ÇHD: Katletmek için geliyorlar

23 Aralık 2015
ÇHD: Katletmek için geliyorlar

Son beş ayda altı kadının ev baskınlarında öldürülmesine ilişkin konuşan ÇHD Genel Başkanı Kozağaçlı, 'Bu gelenler özel silahlı birlikler ve katletmek için geliyorlar' dedi.

Son 5 ayda 5’i İstanbul’da olmak üzere 6 kadın, yapılan ev baskınlarında çatışma süsü verilerek polislerce katledildi. En son dün İstanbul Gaziosmanpaşa’daki evleri basılan Yeliz Erbay ve Şirin Öter, aynı yöntemle infaz edildi. ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, baskınlarda görev alan kar maskeli ekiplerin devlet memuru olup olmadığının dahi bilinmediğini belirterek, “Bu gelenler adli kolluk değildir, yapılan arama değildir, bunlar özel silahlı birlikler ve katletme amaçlı geliyorlar” dedi.

Hiçbir Çatışma Emaresi Yok

İlk infaz 24 Temmuz günü İstanbul Bağcılar’da gerçekleştirildi. Bağcılar’daki evi basılan 30 yaşındaki Günay Özarslan, polisler tarafından öldürüldü. Vücudundan 15 mermi çekirdeği çıkarılan Özarslan’ın öldürüldüğü evde inceleme yapan avukatlar iddia edildiği gibi hiçbir çatışma emaresine rastlayamadı.

Ev Ateşe Verilerek Deliller Yok Edildi

8 Ekim günü ise Taybet Cansi isimli kadın Diyarbakır Bağlar’da infaz edildi. 5 Nisan Mahallesi Sakarya Caddesi üzerindeki Dilan Apartman’ın 2. katındaki eve baskın düzenleyen polisler, Taybet Cansi’yi katletti. İşlenen cinayetin ardından delil bırakılmaması için de ev ateşe verildi. Bu cinayetten 10 gün sonra yine İstanbul’da 25 yaşındaki Dilek Doğan, Sarıyer’deki evlerine yönelik polislerce yapılan operasyon sırasında katledildi. Evlerini basan polislere “Galoş giyin” diyen Dilek Doğan, ailesinin gözleri önünde polislerce vuruldu. Vurulması sonrası hastaneye kaldırılan Doğan, 25 Ekim’de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Yaşanan olaya soruşturma dosyasına giren görüntüler, yapılan manipülasyonlara rağmen kamuoyuna yansıdı.

Gerçekleştirilen bu infazların bir diğer kurbanı 19 yaşındaki Dilan Kortak oldu. 4 Aralık günü Sancaktepe’de kaldığı eve düzenlenen baskında genç kadın polislerce infaz edildi. Otopsi raporunda vücuduna beş mermi çekirdeği isabet ettiği belirtilen Dilan Kortak’ın otopsisine giren Avukat Kadir Tunç, Kortak’ın otomatik silahla taranmış olduğu ve olayın yargısız infaz olabileceğini söyledi.

Yaşanan bu infazlara son olarak dün sabah saatlerinde İstanbul Gaziosmanpaşa’da, evlerini basan polislerce infaz edilen Yeliz Erbay ve Şirin Öter isimli kadınlar eklendi. Erbay ve Öter’in otopsi raporları infazı doğrularken, evlerde ise çatışma izine rastlanmadığı görülüyor. Öte yandan Türkiye hukukunda evlere yapılan operasyonlar için bir takım düzenlemeler bulunurken, bu düzenlemelerde evleri basılan veya haklarında arama kararı bulunan yurttaşların bir takım hakları da bulunuyor.

İlgili haber: Polis operasyonunda iki kadın öldürüldü

Hakim Kararı Şart!

Arama yapılabilmesi için hakim kararı gerekirken, kararın bir örneğini evi aranan kişiye elden sunulması, polisin hem aramanın nedenini hem de hakim kararıyla ilgili detayları anlatması gerekiyor. CMK’nin 118. maddesine göre, konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde yani kamuya açık olmayan yerlerde gece vakti arama yapılamazken, Türkiye’de ise polisin baskınları genellikle sabaha karşı gerçekleşiyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri, kişiyi en savunmasız halinde yakalamakken, gece yapılan aramalar, bu maddenin ikinci fıkrasında yer alan “suçüstü” veya “gecikmesinde sakınca bulunan halleri” içeren maddelere dayandırıyor.

Miranda Kuralları Çerçevesinde Haklar Hatırlatılmalı

Ayrıca aramanın başlama ve bitiş saatlerinin kararda belirtilmesi gerekirken, gece 04.00’te kapıyı kırıp eve giren polisler ise, genellikle sabah saatlerinde gelmiş gibi tutanak tutması nedeniyle tutanakların ise mutlaka kontrol edilmesi gerekiyor. Ev aramasında kolluk kuvvetlerinin, “Miranda Kuralları” çerçevesinde evi basılan yurttaşın haklarını hatırlatması da gerekiyor. Yurttaşların aleyhine delil vermeme hakkı, bir yakınına haber verme hakkı, avukat çağırma hakkı gibi hakları bulurken, Türkiye’de bunun örneğini görmek ise mümkün değil. Evi basılan kişinin avukat talep etme hakkı bulunurken, avukat istenilen durumda, polisin işlem yapması için de avukatı beklemesi ise zorunlu. Tüm aramalarda Cumhuriyet Savcısı bulunmalı ancak bu uygulamada yapılmadığından onun yerine kanuna göre muhtar ya da ihtiyar heyetinden, komşulardan iki kişi aramalara nezaret etmesi gerekiyor.

Kullanım alanları dışındaki yerler aranamaz

Yapılan baskınlarda genel olarak polisin içeri kalabalık bir şekilde girdiği ve bu durumun da aramanın yapılmasını denetlenemez hale getirdiği bilinirken, polisin, odaları tek tek arayarak kapılarını tek tek mühürlemesi gerekiyor. Ayrıca hakkında arama kararı bulunan kişinin kullanım alanı dışındaki odalarda arama yapılmaması gerekirken, bu odalar zorla arandığı takdirde yurttaşların gerekli makamlara şikayette bulunma hakları bulunuyor. Yine arama yapılan meskende bulunan bilgisayarlarda arama işlemi savcının yazılı emri ile dahi yapılamazken, bu uygulama için hakim kararı gerekiyor. Bilgisayar ve harddisk aramalarını CMK’nin 134. maddesi düzenlenirken, polis bilgisayarın aslını değil yalnızca bilgilerin yedeklerini alabiliyor.

‘Saldırıların hukuksal bir niteliği yok’

Kürdistan’daki sokağa çıkma yasaklarında yaşanan katliamlarla birlikte batıda giderek artan siyasi soykırım operasyonları ve ev baskınlarını değerlendiren Çağdaş Hukuçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, “operasyon, harekat, müdahale” gibi kavramların askeri kavramlar olduğunu belirterek, ceza hukukunda düzenlenmiş bir müesseseyi böyle bir askeri kavramlarla açıklamanın yanıltıcı olduğunu söyledi. Arama yapmak için bir hakim kararı gerektiğini ancak bugün yapılan aramaların bu mevzuata uygun olmadığının belirten Kozağaçlı, “Yapılacak iş bir arama kararıdır, anayasamızın ve mevzuatımızın emri şöyledir; bir evi aramak isteyen kişi bir kişiyi bir delili aramak isteyen kişi kolluk görevlisi savcı bunun için yargıca başvurur. Yargıca neden burayı aramak istediği söyler, meskenler için gece yapılamaz bu arama, gündüz vakti arama emrini cebine gider ve mahkeme kararı kapsamında neyi arayacaksa arar. Bu tamamen ceza hukukuna ait bir müessesedir, bir soruşturma kurumudur. Oysa bugün yapılan kar maskeleriyle, zırhlı araçlarla evlere yapılan saldırıların hukuksal bir niteliği olduğu kabul etmek mümkün değildir bunlar askeri operasyonlardır. Bir tür iç savaşın içerisine yürütülmektedir” dedi.

‘Polis fiili çatışma hali yaratıyor’

Gece yapılan tüm aramaların hukuksuz olduğunun altını çizen Kozağaçlı, polisin yargıç ve savcının yerine karar alarak hareket ettiğini ifade etti. Kozaçalı, “Türkiye’nin her yerinde özelikle İstanbul’da bu dönem Kürt illerinde mesele iç savaş boyutuna gelmiştir artık. Doğrudan askeri birliklerin tankların kullanıldığı bir seviyede orada. Gece baskınları hukuksuzdur kar maskeli gece baskınları, buradaki öldürmeler, buradaki saldırganlık, dağıtma, kırma onların hepsi hukuk dışıdır. Bunlar tamamen polisin yargıç kararı yerine, savcı soruşturması yerine geçip bir filli çatışma hali yaratmasıdır. Kabul edilemez suçtur bunların tamamı ve hukukla da bir ilgisi yoktur. Bunlar hukuksal bir olay değil” diye konuştu.

‘Özel silahlı birlikler katletme amacıyla geliyorlar’

Dilek Doğan’ın görüntülerinin ortaya çıkması ile birlikte yapılan baskınlarda polisin açık bir şekilde ruh halinin görülebildiğini söyleyen Kozağaçlı, yapılanların özel devlet güçlerinin ve kontgerillanın politik faaliyetleri olduğunu kaydetti. Baskınlarda görev alan kar maskeli timlerin devlet memuru olup olmadığının bile bilinmediğine dikkat çeken Kozağaçlı, ayrıca bu uygulamaların rejimi ayakta tutmak için muhalifleri tasfiye etmek amacıyla yürütülen politik askeri etkinlikler olduğunu da belirtti. Bunun ne hukuk ne de polisin görev ve yetkilileri kanunuyla alakası olduğunu söyleyen Kozağaçlı, süs olsun diye bu tip askeri saldırganlıklara karar ve soruşturmaların eklenmeye çalışıldığını ifade etti. Bunların ayrıntıdan ibaret olduğunu belirten Kozağaçlı, “Gerçekte ortada ne soruşturma var, ne bir mahkeme kararı var, ne bir yasal zorunluluk var. Olan siyasal iktidarın özel silahlı birlikler aracılığıyla paramiliter mi yoksa militer mi onu da bilmiyoruz. Maskeli bu insanlar, devlet memuru olup olmadığını da bilmiyoruz. Bunun aracılığıyla muhalifleri ve kendisi için tehlikeli gördüğü grupları sindirmek üzere yaptığı işler bunlar. Hukukla bir ilgisini kurmaya çalışsalar bile bizim bu ilgiyi reddetmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu gelenler adli kolluk değildir, yapılan arama değildir, bunlar özel silahlı birlikler ve katletme amaçlı geliyorlar” diye konuştu.

‘Sokağa çıkma yasağı değil, abluka’

Bölgede yaşanan sokağa çıkma yasaklarını da değerlendiren Kozağaçlı, sokağa çıkma yasağı demenin yanlış olduğunu, İl İdaresi Kanunu kapsamında tarif edilen bir durumun söz konusu olmadığını kaydetti. Yapılanların bir “abluka” olduğunu söyleyen Kozağaçlı, iktidarın yine politik bir kararla özel silahlı birliklerini aktardığını ve sıkıyönetimin bile bu çapta yapılamadığını ifade etti. Siyasal iktidarın bekasını sürdürebilmek için burada da silahlı kamu görevlilerini kullandığını belirten Kozağaçlı, duvar yazılarına bakıldığında ise görev alanların kamu görevlisi olup olmadığının bile bilinmediğini söyledi. Kozağaçlı, “Emin olamıyoruz duvar yazılarına baktığımızda, maskeli kişilerin hal ve tavırlarına baktığımızda hepsi kamu görevli misidir, bir kısmı paramiliter güç müdür, bir kısmı siyasal iktidarın kendisinin devşirdiği silahlı birlikler midir yoksa hepsi kamu görevli misidir bundan da emin olamıyoruz. Ama dediğim gibi bununda aynı diğeri gibi hukukla bir ilgisi yok. İl İdaresi Kanunu’yla sokağa çıkmanın geçici süreyle engellenmesiyle bir ilgisi yok bunlar ablukadır. Kürt kentlerini abluka altına alıyor siyasi iktidar” dedi.

 

 

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…