Sosyalist Küba'dan: Kedi tükürüğü bacak kurtaran ilaç oldu!

8 Ocak 2018
Sosyalist Küba'dan: Kedi tükürüğü bacak kurtaran ilaç oldu!

Hayvanların tükürük bezlerinde de bulunan ve yaralarını iyileştirmek için yalayarak tedavi ettikleri ve insan vücudunda da bulunan bir madde diyabetli bacakları kesilmekten kurtarıyor.     

Diyabet hastalarında özellikle ayak ve bacaklarda çıkan yaralar nedeniyle kesilme riski bulunan yaralara enjekte edilen Küba tarafından üretilen ilaç son aşamadaki hastaları tamamen iyileştirdiği kanıtlandı.

İnsan vücudunda bulunan epidermal büyüme faktöründen üretilen ilaç, diyabet yaraları için kedilerin yaralarını iyileştirmek için kullandığı yöntemi uyguluyor.

Kanser aşısı gibi bu ilaç da aslında Küba ürünü. İçerisinde ‘epidermal büyüme faktörü’ bulunan bir ilaç. Vücutta bulunan bir maddeden üretiliyor. 

Kedi ve köpeklerin yaralarını yalayarak iyileşmesine neden olan tükürüklerinde de bulunan bu madde aslında uzun yıllardır tıpta kullanılıyordu. 

Ancak jel şeklinde olduğu için etki alanı son derece sınırlıydı. Küba bu maddeyi yaranın içine enjekte edebilecek şekilde üreterek son derece etkili bir ilaç yarattı.

Aslında ilaç bir flakonun içerisinde bulunan beyaz tozdan oluşuyor. Bir enjektör yardımı ile flakonun içerisindeki toz serum ile sulandırılarak yaranın içerisine ve kenarlarına küçük küçük enjekte edilmesiyle tatbik ediliyor. 

Etkisini bir hafta gibi kısa sürede göstermeye başlıyor. Bir mucize gibi iyileşme hemen izlenebiliyor. Küçük yaralarda üç doz yeterli oluyor... 

Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı olduğu için te bir dozunun sigorta kapsamında kullanılmasına izin veriliyor.

Ancak 2 bin 200 lirayı bulan ilaç büyük yaralarda bir hafta ya da bir ay kullanılması gerekebiliyor. Haftada üç kez enjekte edilmesi gerekebiliyor. Yaygın yaralarda 12 doza kadar kullanılabiliyor.

Tıp literatürüne geçen yayınlarda Türk hastalar üzerindeki etkileşimi ölçülmüş ve yüzde 80 oranında başarı sağlandığı kanıtlanmış durumda. 

Bacağına kesilme kararı çıkan hastaların uygun dozlarda kullanıldığında tamamen iyileştiği belirlenmiş.

Hastada yan etkisi bulunmuyor yalnızca üşüme bir miktar titreme gözlenebiliyor ve ilk yarım saat içinde bu etki de ortada kalmıyor.

Latin Amerika, Çin ve Rusya’da da ruhsatlı olarak kullanılan ilaç Amerika’da henüz bulunmadığından Amerikalı hastalar bu uygulamadan yararlanabilmek için Küba’ya gidiyorlar.

Amaç diyabet nedeniyle bacak kesilmesi yani amputasyonun tarihe gömülmesi… Kanser aşısı gibi mucizevi ilaçlardan biri olan bu ilaç da tıp dünyasında yeni bir tartışma konusu yaratıyor: Gereksiz ampütasyon artık bir cinayet mi?

Bu uygulamayı yaparak 60’a yakın Türk hastanın bacağını kesilmekten kurtaran Adnan Menderes Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Ertuğrul bu konuda sorularımı yanıtladı:

Ampütasyon öncesi ve sonrası neler yapılmalı?

Diyabetik hastalarda yüksek kan şekeri düzeyine bağlı olarak hastalığın başlangıcından itibaren gerek damarlarda gerekse sinirlerde oluşan bozukluklar ayak yaralarının temel nedenidir. Ayakların mekanik yapısı bozulur.  

Ülkemizde yapılan çalışma sonuçlarını değerlendirdiğimizde ayağında sorun olan yaklaşık 700 bin civarında şeker hastasının olduğunu ve ne yazık ki bir yıl içinde 25 bin civarında majör ampütasyon (bacağın ayak bileği ya da diz üstünden kesilmesi) yapıldığını tahmin ediyoruz. 

Ampütasyon öncesi bu anlattığımız durumun gelişmemesi için şeker hastasının tanı aldığı andan itibaren kan şekerini düzenli tutması çok önemli. Bunun dışında mutlaka ayak koruyucu önlemlerin alınması gereklidir. Örneğin hastalar düzenli ayak bakımı ve kontrolü yaptırmalı, ayaklarına uygun özel ayakkabılar giymeli.

Diyabet hastaları için ayak yaraları hayati risk mi?

Bilimsel çalışmalar majör ampütasyon olmuş hastaların yarısının ne yazık ki 3 yıl içinde yaşamlarını yitirdiğini göstermektedir. Bunun nedeni hastaların düşkün konuma gelmeleri ve şeker hastalığının diğer komplikasyonların hızla ilerlemesi nedeniyledir.

Bu nedenle majör ampütasyonu olan hastaların günlük yaşam içinden kopmamaları sağlanmalı ve yoğun bir rehabilitasyon ile günlük yaşamın içinde kalmaları sağlanmalıdır. 

Bu da uygun protezlerle ve yine hastaların kan şekerlerinin düzenli olmasının sağlanması ve komplikasyonların ilerleyişinin durdurulmaya çalışılması ile olanaklıdır.

Hastaların durumlarında nasıl bir değişiklik oluyor?

Majör ampütasyonun maliyeti hem maddi hem de manevi olarak çok yüksek.

Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde majör ampütasyonun sadece hastane maliyeti yaklaşık 40 bin dolar civarında ve buna rehabilitasyon maliyetlerini eklediğinizde maliyet 110 bin dolar düzeyine çıkıyor. Bu arada hastanın ruhsal travması önemli bir sorun.

Kişinin bir uzvunu kaybetmesi ciddi bir ruhsal travma.  Ampütasyon sonrası uygun protezden tutun da fizik tedavi ve rehabilitasyona ve psikiyatrik desteğe kadar.

Bacağı kesmek belki o anda sorunu çözmek gibi görünüyor ancak devamını planlayamazsanız aslında sorunun başlangıcı da oluyor.  

Sizin tedavi yönteminiz nedir?

Bizim ünitemize gelen hastaların büyük bölümü ne yazık ki ileri evre ayak infeksiyonu olan hastalar. 

Bu hastalarda temel yaklaşım ayaktaki infeksiyonun kontrolü, kemik infeksiyonu varsa bu kemiklerin ayağın yapısını koruyacak şekilde ameliyatı, ayağı besleyen damarların açılması ve sonunda plastik cerrahi tarafından rekonstrüksiyon ile (deri grefti ya da başka yöntemlerle) yaranın kapatılmasını içermektedir. 

Bu yaklaşım bir çok uzmanlık alanından hekimin ortak çalışmasını gerektirmektedir. Hastanemizde konu ile ilgili uzmanlardan oluşan bir "kronik yara konseyimiz" var.

Gelen hastanın ön incelemeleri yapıldıktan sonra konsey hastanın tedavi planını çıkarır ve bu plan dahilinde hastanın izlemi yapılır. 

Uzun ve zor bir tedavi sürecidir. Çünkü hastaların bir çoğunun ayrıca ek sorunları da vardır (böbrek yetmezliği, kalp ve akciğer sorunları gibi). Aslında tüm bu yapılanlar uluslararası rehberlerde ayrıntılı olarak belirlenmiştir. 

Burada önemli olan sabırla (gerek doktorun, gerekse hastanın) bu tedaviyi uygun şekilde izleyebilmektir. Biz ayrıca bu konuda temel bilimsel çalışmaları da yaparak tedavi süreçlerine katkıda da bulunuyoruz. 

Örneğin ülkemizde diyabetik ayak hastalarına ilk kez epidermal büyüme faktörü tedavisi merkezimizde uygulandı. Bunun dışında yara bakımı ile ilgili yaptığımız çalışmalar sonrasında uygun yara bakımının nasıl olması gerektiğine yönelik bazı protokolleri yaşama geçirdik. 

Tüm bunlar bir ekip işi ve Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi sevinerek söyleyebilirim ki iyi bir ekibe sahip. 
Ekip üyelerinin uzmanlıklarını saydığımda aslında bu işin anlatıldığı kadar kolay olmadığını anlayabilirsiniz.

Ekipte infeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji, ortopedi, plastik cerrahi, kalp-damar cerrahisi, radyoloji, endokrinoloji, fizik tedavi, aile hekimliği gibi uzmanlık alanları dışında diyetisyen, yara bakım hemşiresi bulunmakta.

Gereğinde bu ekibe dermatoloji, algoloji, genel cerrahi, kardiyoloji ve nefroloji uzmanlıkları da dışardan destek vermekte. Uzun uğraşlar sonucunda gönüllülerin bağışları ile hastane içinde bir yara bakım ünitesi yapıldı. 

Hastalarımızı bu ünitede izleyerek hastane içindeki hasta dağınıklığını gidermeye çalıştık. Diyabetik ayak yarası olan hastaların tek bir merkezde izlenmesi hastanın sorununun daha çabuk yönetilmesini sağlıyor.

Ancak çok hasta var ve konu ile ilgili merkezlerin sayısı ülkemizde çok az. Bize gelen hastaların tümünü yatırabilme olanağımız yok.

Bu konuda da rektörümüz Prof. Dr. Cavit Bircan, üniversitenin misafirhanesini özellikle il dışından gelen hastalara açtı. Yine de yeterli değil. Kanımca bu tür merkezlerin ve ekiplerin sayısı ülke çapında arttırılmalı.    

Ampüte olmamak için neler yapmak gerekli?

Hastaların diyabet tanısı aldığı andan itibaren ayak muayenelerinin ve bakımlarının düzenli yapılması gerekiyor. Burada aile hekimlerine ve hasta yakınlarına büyük iş düşüyor.

Aile hekimi meslektaşlarımız diyabet tanılı hastaları izlerken ayak muayenelerini atlamamalı. Hasta yakınları hastalarının ayaklarını her gün düzenli olarak kontrol etmeli. Ayak bakımı için en azından ayda bir kez uygun merkezlere gidilmeli. 

Bazı ülkelerde bununla ilgili podoloji merkezleri var ve hatta sigorta sistemleri şeker hastaları için bu kontrolleri zorunlu hale getirmiş durumda. Eğer hasta düzenli kontrollerini yaptırmıyorsa gelişecek ayak komplikasyonunu sigorta ödemiyor. 

Bu da kötü ama en azından hastayı ayak bakımına zorluyor. Bizde ise bu tür ayak bakımlarının ne yazık ki geri ödemesi yok. Hatta daha sonrasında ayak  ve yara bakımı için gerekli olan bir çok tedavi seçeneği SGK tarafından ödenmiyor. 

Hastanın kendisinin bunu ödeme zorunluluğu hastaya maliyet yüklediğinden hastalar uygun ayak ve yara bakımlarını yaptırmıyorlar. 

Sadece ayak bakımı değil hastaların kendi ayaklarına özel tabanlıklı ayakkabıları da hastalar almak zorundalar.

Aslında korunma en ucuz tedavi yöntemidir. Bunların desteklenmesi ülkemizdeki ampütasyon oranlarının azaltılmasını sağlayacaktır.

Esra Tüzün / Ahval

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…