasının 200-210 milyar dolar tutarında olduğu dikkate alındığında 102 milyar dolarlık toplam rezervler, kırmızı alarm olmasa da tehlike işareti veriyor.

Döviz rezervlerindeki bu hızlı gerilemeye karşın, son dönemde altın ticaretinde bir hızlanmanın gündeme gelmesi ve özellikle BAE ile olan altın ticareti dikkat çekiyor.

Dünya Altın Konseyi’nin (World Gold Council) 2 Mayıs’ta açıkladığı son verilere göre Türkiye’nin resmi altın rezervleri 427,8 tona yükselmiş durumda. Bu miktar, 2016 sonundaki 377,1 tonluk rezerve göre 50 ton artış anlamına geliyor. Türkiye bu artışla dünya altın rezervi sıralamasında iki basamak yukarı çıkarak 15’incilikten 13’üncülüğe yükseldi.

Altın ihracat ve ithalatındaki artış ve hareketlilik İran ile petrol karşılığı altın ticaretinin uygulandığı dönemi hatırlatıyor. 15 milyar dolarlık altın ithalatı ile rekor kırılan 2013 yılının ilk üç aylık döneminde 2,8 milyar dolarlık altın ithalatı yapılmıştı. Şimdi de Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2017 yılı ocak-mart dönemi verileri, 2013 yılına yaklaşıldığını, üç ayda 2,7 milyar dolarlık altın ithalatı yapıldığını gösteriyor. Bu ithalatın yaklaşık yarısına yakın kısmı, 1,4 milyar dolarla BAE’den yapılmış. Aynı dönemde BAE’ye yapılan altın ihracatı ise 1,7 milyar dolar.

Altın Madencileri Derneği’nin verilerine göre 2013 yılında Türkiye’nin altın ithalatı 302 tonla rekor kırdı. 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk skandalının patlak vermesi, İran ile altın karşılığı petrol ticaretinde önemli rol oynayan Rıza Sarraf ve bazı bakanların da karıştığı iddia edilen usulsüzlükler sonrasında ise altın ticaretinin yavaşladığı görülüyor. Bu yolsuzluk iddialarının ardından İran ile uygulanan modelin duraksama sürecine girmesiyle altın ithalatı 2014’te 131 tona, 2015’te de 49 tona gerilerken, 2016’da 106 tona yükselmiş durumda. Şimdi BAE ile altın ticaretindeki ilginç süreç sonrasında altın ithalatının bu yıl sonunda 2013 yılı düzeyine ulaşması söz konusu olabilecek.

Türkiye, ocak ayında 531, şubatta 619, martta ise 740 milyar dolarlık altın ihraç etmiş. Bu tutarların ocakta 400, şubatta 581, martta 678 milyon dolarlık bölümü, BAE’ye yapılan altın ihracatı. Buna karşılık BAE’den şubatta 507, martta 692 milyon dolarlık altın ithal edilmiş. Yani neredeyse aynı altınlar Türkiye ile BAE arasında gidip gelmiş. Türkiye, BAE’ye ihraç ettiğine yakın altını yine BAE’den ithal etmiş.

Türkiye ile İran arasında ABD ambargosunu delmek için devreye sokulan petrol karşılığı altın ticareti sistemi, ağırlıkla Dubai ve BAE üzerinden üzerinden yürütülüyordu.

TÜİK’in son açıkladığı mart 2017 dış ticaret istatistiklerine göre BAE, ihracatta Almanya’dan sonra ikinci sıraya yükselmiş görünüyor. Ancak, aynı altının iki ülke arasında gidip geldiği izlenimini yaratan bu ticaretten kimin kazançlı çıktığı, böyle bir ticaretin örneğinin var olup olmadığı izaha muhtaç.

Bu ilginç altın ticaretinin ardından “Türkiye-BAE arasında yeni bir Rıza Sarraf vakası ya da 17-25 Aralık 2013’tekine benzer bir yolsuzluk ve rüşvet skandalı patlak verir mi?” sorusunun yanıtı merak ediliyor.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…