Palmira’yı anlamak: ‘Tanrıçanın direngen damarı’ Zenubya

5 Haziran 2017
Palmira’yı anlamak: ‘Tanrıçanın direngen damarı’ Zenubya

Tarihte birçok imparatorluk ve devletin kendi egemenliği altına almak istediği bugün ise IŞİD’in talan ve yıkımı ile karşı karşıya olan Palmira’nın kraliçesiydi Zenubya. Palmira’yı güzelliğinin yanında bir kadın kenti olarak direniş tarihine yazdıran Kraliçe Zenubya, oryantalist-eril tarihçilere inat coğrafyasının kadınları için köklerine bağlı bir kadının direngenliğini ve kadın ve toprak arasındaki bağın derinliğini ifade ediyor.

Kadın sosyal bilimi önermesi olan Jineoloji, ‘Neden kadın tarihi yeniden yazılmalı?’ sorusunu, “Bu dünyaya kadın ruhu dokunmalı ya da dünya kadın ruhuyla dokunmalı…” diye yanıtlıyor. Yine Jineoloji’ye Giriş kitabında ise kadının tarihin dışına atılması 9 katmanda tarif ediliyor ve yedinci katmanda “Tanrıçanın direngen damarları-kraliçeler” başlığı ile Ortadoğu’da bir direniş biçimi olarak yer alan Nefertti, Kleopatra, Puduhepa, Belkıs, Zenubya, Semiramis, Dido’nun kadın tarihinin bir parçası olarak ele alınması gerektiğine işaret ediliyor.

Bugünü anlamak için tarihi içine girdiğimizde her bulduğumuz iz bize yaşadığımız çağın özetini sunuyor. Örneğin tarihin ortaya çıkardığı az sayıda bilgi ve çokça yorumla birlikte ‘Tanrıçanın direngen damarı olan kraliçeler’den Zenubya’nın bıraktığı izler Suriye’de 5 yılı aşkın süredir devam eden savaşın evveliyatı ve geleceği hakkında fikirler verebilir.

Zenubya’nın diyarı: Palmira

“Ana kadın toplumsal sisteminin eril iktidar karşısında yenilmesine rağmen kadın kültürünü farklı yöntemlerle taşıyan geçiş süreci kadınlardan” olan Zenubya, aynı zamanda bin yılladır güzelliğinden ve asaletinden bir şey kaybetmeyen Palmira demek. Hani şu son yıllarda Ortadoğu’nun eril karanlık yanını en vahşi biçimde kadına, tarihe, insana, doğaya yönelten IŞİD’in yıkım için işgale giriştiği antik kent. Bilinen adıyla “Zenubya’nın diyarı.”

‘Çölün gelini’

Kadın ve toprak arasındaki bağın derinliğine işaret eden bu ilişkiyi birbirinden ayrı anlatmak ve anlamakta imkansız. Palmira, bugün savaşın en yoğun yaşandığı Suriye’nin başkenti Şam’ın (Dımaşk, Damaskus) 215 km kuzeydoğusunda yer alan antik bir kent. Ticaret kervanlarının yolları üzerinde kurulan bu kent için; ”çölde cennet” ya da ”çölün gelini” ifadeleri de kullanılmakta. Milattan önce 19’uncu yüzyılda kurulduğu tahmin edilen kentte palmiye ağaçlarının yoğunluğu dikkat çeker ki, hemen hemen birçok mitolojik anlatımda tanrıçanın ağaçla sembolize edilmesi, kentin adının palmiye ağacından geldiği kanaatini güçlendirir.

Talanın hedefindeydi

Tarihte birçok imparatorluk ve devletin kendi egemenliği altına almak istediği Palmira aynı zamanda halkların kültür buluşmasının adı olarak biliniyor. Palmira’ya yönelik ilk talan Roma İmparatorluğunca yapıldı ve birçok tarihi mabet kiliseye çevrildi. Orduların saldırılarıyla birçok tarihi bina ve sur tahrip edildi. Suriye toprakları üzerinde önemli bir geçiş noktası olmasından kaynaklı Palmira, Roma’dan sonra da bütün işgalci güçlerin talanı ile karşı karşıya kaldı.

Ama Palmira’yı güzelliğinin yanında bir kadın kenti olarak direniş tarihine yazdıran ise Kraliçe Zenubya oldu. Zenubya, yaşadığı dönemin üzerinden yaklaşık 2 bin yıl geçmesine rağmen oryantalist-eril tarihçiler tarafından “babasının süsü”, “zarif kraliçe”, “ordusunun başındaki komutan”, “savaşçı kraliçe”, “Roma İmparatorluğu’na başkaldıran hükümdar” ve “altın zincirleriyle bir esir” olarak anılmaya devam ediyor. Coğrafyasının kadınları için ise köklerine bağlı bir kadının direngenliğini temsil ediyor.

‘Tanrıçanın kızı’

Tarihçilerin anlatım ve yorumlarına göre; Aramice, Arapça ve Süryanice’den kaynağını alan “Zennube”, “Zabuniye”, “Zeynubiye”, “Zeyno” ve “Zeynep” biçiminde de anılan Zenubya, “Tanrıça’nın kızı” ya da “Bereketin Kızı” olarak anılmayı tercih eder. Kaynaklara göre; 258 yılında Palmira kralı olan Septimus Odaenathus ile evlenen Zenubya, eşinin öldürülmesinin ardından kraliçe olarak ülkesini yönetmeye başladı.

Zenubya’nın Palmira’sı Roma’ya bağlı bir krallıktı ve parlamaya başladığı dönemde etrafındaki iki imparatorluk Sasaniler ve Romalılar iç karşıkılıkları ile meşguldü. İyi siyasetçi ve savaşçı olan Zenubya, ülkesinin sınırların Irak, Filistin ve Mısır’a kadar genişletti. Tam bu noktada Roma’nın egemenliğini reddeden ve bağımsızlık isteyen Zenubya ile Roma arasındaki ilişkiler gerilmeye başladı.

Roma İmparatorluğu harekete geçerek (M.S) 272 yılında Palmira seferini başlattı. Uzun süren bir savaşın ardından savaşı kaybeden Zenubya, Roma İmparatorluğu’na esir düştü. Bazı kaynaklara göre Roma’ya götürülüp burada yaşayan Zenubya hakkında gerçeğe en yakın anlatım ise yine Ortadoğu’ya ait kaynaklara yansıyor. ‘Palmira’nın yıkılmaması’ karşılığında esir alınan Zenubya altın zincirlerle bir kafese konularak, zafer sergilemesi için İtalya’ya götürülmeye çalışılıyor ancak egemenlere ‘bu zaferi size tattırmayacağım’ dercesine zehir içerek yaşamını son verdiği belirtiliyor.

“Erkek savaş tanrıları” her zaman olduğu gibi yine sözünde durmuyor ve Zenubya’nın ‘şehre dokunmayın’ diyerek yaptığı anlaşmayı çiğneyip kent Romalı askerler tarafından talan edilip ve askeri bir üsse çevriliyor.

Hakkında yazılan çok az sayıda kaynağa göre Zenubya iyi bir diplomat, siyasetçi, asker ve aynı zamanda estetiğe önem veren bir kent şekillendiricisidir ve Palmira’da bu güne kalan birçok tapınak ve anıt onun döneminin izlerini taşır. Ancak hayatı ve yaptıklarına dair ayrıntılı bilgiye kaynaklarda rastlanmaz. Tarih az bilgi çokça yorumdur ve biz de O’nun döneminde kadın tarihine dair izlere baktığımızda ‘iz bırakan’ kadınlardan olduğunu biliriz.

Tarihi yorumlama ve Zenubya’yı anlama çabası

Tarih, biz onu anlamaya çalıştığımız andan itibaren başlar. Bu anlama çabası ”şimdi”yi anlamak için ”geçmiş”e başvurmakla mümkündür. Günümüzün devlet, iktidar problemlerini aşma uğraşı, tarihi yeniden yorumlama uğraşısını gerektirir. Zenubya bu anlama çabasının güncel hal almasının bir sonucudur. Günümüzde egemenleri ve ezilenleri yerli yerine koyduğumuzda Suriye savaşının bu yansımanın bir tezahürü olduğunu görürüz. Elbette kaderci bir çizgide değil doğru dersler çıkarıldığında sonuçları başka türlü gelişecek tarihtir yazılan…

“Özgürlük Sosyolojisi” isimli kitapta Zenubya’nın direniş ve tarihteki yerine ilişkin şu değerlendirme dikkat çekicidir:

Yine Zenubya’da ortaya çıkan ülkesine ve halkına bağlılık, pratik ve yapıcı zekasını kullanma biçimi ve savaşkan özellikleri onu en sevilen ve kabul edilen kraliçe haline getirmiştir. Yaşadığı Palmira şehrinin köleci Roma İmparatorluğu tarafından yakılıp, yıkılmasından sonra yaşamın hiçbir anlamı kalmadığını ve birey olarak ülkesiz ve halksız bir ortamda veya esir olarak yaşamaktansa, onurlu bir ölümü tercih etmiştir. Bölge halkı tarafından çok değerli ve anlamlı bulunan bu tutumu ile Zenubya aslında kadının toprağa ve insana bağlılığının sembolüdür. Kadının toplum için çalışan, yaşayan ve çıkarcı hiçbir özellik taşımayan karakterinin çarpıcı bir göstergesidir.

Her iktidar ve devletçi yapılanma, kendini ‘evrenselleştirme” eğilimindedir. Zenobia da bunu yapmıştır. Roma İmparatorluğu’na, imparatorlukla cevap vermiştir. Bunu bir direniş biçimi olarak gördüğü için yapmıştır. Benzer yanılgıyı Kartaca da taşımıştır. Özgürleşmenin yolu hiçbir zaman iktidarlaşmayla sağlanamamıştır. “Özgürlük için direnişin zafere, iktidarcılığın ise felakete götürdüğünün çarpıcı örneklerinden birini de Palmyra trajedisi sunmuştur.

Kaynakça:

*Tanrıça Gizemleri – Ayna Yayınevi

*Jineoloji’ye Giriş – Aram Yayınları

*PolitikArd

kaynak: GazeteKarınca

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…