2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?

Selçuk Ş. POLAT

19 Şubat 2020
2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?

RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle sonra da Suriye ile oyalamasını ve de istihbarat çalışmalarının tamamlanarak, biçilecek cumhuriyetçilerin listesini ve benzerleri...Yandaş Nedim Şener biçilecekleri zaten listelemiş: “… 468 hâkim ve savcı ve TSK’da 18 bin kişi”.

Erdoğan, 15 Temmuz darbesi için “bu hareket Allahın bize büyük bir lütfudur” demişti. 15 Temmuz darbesi öncesi olduğu gibi bugünlerde de, yandaş kalemşörlar, darbe tamtamlarını çalmaya başladılar. Tabi ki sadece onlar değil: Devlete tapan Sabahattin Önkibar, Cemaate sempatisi olduğu düşünülen Erhan Başyurt ve diğerleri.

Bu seslerin koro halinde çıkmasına fırsat veren de, RAND CORPORATİON adlı ABD derin devlet sözcüsü kuruluşun yazdıklarını nalıncı keseri misali kendilerine yontmaları oldu. Hâlbuki bu kuruluş, efendilerine ve kamuoyuna verdiği raporda doğrudan bir plan açıklamıyor. Aksine Türkiye için olabilecek senaryoları sıralıyor. ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiyi bugün için ‘eh işte’, ‘ne uzar ne kısalır’ diye tanımlıyor ve ilişkinin, eski güzel günlere hasret bir ifadeyle teknik, eğitimsel ve siyasi analizlerini yaparak lehlerine çevrilebileceğini öngörüyordu. Dolayısıyla RTE’nin iktidardan uzaklaştırılması yönünde sunduğu hiçbir plan yoktu. Hâlbuki bu şirket, 1996 yılındaki Türkiye raporunda, kesin bir dille kimin başbakan, kimin dışişleri bakanı olacağını bile 7-8 ay önceden belirtmişti. İşte o plan ve işte o açıklama:

“RTE BAŞBAKAN, GÜL DIŞİŞLERİ BAKANI OLACAK”

Evet, bu başlık bu kuruluşun 1996 raporundan. Dolasıyla adı geçen kişilerle ilgili ‘kehanetin’ temeli, 1992 yılında daha Erdoğan Refah Parti Beyoğlu ilçe Başkanıyken atılmıştı. Daha sonra Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz tarafından, Büyük Şehir Belediye Başkanlığına ve başbakanlığa hazırlanmıştı. Belediye Başkanı olduktan sonra, ilerde kurulacak Parti için Askeri istihbarata göre tam 2 milyar doları havuzda biriktirmişti. O dönemde Erdoğan, Genel Kurmaya çıkıp generallere talimatlar yağdırıyordu. Halkımızın taptığı bu generaller bu çarıklı erkâna gık bile diyemiyorlardı. CIA, açıkça, Rand Corporation'un yayın organında, Ocak 1996'da, Tayyip Erdoğan'ın Başbakan, Abdullah Gül'ün ise Dışişleri Bakanı yapılacağını açıkça yazdı. Bu ABD raporlarında mealen şöyle deniyordu:

"ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye'yi kontrol edemez, Fazilet Partisi'nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan'ın Başbakan, Abdullah Gül'ün de Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye'yi kontrol altında tutmaya devam edebilir."

Görüldüğü gibi her şeyi önceden planlayan ABD derin devletinin, bugün için bu türden bir öngörüsü, bir planı yok. Sadece bana göre, meşhur Amerikan kurnazlığıyla ilişkinin Hulisi Akar üzerinden geliştirilmesi tespiti var. Bu da, eğittiği adamlarını bilenler olarak, dahası var olan istikrasız ilişki için normal bir tavsiye.

ATATÜRKÇÜ VEYA CUMHURİYETÇİ BİR DARBENİN ÖZNEL ŞARTLARI VAR MI?

Her şeyden önce, 1960 darbesi içerikte en ufak bir birikim bile yok. Olsa olsa ABD’nin 12 Mart veya 12 Eylül türü darbeleri öngörülebilir. Fakat bunların da olması için ABD’ye göre bir neden yok. Kitlelerin devrimci öfkesinin kabardığı 1980 öncesindeki türden bir gelişme olmadığı gibi, devrimci potansiyelin devletin tüm alanlarında etkili olduğu 1971 öncesi gibi bir durum da yok. Evet, hem kendi ülke deneylerimizden hem de son Mısır darbesinden de öğreniyoruz ki, ülkede sosyalizm ve devrimcileşme yönünde bir gelişme olursa, buna imkân veren iktidarların gözünün yaşına bakmadan ABD’nin mutlak müdahalesi kaçınılmaz. Ama şimdi öyle mi? Ne isterlerse sağ olsun veriyor bizim ki. Türkiye’nin sadece Rusya’ya kayma ihtimali gündem dâhilinde ki, onu da önleyecek tedbirler raporda zaten tek tek sıralanmış.

Dolayısıyla ortada ABD’nin yapacağı bir darbe falan yok. Hoş yapsa da kitleler için değil, kendisi için yapacaktır. Darbeyi de raporunda öngörmemiş zaten. Sıraladığı şartlardan ilk üçü gerçekleşmezse dördüncü olarak böyle bir girişimin olabileceğini belirtmiş. Ama RTE’yi de uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile: Seçmen eğiliminin ve halkın memnuniyetsizliğinin tespitini (Anketler ve MİT raporu), kendi ordusunun oluşturulmasını (maaş ödenen şeriatçı militanlar, bekçi örgütlenmesi, SADAT; tüm hırsız arsız, katil ve terör suçlularına af-hoşgörü vb.), Orduyu önce Kürtlerle sonra da Suriye ile oyalamasını ve de istihbarat çalışmalarının tamamlanarak, biçilecek cumhuriyetçilerin listesini ve benzerleri...

Yandaş Nedim Şener biçilecekleri zaten listelemiş: “… 468 hâkim ve savcı ve TSK’da 18 bin kişi”.

Sanırım Erdoğan’da, “Allahın büyük lütfu” nu bekliyor!

PEKÂLÂ, TANRI BU LÜTFU NEDEN ESİRGİYOR?

Lütfu geciktiren birçok faktör var. Fakat bunların içinden iki tanesi ön plana çıkıyor. Birincisi ekonomik kırılganlık! Hatırlayın\ 15 Temmuz 2016'da borsa düşmüş, döviz fırlamış, dışarıya 100 milyar dolardan fazla para kaçmış ve uluslararası değerlendirme kuruluşları Türkiye’yi, eksi not ile tehlikeli ülke ilan etmişlerdi. Zaten o günden bu yana da belimizi doğrultamadık. İşte bu nedenle, ekonomik göstergelerin 2016’ya göre on misli daha kırılgan olduğunu düşünürsek, Erdoğan’ın karar vermekte zorlanıyor olması normal. Hoş olağanüstü psikolojik savaş taktikleri ve kaynağı meçhul döviz girişleri, krizi baskılıyor olsa da, tarihte olayların ikinci defa komedi olarak tekrarlanacağını (K. Marx) düşünürsek, kırılganlığın ekonomik çatlamaya gideceği açık. Sanırım Erdoğan’ı düşündüren birinci neden bu olsa gerek.

İkinci faktör ise siyasi dengesizlikte yatıyor. Berat’ın deyimiyle ‘bakın burası çok önemli’. İçte ve dışta durum çok tehlikeli! Dışta ABD’ye karşı verebileceğimiz en son taviz olan İstanbul Kanalı verilmiş fakat İMAMOĞLU denen adam tekere taş koyup duruyor. ABD Şirketler Oligarşisinin elinde, Erdoğan’ı deşifre edecek tüm belgeler listelenmiş durumda. Onlara karşı artık bağırıp çağırma yapamıyoruz. Rusya’ya gelirsek. Ona da verilebilecek en büyük taviz verilmiş (S-400) ve arzulandığı gibi (orduyu meşgul etme) Suriye’ye onun rızasıyla girilmiş fakat şimdi de tahterevallinin bu ucu da, diğer uç (ABD) gibi çatlama noktasına gelmiş bulunuyor. Rusya ile bozuştuğumuzda, daha önce petrol-İŞİD ilişkisini faş ettiği gibi ya bu girişimi de deşifre ederse.

İçte durum da pek rahat değil. Stratejik Yerel İktidarlar kaybedilmiş, Ergenekon örgütüyle (İlker Başbuğ) yapılan ittifakta da çatlak başlamış bulunuyor. Ergenekon davasında yargılanan subayların ezici çoğunluğunun bu örgütle ilgisi olmayan klasik cumhuriyetçi, Atatürkçü veya devletçi unsurlar olduğunu düşünürsek, bu Ergenekon (kontr gerilla) dediğimiz örgüt Nedir?

İşte bu örgütü, Yarbay Talat Turhan Şöyle açıklıyor: gizli depoları, suikastçıları, istihbaratçıları, lojistik destekçileri, sivil ve askeri timleri vs. olan ve de ülkenin yüzlerce bölgesinde gizlice örgütlenmiş devletçi, Türk-İslam sentezci düşüncedeki kadrolardan oluşan ve ordu içindeki Özel Harp Dairesine bağlı bir yapılanma.

Hoş kozmik denen odaya girerek bazı bilgiler elde edilmiş de olsa, işte bu yapı Erdoğan’ı korkutandır. MHP’nin dahi nüfus edemeyeceği bu güç, Erdoğan tarafından kontrol edilmediği müddetçe koltuğunun sağlam olduğu söylenemez. Bu Erdoğanın her şeyden ürkmesinin, paniklemesinin de temel sebebidir.

Eğer siz de bagajınızda bu kadar yük biriktirmişseniz ‘işkilli’ olmanız kadar doğal ne olabilir ki?

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  2. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  3. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  4. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  5. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  6. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  7. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  8. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  9. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  10. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  11. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  12. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  13. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  14. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  15. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…