Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape

Selçuk Ş. POLAT

27 Şubat 2019
Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape

Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu ötekileştirme ajitasyonu bu insanları sol düşmanı yaparken, aynı zamanda sol eğilimli insanların onlarla kaynaşmasının kanalları kapatılmaktadır.

‘Sol’ cenahta bu böyleyken sağ kesim de durum farklı mı? “Bu pahalılığın, zamların, kötülüklerin sebebi CAHEPE dir. Bu Cahape varya cahape!” propagandasıyla aynı hedefe ulaşmak istenmektedir. Ayrıca; RTE: “uzay gemimiz bitmiştir”, Ayrıca “Nuh, oğluyla cep telefonuyla konuştu”, “ uzay mekiğinin vidasını gevşetip düşüren hocamızdır” vb. vb. saçmalıkların yapılmasındaki amaç da kendi kitlelerini dini efsanelerle narkozlamanın Hitler taktiğiyle güncelleştirilmesi ve aptallaştırma operasyonudur.

Burada strateji nedir? Hedef, tabanda emekçilerin, ezilenlerin kendileri dışında birleşmelerini sağlayacak olan düşünme yeteneğini felç etmektir. Yıllar önce komünistler ve Aleviler için sürdürülen anti propaganda ile özde aynıdır. Bugün ise CHP faktörü kullanılarak kitleler arasında hem kamplaşma derinleştirilmekte hem de özel amaç olan radikal dinciler ile (tarikatlar, mafya, feodal güçler vb) kitle politize edilmektedir. Fakat bize yönelik şiddeti bugünkü anti-CHP kampanyada göremezsiniz. Her iki kesim de sözde ‘en keskin’ fakat özde elele bir kampanyanın içindedir. Burdaki kusursuzluk, bu ‘elele’ olma halinin muhteşem bir örtüyle görünmez kılınmış olmasıdır.

Bu tespitime itiraz edecek milyonlarca CHP’liyi bulabilirsiniz. Bu itiraz ne yazık ki bugünkü AKP iktidarının geliş sebeplerinden biridir. Ayrıca bu stratejide kendine devrimci diyen birçok unsurun oyunun farkında olmadan rol aldığını görüyoruz: “Fındık üreticileri AKP’ye %60 oy vermiş. Daha beter olsun!” vb. ajit-prop’larla emekçilere, yoksullara herhangi bir empati duyulmasının önüne geçilmektedir. Kişilerin devrim veya sosyalizm diye bir dertleri olmayan solcular haline getirilmesinin adıdır bu. Bugün olduğu gibi her zaman devrimcinin görevi; ezilen, horlanan, itilip-kakılan ve aldatılmış insanların eğitilmesi ve kazanılması üzerine oturmalıdır. Bu kişiler aynı şekilde Kürt halkına karşı da benzer duyguları yayarak ezen ulus milliyetçiliğinin ideolojisi olan faşizmi savunmaktan çekinmemektedirler.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım devletin stratejisine karşı doğru olan politika: Partilerde yönetim ile tabanı birbirinden ayırmak ve buna göre taktik izlemek olmalıdır. Ne kadar zor bir görev değil mi? Bu stratejiye uygun hareket eden bir kesim var mı? Varsa da ben rastlamadım. Sadece CHP yönetiminde örneğin Kılıçdaroğlu vb kişiler birleştirici bir dil kullanarak daha akıllıca bir yol izlemekte ve böylece hem kendi taraftarının hayranlığını hem de karşı tarafın güvenini kazanmayı amaçlamaktadır. Güzel de, kitleler CHP’nin bayrağı altında toplansa sonuç değişir mi?

Bir bakalım:

Eğer CHP yönetimi veya benzer yol izleyen kişi ve kesimler iktidar olduğunda; arkadaşlarımızı asan ve öldüren sistemi sorgulayacak, ordu, polis ve bürokratik devlet mekanizmasını demokratlaştıracaksa (Valileri halk seçecekse, liyakat esas alınacaksa vb.); yargı sistemini halk tarafından seçilen yargıç ve savcıların oluşturduğu kurumlarla yönetilmesini amaçlayacaksa; seçim barajını kaldıracak ve seçimin önündeki anti demokratik engelleri kaldıracaksa, gösteri, düşünme, açıklama özgürlüğünü her koşulda sağlayacaksa; milletvekillerinin halk tarafından istendiğinde geri çağrılmasına onay verecekse; adayların kesinlikle ön seçim mekanizmasıyla belirlenmesini isteyecekse, parti ve örgütlerin yönetimlerinde en fazla iki dönem görev yapılmasını ilke haline getirecekse; asgari geçim oranını sendikalar ve yetkin ekonomistlerin belirlediği rakamlar ölçüsünde hayata geçirecekse; Diyanet İşlerini (yani dini) devlet işlerinden ayıracaksa; komşu ülkelere saldırı, işgal vb askeri operasyonlara girişmeyecekse; Kürt sorununu Kürt halkının talepleri doğrultusunda çözebilecekse; Kadın hakları, çevre sorunu, ötekileştirilenler vb. konularda insani çözümleri yasalaştıracaksa ve sayısız sorunları demokratik ve kitlelerin onayına bağlı olarak çözecek bir irade gösterecekse neden CHP bayrağı altında toplanılmasın ki?

Sizce bu saydıklarımı CHP gerçekleştirebilir mi? Ne gezer! CHP’nin belli bir kesimini, tüm cumhuriyetçiliğine, ilericiliğine rağmen genel olarak küçük ve orta burjuva kesimlerden oluşan devrim için bir hedefleri olmayan ‘devrimciler’ olarak değerlendirebiliriz. Hatta orada kişisel kariyer ve çıkarlar için kendini programlamış kadrolar hâkimdir. Onları iyi izleyin! Çıkarları bozulduğunda partiyi terk eden hatta gerici saflara geçenlerle dolu olduğunu göreceksiniz. Çıkarları bozulduğunda partiyi terk etmeyenler ise hala kişisel umudu olanlardır. Onun içindir ki CHP yönetimi parti içi anti demokratik uygulamalarını ve siyasi arenada sağ ile olan flörtünü ve gizli desteğini sürdürebilmektedir. Hatta şeriatçıların iktidar olmasında devletin bilinçli tercihinin esas olduğunu ve CHP yönetiminin de bu yönde ciddi destek verdiğini biliyoruz. Adalet yürüyüşünün olağanüstü korunmasını, Kılıçdaroğlu’nun Yenikapı’ya gidişini, dokunulmazlıkların kaldırılmasını, Baykal’ın AKP’nin iktidar oluşundaki rolünü vb. politikaları AKP'nin başkanlık sitemini ya da tek-adam rejimin getirmesinde CHP desteğini açığa çıkartan veriler olarak değerlendirmediğimizde biz de bu zincirin bir halkası olmaya mahkûmuz.

Ayrıca CHP tabanının belli bir kesiminin arkadaşlarımız için gözyaşı döktüğüne bakmayın: eğer Deniz, Mahir ve diğer arkadaşlar mezarlarından çıkıp gelseler ilk köşe bucak kaçanlar onlar olacaktır. Çünkü yaşayan Denizler, Mahirler ve İbrahimler yeme içme, yatma vb. sorunları olanlardır. Bu da, bu ‘solcular’ için bir kâbustur. CHP’yi devletin ‘sol’ yumruğu olarak saptarsak bu yanlış olmaz.

Üçüncü bölümde ise ‘Sol’ ve sağ muktedirlerin ilişkisine ve de neler yapmalıyız sorusuna cevap arayacağız.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  3. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  4. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  5. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  6. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  7. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  8. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  9. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  10. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  11. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  12. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  13. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  14. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  15. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…