Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?

Rahmi Yıldırım

1 Mart 2019
Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?

''Recep Tayyip babasını üzdüğü zaman inanılmaz bir şey yapardı, Reis Kaptan’ın ayakkabılarını öperdi. Bunu gören Reis Kaptan sakinleşir, gözlerinden yaşlar süzülür, bütün çocuklar da babalarıyla birlikte ağlardı.

Kim ne derse desin, Türkiye siyaset tarihi AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan kadar polemikçi bir siyasetçi görmemiştir, görmez de.

Siyaseten en zayıf olduğu anda ve durumda bile Erdoğan ne yapıyor ediyor, üste çıkıyor; üste çıkamadığı polemiklerde bile rakibini sindirmeyi başarıyor. Üste çıkmak, rakibini sindirmek için öyle kural tanımaz davranıyor ki, hukuku, dini vecibeleri ve an’aneleri bile bir kenara bırakabiliyor.

Şu günlerde süregiden belediye seçimi kampanyası, AKP Genel Başkanı’nın ne denli kural tanımaz olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Erdoğan hemen her gün, bir iki ilde miting düzenliyor, meydanları dolduruyor, siyasi rakiplerini kum torbası gibi dövdükçe dövüyor. Siyaset tanrısı kimseyi AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın diline düşürmesin! 

***

Tayyip Erdoğan’ın bugünlerde yumruğunu esirgemediği kişilerden biri de İzmir Belediye Başkan Adayı CHP’li Tunç Soyer.

Tunç Soyer’in babası Nurettin Soyer, 12 Eylül darbesi döneminde Ankara sıkıyönetim savcısı. Çok sayıda örgüt soruşturmasına ve iddianamesine imza atmış. En çok ses getiren iddianamesi MHP hakkında; Alparslan Türkeş ve öteki parti yöneticileri hakkında idam cezası istemiş… 

İşte AKP Genel Başkanı Erdoğan, bugünlerde nereye gitse, ( o alışılmış ses tonu ve vurgusuyla) “Tunç Soyer’in babası zalimdir; 12 Eylül’ün zalim savcısının mirası bugün CHP’de vücut buluyor” diye bağırıp duruyor.

Meydanları dolduran seçmenleri çılgınca alkışlıyorlar bu sözleri; 12 Eylül dönemi savcısı Nurettin Soyer’e beddua üstüne beddua ediyorlar. Aynı dönemin başka savcılarının valilerinin AKP listelerinden milletvekili seçildiklerini sorgulamayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Hatta ve hatta, Hz. Muhammed’in Veda Haccı’nda “Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz; baba oğlunun suçundan oğlu da babasının suçundan sorumlu tutulamaz” diye öğüt verdiğini bile hatırlamıyorlar, akıllarına getirmiyorlar.

(Ara not: Hatırlasalar ne fayda! Genel başkanları ne derse desin, hiç sorgulamadan biat ediyorlar, alkışlıyorlar. Çünkü, “Tayyip Erdoğan Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde taşıyan lider” diyen eski Düzce Milletvekili Fevai Arslan; “O’na dokunmak bile ibadettir” diyen eski Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin; “O’nun için her günü iki rekât şükür namazı kılınmalı” diyen eski Trabzon Milletvekili Oktay Saral ve “O uçurumdan atlıyorsa bize düşen O’nun arkasından atlamaktır” diyen eski bakan Kürşat Tüzmen ile aynı kafadalar.)

***

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan öyle başarılı bir polemikçi ki, diline doladığı Tunç Soyer bile, kendisine yönelik karalama karşısında en fazla “Kimse babasını seçmek durumunda değil” diyor; dönüp “Ey AKP Genel Başkanı, babamla atamla uğraşma, sen kendi atana babana bak! Madem Müslümansın, bari Hz. Peygamber’in nasihatine kulak ver!” diyemiyor.

Sahi, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın atalarını merak eden kaç kişi vardır? Siyasi rakiplerinin merak ettikleri düşünülebilir ama o yönde bir işaret görülmüyor. Merak etseler, araştırıp öğrenseler, “Dinime dahleden bari benden daha müselman olsa!” diyebilecekleri çokça bilgiye ulaşırlar ama ya merak etmiyorlar ya da polemiklerde dile getirmek istemiyorlar.

Belki de polemiklerde alta düşmekten korktukları için dile getirmiyorlar. Erdoğan ailesinin geçmişini merak edip araştırsalar, bir “sevgi soyağacı” ile karşılaşıp mahcup duruma düşmekten de çekiniyor olabilirler. Her neyse, sözü uzatmadan bu “sevgi soyağacı”na yakından bakalım. 

 ***

Rize’nin Dumankaya köyünden Erdoğanların tarihi 1800’lerin ortalarına değin uzanıyor. Dumankaya’nın Cumhuriyet öncesi adı Plihoz. Bilinen ilk ata Bakatoğlu Ahmet; Recep Tayyip Erdoğan’ın dedesinin dedesi yani. Bakatoğlu ‘isyancı, kavgacı’ anlamına geliyor. Bakatoğlu Ahmet’in Tahir, Yunus ve Mehmet adında üç oğlu var. Tahir, ‘bilinmeyen bir nedenle’ babasını öldürüyor. Bakatoğlu soyu Yunus ile sürüyor. Yunus’tan sonra oğlu Tayyip (yerel dildeTeyyup), ondan sonra Hacı Ahmet, ondan sonra da Recep Tayyip[1].  

Her kuşakta Ahmet ve Tayyip. Recep Tayyip’in dedesinin dedesi Ahmet, dedesi Tayyip, babası Ahmet, büyük oğlunun adı Ahmet Burak, kızı Esra’dan torunu da Ahmet Akif…

Recep Tayyip Erdoğan’ın dedesi Tayyip (köylülerin andıkları ismiyle Teyyup) daha yirmi iki yaşındayken, 1906’da komşuları tarafından on altı kurşunla öldürülüyor. Dede Tayyip öldürüldüğünde Ahmet daha bir ya da iki yaşında. Büluğa erdikten sonra Ahmet evleniyor ama ilk eşinden çocuğu olmuyor. Bunun üzerine kocası savaştan dönmemiş bir dulla evlendiriliyor ve ondan Tayyip’in üvey ağabeyleri Hasan ile Mehmet doğuyor.

Ahmet Reis daha sonra Tenzile Hanım ile evleniyor ve İstanbul’a göç ediyor. Recep Tayyip, 1954 yılında Kasımpaşa’da doğuyor; evin prensi oluyor. Küçük Tayyip evin prensi ama:

Reis Kaptan sinirli bir adamdı. Sinirlendiğinde evde kimse ona yaklaşamaz, irtibat kuramazdı. Ama Tayyip’e özel bir ilgisi vardı. Tenzile Hanım da bunu keşfetmişti. Evin babası sinirlendiğinde iş Recep Tayyip’e düşerdi. Hemen Reis Kaptan’ın yanına sokulurdu. O kollarına sığındığında Reis Kaptan’ın siniri kalmazdı. Recep Tayyip babasını üzdüğü zaman inanılmaz bir şey yapardı, Reis Kaptan’ın ayakkabılarını öperdi. Bunu gören Reis Kaptan sakinleşir, gözlerinden yaşlar süzülür, bütün çocuklar da babalarıyla birlikte ağlardı.[2]

(Ara not: Recep Tayyip’in bu çocukluk anısı -her nedense- bana, 2006 yılında Başbakanken, danışmanı Cüneyt Zapsu’yu Washington’a göndermesini anımsattı. O ziyaret sonrasında Cüneyt, basına açık toplantıda -şefi Tayyip Erdoğan’a vekâleten- ABD etablissementına şöyle seslenmişti:

Bizim ABD’ye ihtiyacımız var. Bu adam dürüst bir adam. Kendi inançlarına sahip ve bu inançlarında samimi. Lütfen şunu yapmaya çalışın... ‘Sömürmek’ kötü bir kelime, ama kullanmak... Bu adamdan yararlanın. Çünkü bu kişinin çok itibarı var, hem kendi inançları nedeniyle Müslüman dünyasında, hem de Batı tipi demokrasiye inanıyor. Bence onu devirmeye çalışmak, delikten aşağı koymak yerine onu kullanın... Burada ve Avrupa'da bundan yararlanmalısınız. Teklifim budur.”

 Dediğim gibi, yazı konusuyla ne kadar ilgisi var da anımsadım, bilemiyorum!)

***

Tayyipçik babasını üzdüğünde ayakkabılarını öpüp ortamı yumuşatırdı ama, Reis Kaptan’ın ayakkabılarını öpmenin işe yaramadığı da olurdu. “Beş altı yaşlarındaydım” diyor Recep Tayyip Erdoğan; tarifsiz bir çocukluk anısıdır anlattığı:

Hava kararmadan önce eve girmek zorundaydık. Bizim evin karşısında Müşerref Abla dediğimiz bir komşumuz vardı. Çocuğum ya, küfür ediyorum ona. Ben küfrettikçe onun hoşuna gidiyor o da popoma vuruyor. O vuruyor ben küfür ediyorum. Babam gelince şikâyet etmiş beni. Bunlardan haberim yok tabii. Babam içeri giriyor. Allah rahmet etsin. Alıyor beni tavana asıyor. Ellerimden mi kollarımdan mı bağlamış, hatırlamıyorum. Orada 15-20 dakika kalmış olacağım ki, dayım gelip beni kurtarıyor. O günden sonra da küfür faslı kapandı.[3]

Küçük Tayyip’in bu çocukluk anısı da (ne kadar ilgisi varsa bilemiyorum), mizah sanatçısı Metin Akpınar’a gösterdiği tepkiyi anımsattı. Hani, Metin Akpınar klasik faşizm eleştirisi yaparken, Mussolini’nin ayaklarından asıldığını anlatmıştı da Tayyip Erdoğan (hiç gereği yokken) üstüne alınmıştı ya; işte o tepki. Neyse ki, Erdoğan’ın Metin Akpınar’a öfkesi, tutuklamaya dönüşmedi.

***

Tayyip evin en sevgili oğlu ama sevginin de bir sınırı olur. Futbolu çok seviyor Tayyip ancak babası Reis Kaptan izin vermiyor futbol oynamasına; O da ne yapsın, gizli gizli oynuyor, babası görmesin diye topunu ve ayakkabılarını kömürlükte saklıyor. Maçta yaralanıyor ama babası fark etmesin diye dişini sıkıyor; katlanıyor yarasının acısına… 

Futbol sevdası nihayet saklanamaz hale geldiğinde Reis Kaptan küplere binmiş, Kasımpaşa’da iki oda bir göz evde kıyametler kopmuş. Tayyip’in Türkiye seçmelerine katılmasına izin çıkmamış Reis Kaptan’dan. Yeni bir tavana asılma vukuatına karşı bir kere daha dayısını yanında bulmuş Tayyip; ama dayısı da ikna edememiş Reis Kaptan’ı. “Babam yüzünden buna benzer birçok fırsatı kaçırdım” diye anlatıyor o anı Recep Tayyip.[4]

Reis Kaptan’ın boğucu kısıtlayıcı şefkat tsunamisinden İmam Hatip Lisesi’ne kaçarak kurtulmuş genç Tayyip. Kasımpaşa sokaklarını adımlamış, futbol oynamış, evlenmiş, siyasete atılmış, askerliğini yedek subay olarak yapmış… İstanbul’a belediye başkanı olduğunda “İmam Hatip dönemim benim her şeyimdir. Hayatımın çizgisini, çevresini orada kazandım. Bana beni İmam Hatip Lisesi kazandırdı.” diye anlatmış yaşam serüvenindeki evrimini.[5]

***

Siyasette kural tanımazlık, tutarsızlık, eleştiriye tahammülsüzlük,

Demokrasiyi istediği durakta ineceği tramvay olarak görmek, 

Peygamber’in nasihatine karşın siyasi rakibini babası üzerinden suçlamak,

En ağır sözlerle suçladığı siyasetçiyle yeri geldiğinde kader ortaklığı,

Ne istediyse verdiği bir örgütü (yumruk yediğinde) şeytanlaştırmak,

Hem emperyalist projelere eşbaşkanlık hem de ikinci istiklal harbi başkomutanlığı iddiası,

Kendisine oy vermeyen yüzde 50’yi aşkın seçmen kitlesini topyekûn “ihanet ve zillet ittifakı” diye ötekileştirmek,

Hem kimsesizlerin kimi olma iddiası hem de acılı madenci yakınını “İsrail dölü” diyerek yumruklamak…

Bütün bunların ve hepsinin kökeninde “şefkat abidesi bir soyağacı” ve “şefkatle” yaşanmış çocukluk ve gençlik bulunuyor!

Hepsinin ve daha fazlasının açıklaması Psikiyatrist Doktor Cemal Dindar’ın kitabında.

Hayırlı okumalar!


[1] Cemal Dindar, Bi’at ve Öfke (Recep Tayyip Erdoğan’ın Psikobiyografisi), Cadde Yayınları İstanbul, Nisan 2011.

[2] Fehmi Çalmuk-Ruşen Çakır, Recep Tayyip Erdoğan (Bir Dönüşüm Öyküsü), Metis Yayınları İstanbul, 2001.

[3] Çalmuk-Çakır, a.g.e.

[4] Çalmuk-Çakır, a.g.e.

[5] Çalmuk-Çakır, a.g.e.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…