‘Canımıza kast ediyorsunuz’

23 Aralık 2020
‘Canımıza kast ediyorsunuz’

Acil talepleri, özellikle TAM KAPANMAYI, TTB başta olmak üzere sivil toplum örgütleri, siyasipartiler, sağlık uzmanları dile getiriyor. Sendikaların basın açııklamaları oldu. Ancak Saray hükümetinin halk sağlığına önem veren, ölümleri durdurmaya yönelik ciddi bir politikası yok!

Türkiye’de sekiz aydır kontrol altına alınamayan COVİD-19 pandemisi, Kasım ayında daha da hızlandı. Gerçeğin bir bölümünü yansıtan ölüm sayıları da her geçen gün katlanarak artmakta. Sağlık Bakanlığı 28 Temmuz’dan bu yana gizlediği vaka sayılarını 25 Kasım’da açıklamaya başladı ve Türkiye’nin yeni vaka sayılarında Avrupa’da birinci, dünyada ise dördüncü sırada olduğu görüldü. Türkiye’de 35 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği bu salgın sürecinin birincil derecede sorumlusu yetkisiz Bilim Kurulu değil, bu süreçten başarı hikayesi çıkararak politik rant elde etmeye çalışan AKP iktidarıdır. 

İstanbul Tabip Osası (İTO), aralığın başında oandemiye karşı alınacak önlemleri açıklamıştı. İTO'nun  ACİL KAPANMA'nıın şart olduğunu belirttiği açıklamasında şu başlıklar yer almıştı:

En az iki, tercihen dört hafta toplumsal hareketliliğin azaltılması, sokağa çıkma kısıtlaması;

Temel zorunlu acil mal ve hizmet üretenler dışında bütün işlerde çalışmanın durdurulması;

Özel hastanelerin vatandaşlardan ücret almasının engellenmesi ve özel hastanelerin kontrolünün devlete geçmesi;

Sosyal devlet desteği sağlanarak kamu ve özel sektörde çalışanlara en az bir ay ücretli izin;

Esnaf kesimine de muafiyet ve kira desteği sunarak, kayıtdışı kesime de yurttaşlık geliri hakkı sağlanması;

KHK ile görevlerinden uzaklaştırılan hekimlerin görevlerine geri dönmesi;

Sağlık çalışanlarının izin, istifa, emeklilik haklarının geri verilmesi ve motivasyonlarını arttırıcı düzenleme yapılması;

Bu talepleri, özellikle TAM KAPANMAYI başka sivil toplum örügtleri, siyasi çevreler, sağlık uzmanları dile getiriyor. Sendikaların basın açııklamaları oldu. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Yalvarıyorum lütfen tedbir alsınlar. 2-3 hafta her şeyimizle mücadele edelim, maddi manevi bütün eksiklikleri giderelim" dedi. Ancak Saray hükümetinin halk sağlığına önem veren, ölümleri durdurmaya yönelik ciddi bir politikası yok.

**

Bianet'e yazan TTB eski yöneticilerinden Dr. Eriş Bilaloğlu ‘Yönetemiyorsunuz’dan ‘canımıza kast ediyorsunuz’a! başlıklı yazısında ''Hükümet bu önlemi almadığı için Türkiye’de her gün önlenebilir yüzlerce ölüm gerçekleşiyor. Tekrarlayalım: Önlenebilir ölüm! Eğer insanlara güvence sağlanarak yeterli süre tam kapanma yapılırsa bu ölümler engellenebilir mi? ‘Evet, engellenebilir'' diyor. Bilaloğlu'nun yazısının bir bölümü şöyle:

2020’nin son günlerindeyiz. Kışa girdik ve daha başındayız. Neresinden baksak önümüzde 4 aylık zorlu bir süreç var. Salgının seyri nedeniyle hükümet Kasım sonu-Aralık başında önlemleri “sıkılaştırdı” ve yürürlüğe koydu.

Önlemlerden beklenti nedir? Mevcut önlemlerle hasta sayılarının çok ciddi bir düşüş göstermesini bekleyen yok, karar verenler dahil. Beklenti artışı yavaşlatması, daha iyisi durdurması ve bir miktar düşüş göstermesi.

Önlenebilir ölümler

Sürdürülebilir mi? Sürdürmek istiyorlar ama neresinden bakarsak bakalım Türkiye alması gereken köklü önlemleri yani vatandaşa her türlü güvencenin sağlanarak en az 14 günlük, tercihen hastalığın 2 kuluçka süresini içeren bir kapanmayı yapmadığı müddetçe sağlık sistemi üzerindeki hasta yükünü hafifletmesi mümkün görünmüyor. Bu diplomatik ifadenin Türkçesi şu: Hükümet bu önlemi almadığı için Türkiye’de her gün önlenebilir yüzlerce ölüm gerçekleşiyor. Tekrarlayalım: Önlenebilir ölüm!

Sorarak bir daha altını çizelim: Eğer insanlara güvence sağlanarak yeterli süre tam kapanma yapılırsa bu ölümler engellenebilir mi? ‘Evet, engellenebilir’ cevabını vermeyen bir bilim insanı var mı?

Bir kişiden değil her gün yüzlerce önlenebilir ölümden, insandan, insan yaşamından bahsediyoruz.

Aşı ve tam kapanma

Pandemi çok büyük ölçekli bir mesele, farkındayız. Sadece tıbbi değil ekonomik, sosyal, siyasal, kısacası çok boyutlu ve yönetmek kolay değil. O nedenle ancak herkesin katkı ve katılımına açık, bilimin yol göstericiliğinde, şeffaflıkla yönetilebilir. Ne var ki böyle olmadı, olmuyor. Bütün çabalara, uyarılara rağmen bu ‘seçeneğe’, olması gerekene yönelmedi iktidar. O nedenle pandeminin ilanının 6. ayının sonunda, Eylül ayında Türk Tabipleri Birliği bu tablonun adını koydu ve kamuoyu ile paylaştı: Yönetemiyorsunuz!

Yaz aylarında sonbahara, sonbaharda kışa işaret edildi, artış olabileceğine dikkat çekildi. Türkiye yazın bile 1. dalgayı bastıramamıştı ama bir umutla uyarılar yapıldı, öneriler dile getirildi. Bugün bütün çıplaklığıyla ortada, hiçbiri ciddiye alınmamış, Covid-19 aşıları konusunda yaygın ön anlaşmalar için çaba harcanmamış, inaktive aşının bile ne zaman ne miktarda geleceğinin netleşmediği bir belirsizlik içerisindeyiz. Muhtemelen yerli ve milli aşı seçeneğine ‘yatırım’ yapılmış durumda, ki ondan da emin değiliz.

Bütün bunlar Türkiye’de yaşananları simgeleyen sözcüğün artık ‘yönetemiyorsunuz’ olamayacağına, çok naif kaçacağına işaret ediyor. Her gün önlenebilir yüzlerce ölüme engel olmak mümkünken bunun denenmemesi, kabul edilebilir değil. Önceki yazıda vurguladığım aşıyı bütünleyen öncelikli talep tam kapanma. İkisi için yapılacak eylemlerin meşruiyeti tartışma götürmez. Yeter ki durumun vahametini hisseden bir politik irade olsun. Ezcümle her gün yüzer yüzer canımıza kastedilirken 'yönetemiyorsunuz’un miadı doldu. 2021'in sözcüğü buna müdahale eden insan eyleminin ürünü olmalı! (Yazının tamamı için BAKINIZ)

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…