Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1

Selçuk Ş. POLAT

26 Kasım 2019
Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1

Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden yürütülüyor.

Aşağıda 6 başlık altında toplanan analizler şöyle: 

Birincisi; ülkede her şey tamamlanmamış YARIMDIR. Çocukların ırzına geçenleri koruyan, imam nikâhını dayatan, şeriat ritüelleriyle yaşamı örgütleyen iktidar ve yandaşlarıyla, modern nikâhı savunan, çocuk istismarını lanetleyen ve çağdaş yaşamdan yana olanlar. 

 Bir yanda; dansı, müziği, tiyatroyu, Operayı, Baleyi, resmi, heykeli vb sanatları sevenler, diğer yanda bunları yok eden, yıkan ve yakanlar. Yine; emekçilere, ezilen halklara, kadınlara ve farklı olanlara saygılı, hoşgörülü davrananlar, diğer yanda emekçilerin grevlerini yasaklayanlar, Kürt ve Alevi diye insanlara şiddet uygulayanlar, kadını aşağılayan ve öldürenler, cinsel tercihlerinden dolayı insanları katledenler, birlikte bu ülkede yan yanalar. 

Bir yanda; canlıların, hayvanların, doğanın korunması için canhıraş mücadele edenler, diğer yanda hayvanları ve gıdaları zehirleyenler, doğayı talan edip gökdelen diken, nükleer vb. santralleri kuranlar ülkemde birlikte yaşıyorlar. 

Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden yürütülüyor. Geçmişten gelen Ermeni, Rum, Yahudi düşmanlığı zincirine  Kürtler de eklenmiş bulunuyor. Böylece ikili yaşam, toplumun yaşam biçimi olarak yasalarla, polis gücüyle ve bugün de din aracılığıyla zorla uygulatılarak hâkim kılınıyor. Ülkemiz yarı-feodal ve yarı-aydınlanma özellikleriyle geriliği ve ikilemi iliklerinde hissediyor.

İkincisi; resmi tespitlerin dışında yaşam alanından gelen sinyaller, ekonomik alanda ciddi bir erozyonun varlığına işaret ediyor. Üretmeyen, dahası uluslararası şirketlerin kar etme hedefi doğrultusunda acımasız kararlarla ekonomiye yön veren cani bir iktidar ile karşı karşıyayız. Cani diyorum, çünkü uluslararası şirketler, ilaç ve sağlık alanındaki karları için insanlığa kanserojen ürünler pompalıyorlar ve bizimkiler de bu politikayı hayata geçiriyor. İşte bunun için ülkemizde şehir hastaneleri yapılıyor. Bunun için doğa ve kamu sanayi talan ediliyor, bu nedenle BİM, 101 gibi marketler önceden kuruluyor, ithalat baş tacı edilmiş durumda, bu sebeple yerli tohum yasaklanıyor vs. vs.

 İlginçtir, ekonominin, alınan aşırı vergiler ve cezalar dışında, siyasilerin Katar ve Malezya’ya kaçırdığı yolsuzluk paralarıyla ayakta tutulmaya çalışıldığı görülüyor. Bu para, Merkez Bankasına, ‘Net Hata Noksan’ ödemeler dengesi adıyla aktarılıyor ve 2019’a  kadar bu aktarma 200-300 milyonu geçmemiş. Ama bu yıl (2019) tam 21 milyar dolar aktarılmış. Daha da ilginci, Katar ve Malezya adına alınan arsalar ve yatırımların yurt dışına aktarılan ‘sıfırlama’ paraları olduğu konuşuluyor. Yoksa niye Katar’da Türk Deniz, Hava ve Kara Kuvvetleri ve de Malezya’da Merve Kavakçı Büyükelçi olarak bulunuyor ki? 

Daha da ilginci Ordu’nun Tank-Palet fabrikasının %49 oranındaki Katar hissesinin Erdoğan’a ait olduğu bile konuşuluyor. İşsizlik, %20 civarında. En zengin ile en fakir arasındaki uçurum giderek derinleşiyor. Ama esas sorun; kapitalizmin dünya çapında geliştirdiği ve insanlarımızın da çaresizlikten dolayı başvurduğu taksitli alış-veriş, hızla emperyalist sistemi yutmaya hazırlanıyor. 2008 de, ABD de başlayan Finansal kriz biliyoruz ki bu nedenle çıkmış ve birçok ülkeyi de sarmıştı. ABD devletinin müdahalesiyle atlatılan bu kriz, aslında büyük buhranın öncü belirtisiydi.  Bu buhranı tetikleyecek yeni bir krizin, Emperyal devletlerin tüm müdahalesine rağmen kapitalist sistemin görmediği bir boyutta kapıda olduğu söyleniyor. Çünkü kara doymayan bir salgın hastalık ülkemizi de sarmış durumda. 

Üçüncüsü; ülkemizi, son 110 yıldır Jön Türkler Hareketi içinden çıkan sağ ve ‘sol’ egemen sınıf partileri yönetiyor. 1915 yılında ‘sol’ egemen sınıf partisi İttihat ve Terakki Parti iktidarı, uluslaşma adına Ermeni, Rum, Yahudi vb. halkların çoğunluğunu katletmiş, milyondan fazla insanı da müslümanlaştırmıştır. İşte bu ölmeyen insanlar, terör nedeniyle, yine Jön Türkler Hareketi içinden çıkan rakip sağcı Hürriyet ve İhtilaf partisinin kanatları altına sığınmışlardır. Atatürk iktidarında kurulup kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası-Serbest Cumhuriyet Fırkası bu zincirin iki halkasıdır. Bunu, Demokrat Parti-Adalet Partisi-Anavatan Partisi-Adalet ve Kalkınma Partisi takip etmiştir. İttihat ve Terakki Fırkasının devamı da CHP’dir. O da Kürt halkına ve Kürt Alevilere terör ve şiddet uygulamıştır. Bu partinin kanatları altına da, gericilikten ve giderek şeriattan korkan Aleviler, eski sosyalistler ve cumhuriyetçi geniş kesimler sığınmıştır. Bu iki egemen sınıf partileri; birbirlerini görünüşte öcü ve tehlikeli göstererek, hem farklı sınıflardan kitleleri kendilerine çekmişler, hem de devleti, arka planda Türk-İslam Sentezi konseptiyle birlikte yönetmişlerdir.

 Fakat bu oyun, 4-5 yıl önce RTE tarafından NATO’ya bağlı Kontr-Gerilla örgütüyle açıktan ittifak yapılarak deşifre olmuştur. Bu deşifrasyona, CHP Yönetimi de: 15 Temmuz düzmece darbesini, dokunulmazlıkların kaldırılmasını, savaş tezkerelerini vb politikaları destekleyerek bu deşifrasyona katılmak zorunda kalmıştır. İşte sadece kitlelerin değil, aydınların da pozisyon aldığı, kuyruğuna takıldığı egemen sağ ve ‘sol’ partilerinin tarihsel paradigması budur.

Devam edecek.

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  3. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  4. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  5. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  6. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  7. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  8. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  9. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  10. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  11. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  12. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  13. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  14. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  15. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…