İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?

Selçuk Ş. POLAT

20 Mayıs 2019
İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?

Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor.

23 Haziran, Belediye değil nisbi de olsa demokrasi seçimidir.

Erdoğan’ın “Türkiye İttifakı kuralım” ve “kızgın demiri soğutalım” açıklamasını okur okumaz hilebazlıkta ve şark dansözlüğünde eline kimsenin su dökemediği bu diplomasız oyun kurucusunun yeni tezgâhlar kurduğunu düşünür olmuştum. Sen ‘kızgın demiri soğutalım’ diyeceksin sonra İstanbul Belediye Başkan’ının eline sıkmayacak, Kılıçdaroğlu’na linçi örgütleyeceksin vs. 31 Mart seçimlerinin iptal edileceğinin işaretleri olan bu kindar devlet yaklaşımının benzeri uygulamalar 23 Haziran seçimleri için de devreye girmiş bulunuyor. Bunlar kısaca:

Önce, İş adamları ve Üç Büyük Takımın taraftarları tehdit edildi. Stadyumlardaki ‘sinir bozucu sloganları’ susturmak için Devlet Mafya Lideri S. Peker devreye sokuluyor.

İkinci olarak, ‘sinir bozucu’ muhalifler hatta gazeteciler öldüresiye dövülüyor. Saldırganlar ise gizli Kırmızı Anayasa’nın amir hükmü gereğince cezasızlık hukukuna göre devlet katında itibar görüyor.

Üçüncüsü daha da ilginç; baş düşman İMAMOĞLU ile ilgili algı operasyonları yapılıyor. Örneğin bir gazeteci aracılığıyla başlatılan bir operasyonla İmamoğlu FETÖ’cü yapılmaya çalışılıyor. Aynı şekilde fotoğraflar montajlanıyor veya Yunan olduğu ima ediliyor vb. algılar yaratılıyor.

Dördüncüsü ise çok daha ürkütücü! İçişleri Bakanı Soylu: ‘İŞİD’in hareketli olduğunu bir şeyler yapmaya hazırlandığını’ vs. söylüyor. Herşeyden önce belirtmeliyim ki ülkemizde İŞİD diye bağımsız bir örgüt yok. Ülkemizde MİT’in alt organı olarak görevli ve onun taşeronluğunu yapan şeriatçılıkla beyinleri yıkanmış MİT elemanları var. Tıpkı Reyhanlı, Suruç, Ankara, Mersin, Adana, Diyarbakır ve diğer illerde yapılan bombalı eylemlerin benzerleri bekleniyor.

Beşinci operasyon Kürt seçmenler üzerinden yürütülüyor. Abdullah Öcalan’a görüşme yasağını kaldırmak, Kürt dini liderlerini İstanbul’a götürüp ikna çalışmalarına katmak vb. gibi boş çabalar içine giriliyor. HDP’li hiçbir seçmen (muhafazakârları da dâhil) bu tür oyunlara kanacak gerilikte değil.  

Ayrıca Yıldırım dâhil tüm iktidar ve AKP’nin üst yönetim kadroları bu provokasyonlardan haberdar ve daha önce dile getirilen “yazı da tura da gelse yine kazanan Reis olacaktır” algısı hayata geçirilmek isteniyor. Yıldırım, Reis’ten ve başkan olacağından emin muhtarlara telefonunu veriyor: “alın alın ilerde lazım olacak”

Bu güç oyunlarının geldiğimiz aşamada başarı şansı var mı? İsterseniz bir de buna bakalım.

CHP kurmayları içinde bir avuç Türk-İslam Sentezcinin dışında kalan geniş bir kesim ülkedeki siyasi geleceği nisbi demokratik işleyişlerde görüyor. Fakat devletin niteliğiyle ilgili aydınlanmış bir görüşleri olduğunu sanmıyorum. Örneğin geçen Haziran seçimlerinde M. İnce’nin seçim öncesi yarattığı muazzam havanın seçim günü Derin Devleti karşısında görünce nasıl söndüğünü (ayıktığını) biliyoruz. Çünkü bu karanlık güç, ülkede yapılmış her türlü haksızlığın, hırsızlığın, cinayetin ve kötülüğün faili meçhul değil faili olan kurumudur. İşte bu gerçeği bilen CHP ve diğer muhalif kurmaylar, adımlarını buna göre atıyorlar. Sadece NATO’ ilkelerinin koruması altında olduklarını ve onun çizdiği sınırlar içerisinde demokrasicilik oynandığını RTE kadar onlar da bilincinde.

Pekâlâ, İmamoğlu bunların farkında mı? CESARETİ NEREDEN GELİYOR?

İmamoğlu’nun çalışma tarzı, şimdilik derin devlette etkin olan düşmanlaştırmanın panzehiri! Buradaki soru şu: acaba İmamoğlu bu çalışmayı devlete rağmen mi yapıyor? Aksine ötekileştirme denen çalışma tarzı artık eskisi kadar revaçta değil. Dolayısıyla kitleler arasındaki hoşnutsuzluk, sosyal patlamalara gebe olacak ekonomik, siyasi ve kültürel çelişkileri içinde barındırıyor. Düne kadar Türk-İslam Sentezi diyen Kılıçdaroğlu desteğindeki İmamoğlu, İNCE’yle denenen fakat yarım kalmış güç oyununundaki varyantın yeni sahibi. Bu da, onun devlet içindeki bürokrasinin (asker ve sivil) önemli bir desteğine sahip olduğunu göstermektedir. İmamoğlu’nu destekleyen İYİ PARTİ (Saadet Partisi vb) bu işin görünen yüzüdür. Bu desteği; RTE’ye rağmen YSK’nın seçim verilerini doğru açıklamasından ve verilen mazbatadan, Kılıçdaroğlu ve tüm muhaliflerin cesur konuşmalarından, İmamoğlu’nun korkusuz mücadele planından ve de RTE’nin bir diktatöre yakışmayan koşturmalarından, Kişisel bilgileri bakanlıklardan alıp YSK’ya verilmesi telaşından, YSK’da ancak yedek üyelerle kararın alınabilmesinden, Kürt seçmene yalvarmalarından vb'lerinden anlayabilirsiniz. Ayrıca uluslararası gelişmeler de Reis’in aleyhine.

ABD’nin Ortadoğu Projesinin Eş Başkanı olan RTE, bugün ABD ile ‘kanlı bıçaklı’. ABD yönetiminin Şirketler Oligarşisi (ABD Derin Devleti), jeopolitik durumundan dolayı Türkiye’yi idare ediyor. Ve ABD’de RTE’nin artık güvenilmez olduğu Trump Yönetimi dâhil tüm siyasiler tarafından kabul görüyor. Değiştirilmesi için koşulların olgunlaşmasına ve uygun bir alternatifin çıkmasına bakılıyor sanırım. Rusya Yönetimi ile muhtemel çatışma potansiyeli de önemini koruyor. Avrupa ile ve diğer Batı ülkeleriyle olan kötü ilişkileri sanırım anlatmaya gerek bile yok.

Özetle; hem devletin belli bir kesiminin desteği hem de uluslararası ortam bu güç oyununda İmamoğlu’nun kozları. Eğer İMAMOĞLU karşı ataklar karşısında İNCE gibi geri adım atmaz ‘demokrasi mücadelesi’ adını verdiği mücadelesine devam ederse REİS’İN günleri sayılı.

Hangi diktatörlükte görülmüş kendine karşı mücadele edenlerin veya başarı elde etmişlerin yok edilmediği? Nerede görülmüş diktatöre rağmen hem de en stratejik bir İl yönetiminin muhalife verildiği? REİS niye Muş’u, Şırnak’ı ve birçok Kürt İl Belediyelerini aldığı yöntemle Ankara’yı, İstanbul ve diğerlerini almaya teşebbüs edemiyor? Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor.

Özetle İMAMOĞLU mücadele ettiği oranda başaracak. İstanbul böylece diktatörümüze son dört buçuk yıl uslu uslu otur demiş olacak. Fakat o boş durmayıp kini, dini, mafyayı vb. lerini devreye sokacaktır. Uluslararası gelişmelere bağlı olarak büyük ihtimalle kaçacak! Fakat İmamoğlu, devletin bekası (Yumuşatılmış da olsa Türk-İslam Sentezi) yoluna girmezse hali 1978-79 yılındaki Ecevit’ten pek farklı olmayacaktır. Fakat emekçilerden, ötekileştirilenlerden yana direndiği oranda onu saflarımızda göreceğimizden emin olabilirsiniz. Zaten ülkemizi devrimden başka bir şey de paklamaz.    

 

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  3. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  4. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  5. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  6. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  7. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  8. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  9. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  10. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  11. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  12. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  13. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  14. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  15. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…