Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP

Selçuk Ş. POLAT

12 Mart 2019
Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP

AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor.

Bu bölümde esas olarak AKP yani Erdoğan iktidarını ele alacağım.

Öncelikle iki partinin de geçmişlerine bakmak gerekiyor.

AKP, sırasıyla şu partilerin devamıdır: Hürriyet ve İhtilaf Fırkası-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası-Serbest Cumhuriyet Fırkası- Demokrat Parti- Adalet Partisi- Anavatan Partisi. Bunlara gerici ve sağcı diyoruz.

CHP ise, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin devamıdır. Bu partiye de ulusalcı, milliyetçi diyebiliriz.

AKP’ye siyasi dedelerinden 3 siyasi çizgi miras kalmıştır: 1-) İslamcılık ve Osmanlıcılık; 2-) Mandacılık; 3-) İttihat ve Terakki Hükümetinin 1915 de yarattığı toplumsal kıyımda zorla Müslümanlaştırılmış ve Türkleştirilmiş milyonları kazanmak için Atatürkçü ‘Sol’a ve devletçi-ulusçuluğa karşı GÖRÜNÜŞTE azılı düşmanlık. Demokrat, Adalet isimleri boşuna alınmamıştır. 1950 DP iktidarı ile Sağ, geçmişin intikamını alma ve geçmişi hortlatma startını vermiştir diyebiliriz. İntikama neden olan, Sultanlığın, hilafetin yıkılması ve Cumhuriyetin ilanıdır.

Görüldüğü gibi İslamcılık-hilafet ve Mandacılık, sağ muktedirlerin ana eğilimleridir. Fakat CHP, siyasi dedelerinin yaptığı 1915 kıyımı sonucu ülkede kalan mağdurları kazanacak yerde, onları sağın kucağına itmiştir. Yukarıda sıralanan sağ partilerin muazzam kitle desteğinin arkasında Osmanlıcı ve İslamcıların yanında esas büyük nicelik destek bu mağdurlar tarafından verilmiştir. Ne varki AKP(veya Erdoğan), geçmişinden 2013 yılı itibariyle yukarıda sıraladığım üçüncü maddeyi ilga ederek ayrılmıştır. Bu kırılmanın başlangıcıdır. Halbuki 100 yıl boyunca sağ partiler bunun sayesinde derin devletin temsilcileriyle açıktan gözükmeyerek, onlara karşı adaleti sağlayacakları algısını İslamlaştırılmış mağdur kitlelerin gözünde sağlayabiliyorlardı. Hâlbuki kontr gerillayla işbirliği yapıp 6-7 Eylül olaylarını organize edenler onlardı. H. Dink ve diğer aydınların katledilmesinde veya katillerine kol kanat gerilmesinde diğerleri gibi onların da parmağı vardı. Tıpkı 19 Aralık cezaevi katliamını düzenleyen Ecevit iktidarı gibi.

RTE ve Partisi, atalarının titizlikle korudukları bir ilkeyi, iktidardan gitmekten ve yargılanmaktan korktukları için bir hamlede ortadan kaldırmıştı: yani derin devletle gizli sürdürülen ilişkiyi bırakıp açıktan işbirliğine gitmek zorunda kalmıştı. Çünkü ortada beka sorunu vardı. Onun içindir ki; Kürt halkıyla kurulan çözüm masası devrilmiş, partinin etrafında yalakalar, çıkarcılar, şeriatçılar ve hırsızlardan oluşan bir suçlular ordusu kalmış, 3. Maddeyi korumaya yeminli yeni parti kuruluşları hızlanmış, düne kadar birbirlerine küfreden Erdoğan ve Bahçeli ittifak kurmuş, derin devletin siyasi ayağı Perincek iktidarın açık savunucusu olmuş, mafya bozuntuları siyasi sahnede boy göstermeye başlamış, ahlaksızlık ve her alanda düzeysizlik siyasi tarz olmuştur vb.

Bir şey daha: İdris Küçükömer’in ‘bu ülkede sağ soldur, sol da sağdır’ tespitinin ne kadar boş olduğu da ortaya çıkmıştır.

HDP’NİN ÜLKE SİYASETİNDE GÖRÜLMEYEN HAMLESİ VE RTE’NİN İKİNCİ KIRILMA NOKTASI

Erdoğan iktidarı gördüğüm kadarıyla, NATO anlayışına uymak zorunda kaldığı cumhuriyetçilik oyununun sonuna gelmiş bulunuyor. Daha önceki siyasi krizleri, içte ve dıştaki terör taktikleriyle atlatan RTE, yeni dönemde hızla derinleşen ekonomik kriz ve de dışta ki başarısızlıkları nedeniyle ikinci kırılma noktasına doğru hızla ilerliyor.

Bu kırılmayı görünür yapan ve tetikleyen de, HDP’nin Türkiye siyasi mücadelesinde pek rastlamayan muhteşem hamlesidir: Güçlü olduğu iller dışında aday çıkarmayarak baş düşmanı yani herkesi yutacak olan canavarı köşeye sıkıştırmış durumda. AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Her ne kadar Dersim özelinde izlediği (veya izlenmeye mecbur edildiği) taktiğinin tüm yanlışlığına rağmen bu hamlesi ülkemiz devrimci mücadelesinde ders olarak okutulacak bir gelişmişliğe ve zenginliğe işaret ediyor. Hele bir de, ortak hareketi bile beceremeyen Marx’ist grupların var olduğunu düşündüğümüzde HDP’nin bu taktiği daha da bir önem kazanıyor. Bu hamle, hem sağ ve ‘sol’ muktedirlerin ezberini bozmuş hem de cumhuriyetçilik oyununda gündemi belirleyen olmuştur. Erdoğan’ın saçmalamasına, CHP’yi hatta İYİ Parti’yi bile PKK ile işbirliği yaptığı türünden Nazi’leri kıskandıran bir propaganda yapmasına neden olan bu hamle, pratikte Cumhur ittifakının bir işe yaramaz hale gelmesini sağlamıştır. Dolayısıyla Millet ittifakını kazanan taraf yapan da işte bu bulunmaz sofistike taktiktir. Eğer bugün büyük şehirlerde Millet ittifakı kazanıyor, Cumhur ittifakı kaybediyor gözüküyorsa bunun nedeni HDP’nin bu stratejik siyasi zekâsı nedeniyledir. Umarım, kitleleri AKP ile HDP anlaşacak algısıyla yıllardır yönlendiren ulusalcı kesimin saf yurtsever taraftarları bu siyasi sonuçlardan gerekli dersleri çıkartır.

Anlaşılacağı gibi, İkinci kırılma anı 31 Martta ( tabi Rusya ve ABD ile olan ilişkilerinde de) düğümleniyor. BU durumda Erdoğan’ın önünde iki yol var sanırım: birincisi; seçim sonuçlarına ve yasal iktidar süresinin sonuna razı olmak, ya da; cozutmak. Bu ikinci şık ise birkaç türlü gelişebilir! İlki, seçimleri erteleyecek provokasyonları organize ederek; diğer bir adımda; tüm riski göze alarak, tüm hile ve baskıya rağmen Büyük Şehirleri alamadığı durumda (hatırlayın iktidarı da alamamış fakat hileler zinciri bunu sağlamıştı), seçimi aldığını, devlet güçlerinin desteğinde kendine bağlı mafyayı ve kadroları sokağa salarak ilan etmek; son alternatifi de, oyunun kurallarının dışına çıkarak cumhuriyeti askıya almak. Fakat belli bir sisteme bağlı ve onun kurallarına göre oynamak zorunda olduğundan bu sonuncuyu göstermelikte olsa yapması zor: Çünkü Nato size değil siz ona uymak zorundasınız.

Diğer yandan kitle hareketleri kendiliğinden gelişirse bu aşamada tüm tahminlerimiz altüst olabilir. Ayrıca kitleleri yatıştırma konusunda AKP’den çok CHP kurmaylarının daha etkili olacağından emin olabiliriz. İlginçtir ki mevcut zalimliğe karşı ekonomik krizde her hangi bir başkaldırı CHP veya HDP tabanından değil, sağ partilerin 100 yıldır yönlendirdiği kendi tabanlarından gelirse şaşmamak gerek. İşte o zaman onları Kürtler, küçük devrimci gruplar ve gerçek cumhuriyetçiler takip edecektir. İşte bu da, niteliği belli olmayan sonun geldiğinin resmidir. Hemen hemen her ilde yapılan canlı konuşmalardan da görüyoruz ki AKP’ye bugüne kadar oy verenler ciddi bir kararlılıkla muhalif tavırlar (tabi bazı iller hariç) içine giriyorlar. Bu da bizi şaşırtmıyor. Onları koyunlar olarak görme kolaycılığı gösteren her türden ‘Sol’’un buradan çıkaracağı dersler olmalıdır bence.

Bana göre AKP ve RTE’de ki bu kırılma anları, ekonomik krizin boyutuna göre bir gelişme göstereceğini de belirtmeliyim.

Son bölümde CHP ve Kılıçdaroğlu’nun profiline ve neler yapılması gerektiğine bakacağız.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  3. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  4. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  5. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  6. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  7. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  8. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  9. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  10. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  11. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  12. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  13. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  14. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  15. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…