SOKAKLAR ABLUKAYA ALINDI

Gazi Katliamı’nın 26. yılında yaşamını yitirenleri anmak için yurttaşlar, Gazi Cemevi önünde toplanmaya başladı. Gazi Mahallesi’nde tüm sokaklar polis ablukasına alınırken, cemevinin bulunduğu sokağa kurulan barikatlarda üst ve çanta araması yapıldı.

HDP, Sol Parti, SYKP, TİP, TKP, Devrimci Parti, ESP, Halkevleri, EMEP, Kaldıraç, Mücadele Birliği, Partizan, SMF ve TÖP’ün oluşturduğu 12 Mart Platformu’nun çağrısı ile gerçekleştirilen anma yürüyüşü öncesi toplanma noktası olan Gazi Cemevine çıkan sokaklar bariyerlerle kapatıldı. Cemevinin bulunduğu alan, yüzlerce çevik kuvvet polisi, onlarca TOMA ve zırhlı araçlarla abluka altına alındı. Öte yandan İsmetpaşa Caddesi üzerindeki tüm araçlar polis tarafından çekildi.

Uzun süren bekleyişin ardından Gazi Cemevi’nden çıkan kitle yürüyüşe geçti. "Gazi'den Ümraniye'ye adalet istiyoruz” pankartı taşınan yürüyüşte, katliamda yaşamını yitirenlerin ismi söylenerek, "Yaşıyor” sloganı atıldı. Polis ablukası altında gerçekleşen yürüyüşe çevrede bulunan çok sayıda yurttaş alkışlarla destek verdi.

HASAN OCAK DÖVİZİNE POLİS ENGELİ

Polis, gözaltında öldürülen Hasan Ocak'ın fotoğrafının bulunduğu dövizin alana alınmasını engelledi. Halkın ısrarlı mücadelesiyle döviz alana alındı. 

Dört gün içerisinde Gazi Mahallesi’nde 17 ve Ümrniye 1 Mayıs Mahallesi’nde beş olmak üzere toplam 22 kişi öldürülmüş, 300’den fazla kişi de yaralanmıştı. Halk, Ümraniye'ye bağlı 1 Mayıs Mahallesi'nde de Gazi'de yaşanan katliama ses çıkarmak için 15 Mart'ta sokağa çıkmıştı. Polisin kalabalığa açtığı ateş sonucu 5 kişi yaşamını yitirdi. Öldürülenlerin bir kısmının polis kurşunuyla öldüğü otopsi raporuyla kanıtlandı. 21 Mart günü ise Hasan Ocak gözaltına alınarak 'kaybedildi.' Kamuoyunun ısrarlı mücadelesiyle Ocak'ın cansız bedeni bulundu.

'TEK SEÇENEĞİMİZ ÖRGÜTLÜ OLMAK'

12 Mart Platformu’nun çağrısıyla Gazi Cemevi’nde toplanan yurttaşlar, Eski Postane’ye yürüdü. Yürüyüşün ardından Eski Postane önünde basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını, katliamda yaşamını yitiren 18 yaşındaki Dilek Şimşek'in kardeşi Erkan Şimşek okudu. Açıklamada, "Bu düzende tek seçeneğimiz örgütlü olmak. Bizler devletin polisiyle öldürülen tüm canlarımızın mücadelesini son nefesimize dek devam ettireceğiz. Yeni canların öldürülmemesi için aramızda gezinen katillerin, Gazi olaylarını planlayan, organize eden sorumluların bulunarak cezalandırılmasını istiyoruz" denildi.

Açıklamanın tamamında şunlar kaydedildi:

"Bundan tam 26 yıl önce 12 Mart 1995'te İsmetpaşa Caddesinde, bagajında şoför Mesut Efe'nin cesediyle birlikte ilerleyen ticari taksiden açılan ateşle, Dostlar, Cihan, Yavuz Kardeşler, Doğu kahvehaneleriyle, Sarıcıoğlu pastanesi kurşun yağmura tutulmuş, Doğu kahvehanesinde oturan Halil Dede hayatını kaybederken 5'i ağır 25 kişi yaralanmıştı. Gazi halkı için bu tür saldırılar yeni değildi. Baskı, terör hiçbir zaman eksik olmamıştı Gazi halkının üzerinden. Gazi Halkı alışıktı böyle saldırılara. Ama alışık olmak kanıksamak anlamına gelmiyor, tam tersine öfkeyi kabartıyordu. Kabaran öfkeyle halk bir anda sokakları doldurdu. Eli kanlı katillerin amacı halkı birbirine kırdırmak suretiyle alevi-sunni çatışması yaratmaktı. Ama Gazi Halkı provokasyonu yapanı da, yaptıranı da, nedenini de biliyordu. Amaç Gazi'de devrimci muhalefeti sindirmek ve tüm devrimci, demokrat halka gözdağı vermekti. Saldırı; Alevisi, sunisiyle tüm halkaydı. Katiller nasıl oldu da Gazi gibi polis devriyelerinin her zaman çok yoğun olduğu bir yerde, ellerini kollarını sallayarak ortadan kayboldu. Bunun açıklamasını Gazi Halkı biliyordu. Bu nedenle öfkesi sel oldu ve Gazi karakoluna akmaya başladı. Katillerin yakalanması ve cezalandırılmasını isteyen Gazi Halkına, bu kez de, halkın can ve malını korumakla görevli olması gereken devlet güçleri tarafından, dünya basınının gözü önünde, hedef gözetilerek otomatik silahlarla ateş edilmiş, bulunduğumuz ve karanfillerimizi bıraktığımız bu yerde onlarca kişinin ölümüne yüzlerce kişinin yaralanmasına neden olunmuştur.

Gazi Halkı'nın zalime ve zulme direnişi, sokağa çıkma yasağına, katliamlara, devletin polisinin sergilediği vahşet görüntülerine, 18 şehit, yüzlerce yaralıya rağmen 3 gün boyunca sürmüştür. Birçok ilde ve Avrupa ülkelerinde Gazi halkına destek yürüyüşleri yapılmış, Ümraniye'de Gazi halkına destek vermek, katliamı protesto etmek isteyen kitleye, bir okulda pusuya yatmış katiller tarafından ateş edilerek 4 canımız katledilmiştir. Günlerce ülkenin gündemine oturan direnişte, basında da çok net görüldüğü üzere vuranların kim olduğu belli olmasına rağmen, açılan göstermelik davada yargılanan katiller cezalandırılamadı.

Sadece katil polislerden Adem Albayrak'a 4 kişiyi öldürmekten 3.5yıl, Mehmet Gündoğdu'ya 2 kişi öldürmekten 1 yıl 8 ay ceza verildi. Yani dostlar, günlerce süren olaylardan sadece 2 polis sorumlu tutuluyordu. Gazi'de yaşanan bu katliamdan; dönemin başbakanı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Md. İstihbarat Daire Başkanı Hanife Avcı, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul Emniyet Md. Nejdet Menzir ve bunların tetikçileri sorumludurlar ve cezalandırılmalılar. Cezalandırılacaklarına olan inancımız bu dönemde de ne yazık ki yok. Kendi yarattıkları örgütü bahane ederek bugün de OHAL kapsamında devrimci-demokrat aydın, sanatçı, akademisyen, seçilmişler nezdinde tüm muhalifler yargılanıyor, hapishanelerde özgür tutsaklara tek tip dayatması ile tüm halka saldırılar devam ediyor. Dersim, Ağrı, Sivas, Çorum ve Maraş'ta olduğu gibi Gazi mahallesi katliamlarında da aynı sindirme silsilesiyle faşist yüzünü 19 Aralık, Suruç, Cizre ve Ankara Gar saldırılarıyla devam ettirmektedir.

'HAK ETTİKLERİ CEZALARI ALMALARINI İSTİYORUZ'

14 Nisan 2017 de aynı akıl bir aracın içerisinde 4 gencimiz kolluk güçleri tarafından tarandı. Barış Kerem, Oğuzhan Erkul katledildi. Bizler bu davada yargılanan polislerden Erkan E., Kenan A., Zafer S. ve Davut B.'nin yeniden yargılanarak hak ettikleri cezaları almalarını istiyoruz. Aynı cezasızlık hali Berkin Elvan, Kemal Korkut davalarında da kendini göstermiştir. Davacısıyız, sanığıyız, tanığıyız. Halklarımızı çürütmek isteyen ve suç üreten tekçi sistem Dersimde bir insanı Kamilimizi 65 yaşında Veli Yıldız'ı uygulama haline getirdiği gizli tanık uydurması ile tutuklamıştır. Hanesinin kapısına kilit vurmayanları, zindanlara atarak tam vicdansızlık ve hukuksuzluk uygulanmıştır. Amasya da kadrolu selefist imamlar halkımızın inanç değerlerine saldırmaktan hiç de geri durmamakta, doktoru fişlemekte, yargısı iş bitirmekte, kolluğu zindana götürmekte. Adalet arayışında halkın yanında olan ÇHD ve ÖHD'ye baskılar artarak devam ediyor. Adalet arayışı bugün en temel hak talebi olarak birlik olma odağımızdır. Yaşamlarını Adalet arayışına adayan Grup Yorum üyeleri Helin Bölek, İbrahim Gökçek, Halkın Avukatı Ebru Timtik ve Mustafa Koçak adalet için direnerek Feda ettiler. Bugün onlarca gazeteci ve siyasetçi adaletsizliğe karşı direnişlerinden dolayı zindanlarda dirence devam ediyor. Tecrit aklına karşı, Adalet ve Barış arayışı açlık grevleri ile zindanlarda direncini göstermeye devam ediyor. Bugün 106. Gününde açlık grevlerindeler talepleri karşılansın.

Onlarca gazeteci ve siyasetçi AİHM kararlarına rağmen hukuk tanımaz bir şekilde zindanlarda tutulmaktadır. Haklarını arayan işçi ve emekçiler sermaye hizmetkarlığına soyunarak, beş müteahhidi beslerken, emekçileri terörist ilan etmektedir. Basına, sanata, siyasete, medyaya, baskılar hiç yavaşlamadan devam etmekte, gazeteciler sokak ortasında linç edilmekte. Grup Munzur üzerinden baskılar devam etmektedir. Parti kapatma gündemleri ile yöneteme krizinde Halkın temsiliyet değerleri de elinden alınmak istenmektedir.

Boğaziçi Üniversitesitesi'nde rektörünü seçmek isteyen, atama rektör istemeyen öğrencilere her türlü baskı reva görülmektedir. Bizler biliyoruz ki bu baskı, zulüm, adaletsizlik tekçi sistemlerini ve iktidarlarını korumak içindir. Beka sorunu olan ülke değildir. İktidarları için ülkeyi ve halklarımızı bekalarına kurban vermek istemektedirler. Tek cümle ile; Ülkenin beka sorunu yoktur, iktidar ülke için beka sorununa dönüşmüştür. Bütün bunlar yönetememe krizinin sonucu olarak yaratılan milliyetçi cephe iktidarı üzerinden bölgemizde olan tüm halklara karşı savaş açılmıştır. Bu savaş bizim savaşımız değildir ve reddediyoruz.

Bu düzende tek seçeneğimiz örgütlü olmak. Bizler devletin polisiyle öldürülen tüm canlarımızın mücadelesini son nefesimize dek devam ettireceğiz. Yeni canların öldürülmemesi için aramızda gezinen katillerin, Gazi olaylarını planlayan, organize eden sorumluları bulunarak cezalandırılmasını istiyoruz. Binlerce eli silahlı katilin karşısına sadece yürekleriyle çıkan, binlerce katilin onlar karşısında nasıl korkak ve aciz olduklarını, halkın gücünü tüm Türkiye ye gösteren Şehitlerimizi ve Gazi Halkını selamlıyoruz."

Basın açıklamasının ardından hayatını kaybedenlerin yitirildiği noktalara ve taranan kahvehanelere karanfil bırakıldı.

PİROĞLU: KATİLLERİN YARGILANACAĞI BİR DÜNYANIN PEŞİNDEN KOŞUYORUZ

Anma töreni, Gazi Mezarlığı'na yapılan yürüyüşle son buldu. Anma sonrası Birleşik Mücadele Güçleri adına açıklama yapan HDP vekili Musa Piroğlu, "Katillerden adalet istemiyoruz. Biz katillerin yargılanacağı bir dünyanın peşinden koşuyoruz." dedi.

Piroğlu, şöyle konuştu:

"Buradaki polis ablukası, Türkiye devrimci hareketinin omuz omuza, yan yana ortak bir mücadele yürütümesi gerektiğini bir kez daha ortaya çıkardı. Gazi Katliamı'nı anmak, katilleriyle hesaplaşmak istemek Maraş, Çorum'un, Sivas'ın ve bu ülke topraklarında Sur'dan Cizre'ye tekrar eden katliamlar dizgisinin son bulmasını talep etmektir. Gazi Katliamı'nın hesabının sorulmasını talep etmek, derin devletle hesaplaşmak demektir. Barışı ve adaleti inşa etmek demektir. Biz biliyoruz ki; ancak ve ancak Türkiye'de demokrasi ve emek güçleriyle Kürt halkı omuz omuza gelirse bu hesaplaşma tamamlanacaktır. Adalet arayışı, adil bir dünyanın inşasıdır. Katillerden adalet istemiyoruz. Biz katillerin yargılanacağı bir dünyanın peşinden koşuyoruz."

 

GAZİ OLAYLARI 26 YILDIR KARANLIKTA

26 yıl önce bugün Gazi Mahallesi'nde bulunan Öntaş, Yavuz ve Dostlar kahvehaneleri ile Sarıoğlu Pastanesi silahla tarandı. 76 yaşındaki Halil Kaya'nın yaşamını yitirdiği, 5'i ağır 25 kişinin yaralandığı saldırının ardından saldıganlar, bindikleri taksinin şoförünü de öldürerek 'kayıplara karıştı.' Saldırıyı protesto eden yurttaşların üzerine polis ateş açtı. Mehmet Gündüz, polis kurşunuyla öldürüldü.

Bir gün sonra cenaze töreni için cemevi önünde toplanan binlerce kişiye yeniden saldırıldı. 12 kişi yaşamını yitirirken aralarında gazetecilerin de olduğu çok sayıda kişi yaralandı. 

İstanbul Valiliği Gazi, Zübeyde Hanım ile Esentepe mahallelerinde sokağa çıkma yasağı ilan etti. Mahallelerin giriş ve çıkışlarına polis barikatı kuruldu ve giriş, çıkış polis kontrolünde yapıldı.

DÖNEMİN SİYASİLERİ

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'dı. 

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, "devletin sağduyusundan" bahsediyordu: "Açıkça söylüyorum; devlet bu kadar sağduyulu ve olaya bu kadar hakim olmasaydı, bugün kontrol altına alınmış olan bu olay çok daha vahim bir hale gelebilirdi.”

Dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ise ilan ettirdiği sokağa çıkma yasağı ve polis ablukasıyla yaşananların baş sorumlularından biri olarak tarihe geçti. Dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, "Polis ateş etmedi" ifadesiyle büyük tepki çekti. Dönemin Cumhurbaşkanı ise Süleyman Demirel idi.

Katliamdan sonra açılan davada sanık koltuğunda yalnızca 20 polis vardı. Güvenlik gerekçesiyle 3 şehir gezdirilen dava, sadece iki polisin 4 yıl 32 ay hapis cezası almasıyla sonuçlandı. Tüm sorumluların yargı önüne çıkarılmadığı dava kapandı.