Başkasının Acısına Bakmak

Rahmi Yıldırım

27 Nisan 2020
Başkasının Acısına Bakmak

Kimi Türk ve Kürt zenginlerinin soykırım ifadesine karşı çıkmalarının maddi bir gerekçesi vardır. Çünkü, ilk sermaye birikimini gayrımüslim halkların mülklerini gasp etmekle sağladılar.

Ermeni tehciri/soykırımı konusunda resmi görüş dışındaki en sade yazıya verilen tepkiler, bilinçaltındaki ırkçı milliyetçi koşullanmaların ne denli köklü olduğunu gösteriyor. Yazının paylaşıldığı mecralarda tepki olarak kimileri mecrayı terk etti, kimileri ırkçı milliyetçi önyargılarını ve tepkilerini açıkça dile getirdiler, kimileri de küfürlerini sıraladılar. Oysa çok basit ve anlaşılır bir şey söylemeye çalıştım: 

Anadolu’da 105 yıl önce Ermeni halkı 1 milyon 500 bin dolayındaydı, yani toplam nüfusun yüzde 10’dan fazlasını oluşturuyordu. Üstelik bazı illerde Ermeniler nüfus olarak Müslüman halka yakın bir çoğunluktaydılar. Bugün ise Türkiye genelinde sadece 70 bin kaldılar. Yani yüzde 1 bile değil. Nereye kayboldu Anadolu Ermenileri? Ermenilerden kalan mal ve mülkler kimlerin eline geçmiştir?

Bu soruları dürüstçe yanıtlayabiliyor muyuz?

***

Soykırımın uluslararası sözleşmedeki tanımı bellidir. Anadolu Ermenilerinin maruz kaldığı akıbet de ortadadır. 105 yıl önce Anadolu nüfusunun yüzde 10’dan fazlasını oluşturan bir halk birkaç yıl içinde yok edilmiştir. İster tehcir densin ister soykırım, akıbet değişmeyecektir.

Resmi ideolojiye uygun olarak tehcir demek rahatlatıcı olabilir. Oysa uluslararası sözleşmeye göre tehcir de bizatihi soykırımın parçasıdır.

Savaş şartlarında sürüldüler” söylemine sığınmak da rahatlatıcı olabilir. O halde Ankara'daki, Afyon’daki, Kütahya’daki, Isparta’daki, Konya’daki, Tokat’taki Ermeniler de mi isyan etmişlerdi ki tamamen sürüldüler?

Savaş şartlarında olsa bile, bir bölümü isyan eden bir halkın kökünün kazınması, malına mülküne el konması hangi vicdana sığar? Kaldı ki, 1915 öncesinde Anadolu Ermenileri isyan halinde değildir. O yıllarda Ermeniler iki devletin egemenliği altındadır. Doğu’daki parça (Kars, Ardahan, Ağrı dahil) Rusya’nın, Anadolu’daki Ermeniler ise Osmanlı’nın egemenliğindedir.

1914’te Erzurum’da Ermeni Kongresi toplanmış; delegasyon, kongreye katılan İttihat Terakki temsilcisi Bahaeddin Şakir’e, Osmanlı’ya sadakat sözü vermiştir.

Osmanlı, Kasım 1914’te Alman emperyalizminin safında Rusya’ya savaş ilan edince, Ermeni halkı iki parça halinde olmanın ağır bedelini ödeme sürecine girmiştir. Rusya’nın egemenliğindeki Ermeniler haliyle Rus ordusuyla birlikte hareket etmiş ve Osmanlı’ya karşı savaşmıştır. Bugün resmi ideolojide Osmanlı’yı arkadan vurmakla suçlanan çeteler çok büyük çoğunlukla Rus egemenliğindeki Ermeni milisleridir.

Savaş ilanından sonra da Anadolu Ermenileri arasında ciddiye alınabilecek isyan belirtisi yoktur. Buna karşın 24 Nisan 1915’te Ermeni tehciri başlamıştır. Tam da o günlerde Van’da ek vergi için sayım baskısı isyana yol açmış, bu ortamda Rus ordusu 17 Mayıs 1915’te Van’ı işgal etmiştir. Savaşın seyri içinde Van, Osmanlı ve Rus orduları arasında el değiştirmiştir. Tarihsel kırılma anı olarak Erzurum’un Ruslarca işgali ise 16 Şubat 1916’da gerçekleşmiştir. Osmanlı ülkesindeki Rus işgali 1917 Bolşevik devrimiyle son bulmuştur.

Yani, tehcir öncesinde Anadolu Ermenileri arasında Osmanlı’ya topyekûn bir sadakatsizlik söz konusu değildir. Sadakatsizlik bir yana, Ermeniler sadık teba olarak devletin üst yönetimindedirler. Van’da ayrıksı bir hoşnutsuzluk vardır; 1894-95’te ciddi bir ayaklanma olmuştur. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra Padişah tarafından bölgeye gönderilen Saadettin Paşa’nın raporuna göre, resmi Osmanlı ordusunun ve Hamidiye Alayları denen Kürt çetelerinin yağma ve soygunları isyanın temel nedenleri arasındadır. (Saadettin Paşa’nın Anıları adlı kitap, Ermeni sorunu konusunda nesnel görüş edinmek isteyen vicdan sahiplerinin mutlaka okumaları gereken bir eserdir.)

Sözün özü, resmi ideolojinin “Arkadan vurdular, savaş şartlarında devlet de tehcir etmek zorunda kaldı” söylemi ideolojik yanıltmadan öte bir değer taşımamaktadır. 24 Nisan 1915’te Doğu Anadolu Ermenileri sürgün edilirken, Çanakkale cephesinde Osmanlı ordusu saflarında şehit olanlar arasında Ermeniler de vardır. (Tabii bu cümleye, “gayrımüslimler şehit olmaz” diye itiraz edenler çıkacaktır. “Hıristiyan Alman generalinin emrinde savaşırken nasıl şehit olunur?” sorusunu da bi zahmet yanıtlasınlar artık!)

***

Sonuç olarak, bölgedeki Rus işgali sona erdiğinde geriye 105 yıldır kanayan bir yara kaldı. Devir halkların birbirine kırdırıldığı devirdi; Müslüman ahali de çok acılar çekti, çok evladını yitirdi. Bölgenin yerlisi Ermeni halkının ise kökü kazındı. Bugün hâlâ “Ermeni çeteleri arkadan vurdular” söylemine sığınılmaktadır. Varsayalım ki çeteler arkadan vurmuş olsunlar, bir halkı topyekûn yurdundan sürmenin mazereti olabilir mi? (Bugüne uyarlanırsa, PKK eylemleri gerekçesiyle Kürt halkını topyekûn cezalandırmak ne kadar ahlaki olur?)

Acılar yarıştırılmaz.

Bir acının karşısına başka acılar çıkartılmaz. Başkasının Acısına Bakmak adlı kitabın Amerikalı yazarı Susan Sontag, ülkesini yönetenlerin Vietnam savaşına tepkisini, “Beyaz ırk insanlık tarihinin kanseridir” diyerek dile getirmişti. Beyaz ırktan vahşilerin istilası ve katliamları sonucu Amerika kıtasının yerlileri, bugün toplam kıta nüfusu içinde yüzde 1’in de altındadır ve rezervasyon alanları denilen toplama kamplarında tutulmaktadırlar. Amerika yerlilerinin acısı bizim acımızdır.

Sömürgecilerin Afrika’daki zulmüne cinayetlerine, kitaplarda okunurken bile yürek dayanmaz. 20’nci yüzyılın ortasında Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda her 6 Cezayirliden 1’i Fransız sömürge ordusunca katledildi. Cezayir halkının acısı da, o savaş sırasında Türkiye’yi yöneten Menderes hükümetinin sömürgeciler yanında yer almasının utancı da bizimdir.

Osmanlı İmparatorluğu dağılırken Balkanlar’dan kovulan Müslüman Türklerin, Rus sömürgecilerince yurtlarından sürgün edilen Çerkeslerin, sosyalist Yugoslavya parçalanırken katledilen Boşnakların acıları da bizimdir.

Anadolu Ermenilerine devlet eliyle reva görülen katliamın karşısına Rusya destekli Ermeni çetelerince katledilen Müslüman ahalinin acısını çıkarmak meselenin hangi boyutunu açıklar? Geçmişle yüzleşmek yerine İttihat Terakki çetesinin yaşattığı, Türk ve Kürt zenginlerinin sahip çıktıkları utanca mazeret sıralamak, soykırımdan artakalan mülklere kimlerin konduğuna sessiz kalmak, hangi vicdana sığar?

Hele hoşa gitmeyen (aslında ayna tutan) yazı karşısında hemen yazarın onurunu sorgulamak, bir kalemde emperyalizmin maşası işbirlikçisi ilan etmek demokratlığın neresinde vardır?

Fikir tartışmasında fikir yarıştırmak yerine küfre başvurmak acizliktir, bilgisizliktir fikirsizliktir. Kınamaya bile değer görmüyorum. “Ermeni Meselesi açıldığında cumhuriyetçiler, Atatürkçüler ve laikler olarak neden Osmanlıyı bir AKP’liden daha fazla savunuyoruz?” diye sorgulayan arkadaşa teşekkür ediyorum.

Söylemem uygun düşerse, bu gezegende, “Başkalarının Acısına Bakmak” diye bir kitap yazılmıştır. Konusu, savaş başta olmak üzere toplumsal felaketleri fotoğraf olarak bellekte sonsuzlaştıran görüntülü iletişimin soldan eleştirisidir. Adı hakikaten çarpıcıdır. Ve elbette, bir acının yıldönümünde, salt kendi acısı, mağduriyeti ve şefkat beklentisiyle kavrulmak yerine “Başkasının Acısına Bakmak” gerektiğini ilham etmelidir. Ve elbette “Ateş düştüğü yeri yakar” bencilliğine kapılmadan, insan ve emek odaklı bir analize yöneltmelidir.

Ben, insanlığın yakasına korona gibi yapışan emperyalist diplomasinin, ümmetçi milliyetçi siyasetin, Türk ve Ermeni ırkçılığının söylemleri dışında hakikati aramayı, başkalarının acısını da yüreğimde hissetmeyi sürdüreceğim.

Evet, bu topraklarda gözümüz var; ama alıp götürmek için değil, en dibinde yatmak için” diyen Hrant Dink’in anısına saygıyla.

***

Bitirirken:

Kimi Türk ve Kürt zenginlerinin soykırım ifadesine karşı çıkmalarının maddi bir gerekçesi vardır. Çünkü, ilk sermaye birikimini gayrımüslim halkların mülklerini gasp etmekle sağladılar.

Soykırım deyince tüyleri diken diken olan milliyetçi, ulusalcı, ulusolcu kardeş. Bu ilk birikim günahından senin payına düşen nedir ki, böyle celalleniyorsun?

Kal sağlıcakla!

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…