Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası

Selçuk Ş. POLAT

23 Ocak 2020
Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası

Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım. 

Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş Parti ve Cephesi) içinde, askeri kanadın bir üyesi olarak yer alan biridir. Mahir Çayan ve arkadaşlarının İstanbul eylemleri sırasında onlara yardımcı olmuş, daha sonra herkes gibi o da Ankara’da saklanır duruma düşmüştür.

Geleneksel sol militan formunun dışında özellikleri olan birisidir: uzun boylu, siyah gözlüklü, takım elbiseli vs gibi. 1971 yılı başlarında onunla Ankara’da buluşarak THKP-C yöneticileriyle görüşmeye götürmüştüm. Onunla ilgili gözlemlerim olmuştu. Hemen hemen herkes onun bu standart dışı görünümü ve davranışlarını yanlış yorumlamaya eğilimliydi. Çünkü devrimci mücadele için hazırlanan devrimcilerin ölçüleri dışında ve sorunumuza heyecanla yaklaşıp sonrada panikleyen bir karakteri vardı. Sanırım bunun nedenini en güzel Oktay bize açıklıyor:

“Orhan üzerinden bağlantı kuruyorlar İlyas’la sanırım. MİT, İlyas’a ajanlık teklif etmiş. Mahir ise İlyas’a, ‘Teklifi kabul et, istihbaratı bize getir. Onlara da yanlış istihbarat götür’ diyor. Mahir bana bunu anlatınca, İlyas’la olan bütün ilişkilerin kesilmesini, evlerin boşaltılmasını istedim. Bir keresinde İlyas şöyle demişti, ‘Siz bu mücadele yönteminizle ulaşmak istediğiniz amaca ulaşamazsınız.’ Bunu açıkça söyledi. İlyas için ‘ajan provokatör’ denir. Ben bu sözünden ötürü bu iddialara katılmıyorum. Kışkırtıcı ajan, ‘Doğru yapıyorsunuz, bastırın, yürüyün!’ der. Böyle bir tutum içinde değildi İlyas.” (Oktay Etiman’la röportaj, Halkın Kurtuluşu gazetesi, 07.04.2014)

Oktay ilerde, muhabirin şu sorusuna:

“-Dev-Yolcu Oğuzhan Müftüoğlu, Genelkurmay’ın önünden geçerken yolda tesadüfen Yüzbaşı İlyas Aydın’ı görüyor. Arkadaşlarına, ‘Koray Doğan (Bir başka devrimci) onu Genelkurmay’dan çıkarken görmüş’ diye haber yolluyor ve aynı gün Koray Doğan polisler tarafından öldürülüyor” (age)

Şöyle cevap veriyor:

“Bu bir rastlantı da olabilir. Spekülasyon yapmak istemem ama İlyas Aydın’ın ajan olduğunu düşünmüyorum. Hâlâ kafamda soru işaretidir. Filistin’de öldürülmesi de kafamda soru işaretidir mesela.” (age)

İşte bu talihsiz kişi, Ankara’daki polis baskı ve takibinden kurtulmak için Malatya’ya geçmiş ve orada bir yıldan fazla saklanmıştır. Onu Malatya’da saklayan ve koruyan Süleyman Kırteke bakın ne demiş: “İlyas gayet düzgün, o güne kadar görebildiğim, beraber olduğum devrimcilerden daha nitelikli bir profil çiziyordu” ( Orhan Savaşcı’nın THKP-C Anıları, Ek 6, Sf. 143, Ayrıntı Yayınları). 

Malatya’da Traktör şöförü olarak saklanan İlyas Aydın, aslında ajan olabilir bilgisinden dolayı sıkı gözlem altındadır. Fakat o Filistin’e gitmek ister. Ve Süleyman Kırteke onu bölgeye ulaştırır. İlyas Aydın, Filistin bölgesine gittiğinde yüzlerce devrimcinin Kalaşinkoflarla havaya ateş ederek karşılanır. Fakat şüpheli bakışlar orada da devam eder. Onun ajan olabileceği bilgisi herkes gibi orada bulunan THKO militanı Teslim Töre’ye de ulaşmıştır. Onu sorgulama isteği Teslim için en devrimci eylem gibi durmaktadır artık.  Filistin Demokratik Cephe’nin sorumluluğunda olan İlyas’ı, uzun uğraşlar sonu alamayan Teslim’in imdadına, THKP-C den Ercan Erciyes yetişir (Orhan Savaşçının Anıları Ek 6). Çünkü Ercan’ın elinde Mahir’in eşi Gülten Çayan’a gönderdiği İlyas Aydın’ın ajan olabileceğini belirten bir yazı vardır. İşte bu not kapıları açar ve T. Töre bu belgeyi göstererek İlyas’ı teslim alır. Ondan sonrası ise tam bir felaket.

Fakat kötü ve acıtıcı olan ise; İlyas Aydın’a devrimcilikle ilgisi olmayan bu yapılanların herhangi bir özeleştirisinin yapılmamış ve aksine çok farklı şekilde kamuoyuna açıklanmış olmasıdır. Bu konuda bakın Gülten Çayan ne diyor: “Teslim Töre’nin gazeteci ve yazarlarla yaptığı görüşmelerde olay değişik biçimlerde anlatılıyor. Ya bu yazar ve gazeteciler olayı tahrif ediyorlar ki böyleyse Teslim Töre’nin onları tekzip etmesi gerekir, yok etmiyorsa olayları kendisi tahrif etmektedir.” (age, Ek 5, Sf 137 den başlayan bölümden)

THKP-C li olduğu söylenen Halid Özkul’da şöyle demiş: “Adam durmadan yalan söylüyor”(age. sf 151)

O dönemde, THKP-C liler, Avrupa’da Gülten Çayan’ın (Mahir’in eşi olması nedeniyle) etrafında toplanmışlardır. Onlar da aslında İlyas’ı alıp sorgulamak istemektedirler. Tabi ki işkence metoduna başvurup vurmayacaklarını bilmiyorum. Fakat G. Çayan, bu anti devrimci tarzı tümden mahkûm ederek bize şu dersi verdiğini görüyoruz: “ … yoldaşlarımız bize o dönemin polisinin, işkencecisinin bizden alamayacağı bir miras bırakmışlardır. O da dostluk, arkadaşlık, karşılıklı inanç ve güvenç, destek, saygı (özellikle insan saygısı, işkence değil) dürüstlük gibi moral ve etik değerler.” (age, aynı bölümden)

Orhan Savaşcı’nın THKP-C Anıları adlı kitabı, İlyas’la ilgili bize gerekli belgeleri birinci ağızlardan vererek tarihi sorumluluğunu yerine getiriyor. Çünkü bu kitapta yukarıda saydıklarımın dışında Teslim Töre’nin Ömer Polat ile yaptığı röportajı, Sedat Kesim’in Ankara’daki izlenimleri, THKP-C li Nazım Güvenç ve Hasan Kırteke’nin tespitleri de var.  

Tüm bu yaşananlardan sonra kendimize şu iki soruyu sormalı ve cevaplamalıyız: Birincisi İlyas Aydın gerçekten ajan mıydı? İkincisi, eğer ajan ise ona işkence etmek doğru muydu?

Birincisi İlyas Aydın Ajan mıydı? Aan olmadığı söylenebilir mi? Bu konuda iki noktaya yoğunlaşmamız gerekiyor:

A- Bildiğim kadarıyla hiçbir ajan deşifre olduğunda tekrar göreve gönderilmemiş bugüne kadar (böyle bir tarzları olsa sanırım ajan bulamazlardı). Teslim Töre’nin iddiasına göre ise İlyas, ‘Şimdi de T. Töre’nin işini bitireceksin’ Denerek ‘tekrar görevlendirilmiş’ti (age sf. 136). Yani ajandan herkes şüphelendiği halde sorumlular, onu merkeze çağırıp güvenceye almak yerine tekrar sahaya ölüme göndermişti. Mantığın bittiği an böyle bir şey olsa gerek! 

B- İlyas, Ankara’da 1971 başında THKP-C’nin iki Merkez Komitesi üyesiyle buluştu ve onlara ve bizlere her hangi bir zarar gelmedi. Malatya’da bir yıldan fazla bir zaman kaldı. Kimseye zarar verdiğini söyleyende yok. Fakat daha da ilginci ve önemlisi, İsrail Başkonsolosu Elrom’un sorgulanıp öldürüldüğü evin kontratının İlyas Aydın’ın üzerine olmasıdır. Ne biçim ajan bu? THKP-C’nin beyni olan tüm kadrolar onun tutuğu evde ve o kılını bile kıpırttatmıyor.

İkincisi ise, daha da önemli. İlyas’ın gerçekten ajan olduğu belgelerle ortaya çıkmış olsaydı ona işkence yapılmalı mıydı? Buna evet diyecek seslerin çok olduğunu biliyorum. İşte tüm sorun da burada. Size Castro’dan, Vietnam’dan hatta elinde istihbarat sorumlularını bulunduran gerilla hareketlerinden örnekler vermeyeceğim. Sadece şunu söyleyeceğim:

İnsana kim olursa olsun işkence etmek sadece ve sadece zalimlerin işi. Düşmanınıza insani davranmak sadece ve sadece ezilenlerin temsilcisi devrimci komünistlere hastır ve bu davranışımız bizim geleceği kuracağımızın da bir müjdesidir. Bu insani yaklaşımımız onların cezalandırılmayacağı anlamına gelmez. Çünkü bizde cezaları siyasiler değil, halkı temsil eden ve konusunda yetkin olduğu için oraya seçilen yargı sistemi verir.

Düşmanını taklit etmek sosyalizm değildir.

                                                                                                

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  3. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  4. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  5. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  6. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  7. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  8. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  9. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  10. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  11. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  12. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  13. Normal ve anormal insan profili
    Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler.  İnsanda, davranışlarını,…
  14. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  15. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…