İstanbul Sözleşmesini Kaldırmak İstiyorlar, Çünkü Kadınlardan Korkuyorlar!

Gamze Şimşek

25 Temmuz 2020
İstanbul Sözleşmesini Kaldırmak İstiyorlar, Çünkü Kadınlardan Korkuyorlar!

Bugün bir kaç tarikat mensubunun isteğiyle kaldırılmak istenen İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak;  kendi kanıyla katilinin adını yazan kadınlara, çocuğunun önünde katledilenlere, yüzleri asitle yakılan, sırtından satırlanarak doğranan kadınlara, Fatmalara, Şulelere, Pınarlara, Eminelere, Tuğçelere olan borçtur.

Pınar Gültekin... şiddet gördü, yakıldı ve üzerine beton döküldü. Üç gündür bu faciayı konuşuyoruz. Üzerinden bir hafta geçmeden unutacağız. Sonra yenileri eklenecek. Gülistan Doku aylardır bulunamıyor. Doku, Tunceli’de kayboldu. 21 yaşındaydı.  Tam 203 gündür bulunamıyor. Nadira Kadirova AKP’li  milletvekili Şirin Ünal’ın evinde ölü bulundu. Kadınlar aylardır soruyorlar. Nadira’ya ne oldu? Diye. Nadira’ya ne olduğunu bilmiyoruz. Ama Şirin Ünal’ın Ayasofya camii’nde  namaz kılmak için bulunduğunu,  camii içindeki fotoğrafını sosyal medya’da paylaşarak  bu anı nasip eden Allah’ına ve reisine teşekkür ettiğini biliyoruz.

Muş’ta eşinin kardeşinin tecavüzüne uğrayan sonra da eşi tarafından öldürülen 6 çocuk annesi Fatma Altınmakas, şikayet etmeye çalışmış aslında başına geleni. Ama jandarma karakolunda Kürtçe tercüme imkanı kendisine tanınmadığı için şikayeti alınamamış. Kaldırmaya çalıştıkları İstanbul sözleşmesi der ki; "cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü" v.b. kimlik özelliklerinin yanı sıra "cinsel yönelim" temeline dayanarak ayrımcılık yapılamayacaktır.

Fatma Altınmakas dahil, öldürülen tüm  kadınların faili, yargısıyla, medyasıyla, diyanetiyle, polisiyle, kadınları korumayan, onları istismarcılarıyla evlendirmenin yollarını arayan, tek kalemde 90.000 suçluyu vatandaşlarının arasına salan, iyi hal indirimleriyle, suçluyu koruyan ve kollayan,  devlettir.

Batman’da uzman çavuş  Musa Orhan’ın  tecavüzüne uğrayan İ.E hastahanede can çekişiyor. Bize ondan kalan geride bıraktığı mektupta yazan şu satırlar. “Musa Orhan bana tecavüz etti. Ben ağladım, bana ‘kendini diktirirsin’ dedi. Saçımı çekip yerden sürükledi, ‘kimse sana inanmaz... sahipsizsin’ dedi.”

Pınar Gültekin’in katledilmesi üzerine gene Muğla’da, Bodrum ilçesinden bir yakarış geldi. Tuğçe Çelik adlı 21 yaşındaki genç kadın kendini sosyal medyadan 2 yıldır sözlü ve psikolojik tacize maruz bırakan 46 yaşındaki N.Ş’yi ifşa etti.  Tuğçe sosyal medyadan şöyle seslenmişti. “Pınar Gültekin gibi katledilip, ardından da sosyal medyada gündem olmak istemiyorum”. Sosyal medyanın gücüyle N.Ş dün akşam çıkartıldığı mahkemede tutuklandı.  Tutuklanmasının bir işe yaramayacağını çok yakın zamanda tekrar salıverileceğini hepimiz biliyoruz. Maalesef ki, “Pınar Gültekin cinayeti benim seslenişimin cesaret kaynağıdır” diyen Tuğçe’ye ne olacağını bilmiyoruz.

Akp hükümeti uzun zamandır politikalarını kadınlar üzerinden inşa ediyor.  Kadınlar ise var güçleriyle mücadele ediyorlar. Kadın örgütleri, STK’lar, Platformlar Türkiye’nin her yerinde  yerel ölçekte eş zamanlı eylemler yaparak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Muhalefet liderleriyle görüşmeler yapıyorlar, sosyal medyayı hareketlendiriyorlar. Kısacası, sınırlı imkanları ile yapabilecekleri herşeyi yapıyorlar. Ama hükümet hız kesmeden ataerkil şiddeti besleyen kadın karşıtı politikalarını sürdürüyor. Kadınların eylemlerini gazla, copla sindirmeye çalışıyor. Yetmiyor, sosyal medya paylaşımlarından ötürü  kadın hak savunucularını gözaltına  alıyor. Yetmiyor, kadın derneklerini kapatıyor, dernek yöneticilerinin evlerine köpeklerle saldırıyor. Kadın hak savunucularını her fırsatta terörle ilişkilendiriyor. Her gün en az 2 kadın çeşitli işkencelerle öldürülürken İstanbul Sözleşmesi’ni bir grup tarikat  ve cemaat şeyhinin isteği üzerine kaldırmaya çalışıyor. Peki Neden?

Asıl sormamız gereken soru bu.

Kadına karşı şiddeti önlemek için 2014 yılında yürürlüğe giren ama uygulamada her şartta ihlal edilen bu sözleşmeyi neden şimdi kaldırmak istiyorlar?

Bir zamanlar övünerek anlattıkları İstanbul Sözleşmesi’nden neden şimdi çıkmak istiyorlar?

Aslında cevabı çok basit. Hükümet  2012 yılındaki Nahide Opuz davası sonucu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından vatandaşını şiddetten koruyamadığı gerekçesiyle cezalandırıldığında, yaşamış olduğu itibar kaybından kurtulmak için imzaladığı bu sözleşmeyi hiçbir zaman içine sindirememişti. “Kadın ve erkeğin eşit olması fıtrata ters” diyen dönemin başbakanı şimdinin Cumhurbaşkanı R.T.E ve kabinesinin gündeminde hiç bir zaman olmadı kadınlar.  Bakmayın siz, AKP milletvekili Özlem Zengin’in “bizden önce kadının adı yoktu” güzellemelerine. Onlar da biliyorlar aslında neyin ne olduğunu. Ev ev gezen kadınların emeği ile örgütlenen AKP kendi cenahındaki kadınları kullandı ve bir kenara attı.

Bu durumu o cenahtaki kadınlar da görecekler ve aslında yavaş yavaş görmeye başladıklarını da izliyoruz. Daha bugün (24 Temmuz 2020) AKP Erciş kadın kolları yönetim kurulu üyeleri olarak, ilçe başkanlarının, başkanları Dürdane Şahin ve kadın kollarına yönelik uyguladığı psikolojik baskı, rencide edici ve aşağılayıcı tavırlarından ötürü toplu olarak istifa ettiler.

AKP hükümetine göre kadın, ancak ve ancak Diyanet’in söylevleriyle, eşi ona şiddet uyguladığında susması gerekendi, eşine sabırlı davranması gerekendi. Kadın ancak ve ancak aile içinde kendine yer buldukça ve çocuklar doğurdukça, annelik tanımı üzerinden makbul kadındı. Kısaca Erdoğan’ın deyişiyle “sembolik bayanlardı” onlar.  Adem’in yasak elmayı yemesini sağlayandı.  Günah keçisi ilan edilendi. Ortaçağ’ın karanlık düşüncelerinin timsali Aziz Tertullianus’un dediği gibi “şeytanın nasıl alt edeceğini bilmediği erkeği aldatan kişiydi kadınlar”...

Kadın hareketi’nin hak temelli eylemleri, ülkenin dört bir yanındaki  kadınlar tarafından karşılık buluyor ve refleks eylemler olarak da sokağa çok hızlı bir şekilde taşınıyor.  Muhalefeti etkisizleştiren AKP hükümetinin korkulu rüyası, işte bu Kadın örgütleri. Kısaca, korkuyor hükümet. Kadınların, yılların emeğiyle kazanmış oldukları haklarını  savunmalarının toplumsal mecrada geniş çaplı bir karşılık bulmasından çok korkuyor.

Kadının ortalama 370 TL olan nafakasına göz dikiyor, arabuluculuk kurumunu getirerek boşanmaların önüne geçmek istiyor. Tüm dünya ülkelerinin yöneticileri Pandemi sırasında açıkladıkları önlem paketlerinde kadınlara yer verirken, bizim ülkemizde bırakın kadınlara destek paketi açıklamayı, evden uzaklaştırma kararları verilmeden önce, şiddet gören kadınlara,  faillerin corona virüs nedeniyle karşılaşacağı sağlık riskleri hatırlatılarak, affedici davranmaları salık veriliyor. Sığınaklara kadınlar kabul edilmiyor. Neden kadınlara bu düşmanlık? Çünkü ülkedeki, dağıtılamayan, sürekliliği engellenemeyen en etkili muhalif güç kadınlar. Kadınlar sadece başta yaşam hakları ve kazanılmış hakları için değil, barajından, ormanına, toprağından, taşına, emek sömürüsünden, çocuk istismarına bu ülkeyi savunmak amacıyla alanlarda oldukları için, kadınlar bu ülkenin laik değerlerine yapılan saldırılara karşın her koşulda alanlarda, meydanlarda oldukları için korkuyor onlardan.

Bugün bir kaç tarikat mensubunun isteğiyle kaldırılmak istenen İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak; kendi kanıyla katilinin adını yazan kadınlara, çocuğunun önünde katledilenlere, yüzleri asitle yakılan, sırtından satırlanarak doğranan kadınlara, Fatmalara, Şulelere, Pınarlara, Eminelere, Tuğçelere olan borçtur.

Bugün İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasını isteyen tarikat ve cemaat mensupları emellerine ulaştıktan sonra durmayacaklardır.  Yarın İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukuktaki uygulayıcısı olan 6284 sayılı kanun kaldırılsın diyecekler, ertesi gün Cedaw sözleşmesi diyecekler, daha ertesi gün halihazırda meclisin yeni dönem açılışına sakladıkları çocukların istismarcıları ile evlendirilmeleri diyecekler, gün gelecek kadınların kıyafetlerini, kamusal alandaki varlıklarını sorgulamaya başlayacaklar.

Hala vakit varken, ülkedeki bütün emekçiler, kadınlar, erkekler, sanatçılar, kısaca laik değerleri savunan tüm kesimlerin biraraya gelerek seslerini çok daha yüksek çıkartmaları hiç bu kadar elzem olmamıştı.

Bugün İstanbul Sözleşmesini savunmak, sadece kadınların yaşam hakkını savunmak değil, laik değerlere yapılan saldırılar karşısında demokrasiyi, özgürlükleri ve geleceğimizi savunmak demektir. 

 

 

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Çölde Vaha Misali Bir Etkinlik
    ''Bir yer düşünün; cep telefonu, bilgisayar, cüzdan gibi eşyaların çadırların önündeki masalara bırakıldığı, masanızdaki bir tava menemene gelen geçenlerin ekmek bandırıp yollarına devam ettikleri, bir yer düşünün herkesin tanısın tanımasın…
  2. Afetler Ayrımcılık Yapmaz, İnsanlar Yapar
    Depremlerde, cinsiyetlerinin savunmasızlığından ötürü kadınların karşılaşabileceği sorunlar çok daha fazladır ve unutmayalım ki bu deprem, küresel cinsiyet eşitsizliği sıralamasında 156 ülke arasında 133. sırada yer alan Türkiye’de gerçekleşti. Afetler ayrımcılık…
  3. Afgan kadınlar köleyken biz özgür olabilir miyiz?
    “15 Ağustos 2021 sonrasında her şey gözlerimin önünde oldu: 20 yıldır uğruna çalıştığımız bir demokrasi 24 saat içinde yerle bir oldu. Açıklığa kavuşturmak istediğim bir nokta var: Afganistanlı kadınların başına gelenler her…
  4. Suçlu bulundu : İç Barışı Tehdit Eden Kadınlar!
    “Ey insanlık dinle ve anla. On ikiye beş kaldı, aç gözünü tetikte ol, hırsız çaldı zamanı. Gel Pazar günü saat üçte, öğren de kurtar canını.” Michael Ende’nin, dinlemeyi bilen küçük…
  5. Kafeslere sığmayan bedenler
    Dürüst olalım, bir gün zayıflarım diye sakladığın o elbisenin içine on yıldır giremiyorsan, ne olur biraz gerçekçi ol ve içine girebileceğin başka bir elbise al da, ruhun da, gardırobunda ferahlasın.…
  6. Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
    Dün Sırbistan, Japonya, bugün Rusya ya da yarın herhangi başka bir yer. Ülkeler değişir ama asla değişmeyense eril zihniyetin savaş meydanlarındaki tezahürüdür. Bir bakmışsınız bugün kurban gibi görünen bir ulus,…
  7. Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
    Kadınları namus, ahlak ve sadakat kemerleriyle eve bağlayan Nazilerin erkeklerinin lugatlarında sadakat, sadece birer propaganda aracıymış tabi ki. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin liderlerinden Heinrich Himmler’in sekreteri Hedwig Potthast ile…
  8. Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
    Hey sen, oradaki… Ne yapıyorsun ellerinle? Tıkış pıkış bindirildikleri arabada Corona önlemlerine uyulmayıp, maske takılmamasına itiraz ettiği ve bu olayı görüntülemeye çalıştığı için gözünün kör olmasına neden olduğun 60 yasındaki…
  9. Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
    Gece dışarı çıkma, kalabalıklara karışma, onu bunu giyme derken şimdi de sanal âlemde kimliğini gizle. Peki, ama neden? Kadınlar bin yıllardan beri kendilerine reva görülen sessizlik ve toplumun dışında tutulmayla…
  10. Sen Ne Çektin Be Havva
    Sen ne çektin be Havva… Canın çekti bir elma yedin. Sonra Âdem’e de ikram ettin. Âdem de hayır demeyip yedi. Üstüne kovuldun cennetten ama ikramiye sana kaldı, o gün bir…
  11. Başarılı kadınların enselerinde vızıldayan erkekler
    Tamer Karadağlı Türkiyeli izleyiciler tarafından kültürel kodlarımızın bir tezahürü olan taş fırın erkeği tiplemesi ile akıllarda kalmış bir sanatçıdır.  Yaşanan böylesi bir olayda,  taş fırın erkek kimliğinden soyunup sanatçı kimliğine…
  12. Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
    Sufrajetlerin önemli ismi Susan Anthony: “Bisikleti yönetmeyi başaran bir kadın, hayatı da yönetmeyi başaracaktır” sözü ile kadınların bisiklet mücadelelerine verdiği destek ile güç katmış ve  “Dünyadaki kadınların eşit haklara ulaşması…
  13. Kadın Katillerini Yetiştiren Kim?
    Her gün en az 3 kadının öldürüldüğü, kadın katillerinin korunduğu, kadınların yaşam haklarını savunmak için kuş misali çırpındıkları bir ülkede yukarıdaki sözleri söyleyenin bir kadın olmamasını çok isterdim ama gene…
  14. Kadınların Sahnesi Yeni Başlıyor
    Son zamanlarda tüm dünya kadınlarını da içine alarak belki, ama en çok da kendi ülkemin kadınlarını düşününce görüyorum ki, hep kanlı oyunların başrolünü oynamak biz kadınlara düşüyor. Ve maalesef ki,…
  15. Makbul Analık Sorgusu
    Makbul Analık Sorgusu
    9 Şubat 2021
    Aile yapısının sağlamlığının göstergesi, AKP hükümetinin 2012-2019 yılları arasında %1400 artış göstermiş olan kadın cinayetleri midir? Evlenme oranları azalırken, boşanma sayılarının her geçen gün hızla artış göstermesi midir? Yoksa, aile…
  16. Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
    Evet, bir sonrakinin sen olma olasılığı çok yüksek, senin olası katilinin de bir kravat, iki pişmanlıkla davasının en kısa sürede kapanması da çok olası. Velev ki, katledilen sen olmasan dahi,…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…