Şalvarı Şaltak AKP!

Bahadır Altan / Gazete Karınca

20 Şubat 2023
Şalvarı Şaltak AKP!

Devlet her zaman yaptığı gibi bu yerel sivil dayanışmaları engellemek için seferber olacak elbet. Bunu da dayanışmayla aşmak mümkündür. Her biri AKP-MHP militanı gibi davranan kaymakamlara, valilere verilecek yanıt da çok nettir: “GÜVENMİYORUZ”, yaşamımız ve geleceğimiz için “ÖRGÜTLENİYORUZ!”

Arkasında bir manga silahlı askerle dolaşan Kaymakam, gördüğü manzara karşısında göz yaşlarını tutamadı. Etrafta görünen tek tabelada “Köy Evi” yazıyordu. Başkaca ne bir bayrak, flama, bölgede sıkça görülen parti önlüğü, rozeti vs. olmayan gençler harıl harıl çalışıyordu. TIR’larla gelen paketler elden ele taşınıyor, tasnif edilmiş çadırlara ve Köy Evinin depolarına konuyor, aynı anda kuyruğa giren halka dağıtım da sürüyordu. Gözüne çarpan tek yazı, bir karavan üzerine keçe kalemle yazılmış “Gezici Sağlık Ekibi” yazısıydı. Köy evinin bahçesi on gündür diğer yerlerde rastlamadığı kadar temizdi. Yeşil yelekli görevlilerden birinin elinde megafonla duyurular yapılıyordu. Her şey kendisinin kurup yapmak istediği ve gerektiği gibi düzenliydi. Telefonla aldığı sözlü emrin aksine yanındaki Yarbay rütbeli subaya silahlı askerleri uzaklaştırmasını işaret edip merakla etrafına toplanan gençlere yanaştı. “Allah sizden razı olsun, bizim yapamadığımızı yapıyorsunuz, ulaşamadığımız köylere bile gitmişsiniz, iyi ki varsınız!” diyerek sarıldı yeşil yelekli bir gence. Sonra diğerlerine, ellerini tuttu, gözlerine baktı sımsıcak bir ifadeyle “Sizin için ne yapabilirim?” diye sordu…

Hadi hayal kurmaktan vazgeçelim!

Pazarcık Hasankoca Köy Evi’ne silahları ellerinde, parmakları tetikte askerlerle gelen Kaymakam, kaldırımın üzerine çıkmış, genç yaşına rağmen montunu patlatacak kadar haşmetli göbeğini ileri doğru uzatıp, elleri cebinde geriye doğru, arkasındaki silahlı mangaya adeta sırtını yaslayarak “Devlet bana bu yetkiyi verdi, istersem evlerinize araçlarınıza dahi el koyarım!” diye tehditler savuruyordu. Sabırla kendisine burada yapılanları anlatıp bir çözüm bulmaya çalışan CHP ve HDP milletvekillerine de aynı üstten tavırla hitap ediyordu. Sık sık tekrarladığı “Devletimiz Büyüktür” sözüne karşı hatırlattığımız ayrımcılıkları duymuyordu bile. Tek yıkılan ev bulunmayan ancak duvarlarında 3 hilalli işlemelerle dikkat çeken Ufacıklı Köyü’nde AFAD çadır bolluğu varken, hasarlı yıkık Alevi köylerine gönderilen çadırlara el konmasının nedenini de açıklayacak durumda değildi. “Ben” diye konuşuyordu Pazarcık Kaymakamı. Her şeyi kendi yapacakmış gibi, yanındakileri de yok sayacak kadar başını döndürmüştü iktidar zehri. Adeta ayakları yerden kesilmişti. Köy Evini, atayacağı altı kişilik bir heyetin yöneteceğini, yardımları askerlerle kendisinin dağıtacağını, gönüllülerin hamallık yapmaya devam edebileceklerini kibirle tebliğ etti!

Gönüllüler kısa süren bir toplantıyla ortaklaştılar: “Burayı terk ediyoruz, halkımıza hizmet için başka yerlere gidiyoruz.” Köy Evinde kayyumun ilk uygulaması ise bahçede boşaltılmayı bekleyen, bin bir emekle toplanan yardımların olduğu TIR’ı, bizim tek tek özenle indirip taşıdığımızın aksine, dorsenin kasasını kaldırarak kum boşaltır gibi yere boşaltması oldu. Yutkunduk! Günlerdir uykusuz, yorgun çalışan o gönüllülerin boğazındaki düğümün hala çözüldüğünü sanmıyorum!

Geri dönüş yolundan alınan acı haber ise apar topar, yorgun yola çıkanlardan 33 yaşındaki gönüllü Dilay Ceviz’in kaza geçirip yaşamını yitirmesiydi. Tedavileri süren iki arkadaşının durumlarının iyi olması tesellimiz oldu.

Herkesin bildiği Anadolu göçerlerinin deyişini hatırlatan bir durumdu bu. On gündür ortalarda görünmeyen devlet, gelen yardımlara el koyup ben dağıtacağım diyordu:

Şalvarı şaltak Osmanlı   

Eğeri kaltak Osmanlı,

Ekende yok biçende yok

Yiyende ortak Osmanlı

İlk paragrafta ifade etmeye çalıştığım hayal, aslında felaketin büyüklüğünün bilincinde sosyal devletin bir temsilcisinin yapması gerekendir. Kaymakamın, sadece AKP-MHP iktidarıyla da sınırlı olmayan bu tavrı ise, devletin asıl yüzü ve bölgede kaldığımız bir haftalık sürede karşılaştığımız tek icraatıydı. Durumun özeti bu olduğuna göre artık bu koşullarda yapabileceklerimizi ve koşulları nasıl değiştireceğimizi konuşmanın zamanı…

Ne yapmalı (Kırsal kesim)

Öncelikle bahara kadar çok zor da olsa elimizden gelen en organize dayanışmayı göstererek halkın yaşama tutunmasına destek olmalıyız. Felaketi fırsat olarak değerlendirerek büyük kentlerde ucuz emek cennetini çoğaltmaya çalışan kapitalizmin, insanları göçe ve çadır-konteyner kentlere yönlendirmesinin, köylerini, evlerini kalıcı olarak terk etmesinin önünü kesmeliyiz. Bunun için baharla birlikte, yıkılan hasar gören evleri bulundukları yerde yeniden inşa edecek bir dayanışmayı şimdiden örgütlemeliyiz.

Daha önce yapılan “Kardeş Aile” kampanyaları, evleri yıkılan insanlara kira desteği sağlama amacıyla yapılmış, çok da başarılı olmuştu. Aynı yolla bu kez “Yeniden İnşa Kardeşliği” için kolları sıvamak gerek. Yeniden inşa edilecek ev için bir kişi çimentosunu, diğeri demirini, tuğlasını sağlayabilir, gençler köylülerle birlikte çalışmak üzere imece örgütleyebilir. TMMOB, halkın isteklerini gözeterek yapılacak evlerin dayanıklı, ucuz, yöreye uygun planlarını, İnşaat Mühendisleri Odası kontrolünü sağlar. Kimi yörelerde çevrede bolca bulunan taş veya doğal malzemelerden, saman balyalarından örnek evler inşa edilebilir. Kuşkusuz devletin ödemesi gereken her kuruşu Baroların desteğiyle halka kazandırmak çok önemlidir. İnşaatlar sırasında çocuklara yönelik etkinlikler, kültürel faaliyetler organize edilebilir. Hamaset, düşmanlık ve ayrımcılık üzerine kurulan iktidarın da sonunu getirecek bu çalışmalar, örgütlü, demokratik bir toplum olma yönünde önemli işlev görecektir. STK’lar, ihtiyaç sahibi ile dayanışmacıyı buluşturup aradan çekilir. Devlet de şu ana kadar yaptığı asıl icraat olan müdahale ve el koyma şeklindeki zulme fırsat bulamaz.

“#GüvenmiyoruzÖrgütleniyoruz” (Büyük kentler)

Pazarcık ve çevre köylerindeki gözlemlerimi aktardığım geçen haftaki yazımda söz ettiğim, dayanışmanın merkezi olarak çok önemli işlev gören Cem Evleri-Köy Evleri-Taziye Evleri gibi yerel küçük örgütlenmelerin benzerlerini büyük kentlerde oluşturmamız gerekiyor. Özellikle büyük deprem bekleyen İstanbul’da her mahallede “Mahalle Evleri” ve bunların etrafında “Mahalle Meclisleri” oluşturmamız gerek. Bu Mahalle Evlerinde afetlere hazırlık, ilk yardım, kurtarma vb. eğitimler de yapılabilir. Halka yakın belediyelerden mekân tahsisi veya konteyner temin edilebilir veya sadece yer tahsisi istenip dayanışmayla mekanlar oluşturulur. Beklenen İstanbul depremine bu iktidarla yakalanmak büyük şanssızlık olacaktır. Bu nedenle yerel sivil hazırlıkların, örgütlenmelerin özellikle İstanbul’da yararı büyük olacaktır. Bu meclislerin dayanışması seçim güvenliği için de çok önemli. Belki her mahallede başarılamaz ama toplumda, bu ihtiyacın farkındalığı ve katılım isteği daha önce olmadığı kadar fazladır. Farklı inançlara, görüşlere saygı zemininde ve doğrudan demokrasiyle bu meclislerde buluşan halk, örgütlü olmanın gücünü kısa sürede hissedip bunu çoğaltacaktır.

Devlet her zaman yaptığı gibi bu yerel sivil dayanışmaları engellemek için seferber olacak elbet. Bunu da dayanışmayla aşmak mümkündür. Her biri AKP-MHP militanı gibi davranan kaymakamlara, valilere verilecek yanıt da çok nettir: “GÜVENMİYORUZ”, yaşamımız ve geleceğimiz için “ÖRGÜTLENİYORUZ!”

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…