AKP sandık görevlisi neden AKP'ye oy vermedi?

1 Temmuz 2019
AKP sandık görevlisi neden AKP'ye oy vermedi?

Uzun yıllardır AKP üyesi olan K.T., 23 Haziran’da AKP'den müşahit oldu ancak CHP adayı Ekrem İmamoğlu'na oy verdi.

İstanbul seçiminde CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun büyük farkla kazanmasında daha önce AKP ve MHP oy vermiş işçilerin tercihinin değişmesinin büyük rolü oldu. O işçilerden biri de K.T..

Evrensel’den Vedat Yalvaç’ın haberine göre; K.T. uzun yıllardır AKP üyesi ve kurulduğu günden beri de AKP’ye oy vermiş. Ta ki 31 Mart seçimlerine kadar. 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da CHP adayı İmamoğlu’na oy vermiş. Tercihinin değişmesinde en önemli etkenin, çalışma hayatında yaşadığı haksızlıklar ve AKP’nin bu haksızlıklar karşısında kayıtsız tutumu olduğunu anlatan K.T, “Artık benim haklarımı savunmayan partiye oy vermeyeceğim” diyor.

“HİÇBİR ŞEKİDE AKP’NİN BENİ KORUMADIĞINI GÖRDÜM”

AKP’den kopuşunun tek nedeni bu değil elbette. Pek çok neden sıralıyor. K.T.’nin Evrensel’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

“İlk olarak 31 Mart seçimlerinde 13 bin civarı olan oy farkı 23 Haziran’da 800 binleri buldu. Bu artışın nedeni sence ne?

Ekonomik sebeplere dayalı tarafları var. Çalışma hayatında yaşanan sıkıntılar, muhalefetin yaptığı çalışmanın etkisi, yaratılan siyasi kamplaşma... Her iki taraf da insanları kendi tarafına çekmeye çalışıyor. Ama insanlar kendi pencerelerinden bakıyorlar duruma. Var olan sistem bana ne getirdi, değişirse ne getirir, neler olur... Herkes hesabını yaptı ve ona göre kararını verdi.

Mazbatanın iptal etmesinin etkisi oldu mu peki?

Mazbatanın iptal edilmesi etkiledi tabi. Ama ben açıkçası 31 Mart seçimleri sonrasında İmamoğlu’na haksızlık yapıldığını düşünmüyordum. Şüphelerim vardı, bir şeyler oldu gibi düşünüyordum. 31 Mart’ta sandıkta görev almadım. Ama 23 Haziran’da AKP’den müşahit olarak görev aldım. Gayet sakin, güzel geçti. Şimdi bu seçimde bir şaibenin olduğunu düşünmüyorum. Eğer 31 Mart da bu şekilde geçtiyse o zaman da yapılmamış şaibe.

İmamoğlu’na oy verdim diyorsun? Ama AKP’nin de müşahidi olmuşsun? Neden?

Seçimde AKP müşahidi olarak görev yaptım ancak İmamoğlu’na oy verdim. Ak Parti’ye kuruluş yıllarından beri oy verdim. Ancak son 5-6 yıldır problemler yaşamaya başladım. İşten atıldığım dönemlerde olsun, aktif üye olduğum dönemlerde olsun, yargıda yaşadığım sıkıntılar olsun... Hiçbir konuda Ak Parti’nin bana yardımcı olmadığını, beni korumadığını gördüm. O yüzden değişmesine karar verdim.

Mesela Ak Partili belediye üzerinden istihdam edildiğim iş yerleri oldu. Oralarda çalışma şartlarının normal olmadığı durumlarda hakkımı aramak için bir şeyler yaptım. Haksız yere işten atıldım, beni işe aldıran belediyeye gittim hiçbir şekilde beni korumadı. Beni atan iş yerine hesap soracakken, benden hesap sordu. Şimdi ben oy vermişim, iktidara getirmişim, üyesi olmuşum, hizmet etmişim, seçim kazanması için yanında durmuşum, yani her türlü fedakarlığı yapmışım ama benim hakkım savunulmadığı zaman ben neden orada duracağım?

Şehir hastaneleri yaptık diyor mesela. Ben dişimi yaptıracağım, randevu alamıyorum. Gözlüğümü değiştireceğim randevu alamıyorum. Yani ben sigortaya prim ödüyorum ama hizmet alamıyorum. Belediyeye gidiyorum, bir sorunum var, anlatıyorum doğru dürüst dinleyen yok. Şimdi İmamoğlu geldi. Şansımı bir daha deneyeceğim. Sonuç aynı olursa başka bir partiye oy vereceğim bu sefer de.

“ARTIK BİR ŞEYLERİN DEĞİŞMESİ GEREKİR”

“Aktif üyeliğim” döneminde diye bir cümle kurdun. Artık aktif üye değil misin?

Evet aktif üye değilim. Bazı arkadaşlarım tekrar geri kazanmaya çalışıyor. “Bize yardımcı ol” diyorlar. Onları kırmamak için müşahit oldum. Bu arkadaşlarıma Ak Parti’ye oy verdiğimi söylüyorum halen. Çünkü yılların bir hukuku var. Komşuluklarımız var, arkadaşlıklarımız var. Yani onları kırmamak için. Ama aslında ben Ak Parti’ye oy vermedim. Çünkü artık bir şeylerin değişmesi gerekir. İktidarın da artık ben nerede yanlış yaptım diyerek kendisini yoklaması lazım. Bir de partilerin yukarıda yaptığı tartışmalar insanları etkiliyor. Fabrikada olsun, sokakta olsun, mahallelerde olsun. Sürekli biri öbürüne terörist diyor, biri öbürüne yobaz diyor. Yani burada partilerin de kendi söylemlerini kontrol etmesi lazım. Tepede kavga ediyor gibi görünüp aşağıdaki yangını körüklüyorlar. Artık insanlar bunun farkında.

Olası bir erken seçim durumunda tercihin ne olur?

Son yerel seçim haricinde hep Ak Parti’ye oy vermiştim. Ama böyle devam ederse Ak Parti’ye oy vermeyi düşünmüyorum. Çünkü ben artık kavga eden adama oy vermeyeceğim. Meclise gidip birbirine küfür eden milletvekillerine sahip partiye oy vermeyeceğim. Artık benim haklarımı savunmayan partiye oy vermeyeceğim. Ben emeklilikte yaşa takılan bir insanım. Geçmişe bakarak oy kullanıyorum. Geçmişte karaysa bugün ak olmaz. Ak diyebilmem için kendisini düzeltmesi lazım. Kim olursa olsun. Ben böyle düşünüyorum.

Eşinizin tutumu ne oldu?

Eşim bir gıda firmasında çalışıyor. O da yıllardır Ak Parti’ye oy veriyordu ama yerel seçimde İmamoğlu’na oy verdi. Önce eşimin benden etkilendiğini düşündüm. Vardiyalı çalıştığımız için sık sık görüşemiyoruz. Görüştüğümüz zaman konuşabiliyoruz. Konuşmamızdan anladım ki ben değil hayat pahalılığı, çalışma koşulları etkilemiş. Artık çalışamıyorum diyor. Evde çalış, işte çalış, çamaşır, bulaşık, yemek hepsi bana bakıyor. Ben bir kere yoruluyorsam eşim 2-3 kere yoruluyor.

“KADROLARDA BÜYÜK BİR GEVŞEME VAR, KOPUŞTA ORADAN...”

Çevrenizde ağırlıklı olarak AKP’li ve MHP’li işçiler var. Onlar ne düşünüyor?

Seçim sonuçları açıklandığı sırada fabrikada çalışıyordum. Sonucun Ak Parti lehine olacağını düşünüyordu çoğu arkadaşım. Ben de öyle düşünüyordum, ama öyle olmadı. İmamoğlu kazandığına çok şaşırdılar. Çünkü 31 Mart seçimlerinde yüksek oranda şaibe olduğunu düşünüyorlardı. Ben de öyle düşünüyordum. Ama şimdi hepsi ‘Adamlar çalışmış, hakkıyla almış’ diyor.

Aslında Ak Parti’ye çok büyük tepki var. Ak Parti’ye oy veren insanların tamamı liderden kaynaklı oy kullanıyor. Ama liderin altındaki kadrolar iyi çalışmıyor demek ki. Belediyelerde olsun, hastanelerde olsun. Genel başkanın altındaki kadrolarda büyük bir gevşeme olduğunu düşünüyorum ben.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çevresinin yanlış yönlendirdiğini mi düşünüyorsunuz?

Tayyip Erdoğan’ın her şeyi doğru yaptığını söyleyemeyiz. Ama yanlışlar yapıldığını düşünüyorum. Sonuçta bir genel başkanın, bir parti liderinin her şeyi bilmesinin, her konuda bilgisi olmasının, doğru karar vermesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü hangi partinin genel başkanı olursa olsun danışmanlarının yönlendirmesiyle bir şeyler yapıyor. Özellikle son zamanlarda cumhurbaşkanımızın yanlış yerlerden danışmanlık aldığını düşünüyorum. Bundan dolayı da yanlış kararlar verdiğini düşünüyorum.

“PAZARA ÇIKIYORSUNUZ 100 LİRANIN BİR HÜKMÜ YOK”

Peki çevrenizde 31 Mart seçimlerinde Binali Yıldırım’a oy verip 23 Haziran’da tercihini değiştirip de İmamoğlu’na oy verenler var mı? Varsa onlar neden tercihlerini değiştirdi?

Evet, çok sayıda kişi var. Yani bir bıkkınlık var. Şu anda asgari ücretin bir ay boyunca alım gücünün ne durumda olduğu ortada. Eskiden nasıldı, şimdi nasıl? Bir mukayese yapıldığı zaman günlük mutfak masrafını 150 lira ile kurtaramıyorsunuz. Pazara çıkıyorsunuz 100 liranın bir hükmü yok. Eskiden böyle değildi. Belli bir süre sonra asgari ücretten çok yüksek vergi kesiliyor. Ben bir holding patronu kadar vergi ödüyorsam orada bir adaletsizlik var...

Başka bir neden seçim tekrarı yapılırken bir sürü vaatlerde bulunuldu. Bir yandan rakibine ‘kaynağı nereden bulacaksın’ diyorsun diğer andan ‘10 GB internet vereceğim’ diyorsun. O zaman seçime kadar neredeydiniz? Bu da tepki oluşturuyor. O zaman sen bugüne kadar neden yapmadın onu açıkla.

Bir de son açıklanan mektup (Öcalan’ın mektubu) olayı... İşte İmamoğlu’na terörist diyordu, ama kendisi onlarla bir anlaşma mı yaptı, Ak Parti onlarla dirsek temasına geçti gibi bir algı oluştu. “Bir anlaşma varmış gibi hareket ediyorlar. Ben bu sefer oy vermem” diyen arkadaşlarım oldu.

“İSRAFIN, ADAM KAYIRMANIN, PARTİZANLIĞIN YAPILDIĞINI KENDİ GÖZÜMLE GÖRÜYORUM”

İmamoğlu’nun israf ve partizanlık açıklamaları konusunda ne düşünüyorsun?

Gözümle şahit oluyorum. İsrafın, adam kayırmanın, partizanlığın yapıldığını, kendisinden olmayanın dışlandığını görüyorum. Olmaması gerekir. Şimdi İmamoğlu israf yapar mı yapmaz mı göreceğiz. Takipçisi olacağım. Ben tepki olarak İmamoğlu’na oy verdim. Ama bundan sonra İmamoğlu’nun atacağı adımlar, bunun hangi yönde gelişeceğini gösterir. İyi çalışırsa yine oyumuzu veririz. Ama Ak Parti’yi suçladığı şeylerin aynısını yaparsa oy vermem.

Ben partizan bir insan değilim. Ben yaşadığımız bu şeylerden bıktım. Ha Türkiye son 20 yılda bir değişim yaşadı. Ama bedeli işçilere ödetildi. Birçok proje yap-işlet-devret modeliyle yapılıyor. Mesela köprüden taahhüt edilen geçişin sağlanamaması durumunda kalan kısmını devlet karşılıyor. Bu da bizden çıkıyor. Bir şey oldu mu biz ödüyoruz. Yani örtülü ödenektir, bilmem nedir... Özellikle belediyeler halka dokunulan yerler. Ben bir belediyeye gittiğim zaman çalışan baskın konuşuyorsa, ben müdürüm sen çalışansın böyle bir pozisyonda konuşuyorsa… Sonuçta onlar bizim oyumuzla oraya geldi. Daha örgütlü bir gücüm olsa ben bunun hesabını sorarım. Geçmişte yaşadığım bir olaydan dolayı çok hiddetliyim şimdi.

Peki tüm bu sorunlar nasıl çözülür?

Bunu örgütlülük çözer, şeffaflık çözer, samimiyet çözer, halkla iç içe olmak çözer. Deniyor ki dindar olmak. Etrafımda dindar olan hatta sarık, cübbe giyen; ahlaksız olan, yanlışını gördüğüm çok insan görüyorum. Ama dindar olmayıp, ateist olmasına rağmen gayet ahlaklı insanlar var. Yani ahlak insanın kendisinde olan bir şey. İnançlı ya da inançsız olması farklı bir şey.

“BİR İNSANIN TEK BAŞINA HERKESİN KADERİNİ ETKİLEYECEK KARARLAR VERMESİ DOĞRU DEĞİL”

Peki sizce yönetim nasıl olmalı?

Bir kere her şeyden önce şeffaf olunması lazım. Sendika yönetimlerinde, devlet yönetiminde, belediye yönetiminde. Özellikle belediye yönetimlerinde çok şeffaf olunması lazım. Ben Türkiye’de hangi partide olursa olsun belediyelerde şeffaf olunduğu düşünmüyorum.

Türkiye’deki partiler lider sultası ile yönetildiği için milletvekillerinin de kendi fikirleriyle hareket ettiğini düşünmüyorum. Mesela ben Meclis TV’yi seyrettiğim zaman bakıyorum uyurken oylama yapılıyor. Uyurken elini kaldırıp indiriyor. Kürsüde herhangi bir partinin vekili konuşuyor, diğerleri uyuyor.

Şimdi uyku arasında bir madde oylanırken o maddeye elini kaldırıp indiriyor. Demek ki burada maddeler oylanırken belli maddelerin oylanacağına ilişkin talimat veriliyor. Güya orada demokratik ortamda bir şeyler tartışılıyor, milletvekilleri kendi iradeleriyle karar veriyor. Ben hiçbir milletvekilinin kendi iradesiyle hareket ettiğini düşünmüyorum. Tek başına bir adamın peşinden gitmenin doğru bir şey olacağını düşünmüyorum. Tek başına bir insanın bir sürü insanın kaderini etkileyecek kararlar vermesi doğru değil, mümkün de değil.

Ama Başkanlık sisteminde tüm yetkiler tek kişide toplanıyordu ve siz evet oyu verdiniz? Bu bir çelişki değil mi?

O zamanki düşüncelerim farklıydı. Yani başkanlık sisteminin Türkiye’de tam olarak nasıl uygulanacağı konusunda net bilgiler yoktu ortada. Şu anda da öyle bir netlik görmüyorum. Uygulamada da öyle bir durum söz konusu değil. Belki bir şeyler olur, bir değişim olur, belki bana açıklanmayan, anlatılmayan kısımlar vardır, oralar dinlendikten sonra belki uygun bir şeyler ortaya çıkar diye düşünüyordum.

“BUGÜN OLSA BAŞKANLIK SİSTEMİNE ‘EVET’ DEMEZDİM”

Yani bugün olsa başkanlık sistemine evet demez miydiniz?

Bugün olsa başkanlık sistemine evet demezdim. Çünkü önce yöneten kadronun çok ehil insanlardan olması lazım, ahlaki zafiyetinin olmaması lazım. Toplumun her kesimine eşit yaklaşması lazım. Şu anda milliyet üzerinden, inanç üzerinden bir körüklenme yapılıyor. Üst kademede birtakım sorunlar çıkarılıyor seçen kesim birbirine düşürülüyor. Bir kitle yaratılıyor ve kitle üzerinden güç devşirilerek kendisine bir alan açıp iktidara yürümeye çalışıyor. Yani bu sağlıklı değil.”

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…