Katları Düşerken

Levent Turhan Gümüş

3 Temmuz 2020
Katları Düşerken

Muktedir her ne istiyorsa onu söyleme mecburiyetinin hükümran oldu?u bir distopya ülkesi bu ülke art?k. Söz yasak. Dislike yasak. Maskesiz dola?mak yasak... Nefes alam?yoruz...

?talyan yazar Dino Buzzati, “Yedi Kat” adl? öyküsünde, a?a?? do?ru inildikçe hastan?n durumunun kötüle?ti?i bir hastaneyi anlat?r. Herbir kat?n tedavi yöntemleri, seçilen e?yalar ve kullan?lan renkler aç?s?ndan kategorik bir düzenlemeye tabi oldu?u bu hastanede yönetim, hastayla olan ili?kisini “raz? etme” üzerine oturtmu?tur. Söz konusu düzenleme gere?i sorunu olanlar önce yedinci kata kabul edilirler. Buras?, aç?k havayla iç karart?c? alt katlar aras?na yerle?tirilmi? bir tür bekleme odas?d?r. Yeni gelene ilk söylenen ?ey, hasta bile say?lamayacak denli sa?l?kl? oldu?udur; az bir gayretle ama doktorlar?n önerdi?i tedavi yöntemlerine s?k? s?k?ya ba?l? kalarak geldi?i yere, sa?l?kl? insanlar?n dünyas?na geri dönebilecektir.

Katlar aras? yolculukta aslolan “r?za göstermek”tir. Hasta, bir kat inmenin ölüme biraz daha yakla?mak oldu?unu bildi?i halde, giderek yo?unla?an tedavi yöntemlerine, yukar? ç?kmas?na yard?mc? olaca?? umudu ile r?za gösterir. As?l ilginç olan, bir kattan di?erine dü?tü?ünde oraya ait olmad???n? dü?ünmesidir. O, asl?nda sa?l?kl?d?r, kendisine haks?zl?k yap?lm??t?r; geçici bir durumdur bu, bir süre sonra gerçek anla??lacak ve o, olmas? gereken yere geri dönecektir.

Bu öyküyle, zaman zaman diklense de Avrupa’n?n kap?s?n? y?llard?r a??nd?ran ülkemizin dü?mü? oldu?u durum aras?nda tuhaf bir benze?me var. Bu benze?me en çok emperyalistlerin kendi yararlar?na olan uygulamalar? bizim yarar?m?za bir ?eymi? gibi göstermesinde ve bunu bizim kabul etmemizde kendisini gösteriyor.

Her ?ey NATO’ya girmemizle birlikte ba?lad?.

?kinci dünya sava?? yeni bitmi?, iki kutuplu dünya ?ekillenmeye ba?lam??t?. ABD’nin emperyalist ç?karlar?n? koruyup kollayacak bir ileri karakola ihtiyac? vard?. Komünizmin tehlikeli bir hastal?k oldu?una ikna edildik. Ülkeyi “Sovyet tehditi”ne kar?? koruyacak bir ittifak olarak gördü?ümüz Atlantik Pakt? (NATO) üyeli?i için ba?vuruda bulunduk. Reddedildik. Ard?ndan BM’nin ilgili karar?n? gerekçe göstererek Kore’ye asker gönderdik. Yüzlerce vatan evlad? kolunu baca??n?, can?n? binlerce mil ötedeki yabanc? bir ülkenin topraklar?nda b?rakt?. Bedeli a??r olmu?tu ama sonuçta üyeli?e kabul edilmi?tik.

?lk kat? böyle dü?tük.

Kurtulu? sava??yla mazlum halklar?n mücadelesine ilham kayna?? olmu? bir ülke olmaktan ç?km??, kendi eliyle kendi aya??na pranga vuran bir ülke konumuna dü?mü?tük. Emperyalist i?gale destek vermi? i?birlikçi bir ülkeydik art?k. Ba??ms?zl?k karakterimiz olmaktan ç?km??t? ama biz bunun fark?nda de?ildik. S?zma harekat?n?n 1950’li y?llar?n sonunda tamamland???n?, hareket kabiliyetimizin daha ilk katta ciddi hasar gördü?ünü y?llar sonra aç?klanan Amerikan belgelerinden ö?renecektik. 1962 Küba krizi s?ras?nda Amerika, Küba’da konu?lanm?? Sovyet füzelerinin kald?r?lmas? için Türkiye kozunu kullanm??, anla?ma sa?lanamad??? takdirde ?ncirlik’teki rampalardan f?rlat?lacak füzeler arac?l???yla SSCB’yi vurabilece?ini belirtmi?ti. Bu, Türkiye’nin aç?k hedef oldu?u bir sava? demekti. Ve e?er kriz bir ?ekilde çözümlenmeseydi “ba??ms?z” Türkiye Cumhuriyeti’nin yurtta?lar?, sava??n taraflar?ndan biri olduklar?n?, ülke topraklar? olas? bir Sovyet misillemesiyle kar??la?t???nda fark edebilecekti.

?kinci kat? da dü?mü?tük ama kendimizi halâ ba??ms?z bir ülke san?yorduk.

Y?llar birbiri pe?i s?ra devrilmeye devam etti. Her on y?lda, bir kat daha a?a?? dü?üyorduk. 12 Mart ve 12 Eylül dü?ü?ün tescilli dönemleriydi. “Ordu k?l?c?n? att?” diyerek 12 Mart askeri darbesini kar??layan ayd?nlar?m?z, akrosti? tekni?i üzerinden bir i?kenceler ülkesi haline dönü?tü?ümüzü anlatmaya çal??t?klar?nda i? i?ten çoktan geçmi?ti. 27 May?s Anayasas?’n?n getirdi?i nispi örgütlenme imkan? büyük ölçüde ortadan kald?r?lm??, “demokrasimiz”, yasaklamalar, yarg?s?z infazlar ve i?kencelerle dolu bir bakiyeyi bir sonraki cuntaya devretmi?ti.

Bir kat daha a?a?? dü?mü?tük.

12 Eylül 1980’de kamuoyu ülke bütünlü?ünün selameti ad?na bir kez daha “demokrasi”nin ask?ya al?nmas?na ikna edildi. “Huzur” sa?lanm??t? ya ötesi önemli de?ildi. Karde? kavgas?na son verilece?i, bar???n tesis edilece?i saikiyle cuntaya r?za gösterenleri çok de?il birkaç y?l sonra, gelecek otuz y?l? belirleyecek bir “ba?lang?ç” bekliyordu. 1984 Eruh ve ?emdinli bask?nlar?, dünyan?n en gerici anayasalar?ndan biri olan ‘82 Anayasas?’yla teminat alt?na al?nd??? varsay?lan “iç bar??”?n bir illüzyon oldu?unu bütün dünyaya ilan ediyordu. Yok say?lmaya kar?? kendisini Diyarbak?r Cezaevleri’nde tutu?turan isyan “da?lar bizimdir” diyerek geri dönmü?tü. Gündemde art?k “Kürt Sorunu” vard?. Otuz küsur y?l önce Kore’ye asker gönderen Türkiye Cumhuriyeti, bu kez kendi “egemenlik alan?”n?n güney do?usunu kontrol alt?na almak ad?na muazzam bir sava? mekanizmas?n? harekete geçiriyordu. Çak?lta??... Bir kar?? toprak... Misak-? Milli... Kim “böldürtmeyiz” diye daha fazla ba??r?rsa o daha çok kahraman oluyordu. Üç, be?, on... ?lk ölüler sessizce topra?a verildi ama ölenlerin ard? arkas? kesilmedi. “Köklerini kaz?yaca??z” aç?klamalar?n? takiben gerçekle?tirilen her “Bahar Operasyonu”ndan sonra daha çok öldük. 12 Eylül’ün yaratm?? oldu?u toplumsal travma ku?kulu, kö?eyi dönmeye meyilli, içe kapal? suskun bir toplum yaratm??t?. Türkiye bir iç sava? ülkesine çoktan dönü?mü?tü ama bu ülkenin yurtta?lar? olup bitenler bir ba?ka ülkenin sorunuymu? gibi uzaktan izliyordu.

Katlar? dü?meye devam ediyorduk.

Sülaleler ve çeteler döneminin henüz ba?lang?ç evresindeydik. Körfez krizi patlak verdi. Reis-i Cumhur, Sam Amca’n?n gösterdi?i istikamet do?rultusunda elini uzatarak bir koyup üç alaca??m?z? mu?tulad?. Bir kez daha ikna edilmi?tik. Ve fakat mukadderat, bize yine “hepsini koy” gelmi?ti. Kand?r?lman?n bu sefer ki faturas? çok daha a??r oldu. Kom?u ülke topraklar?nda at ko?turmak isterken kendi topraklar?m?z üzerindeki egemenlik hakk?m?z? kaybettik. Çekiç Güç devreye girdi. NATO’ya girmemizle birlikte yakam?za pimi çekilmi? bir nazar boncu?u gibi as?lan Amerikan üsleri, bu kez çokuluslu bile?enlerle devreye sokulmu?tu. Ne geleneksel devlet politikas? kalm??t? ortada ne “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi. Pentagon doktorlar?n?n demokrasi için gerekli diyerek yapmam?z? istedi?i her uygulama bizi biraz daha ölüme yakla?t?rm??t?. Geçici oldu?unu sand???m?z halsizlik kal?c?la?m??, yüksek ate? nöbetleri s?kla?m??t?. Tam da o günlerde Alevi dü?manl???ndan beslenen bir ba?ka fay hatt? devreye sokuldu. Devlet ricalinin, güvenlik güçlerinin gözleri önünde, Sivas’ta, aralar?nda ?air, yazar ve müzisyenlerin de bulundu?u otuz be? insan?m?z katledildi. Ba?bakan Çiller, “Çok ?ükür, otel d???ndaki halk?m?z bir zarar görmemi?tir” aç?klamas? yapt?. Vicdan, izan... Ortada göstermelik de olsa devlet diye bir ?ey kalmam??t? ya da varolan devlet art?k böyle bir devletti.

Öykünün bundan sonras? ancak Amerikan filmlerinde rastlanacak bir ara finalle devam etti. Susurluk kazas?yla birlikte emniyet müdürleri, katliam san?klar?, politikac? ve a?iret reislerinden olu?an bir çeteyle ilgili iddialar ortal??a saç?ld?. Eroin ve silah kaçakç?l???ndan arsa ve gazino ihalelerine uzanan çok say?da “kay?t d???” icraat?n faili bir çete ayn? araban?n içinden ç?km??t?. Kay?t d??? olan?n sadece çete ve icraatlar? olmad???n?, demokrasimizin de asl?nda yasa d??? oldu?unu teyid etmek için çok beklemek gerekmedi. Susurluk kazas?n?n hemen ertesinde, söz konusu icraat?n mümessillerinden olan eski ?çi?leri Bakan? A?ar, huzuru sa?lamak için gizli tutulmu? “bin operasyon” yapt?klar?n? aç?klad?. DGM savc?s?n?n yarg?n?n ba??ms?z olmad??? yollu ikrar? tam da bu a?amada geldi. Ve bizler, yak?nlar?n? karakollarda aray?p da bulamayan yurtta?lar olarak söylenmemi? olan? da duyduk: Yarg?n?n ba??ms?z olmad??? yerde polis devletinin terörü vard?r ve faili meçhul cinayet dosyalar?.

Ayn? ?çi?leri Bakan?’n?n U?ur Mumcu cinayetini kast ederek söyledi?i “Öyle bir i? ki, bir duvar gibi...  Bir tu?la çekersek duvar y?k?l?r” sözleri, göstermelik bir yarg?lama vesilesiyle gündeme gelmi? olsa da önemliydi. Devlet, epey bir zamand?r faili belli bir suç örgütüne dönü?mü? olmas?na ra?men bir hukuk devleti varm?? gibi yap?lm??t?. 'Devlet ad?na kur?un atan?n da yiyenin de ?erefli' addedildi?i bir çete devleti her?eyin yerine geçmi?ti. 

Sondan bir önceki kattayd?k.

Karanl?k git gide koyula??yordu. Bütün bu çürümü?lük içinde bulundu?umuz kat, ?ak?rt?l? laflar e?li?inde ????a bo?uldu. Dekor h?zla de?i?tirildi. Dev vantilatörler e?li?inde içeriye bolca hava pompaland?. Kendimizi daha iyi hissettik. Ah o kör iyimserlik. Katlar? h?zla ç?karak eski sa?l?kl? günlerimize dönebilece?imizi umuyorduk. Demokrasi ve ?slam bir arada ya?ayabilirdi. Neden olmas?nd?, olabilirdi. ?kna edildik. Çok sürmedi. Özgürlük vaadiyle iktidara gelenler giyimden ku?ama, ne yenilip ne içilece?inden kimin nerde ne söyleyece?ine kadar her yerde özgürlüklere müdahale ettiler. Bir büyük kalk??ma, toplumu özgürle?tirecek bir imkan, büyük Gezi komünü gaza bo?uldu. Rabbim verdikçe verdi. Allah’?n lütfu geri çevrilmezdi. Çevirmediler. Daha sözlerinin mürekkebi kurumadan darbe üstüne darbeyle bir dikta rejimi in?a ettiler. Bir büyük yalan taraf?ndan, her türlü vesayete son verece?ini söyleyen takiyeci bir grup taraf?ndan esir al?nd?k. Bitti. Muktedir her ne istiyorsa onu söyleme mecburiyetinin hükümran oldu?u bir distopya ülkesi bu ülke art?k. Söz yasak. Dislike yasak. Maskesiz dola?mak yasak.

Nefes alam?yoruz.

Dibe vurduk. Son kattay?z.

Çürümenin kesif kokusu can çeki?enlerin h?r?lt?lar?na kar???yor. Ba??m? öbür tarafa çeviriyorum.

Güne?likler gizemli bir elin emrindeymi?cesine a??r a??r inerek kapan?yor.

Son kattay?z. Dü?ülecek bir ba?ka kat yok!

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Ay Çıkınca Ölüm Susar!
    Yaz biterken bir k?z?l gül daha soldu. Üzgünüz. Oysa öfkeli olmam?z gerekirdi. Bir Sisyphos yazg?s? gibi kendini tekrarlayarak dü?tü topra?a en dire?ken olanlar?m?z. Yaz ba??yd?. Haziran’da ölmek zordu. Genç zamanlard?.…
  2. Esas Hadise O Kiraz Ağaçları*
    ''Yolumuzu ayırdıklarımızdandı Mihri Belli. Çok sonra, kendi hikâyemizin ve onun hikâyesinin aslında aynı "kiraz zamanı"na adanmış hayatları içerdiğini anladığımızda Mihri Belli yetmişli yaşlarındaydı, bizse otuzlu yaşlarımızda'' Düş bekleyene gelmez, ona…
  3. Haziran’da Bir Fidan: Berkin Elvan*
     Berkin Elvan’ın bir gaz fişeği ile vurulmasının üzerinden yedi yıl geçti. Adalet tecelli etmedi. Katili halâ aramızda. Berkin’den sonra naaşı günlerce buzdolabında bekletilen, koyun otlatırken öldürülen, üzerinden panzer geçirilen başka…
  4. Bir İktidar Aracı ve Muhalefet İmkânı Olarak Futbol-1
    Simgeler, semboller önemlidir. Futbol, içinde çokça simge bar?nd?ran toplumsal bir aynad?r. Sesi k?s?lm??, muhalefet etme araçlar? elinden al?nm?? bir toplum, farkl? bir taraftar profiliyle kendisini futbol üzerinden pekala ifade edebilir.…
  5. Siyasette ve Gündelik Hayatta
    Siyaset ve gündelik hayat?n "yeni normal" i genel bir kapatma, yal?tma, varl??? sürekli hissettirilen bir dü?man, muhtelif vaka tekrarlar?yla unutulmas?na izin verilmeyen bir tehdit ve her an ba??ma bir ?ey…
  6. Fotoğrafın ve Şiddetin Dili: Siyahi İsyan ve Gezi
    ''Yan yanalar. Bir tür yazgı birliği. “Nefes alamıyorum” diyerek ölen Floyd’un fotoğrafı, son sözleri “Vurmayın, öldüm!” olan Ali İsmail’le, Kemal Kurkut’la, Dilek Doğan’la, Berkin’le, Gezi’nin güzel yüzlü çocuklarıyla buluşuyor'' George Floyd. Yeryüzünün lanetlilerinden. Siyah. Irkçı…
  7. Çiğdem koyduk çocukların adını
    Devrimle Çiğdem yer değiştiriyor. Hatırlıyorum: Çiğdem koymuştuk çocukların adını. Çünkü Çiğdem, düşlerimizin devrime değdiği bir evvel zamandı. Şişli Meydanı’nda üç kız biri çiğdem biri nergis vuruldular güpegündüz sorarlar bir gün sorarlar……

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…