Suriye’de Diyanet eliyle post sömürgecilik

15 Ekim 2018
Suriye’de Diyanet eliyle post sömürgecilik

AKP’ Suriye’nin bir parçasını kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmek için Dİyaneti de yoğun bir şekilde kullanıyor. Bu inşa yerel seçimler öncesinde Türkiye’deki Suriyeli mültecilere karşı yükselen hoşnutsuzluğu azaltmak ya da dindirmek için ‘3. milyon Suriyeli mültecinin dönüşü’ propagandasına zemin hazırlamak amacıyla da kullanılacak.

Suriye’de savaş yedi yılı geride bırakırken, Suriye toprakları bu süre içinde uluslararası aktörlerin güçlerini sergilediği bir alan haline geldi.

Mart 2011’de başlayan gösterilerin ardından savaşa sürüklenen ve kanlı bir yapboz tahtasına dönen ülkede her bir aktör kalıcılık adına hamleler yaparken, Türkiye de bu sürece özellikle Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonları ile birlikte dahil oldu. 

Ağustos 2016’da başlayan ve Mart 2017’de sona eren ‘Fırat Kalkanı Harekâtı’nı geçtiğimiz ocak ayında başlayan ve Mart 2018’de biten ‘Zeytin Dalı Operasyonu’ izledi. Operasyonlar sonrasında bölgede yoğun bir ‘inşa’ sürecine girilirken, eğitimden sağlığa, din hizmetlerinden ulaşıma kadar çok yönlü ilerletilen bu sürece PTT şubelerinin açılması bile dahi oldu. 

Bu inşa sürecinde Türkiye’nin bölgedeki en önemli aktörlerinden biri ise, tıpkı Türkiye sınırları içinde olduğu gibi Diyanet İşleri Başkanlığı oldu. Bölgede cami ve Kuran kurslarının onarım ve inşasını üstlenen Diyanet, din görevlilerinin eğitimi, görevlendirilmesi, koordinasyonuyla ilgilenirken, mahalli görevlilerin maaşlarını da ödedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı operasyonlar bölgesindeki faaliyetlerini geçtiğimiz temmuz ayında yayınlanan "Suriye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Bölgeleri Faaliyet Raporu"yla açıklarken, Diyanet Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü Göç ve Manevi Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan rapor bölgenin yeniden inşasına dair hem Türkiye’nin hem de Diyanet’in rolünü ortaya koydu. 

Din, eğitim, yayın hizmetleri ve insani yardım faaliyetleri başlıklarında sınıflandırılan raporda; son bir yıllık faaliyetlere ilişkin veriler yer aldı.

Raporda, cami ve Kuran kursu binalarının onarım ve inşasının gerçekleştirildiği, şiddet eğilimli dini akımlarla mücadele kapsamında Arapça videolar hazırlandığı, mahalli unsurlara din eğitimi verildiği, çocuklara ve gençlere yönelik açılan dini kurslar ve dini bayramlar vesilesiyle yapılan yardımların bilgisi yer aldı. 

Rapor, dini mekanların onarımı için bir yıllık sürede yaklaşık 12 milyon TL harcandığını ortaya koydu. Buna göre 108 cami onarımı için 10 milyon 40 bin TL ödendi.

Rapor Suriye kentleri olan Azez, El-Bab ve Cerablus’ta sanki Türkiye kentiymiş gibi müftülük atamaları yapıldığını da ortaya koydu. Bu üç kentte müftülük binaları için toplam 360 bin TL harcandı. Zeytin Dalı Bölgesi olarak anılan Afrin’de ise üç adet cami için 321 bin TL harcama yapıldı. Yine 160 caminin tadilatı için de 6.5 milyon TL’lik bütçe ayrıldı.  

Rapor, Diyanet’in inşa sürecinde sadece dini yapıların onarımını üstlenmediğini, çatışmalar sürerken din eğitimine son hızla devam edildiğini de ortaya koydu. Buna göre Diyanet operasyonlar sonrasında din görevlilerinin eğitimini, tespitini ve görevlendirmesini de gerçekleştirdi.

Rapora göre Fırat Kalkanı bölgesinde bin 19, Zeytin Dalı Bölgesi’nde ise 73 kişi imam hatip, müezzin kayyım ve Kuran kursu öğreticisi olarak görevlendirildi. 

Bu faaliyetler raporda şu ifadeyle yer aldı:

“2017 Mart ayı itibariyle oluşturulan komisyonlar marifetiyle mahallinde yaşayanların katıldığı mülakatta başarılı bulunan 1.019 imam hatip, müezzin kayyım ve Kur’an kursu öğreticisi ihtiyaç duyulan yerlerde görevlendirilmiştir.”

“Bölgede görev yapacak din görevlileri (imam hatip, Kur’an kursu öğreticisi) 07-11 Mayıs 2028 tarihleri arasında mahalli meclisle koordineli şekilde oluşturulan bir komisyon marifetiyle yapılan mülakatla belirlenmiştir. Bu kapsamda sınava giren 102 kişi başarılı bulunmuş, bunlardan 73 kişi göreve başlamıştır.”

Fırat Kalkanı Bölgesi’nde toplamda bin 472 mahalli din görevlisinin eğitimi ve koordinesinin koordinatör müftülerce takip edildiğinin aktarıldığı raporda, “Din hizmetlerinde önderlik, rehberlik ve önderlik önem arz etmektedir” denildi.

Buna göre, Azez, Cerablus, El Bab, Mare Rai bölgelerinde beş koordinatör görevlendirilirken,  Zeytin Dalı Bölgesi’nde ise ‘etkin ve verimli bir din hizmeti sunulabilmesi amacıyla bu hizmetlerin takibinden sorumlu olmak üzere’ yedi adet koordinatör görevlendirildiği bilgisi yer aldı. 

Raporda, Diyanet görevlileri tarafından eğitime alınan ve daha sonrasında görevlendirilen mahalli görevlilerin maaşlarının Türk Diyanet Vakfı tarafından karşılandığı kaydedildi. Buna göre Suriyeli din görevlilerine Mayıs 2017 ve Haziran 2018 döneminde 5 milyon 465 bin l50 lira ödendi. 

Ödemeye ilişkin raporda yer alan bilgilendirme ifadeleri şöyle:

“Fırat Kalkanı Bölgesi’nde görev yapan 1472 görevli ile Zeytin Dalı Bölgesi’nde görev yapan 73 mahalli din görevlisi gerek bölgede koordinatörlerimiz rehberliğinde gerekse ülkemizin farklı şehirlerinde Başkanlığımızca periyodik eğitime tabi tutulmuştur. Söz konusu görevlilerin maaşları da Türkiye Diyanet vakfımızca ödenmektedir.” 

Raporda Suriyeli din görevlilerinin Türkiye’de periyodik eğitime alındığı bilgisi de verilirken, buna göre 607 Suriyeli din görevlisi Gaziantep Kayseri, Şanlıurfa ve Antalya’da eğitime katıldı. 

Raporda çocuk ve gençlere yönelik çalışmalar yapıldığı da  aktarılırken Azez, Mare, Rai, Ahterin, Savran, İhtimlat, Türkmenbareh, El-Bab ve Cerablus bölgelerinde 11 bin 250 çocuğa yaygın din eğitimi verildiği belirtildi.

Rapora ilişkin görüştüğümüz Ortadoğu ve Arap coğrafyası üzerine çalışan sendika.org yazarı Hamide Yiğit, operasyonlar sonrasında AKP’nin hamlelerinin ilk olarak PYD’nin Türkiye sınırlarında özerk bölge kurma olasılığını ortadan kaldırmak hedefiyle gerçekleştirildiğini söylüyor.

AKP’nin Suriye’nin bir parçasını kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmek amacıyla çalıştığını belirten Yiğit, bu inşanın yerel seçimler öncesinde Türkiye’deki Suriyeli mültecilere karşı yükselen hoşnutsuzluğu azaltmak ya da dindirmek için ‘3. milyon Suriyeli mültecinin dönüşü’ propagandasına zemin hazırlamak amacıyla da kullanılacağını söylüyor. 

AKP’nin Yeni Osmanlıcı hayalleriyle bölgede kalıcı olma düşüncesinde olduğunu ifade eden Yiğit, “Bölgede Türk polisinin görev yapması, trafik işaretlerinin Türkçeleştirilmesi, hastaneler-postaneler açılması, camiler inşa edilmesi vb. faaliyetler hepsi bu hayalleri gerçekleştirmeye dönük hamlelerdir” diye konuşuyor. 

Erdoğan’ın ilerleyişinin Rusya’ya bağlı olduğunu ve bu ilerleyişin Rusya’nın ‘göz yumduğu’ yere kadar sürebileceğini vurgulayan Yiğit, “Türkiye, üzerindeki hem politik hem de askeri yükün maliyetini boşu boşuna ödeyen bir ülke olabilir” diyor. 

Suriye’nin bu faaliyetlerini Suriye’nin kültürel yapının tahribi olarak yorumlayan Yiğit, Şam’ın bu süreci tersine çevirme noktasında kararlı olduğunu şu sözlerle vurguluyor:

“Suriye Hükümeti, Türkiye’nin bölgedeki varlığını bir işgal olarak değerlendiriyor ve bölgenin siyasi, ekonomik ve kültürel yapısını ‘kiralık teröristleri’ aracılığıyla tahrip ettiğini ifade ediyor. Suriyeli analistler de Türkiye’nin işgali sürdürme hayalleri kurduğunu değerlendiriyorlar, ancak bu hevesler için ‘şimdilik’ ifadesi kullanıyorlar.  Bu konudaki genel kanı şu yönde; Rusya’nın yeşil ışık yakması, Türkiye’nin işgal hayallerini gerçekleştirmeye kapı açtı. Ancak bu kapını açılması, Suriye’nin ve İran’ın bu işgali kabul edeceği anlamına gelmez.

Sadece Suriye ordusunun diğer cephelerde elini rahatlattığı için şimdilik müdahale edilmiyor. Fakat Suriye hükümeti, Suriye’nin her karışını işgalden kurtarma konusundaki kararlılığından bir an bile vazgeçmedi. Bunu her fırsatta yetkililer dile getiriyorlar. Dolayısıyla bu durumun ömrü, Rusya’nın yaktığı yeşil ışığı kırmızıya çevirmesine kadardır.”

Bölgeden yaptığı haberlerle bilinen serbest gazeteci Hediye Levent, Türkiye’nin Fırat Kalkanı ile girdiği bölgede çeşitli imar çalışmalarına kurs, okul müfredatları gibi önemli başlıkları da eklediğini hatırlatıyor. Buna karşın mevcut durum düşünüldüğünde bu faaliyetlerin Türkiye’nin kalıcı olmasına vesile olmayabileceğinin altını çiziyor.

İdlib’ten sonraki dönemde gerek Şam gerek Rusya açısından Türkiye için muhtemelen yeni bir süreç başlayacağını ifade eden Levent “Türkiye’nin Suriye’de kalıcı olması için birtakım siyasi şartların oluşması gerekiyor. Suriye savaşı çok taraflı bir vekalet savaşı. Dolayısıyla bu vekalet savaşına taraf olan ülkelerin Türkiye’nin Suriye’de kalıcı olması için, ortak kanaate varması gerekiyor. Şu anda bu şartlar söz konusu değil. Aynı zamanda önümüzdeki günlerde olası İdlib operasyonu sonrası Türkiye’nin oradan çekilmesi ve Suriye içindeki askeri varlığını çekmesi için baskılar olması beklenebilir” değerlendirmesinde bulunuyor.

Gelişebilecek yeni durumda ise Türkiye’nin yaptığı inşaat, imar, polis teşkilatının yeniden oluşturulması, cami yapılması, eğitim müfredatının değiştirilmesi gibi birtakım çalışmalarının boşa düşebileceğini belirten Levent, bu adımların Türkiye’nin bölgede kalıcı olmasına vesile olamayabileceğini vurguluyor.

Şimdiye kadar Şam’dan Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığına dair açıklamalar yapıldığını ancak bu yöndeki faaliyetlerinin gündem edilmediğini vurgulayan Levent, “Bunun en önemli sebebi hem Şam’ın hem de Rusya’nın Türkiye’nin Suriye’de kalıcı olacağını düşünmemesi, ki Suriye’deki süreç henüz bitmiş değil” ifadelerini kullanıyor.

kaynak: Berna Öztürk/ Ahval

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…