Demirtaş: 'Paralel yapı'dan daha tehlikeli bir yapı oluşturuldu

7 Ocak 2020
Demirtaş: 'Paralel yapı'dan daha tehlikeli bir yapı oluşturuldu

Türkiye’de bugün devlet içerisinde ‘paralel yapı’dan çok daha tehlikeli biçimde sadece bir kişiye bağlı bir yapı oluşturulduğunu söyleyen Selahattin Demirtaş, “Devlet içine çöreklenmiş bu örgütün yargı ayağı var, medya ayağı var, işverenler ayağı var, bürokrasi ayağı var” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuksuz yargılandığı Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ana dava duruşması öğleden sonra devam etti. 
 
Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen duruşmaya tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile aracılığı ile katılan Demirtaş, devam ettiği savunmasında hakkındaki fezlekelerin düzenlenmesine dair usuller üzerinde durdu.
 
‘AİHS 18 İHLAL EDİLİYOR’
 
Demirtaş, “Bu davada arkadaşlarımızla en çok tartıştığımız mevzu, davanın daha ilk anından itibaren yani fezlekeler düzenlenirken, iddianameler düzenlenirken, tutuklanma aşaması, kovuşturma aşaması da dahil her aşamada ayrı ayrı gizli bir amaç güdüldüğüne, yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18’inci maddesinin farklı gerekçelerle farklı zamanlarda ihlal edildiğine dair iddialarımız var. 
 
Bu aslında 500 sayfalık iddianamenin bizim açımızdan, savunma açısından en önemli başlığıdır. Yani TMK 7/2 ihlal edildi mi, edilmedi mi? Örgüt üyeliği, yöneticiliği vesaire bütün bunlar oldu mu, olmadı mı? tartışmasından çok daha önemlidir. Çünkü bütün dava zaten bunun üzerine kuruludur. O nedenle ben her savunmamda ısrarla altını çizerek belirtmek isterim ki, bu yargılama da halen AİHS’nin 18’inci maddesinde belirtilen sözleşmenin, sözleşmede belirtilen amaçlar dışında kısıtlanmasının ihlali devam ediyor” dedi.
 
‘ERDOĞAN’IN SİYASİ HEDEFLERİNİN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN BURADAYIZ’
 
AİHM’in kendisine ilişkin aldığı “ihlal” kararı şartlarının halen devam ettiğini kaydeden Demirtaş, “O karar; haksız tutuklamanın, tutuklama saikinin siyasi olduğuna dairdi. Şimdi yargılamanın her aşamasının da aynı saiklerle devam ettiğine dair iddialarımız var. Yani şu anda şu duruşma salonunda hepimizin bir arada bulunma amacı bir yargılama yapmak değil. Ben sanık olarak, avukatlarım savunma, siz de iddia makamı olarak bir yargılama yapma amacıyla burada toplanmış değiliz. İktidarın, AKP hükümetinin ve özellikle AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hedeflerinin gerçekleşmesi için, onun önünün açılması için, onun siyasi hedeflerinin hayata geçirilebilmesi açısından muhalefetin tasfiye edilmesi için yapılmış çalışmalardan biridir bu toplantı” diye belirtti.
 
MAHKEMEYE: AİHM’DE SİZİN KARARLARINIZ YARGILANDI
 
AİHM Büyük Daire’de görülen duruşmasında Türkiye’nin yargılandığına dikkat çeken Demirtaş, şöyle devam etti: 
 
“Orada ben yargılanmadım, çünkü biz başvurucuyduk. Siz yargılandınız, sizin kararlarınız yargılandı. Hükümetle birlikte ilk bizi gözaltına alan savcıdan itibaren bu sürece dahil olmuş bütün yargı mensuplarının yargısal faaliyeti yargılandı orada. Dolayısıyla fezlekelerimin her birinin hazırlanma amacı gizli bir siyasal amaç taşımaktadır. Üstü de yargısal faaliyetlerle örtülmeye çalışılmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nde, Yargıtay aşamasında, istinafı geçiyorum. İstinaf artık benim dosyalarımı incelemiyor bile, sadece onaylıyorlar ve AİHM’de bu dosya daha çok tartışılacak. Çünkü bu sadece Selahattin Demirtaş’ın kişi olarak yargılandığı bir dosya değil, Figen Yüksekdağ’ın dosyası, İdris Baluken’in, Çağlar Demirel gibi partimizin sözcülerinin, etkili isimlerinin, milletvekillerinin yargılandığı dosyalardır. Belediye başkanları da dahil.”
 
‘REKABETÇİ OTORİTERİZM’ REJİMİ İNŞASI VAR
 
Savunmasına “Biz anayasal düzene mi karşı çıktık, anayasal düzeni değiştirmeye mi çalıştık?” diye sorarak devam eden Demirtaş, hakkında açılan ve tutuklu olduğu soruşturmada iddianın bu olduğunu ifade etti.
 
Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti: “Şu anda anayasal düzen tasfiye ediliyor. Anayasal düzen ortadan kaldırılıyor. Tek adam rejimi kuruluyor. Buna ‘diktatörlük’ diyemeyiz literatürde. Daha çok ‘rekabetçi otoriterizm’ olarak siyasi literatürde tanımlanabilir. Neden? Çünkü halen seçim yapılıyor, seçimlerin yapılma ihtimali var. Ama rekabetçi otoriterizmde seçimlerin tamamı otoriter liderin kazanması üzerine inşa edilir. Geri kalan her şey tasfiye edilir. Seçim garantiye alınır, göstermelik seçimler yapılır. Siyaset biliminde buna, bu rejime ‘rekabetçi otoriterizm’ denilir. Peki, bu Türkiye Cumhuriyeti'nin, 1982’de kabul edilmiş ve birçok değişikliğe uğramasına rağmen, ‘demokratik, sosyal, laik hukuk devleti’ olarak tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti devletinin idari rejimi midir ya da resmi politik görüşü müdür Anayasa'nın? Değildir. Türkiye Cumhuriyeti devleti eksiğiyle, yanlışıyla fazlasıyla bir hukuk devleti olarak tanımlanır, bir cumhuriyet olarak tanımlanır ve yapılan son değişiklikle birlikte Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile yönetildiği tanımlanır. Yani rejim Cumhuriyet’tir, idari model Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Aynı zamanda tek parlamentolu bir parlamentosu da vardır.
 
Şimdi bu anayasal yönetim modeli anayasaya aykırı bir şekilde feshedilmiş durumda. Fiili olarak, defacto tek adam rejimine geçiliyor. Bunun önündeki engeller ne? Muhalefet. Her yönüyle muhalefet, sadece HDP değil. Yani tek adam rejiminin kurulmasına, inşa edilmesine, kurumsallaşmasına, kalıcı hale gelmesine karşı çıkan herkes hedefe konulmuş durumda. 
 
‘BİR DÜZEN İNŞA EDİLMİYOR. KAOS DÜZENİ VEYA KAOS DÜZENSİZLİĞİ İKAME EDİLİYOR’
 
Bunu nasıl başarabiliyor peki tek adam? Tarihte çok örnekleri var ama ülkemizde şu anda bunu sürdürebiliyor olmasının nedeni 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı şok ortamı, onun yarattığı travma. 15 Temmuz sonrası devlet kurumlarının far görmüş tavşan gibi refüze olması, şoka  girmesi, donup kalması ve kurum olmaktan çıkmasıdır. Devlet artık 15 Temmuz’dan sonra yeniden inşa edilmemiştir. Bütün kurumları tasfiye edilmiş, oluşan boşluktan yeni bir yönetim anlayışı ile inşa edilmiyor. Dikkatinize çekeyim. Bir düzen inşa edilmiyor. Kaos düzeni veya kaos düzensizliği diyelim aslında yerine ikame ediliyor. Bu rejimin ya da kaos düzeninin Anayasal Cumhuriyet düzeninin yerine ikame edilmesi için açılmış davalardır. Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne engel olarak çıkan herkes; bu bir muhtar da olabilir, bir partinin başkanı, eş genel başkanı da olabilir. Bu bir eski başbakan, cumhurbaşkanı da olabilir, bu bir yargı üyesi olabilir, medya mensubu olabilir, üniversite öğrencisi olabilir hiç fark etmez. Sistem, tamamının bastırılması üzerine kuruludur.
 
Peki bunun mekanizmaları nedir? Mekanizmaları şudur. Yakın tarihte biz darbe davalarıyla birlikte ortaya çıkınca gördük. Bunlara Cemaat davası demiyorum. darbe davası diyorum. Çünkü Cemaate selam vermiş herkes veya sempati duymuş, içinde olmuş herkes suçlu değil, herkes darbeci de değil bana göre. Öyle de bakmıyorum. 
 
‘AKP, DEVLET İÇERİSİNDE TEHLİKELİ BİR YAPI OLUŞTURDU’
 
Darbe suçuna bulaşmış herkes suçludur, yargılanır, cezasını alır. Fakat o davalardan ortaya çıktı ki; bu paralel yapılanma neyse, şu anda AKP, devlet içerisinde, kendisine bağlı, bakın devlete bağlı değil, bir partiye bağlı, bir kişiye bağlı, eskisinden çok daha tehlikeli bir yapı oluşturmuş. Bunun yargı ayağı var. Mevcut tek adam rejiminin, rekabetçi otoriterizm dediğimiz ve anayasayı ihlal suçunu oluşturan bu örgütün, devlet içine çöreklenmiş bu örgütün yargı ayağı var, medya ayağı var, işverenler ayağı var, bürokrasi ayağı var.”
 
Devlet içerisinde oluşturulan bu yapıya dair değerlendirmelerini sürdüren Demirtaş, “İddia ediyorum, yarın hukuk devleti işlemeye başladığında bir savcı bunları delilleriyle ortaya koyacak ve yine iddia ediyorum aralarından pişmanlık belirtenler çıkacak. Ki şimdiden başlamış pişmanlık belirtileri. Sadece, dilekçe verecek bir yargı makamı olmadığı için yargıya yansımıyor. Bu medya merkezinin yönetildiği yer, Saray'daki İletişim Başkanlığı’dır. Bu merkeze bağlı kişiler açık oturum programlarına çıkarılır. Bunların telefonlarına mesaj gönderilir. Kanalları aynı anda değiştirirseniz görürsünüz, telefonlarına mesaj aynı anda gelir bunların. Hepsi hızla telefonlarına bakarlar. Bir dakika sonra, üç ayrı kanalda olmalarına rağmen aynı şeyi söylemeye başlarlar. Onlara gelen talimatlardan biri de, ‘Demirtaş'ı terörist ilan edin, katil ilan edin, onun tutuksuz yargılanması gerektiğini söyleyen herkesi düşman ilan edin’ türü mesajlarıdır. 
 
‘SAFİYANE BİR BEKLENTİMİZ YOK!’
 
Elimde belge yok ama emin olun, bir gün belgesi de çıkacak. Bunun bir de yargı ayağı var. İçinde başsavcılar var, Cumhurbaşkanı'nın avukatları var. Özellikle de Sulh Ceza Hakimleri var. Hepsini kast etmiyorum. Avukatlarımın şikayetleri var HSK'de. HSK dikkate almıyor, tabii ki almaz. Öyle safiyane bir beklentimiz de yok” ifadelerini kullandı.
 
Duruşma, Demirtaş’ın savunması ile devam ediyor.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…