Diktatörlüğün Sonbaharı

Mehmet Özgen

24 Haziran 2018
Diktatörlüğün Sonbaharı

‘Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler!’ -Bu söz, Marie Antoinette tarafından, Paris'te ekmek kıtlığının doruğa ulaştığı esnada, kocası XVI. Louis ile birlikte kral ve kraliçe olarak Fransız tahtına geçtikleri taç giyme töreninde söylendi. Yıl 1775’ti..

Kraliçe Antoinette’in bu sözü söyleyip söylemediği kesin değildir, ama 'halkın açlığı, yoksulluğu ile sarayın lüks ve şatafatı arasındaki çelişkiyi, zalimce sömüren egemen sınfların hoyrat tutumunu ifade eden bir söylem olarak tarihte yerini aldı..

Marie Antoinette, kolunda 50 bin dolarlık çanta taşıyan, dört bin beşyüz liraya çay içen, Beştepe sarayındakiler gibi, müsrif birisiydi. Paranın gerçek değeri hakkında en ufak bir fikri yoktu. Yeni kıyafetler ve pahalı elmaslar satın alıyor, her fırsatta kumar oynuyordu. Yirmi birinci doğum gününde, üç gün üç gece süren bir kumar partisi verdi. Bu süre zarfında el değiştiren paranın haddi hesabı yoktu. 

Kral XVI. Louis ve kraliçe Marie Antoinette’in monarşisi, temelinde İngiltere ile rekebeti yatan Amerikan Bağımsızlık Savaşı'na sağladığı yoğun mali ve askeri destek yüzünden devleti zaten iflasın eşiğine getirmişti. Ardından1786'da İngiltere ile yapılan Ticaret Antlaşması ile Fransız pazarlarını İngiliz mallarına açtı, Fransa endüstrisi İngiliz endüstrisinin karşısında korunmasız kaldı. Bu yüzden fabrikalar, işyerleri kapandı, işsizlik arttı. Bütün bunlara karşın soylular, en ılımlı malî reformlara bile yanaşmak istemediler. Tek çıkar yol olarak, halkın sırtına yeni vergiler koyma yolunu seçtiler..

Bu amaçla, XVI. Louis, 1614’ten beri toplanmamış olan Ancien Régime’in (Eski Düzen) parlamentosu Etats-Généraux’u (Genel Meclis) 4 Mayıs 1789’da toplantıya çağırdı. Genel meclis, üç sınıftan, yani soylular, ruhban sınıfı ve Üçüncü Zümre'nin temsilcilerinden oluşuyordu. Üçüncü Zümre ise yükselen burjuvazi ve zanaatkarları içeriyordu.. Ancak Genel mecliste oylama kişi saysına göre değil, sınıfa göre idi. Ruhban sınıfı ve soylular iki oya sahipken Üçüncü Zümre’nin yalnızca bir oyu oluyordu. Üçüncü Zümre’nin temsilcileri şiddetle oylamanın kişi sayısına göre yapılmasını savundular. Bu durumda çoğunluk oluyorlardı. Onlar, ‘yasalar genel iradeyi ifade etmelidir, Millet, üzerinde karar kılmadıkça, hiç bir yasa varolamaz’ diyordu..

Devrimin yolu bu çatışmadan açıldı.. Fransız Devriminin Sosyalist Tarihi'nin yazarı ünlü enternasyonalist Jean Joures’nin dediği gibi, ‘’ülkenin mali sorunları, soylu ve ruhban sınıfının ayrıcalıklarına dokunulmadan çözülemeyecek kadar derin ve kronikti’’ Paris halkı direnişe hazırlandı. Devrimci burjuvazi muhafızlarını oluşturdu. Silahlanan Paris halkı 14 Temmuz 1789'da krallık baskısının simgesi olarak gördüğü o günün Silivri’si Bastille'i ele geçirdi. Bu hareketle, ayaklanma devrime dönüştü.. Dünya tarihinin akışını değiştiren Fransız Devrimi böyle başladı..

**

Yıl 2018..

Mümkünse seçilmiş kral /sultan olmak için taç giyme törenine hazırlanan Erdoğan, nüfusun yüzde-70’I, yani 56 milyonu açlık sınırı altında, (DİSK araştırmasına göre) yüzde-17.7’sinin işsiz olduğu bir ülkede, aç, işsiz, boşta gezer insanlara ekmek yerine kek vaadinde bulunuyor. Ekmek yok, kek yiyin diyor..

Kendisi, Marie Antoinette ve XVI. Louis’nin Versay sarayından büyük, 1150 odalı sarayında şatafat, ihtişam, debdebe ve gösteriş içinde yaşarken, 300 odalı yazlık saray inşa ederken, onların monarşisini andiran, kamuoyuna sunduğu modelde kendisini güneş sisteminin tanrısı gibi tanımlayan bir yönetim şeklini halka kabul ettirmeye çalışıyor..

Bir başka deyişle, monarşinin çağdaş biçimi olarak otokratik bir diktatörlük kuruluyor, o nedenle benzerlikler sözkonusu. O gün Frnsız monarşisi, toplumsal ve siyasal reformu savunan, aklı ve bilimi referans alan düşünürlere kulaklarını ne kadar tıkamışsa, Erdoğan otokrasisi de akıl ve bilimden en az o kadar kopuk.

Öte yandan, elbette bir burjuva deviriminin gerekliliğini ima etmiyorum. Lakin Fransız Devrimi, bir burjuva devrimi olmakla birlikte, demokratik bir cumhuriyet için verilen mücadelenin tarihidir aynı zamanda.

15 Temmuz darbe girişimi Erdoğan için ‘’Allah’ın lüffu’ ise 20 Temmuz da o lütfun tezahürüdür. Onbinlerce kamu çalışanının, akademisyenin, öğretmenin tasfiye edilmesinin, yüzlerce derneğin, radyo-televizyonun, gazetenin kapatılmasının silahı olan OHAL uygulaması bu tezahürün gerçekliğidir. Yani tek bir darbenin iki aşaması, iki yüzü sözkonusudur..

Bu seçimlerin de darbenin son aşaması olarak planlandığının bir çok göstergesi var.

Başlıcası, seçimlerin OHAL koşulları altında gerçekleşiyor olmasıdır. Adil bir seçim değildir. Dahası Cumhurbaşkanı adaylarından birisi (Selahattin Demirtaş) hapistedir. Partisi HDP’nin barajın altına düşürülmesi için talimat verilmiştir.. Ne var ki, talimatı veren Beştepe'ki zat, HDP’li seçmeni korkutmak için, mitinglerinde Demirtaş’ın idamını gündeme getirmiş, ancak 'HDP hala bu milletten nasıl oy alıyor, inanamıyorum' demek zorunda kalmıştır..

Halk, Gezi İsyanından bu yana egemenlik sisteminin adım adım gelişen devlet terörü ve baskısında diktatörlüğün fragmanını görmüş ve bu algıyla demokrasiye sahip çıkma kararlılığını göstermektedir. Hiç bir inandırıcılığı kalmamış, aptalca yalanlara başvurmak çaresizliği içindeki Erdoğan karşısında hile ve gaspa karşı, devlet şiddeti ve baskısına, mafyalarla içiçe geçmiş iktidarın yönettiği çetelerin ve paramiliter grupların, kazanmazsak iç savaş çıkar tehditlerine boyun eğmeyeceğini göstermektedir. Bu kararlılık Muharrem İnce’nin mitinglerinde kendisini coşkuyla gösterdi. HDP’nin kürt illerindeki mitingilerinde, Dıyarbakır’da, Van’da gösterdi.

 Muharrem İnce’nin, kürt halkının temel talepleriyle AKP tabanı dahil diğer toplumsal kesimlerin taleplerini bir birbiriyle özdeşleştiren bir söylem bütünlüğü kurması, geliştirmesi ve bunu sürekli tekrarlayarak kitlelerin bilincine kazıması, halkın güvenini kazanmakta ve kararlılığını, cearetini artırmakta önemli bir rol oynadığını teslim etmek gerekir. Kendi ideolojik evreninin potansiyelinin çıkarabileceği, Millet İttifakını da esneten-eğiten bir özdeşleşme ve dolayısıyla demokratik cumhuriyetin bir ön-taslağıdır bu.

Bu, aynı zamanda, Erdoğan ve AKP'nin ya da Cumhur ittifakı denilen gerici-faşist cephenin, siyasal islam denilen eklektik ideoloji ile, kitlelerin, tutkularını, içgüdülerini, önyargılarını, cehaletlerini, ve alışkanlıklarını egemenliklerinin kalıcılığı uğruna yönetmelerinin sonuna da gelmiş oldukları anlamına gelmektedir.  Ki, bunu kavramak, daha sert mücadelelere sahne olacak seçimler sonrası için önemlidir. Çünkü AKP paradigmasının kırılması demektir bu.

İşte bu iki olgu HDP ve sosyalistlerin omuzlarına yeni tarihsel görevler yüklüyor.

Bugün üç ittifak var. 3.sü HDP’de ve etrfında kümelenen Halkların Demokratik ittifakı. Emek-barış ve demokrasi güçleri ağırılıkla bu ittifakın içinde, çeperinde. Bununla birlikte Cumhur İttifakı karşısında tek bir demokrasi bloku var. HDP etrafında sosyal demokratların da katılımıyla tabanda bir ittifak oluşuyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi, barajı geçmenin stratejik önemi ise, ikincisi de HDP’nin bu seçimlerde daha sol bir söylem ve adaylarla ortaya çıkmasıdır. Yani HDP’nin sadece kürt seçmeni yok, doğuyu ve batıyı birleştiren sol seçmeni de var. Ezilen halkların, toplumsal grupların çıkarları ile emekçilerin çıkarlarını özdeş kılmaya yönelen bir eğilimle ortaya çıkıyor.

Bu nedenle, bu ittifakı, başta HDP ve HDK’da varolan siyasi özneler olmak üzere bütün devrimci-demokrat hareketler, gerçek demokrasiden yana olan, çıkarları kapitalist sistemin sınırlarını aşan demokratik sınıfların ittifakına evriltmek için kendisini genişleterek yeniden örgütlenmelidir. İşçi sınıfının politik süreçte etkin rol oynaması için Emek Cephesi inşa edilmelidir. Kimlik siyasetinin etkisini yitirdiği bir sürece girdik. Türkiye’de siyasal toplumu ve sivil toplumu yeniden örgütlemeyi hedef alan, acil talepleri içeren bir geçiş programı hazırlanmalıdır. Bu program, aslında HDP’nin manifestosunda, Haziran Hareketi gibi oluşumların deklarasyonlarında var. Yeniden-örgütlenme bu programın talepleri ve kitlelerin başkaldırısını temel alan bir mücadele çizgisiyle birleştirilmelidir.

HDP’nin bir halk ittifakı olarak, ezilenlerin, sömürülenlerin ileri mevzisi olarak tahkim edlimesini, soyalistlerin yığınağı bu ittifak etrafında yapmasını söylemek sadece ideolojik bir tercihin ifadesi değildir. HDP’yi Millet ittifakı içine dahil edemeyen dinamikler, seçimin ardından politik tavırlarını daha açık ortaya koyacaklardır.. Bu bir teğel ipiliği gibi, CHP’nin içinden geçen, İYİ Parti’ye bağlanan ve orada kalınlaşan bir eğilimdir. HDP’nin içinde barındırdığı potansiyelin farkındadırılar.

Bu, ancak anti-kapitalist taleplerle demokratik talepleri birlieştiren bir politik çizginin daha belirgin ve daha örgütlü kılınması ile karşılanabilir. HDP kilit rolünü sadece parlamento aritmetiğinin ona verdiği imkan ile değil, asıl olarak bu çizgiyi yükselterek ve kitlelerle buluşturarak elde edecektir. Demokratik cumhuriyetin ön-taslağı dediğim şeyi daha ileri, daha radikal bir rotaya çekecek basıncı yaratacak bu çizgidir.

*

Son söz olarak..

Demokrasi bloku (Millet ittifakı+HDP) Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini kazanmış görünüyor. Muharrem İnce’nin yüzde 33-35 aralığında bir oy alacağını tahmin ediyorum. Erdoğan’nın ise yüzde-43-44.. 2. Turda HDP’nin yüzde-75’I İnce’ye oy verirse (HDP’nin milletvekili seçimlerindeki oyunun yüzde-12-13 olacağı öngörüsü ile) bu yaklaşık yüzde-43-44 demektir. İyi parti ve Saadetin oy oranlarını yüzde 10-11 ve yüzde-4 olarak öngürüsek, iki partiden yüzde elli fireyle İnce’ye 7 puan gelir. CHP’nin parti olarak oyu yüzde 26-27 aralığında olur.

ELbetteki, halkın iradesi sandıklardan çıkarsa..

AKP-MHP ittifakının diktatörlüğü sürdürme ve kalıcılaştırma konusunda kararlı olduklarını, iktidarı barşçıl bir şekilde terk etmeyeceklerini hatırlatmak isterim. Başka çareleri yok çünkü. Herşey bir yana, Gülen cemaatinin FETÖ’ye dönüşmesinin, katliamların, siyasi cinayetlerin azmettiricisi ve sorumlusu Erdoğan ve AKP’dir. İttifak bir suç ortaklığıdır. Sadece siaysi bir ağ değildir bu. 450 milyar dış borcun, yaklaşık 350 milyar dolarının aktarıldığı güçlü bir sermaye kesimi de sözkonusudur. Dolayısıyla, hile dahil, şiddete de başvurabilecekleri beklenmelidir. Bunun nasıl gelişeceğini önümüzdeki saatlerde ve günlerde göreceğiz..

Ancak her ne olursa olsun, önümüzdeki süreç diktatörlüğün sonbaharı olacaktır. Halkların ve emekçilerin kararlılığı ve cesareti, diktatörlüğün sonunu getirecektir.. Yeterki, bu kararlılık ve cesareti yükseltecek ve demokratik cumhuriyet hedefine yöneltecek doğru politikalar geliştirelim..

 

 

 

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Fareler, Muktedirler ve Seçim
    ''Ancak halk iradesinden, tarihin kenefine süpürülmekten korkan bu gasp ve soygun çetesi her şeyi yapabilir. Çünkü Nazım'ın dediği gibi 'hiç bir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.' Satmanın dışında, cinayetlerle, katliamlarla…
  2.  TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
    TİP’in seçimlere İttifak içinde, Yeşil-Sol Partiden ayrı olarak kendi logosuyla girme kararı, buna karşılık HDP’nin Hasan Cemal’i ve özellikle Cengiz Çandar’ı aday göstermesi üzerine tartışmalar devam ediyor. Bu tartışmalar, yakın…
  3. Faşizm ve İç Savaş
    Faşizm ve İç Savaş
    30 Haziran 2022
    Erdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze alan bir politika izledikleri bugün daha net görünüyor. Emareler, eğilimler daha belirgin. Elbette ki iç savaş iki karşıt…
  4. Devrimci durum ve Emek Cephesi
    Devrimci siyaset kurulu düzen içinde ‘’daha iyi bir toplum’’ mücadelesi yürütmek değildir. Böyle görüldüğünde mücadele ve siyaset rutin bir prosedüre ya da protestoculuğa indirgenmiş olur. Devrimci siyaset verili olanı daha…
  5. Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
    Bugün bizde 2001’in Arjantin durumu yok; mafyala?m?? fa?ist bir rejim var. Bu nedenle, böyle bir otokratik rejimin cenderesindeki bir ülkede Kurucu Meclis, sadece bir anayasa yap?m yöntemi olamaz. Ülkenin ve…
  6. Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
    ''Geçmişin devrimcilerini, sosyalist eylemcilerini, sadece yaşamlarını devrime adadıkları için değil, örnek mücadeleleri ve harekete düşünsel ve pratik katkıları ile de değerlendirmeli ve anmalıyız. Bu, öncelikle, onların pratiklerini eleştirel süzgeçten geçirerek…
  7. Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
    Şaban Ormanlar entelektüel birikimi olan, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde özverili katkıları kadar marksist hareketteki teorik tartışmaları da takip eden onurlu, dürüst bir insan ve kararlı bir komünistti. Onu ilkin TRT…
  8. Faşist MHP Kapatılmalıdır!
    Bu partinin mafya liderleri ile, eski kontrgerilla artıkları ve Susurluk çetesi ile iç içe geçtiği, dolayısıyla, hem insanlığa karşı, hem de mafyatik suçların ODAĞI olduğu görünen bir gerçek. Peki, bunlar…
  9. Finale  Doğru
    Finale Doğru
    26 Nisan 2021
    Biliyorsunuz iktidarın, içeriği artık ayan beyan olan 2023 hedefi var.. Cumhuriyeti 100. cü yılında ilga edip onun yerine otokratik islamcı bir devletin ilan edilmesi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ya da tek-adam…
  10. Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
    Kainatın efendisine naçizane teklifimiz şudur ki, Aya gidecek ilk kafile, Hz. Nuh’un kendisine inanmayarak gemiye binmeyen oğlunu ikna etmek için ‘’cep telefonu ile görüştüğünü’’ ortaya koyan İÜ Deniz Bilimleri Fakültesi…
  11. Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
    Pensilvanya’daki seçimleri önde bitirmesiyle 20 delege daha kazanması kesinleşen Biden, 46. ABD başkanı olarak anılmaya başlandı bile. Şimdiki tartışma, Trump’ın White House’tan nasıl çıkartılacağı üzerine. Bilindiği gibi, 65 milyonu aşkın…
  12. Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
    Öznel müdahalenin öncelikle yönelmesi gereken hedeflerden biri, bütün hareketlerde, ama özellikle emek hareketinde emekçi demokrasisini (proleter demokrasiyi) örgütlemek yerine kendi grupsal iktidarını örgütleme anlayışıdır. Bunun devrimci Marksizmle bir alakası yoktur.…
  13. Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
    Krizin görüngülerinden biri ABD hegemonyas?n?n çökmekte olu?u. Büyük ihtimalle hegemonya krizi çoklu seçeneklerle uzun süre devam edecek. Bu seçenekler ?imdilik Çin, Rusya, Hindistan olarak görünüyor. Bölgesel hegemonya mücadelesi içinde olanlar…
  14. Dayanışma
    Dayanışma
    21 Mayıs 2020
    Sosyalist politika, geleceği bugüne izdüşüren bir yaklaşımla hareket eder. Bir başka deyişle onun temeli, alternatif bir toplumsal ilişki biçimini geliştirmektir. Bu ilişki biçimi, egemen ilişki tarzına karşıt alternatif nüve olarak…
  15. AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
    Bu iktidara kar?? direni? anayasal bir hakt?r ve me?rudur. Ait oldu?u yere, tarihin çöplü?üne gönderilmesi ya?amsal oldu?u kadar art?k ahlaki bir sorundur. Fezlekesini yazman?n zaman? çoktan geçti bile.. ?nfaz yasas? koronavirüse…
  16. Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
    Zira Cumhuriyetin ilkeleri, başta laik sistem, onun birincil uygulama alanı eğitimin akla ve bilime dayalı temelleri yok edilmiş durumda. Devlet aygıtları islamileştirilmiş, cumhuriyet ordusu, Son Suriye harekatının da gösterdiği gibi,…
  17. Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
    16 Ağustos 2011'de aramızdan ayrılan Mihri Belli'yi, devrimci eylemin önde gelen simalarından ve önderlerinden biri olarak anıyoruz.. Aşağıdaki yazı O'nun yoldaşlarından Mehmet Özgen'e ait. Özgen, bu yazıyı Mihri Belli'nin ardından 2012…
  18. Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
    Demokrasiye, özgürle?meye en çok ihtiyac? olanlar, elbetteki emekçi s?n?f ve katmanlard?r, kad?nlard?r.. Bu nedenle, Emek ve Kad?n Cephesi, anti-fa?ist mücadelenin, kürt halk?n?n da taleplerini kapsayan demokratik cumhuriyet mücadelesinin itici gücü olarak…
  19. İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
    Ortada giderek gerçekli?i su yüzüne ç?kmakta olan bir iktisadi kriz olmas?na, bunun da diktatörlü?ü beka endi?esine sürüklemesine ve toplumun her türlü hile ve bask?ya ra?men direncini sürdürüyor olmas?na kar??n, muhalefet…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…