Corona'nın düşündürdükleri ve öğrettikleri

Sibel Ersöz

9 Nisan 2020
Corona'nın düşündürdükleri ve öğrettikleri

Dozunu iyi ayarlayabildiğimiz takdirde korku, kaygı, endişe gibi duygular, hayatın genlerimize kodladığı “hayatta kal!” dürtüsüyle harekete geçtiğimiz sırada, problemlerimizin çözümünde bize itici güç oluşturabilir.  

1 metrenin milyarda biri olarak ifade edilen nanometre (nm) ile ölçüldüğünde, 125 nm. büyüklüğe sahip,  gözle göremediğimiz bu sinsi Corona virüsü, koskoca dünyayı teslim alırken insanlığa hangi dersleri vermeye başladığına dair pek çok yazı da internette, alıcısına ulaşmaya devam ediyor… 

Ben de bu konvoya katılıp felsefi anlamda Corona’nın hangi konularda bizi kafa yormaya ittiğini, karınca kararınca, dilim döndüğünce sizlere aktarmak istiyorum. Ama aktarırken interaktif olmayı öneriyorum. Sizleri de belki aslında bilinenin tekrarı olacak bu düşüncelerime uygun örnekleri bulmaya ve yorumlarınızı benimle paylaşmaya davet ediyorum.

  • Corona virüsü, özellikle büyük kitleleri hayati ölçüde ilgilendiren sorunları,  zihni, entelektüel ve özellikle teknik alt yapıya ve öngörü yeteneğine sahip olamadıkları için yeterince algılayamayanların / kavrayamayanların çözemeyeceklerini tek başına ortaya koymuştur. İşin en can alıcı yanı ise problem çözebilme yetkinliğine sahip olmayan bilhassa yöneticiler ya da hükmedenler diyelim, bu yoksunluklarının sahte özgüvenin ve egonun coşturucu gücüyle farkında olamamakta, kendilerine özgün çözüm ve yaklaşımlarıyla durumu idare etmekten öteye gidememektedirler. Fakat bir “şok” la karşılaştıklarında artık maske düşer, donanımları elvermediği için çuvallamaktan kurtulamazlar. Bu söylediğime uygun düşen örnekleri bulmak zor değil… 
  • Kapitalizm, gözümüze sok soka insan tarafının olmadığını gösterdi… Devletin sosyal devlet olma vasfına acilen dönmesi gereken trajik bir süreçten geçiyoruz. Toplumların özellikle sağlıkta, gıdada, eğitimde artık daha fazla piyasaların insafına terk edilemeyeceği gayet açık. Virüsün ilk dalgası geçer geçmez, devletlerin ilk iş olarak gıda ve sağlık ürünlerinin ihracatını yasaklayarak kendi içine kapanacağını uzmanlar sık bir biçimde dile getirmeye başladı.
  • Virüsün gelişiyle birlikte doğaya karşı “örtbas” tekniklerinin işe yarayamayacağı da artık ortada…Yani ne yapılırsa yapılsın, güneş bir türlü balçıkla sıvanamıyor… Doğaya rağmen, doğaya etki ve tepkilerin ölçülmediği, hesaplamaların göz ardı edildiği, “tüketme mutluluğunu” hedefleyen aksiyonların sonuçları, bumerang gibi dönüp dolaşıp sahibini buluyor… Derler ya, ne ekersen onu biçersin.
  • Aradaki uçurumları derinleştiren bir başka kısır bakış açısı da çöpe gidiyor: “Yok say!”. Yani artık tüm zincir halkalarının güçlü olmasının gerektirdiği yeni bir dünya düzenine doğru evriliyoruz. Zayıf halkaya rağmen zinciri güçlü tutmaya çabalamak boş… Bir başka deyişle, birinin huzuru ve sağlığı binlerce kilometre uzaklıkta yaşayan bir diğerinin huzuru ve sağlığına bağlı artık… Aynı gezegeni paylaştığımızı nihayet anlar hale geliyoruz.   
  • Corona virüsü, zaman yönetiminin ne kadar anlamlı ve değerli olduğunu bize çok somut bir biçimde gösterdi, gösteriyor. Nedir zaman yönetimi? Önceleri, sadece iş ve çalışma etkinlikleri için kullanılan, daha sonra hayatımızın her alanında, kişisel aktiviteler için de geçerli olan, zamanı bilinçli bir şekilde kontrol etme yöntemi… Zaman, yerine konması, geri döndürülmesi,  yenilenmesi, depolanması, satın alınması mümkün olmayan eşsiz bir kaynak… Zaman hayatın ta kendisi. Hayatta kalabilmek, neredeyse zamanı doğru kullanabilmekle orantılı artık… Zamanı yöneten hayatta kalacak, yönetemeyen… Gerisi malum…  Aklıma hemen her gün takip ettiğim, youtube’da, iktisat, siyaset ve hayat konularında kısa analizler yapan gazeteci yazar Memduh Bayraktaroğlu’nun anlattığı bir fıkra geldi… Hüsmen ağa pilot olmuş, uçak 33 bin feet yükseklikte uçuyor. Birden Hüsmen’in sesi duyulmuş içerde: “Kaptanınız Hüsmen konuşuyor. Uçağımızın sağ kanadı yanıyor, ama sakın telaşlanmayın! Hiçbir şey olmayacak.” Bir süre sonra yine Hüsmen’in sesi duyuluyor: “Kaptanınız Hüsmen konuşuyor. Uçağımızın sol kanadı da yanıyor, ama merak etmeyin be ya, hiçbir şey olmayacak” Kısa bir zaman sonra uçak burnu üstüne hızla aşağıya iniyor, çakılmak üzere… Yine Hüsmen’in sesi: “Hadi be ya! Şimdi hep beraber atlayabilirsiniz”.
  • Bu virüs bize çok değerli bir marifetin gerekliliğini de beyinlerimize çaktı… “Ortak akılla hareket et! Hızlı ve doğru karar al! Karar doğrultusunda hemen harekete geç!” Üçlü sacayağı. Biri diğerine bağlı… Görülüyor ki pandemi,  yani salgın çeşitli türleriyle hayatımızın yeni zaman diliminde bizimle olmaya devam edecek. Ondan kesin bir kurtuluş artık söz konusu değil.  Arzu edilen tabi ki salgınların oluşmayacağı ideal bir dünya düzeni yaratmak… Ama baskın insan egosuyla bunu başarabilmek pek de mümkün değil. Bu durumda, tüm dünya ülkelerinin salgınların yaratacağı çeşitli olumsuzlukları en asgari seviyeye indirgeyebilmesi gerekiyor. Bunu sağlamanın en sağlıklı ve kesin yolu, ilgili tüm aktörlerin devrede olacağı pratik bir sistemde yani ortak akılla çözüm üretmek, gerekli kararları almak ve uygulamaları belirlemek, salgın “geliyorum” sinyalleri vermeden hemen önce de hareket geçmek… Peki, bu marifeti, otokratik yönetimlerin elinde bulundurması mümkün mü?
  • Bu tür “şok”lar, kimin gerçek dost, kimin düşman olduğunu net ortaya koyuyormuş, bunu da gördük… İtalya, önüne geçemediği vakaların ve ölümlerin ortasında, yardım talebinde bulunduğu Avrupa Birliği’nden yediği tokadı herhalde unutmayacaktır. “Başımıza bunları getirdin!” diye İngiltere’nin trilyon dolarlık tazminat davası açmaya hazırlandığı Çin’in, yardım çağrısına tek olumlu veren ülke olduğunu da… 
  • Duygularla örülü bir dünyada yaşıyoruz. Birçoğumuz sevinç, haz, mutluluk, huzur gibi pozitif duyguları sahiplenirken kaygı, öfke vb. duyguları görmezden gelmeye, onlardan hemen kurtulmaya çalışıyor. Ama Corona bizi bu konuda da eğitecek gibi… Çünkü kaygı ve endişeyi yoğun yaşayacağımız dönemlere giriyoruz. Dozunu iyi ayarlayabildiğimiz takdirde korku, kaygı, endişe gibi duygular, hayatın genlerimize kodladığı “hayatta kal!” dürtüsüyle harekete geçtiğimiz sırada, problemlerimizin çözümünde bize itici güç oluşturabilir.  Bu duyguları abarttığımızda ise virüs daha bize uğramadan beden sağlığımızı ciddi ölçüde tehdit edecek sağlık sorunlarıyla uğraşmamız kaçınılmaz olur…

Düşünmeye ve öğrenmeye devam edeceğiz…

 

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Tek yol: Halkların Gıda Egemenliği ve hemen!
    Bir zamanlar, tarımda “kendi kendine yetebilen” güzel ülkemizde, gıda krizi yaşayacağımız hiç akla gelir miydi? Düştüğümüz şu duruma bakın… Üretememe ve gıdaya erişememe halinin giderek derinleştiği adeta bir çözümsüzlük sarmalı…
  2. Kaderimizi gıda mı belirleyecek?
    Başımıza bir bir gelmekte olan türlü türlü musibetin sorumlusu kim? Doymak bilmeyen, gözünü hırs ve para bürümüş, iktidar ve güç sahibi olmanın getirdiği iştahla milyonlarca, milyarlarca masum insana zulmeden, gezegenimizi…
  3. Bereketi Kıtlığa, Zeytini Hırsınıza Kurban Edemezsiniz!
    Her ne ile ilgileniyorsak lütfen bırakalım! Doğanın yaklaşan sessiz çığlıklarına sessiz kalmayalım! Maden uğruna zeytinlikleri yok etme yetkisi veren kararnameye topyekûn karşı çıkmanın, kâbus gibi katliamların önünde duvar olmanın zamanı…
  4. Paris İklim Anlaşması, bir anlaşma mı yoksa bir aldatmaca mı?
    “Türkiye’de sera gazı emisyonu ya da Türkiye’de sera gazı salınımı kişi başına yaklaşık 6 tondur. Türkiye her yıl 500 milyon ton sera gazı salmaktadır. Bu oranla Türkiye, dünyanın yıllık salınımının yaklaşık olarak %1'ini meydana getirmektedir'' Dünyamız ısınıyor, iklimler…
  5. Koronavirüsle birlikte eşikte bekleyen bir başka sorun: Susuzluk…
    Tüm dünyayı kasıp kavuran bir salgının ortasındayız. Koronavirüs’le (Covid-19) hayatımızın akışı değişti. Her günümüze, daha önce yaşamadığımız “hayatta kalma” endişesiyle başlıyoruz artık… Öte yandan, virüsle ilk tanıştığımız andan itibaren “maske,…
  6. Sorular bitmiyor: Aşı gerçeğinin acı yüzü
    Bize Çin aşısı geliyor…  Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’a sormuşlar: “Siz bu Çin aşısından kendinize yaptırır mıydınız?” Yanıt şu: “Önümüzde fazla alternatifimiz yok. Bi’ tek Çin aşısı olacaksa elbette yaptırırım.”…
  7. Eğitim pandemi kıskacında, dümen tutmuyor.
    Devlet okullarına giden öğrencilerden 754 bin 429 öğrencinin evinde televizyon yok, 1,5 milyonun bilgisayarı yok, 3 milyon 17 bin 718 öğrencinin interneti yok. Yani uzaktan eğitimde yok çok…  Televizyonu, interneti, bilgisayarı…
  8. CORONA'nın Düşündürdükleri ve Öğrettikleri - 2
    Kendini evrenin merkezi kabul eden, endüstri devrimiyle birlikte diğer canlıları, hayvanları ve eşyayı küçümseyen ve hareket tarzını da bu inanışı çevresinde şekillendiren insan, şimdi çaresizce kendi türünün yok oluş tehdidiyle…
  9. 'Tedbir tehlikeye göredir'
    “Şeffaflık kaygıyı azaltır. Bilinçli farkındalık şeffaflıkla mümkündür. Farkındalık dayanıklılığı destekler. Müdahil olmayı sağlar. Dayanışmanın, ortak amaçların zeminini oluşturur. Aynı soruna karşı çözüm arayanların ortaklaşmasını hızlandırır. Toplumu etkinleştirir ve geliştirir.” Merhaba……

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…