Cumhurbaşkanı'na göre kadınlara yönelik şiddetin çözüm adresi de Diyanet!

Gamze Şimşek

8 Ocak 2018
Cumhurbaşkanı'na göre kadınlara yönelik şiddetin çözüm adresi de Diyanet!

Adalet Bakanı ise, İstanbul Sözleşmesi'ne aykırı olmasına rağmen yasanın ‘uzaklaştırma’ yaptırımını şiddet uygulayan kocalar lehine hafifletmek anlamına gelen ''aile kurumunun'' ayakta durabilmesi için arabulucuya gitmek ve düşünmek için ek süre sağlamaya yönelik çalışmalar yapıldığını açıklıyor!

Adı Dilek Yardım.

Türkiye'de her gün öldürülen kadınlardan biri değil o ama kocası tarafından  iki minik yavrusu da katledilerek öldürülmekten de beter bir acıyla başbaşa bırakılan bir kadın.

Kocasından defalarca şiddet gören ve hatta bıçaklanan, fakat polise söylediğinde hiç bir sonuç alamayan bir kadın. 

Ülkemizde emzikteki bebeler, insan sıfatında yaşamış babaları tarafından katlediliyor, yandaş medya olayı cinnet olarak yansıtıyor. Anneleri bebelerinin mezarları başında kendisini teselli etmeye çalışan yakınlarına ''bana sahip çıkmadınız'' diye çıkışıyor. Bu durumu yorumlayan ülkenin cumhurbaşkanı, ‘’bu tarz olayların toplumda psikolojik bunalıma sebep vermesi nedeniyle medyayı mı suçlasak’’ diyor. ‘Bebekleri öldüren adamı cani olarak tanımlayarak, ‘’aklıma bu caniler oldukça bazı vatandaşlarımızın talebi olan idam geliyor’’, diyor sonra hızını alamıyor ve ''nesillerimizi iyi yetiştirmemiz gerek, bunun için de dini eğitime önem vermeliyiz'' diyerek Diyanete büyük iş düştüğünü ekliyor. 'Kız çocuklar 9, erkekler 12 yaşında evlenebilir diye fetva veren Diyanet’e!

Dilek Yardım: Polise, savcıya beni bu adamdan kurtarın diye yalvardım

 

Yani cumhurbaşkanı herşeyi söylüyor da kadınlarımızı koruyamıyoruz demiyor. Tüm bunların yanı sıra iki yavrusunu kendi elleriyle yıkayıp kefenleyen ve tabutlarını sırtlayan, bebeklerinin emziklerini öpüp cenazede en ön sırada saf tutan anne Dilek Yardım'ın ''yavaş olun, çocuklarımı acıtmayın'' çığlıkları ise yüreklerimizi dağlıyor. Yazık, çok yazık...

Dile kolay; 2017 yılında 2016 yılına kıyasla 25% lik bir artış olmuş kadın cinayetlerinde ve ülkede 409 kadın öldürülmüş, kadınlar en çok da boşanmak istedikleri için öldürülmüşler. Hala bu ölümlerin toplumsal  nedenlerini  tartışmak yerine, idam fikrini bir çözüm olarak öneriyor ya da bu tarz olayların din referansıyla çözülebileceğini düşünüp ,dini eğitim eksikliğine bağlayabiliyorlar. Sanki Ensar vakıflarında küçücük çocuklara tecavüz edilmemiş, Ağrı'da, Konya'da yatılı kurankurslarında, yurtlarda çocuklara ''eğitim veren'' hocaları tarafından -çocukların deyişiyle- ''kötü şeyler'' yapılarak istismarlar meydana gelmemiş ya da İstanbul Esenler'de bir kuran kursunda çocuklar falakaya yatırılıp kemerle dövülmemiş. Çok fazla geriye gitmeye de gerek yok aslında, İmam hatip liselerinde öğretmenlik yapan şahıslar beden eğitimi dersinde eşofman giyen kızlardan tahrik oluyorlar bu ülkede. Tüm bunların üzerine hangi dini eğitimden bahsediyor acaba ülkenin cumhurbaşkanı merak ediyorum.

Diğer taraftan yandaş medya hala ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesini amaçlayan, kanıtın değil beyanın esas alındığı, şiddet veya darp olmaksızın şikayet edilen eş hakkında 6 aya kadar evden uzaklaştırma cezasını içeren 6284 sayılı kanunu hedef alıyor. Erkeğin evden uzaklaştırılma uygulamasının yuvaları enkaz haline getirdiğini savunarak '6284 zulmu hayat kararttı' şeklinde manşetler atabiliyor. Adalet Bakanı ise İstanbul Sözleşmesi'ne aykırı olmasına rağmen yeni projeleri olarak arabuluculuk kavramını anlatıyor. Yasanın ‘uzaklaştırma’ yaptırımını şiddet uygulayan kocalar lehine hafifletmek anlamına gelen ''aile kurumunun'' ayakta durabilmesi için arabulucuya gitmek ve düşünmek için ek süre sağlamaya yönelik çalışmalar yapıldığını açıklıyor!

Yahu hangi ek süreden bahsediyorsunuz siz? Kocasını evden uzaklaştırmanoktasına  gelmiş bir  kadının daha ne kadar düşünmeye ihtiyacı olabilir ki? Dilek Yardım, "6 yıldır şiddet görüyordum ben" diyor. şiddet gören bir kadının sırf "kutsal aile"yi ayakta tutabilmek adına daha ne kadar düşünmesi, ne kadar susması gerekir?

Koruyamıyorsunuz işte kadınları, koruyamıyorsunuz çocukları, kundaktaki bebeleri... Sonra da ortaya çıkan vahim sonuçlar üzerine kılıflar uydurmaya çalışıyorsunuz.

"Boşanmak ayıp mı yahu" diyor Dilek Yardım ve  ekliyor sonra 'hepinize kızgınım bunun önüne geçilebilirdi benim evlatlarım yaşayabilirlerdi'.

Sahi ayıp mı boşanmak? Sırf kutsal addedilen kurumlar ayakta kalsın diye daha ne kadar acı çekecek kadınlar? Daha ne kadar yalnızlaştırılacak ve toplum baskısı ile çaresizliklerine terk edilecekler? 

"Anlıyorum iki gün sonra hepiniz unutacaksınız bunları, başka bir acıyla devam edecek çünkü" diyorsun ya Dilek. Çok acı, ama haklısın. Devletin biz kadınların sesini duyması için daha ne kadar kayıp verip, ne kadar ölmemiz gerekiyor bilmiyorum.

 İki küçük bebeğini kendi elleriyle toprağa vermiş bir annenin "insanın kalbi ağırır mı? Söz biter mi? bitti işte" söylemi bir kenarda kulaklarımda çınlarken, Başbakanlık tarafından annenin iddialarına dair kamu görevlilerinin ihmali olup olmadığı hususunda inceleme başlatmasını hiç anlamıyor ve sormak istiyorum Binali Yıldırım'a; Bu pompalı tüfekler sıradan insanlar tarafından nasıl bu kadar kolay temin edilebiliyor diye?

Ağlamaktan ve feryat etmekten sesi kısılmış olan Dilek'in bir Tv programında kadınlara hitaben söylediği sözlerle noktalamak istiyorum. 

"Korkmayın! Tüm kadınlar, sizlere sesleniyorum ben korkmadım, çok mücadele verdim  sığınma evlerinde çok kaldım, siz de korkmayın"

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…