Avustralya aile içi şiddet danışmanlarından, Ms. Foster, Avustralya Daily Mail gazetesine verdiği bir demeçte; evlerinde tıkılı kalmanın, aile içi şiddet kurbanlarının başına gelebilecek en kötü sonuç olduğuğunu belirterek, tüm sosyal desteklerin kesilmiş olduğu bir ortamda kurbanı ile evde kalmanın istismarcıların istedikleri bir şey olduğunu belirtti.
Eşi benzeri görülmemiş zamanlardan geçerken, herşey bir yana, yapılabilecek en kötü şeyin aile içi şiddet mağduru bir kişiyi evin içinde istismarcısı ile birarada bırakmak olduğunu da ekledi.
Ayrıca Foster; Avustralya’da polisin ortalama olarak bir haftada 5000 aile içi şiddet telefon ihbarı aldığını da belirtti. Kadınların Emniyeti NSW grubunun da başkanı olan Ms. Foster ülke çapındaki sosyal hizmet görevlilerinin 40% ının son haftalarda şiddet artışlarını raporladığını ekleyerek, “Kadınlar çocuklarını düşünerek kendi emniyet önceliklerinden feragat ediyorlar, çünkü saldırganlarını kızdırmak istemiyorlar. Ayrıca kadınların ev dışında gidecek yerleri yok. Mavi yakalı işçilerin öncelikli olarak işten çıkartılmaları ve bu işçilerin devlet tarafından mali anlamda desteklenmemeleri de ev içi şiddetin önemli nedenlerinden biri” dedi.
Çindeki korona virus salgını sırasında aile içi şiddetin üçe katlandığı bazı raporlarca yazıldı. Çin’li Emekli polis memuru, Wan Fei’nin iddialarına göre Çin şehirleri tecrit altına alındıktan sonra 6000 aile içi şiddet raporlandı. iddiasına göre, Jingzhou Jianli ilçesi sadece şubat ayı içinde 162 aile içi şiddet raporladı ki, bu rakam geçen yılın şubat ayı ile kıyaslandığında normalin neredeyse üç katındaydı.
Hubei bölgesindeki raporlara göre de aile içinde geçirilen boş zamanın artması aynı zamanda alkol tüketimini de arttırıyor ve bu da aile içi şiddetin daha yaygınlaşmasına neden oluyor
Alkol tüketimindeki artışın aile içi şiddeti arttıracağı öngörüsüyle, Fransa’da Aisne kenti Valisi geçtiğimiz hafta başında alkol yasağı kararı uyguladı, fakat gelen tepkiler üzerine yasağı kaldırmak zorunda kaldı.
İngiltere polisi son haftalarda işsizliğin etkisi ve yakın mesafleerde zaman geçirmenin etkisiyle aile içi şiddet de artış olduğunu belirtti.
Fransa’da, İçişleri Bakanı, 17 Mart tarihi’nde ülkede tecrit ilan edilmesinden itibaren aile içi şiddetin 30% oranında arttığını, sadece Paris’te artışın 36% oranında olduğunu belirtti.
Kendi ülkemize baktığımızda ise son 10 günde 10 kadının öldürüldüğünü görüyoruz. Öldürülen kadınlarının en fazla evlerinde ve en yakınları, ki çoğunlukla eşleri tarafından öldürüldüklerini düşündüğümüzde, kadınlar açısından “evinde kal Türkiye” söyleminin kendi içinde ne tarz tehlikeler barındırdığını tahmin etmek hiç de zor değil.
Sağlık Bakan’nın kendisine sorulan, ülkede sokağa çıkma yasağı olacak mı sözüne verdiği cevabın kolay unutulacağını sanmıyorum. Ne kadar da kolay deyivermişti, “ herşeyi devletten beklememek gerek, herkes kendi Ohali’ni ilan etsin” diye...
Tamam çok güzel, herkes kendi Ohali’ni ilan etsin de, işlerinden güvencesiz şekilde atılan evine götürecek ekmek bulamayan insanların evlerinde ne tarz sıkıntılar yaşasayacaklarını tahayyül edebiliyor muyuz acaba?
Kaldı ki geçmiş zaman araştırmalarından bu tarz felaketlerin stresi tetiklediğini de okuyoruz. Avustralyadaki 2009 Kara Cumartesi yangınları sonrası görüşme yapılan 30 kadının yarısından fazlası daha önce bir şiddet deneyimleri olmamasına rağmen bu felaket sonrası şiddeti deneyimlediklerini ifade etmişlerdi.
Yani kısaca, periyodik olarak şiddete maruz kalan kadınların yanısıra, ekonomik olarak dara düşen eşleri tarafından daha önce şiddet görmemiş kadınların da risk altında oldukları apaçık ortada değil mi?
İşlerinden güvencesiz şekilde uzaklaştırılan bu erkekler, evlerini geçindirememenin sonucu olarak yaşayacakları bunalımı en yakınlarındaki kişilerden yani eşlerinden ve çocuklarından çıkartmayacaklar mı?
Ücretsiz izne çıkarılan babaların nafaka ödememek için bir kılıf bulmaları da ayrı konu tabi, normal zamanda ödenmeyen nafakalar için şimdi bir de korona kılıfı çıkmış oldu. “zaten işsizim, nasıl nafaka ödeyeyim”
Diğer taraftan eşinden boşanmış ve çocuğuna bakmakla yükümlü olan kadın işçilerin şimdilik işlerinden güvencesiz olarak atılma durumları yoksa, iki seçenekle karşı karşıya kalıyorlar. Yaşama olasılığı ya da virüse yakalanarak ölme riski. Hadi gel de karar ver bakalım...
Ev içi şiddet durmaksızın artıyor tabi bizler ancak duyabildiklerimizi aktarabiliyoruz. Misal; Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği’ne gelen bir telefon ihbarı. 3 çocuk annesi kadın, normal mesaisinde eşinin işten çıkıp içmeye gittiğini, eğer erken davranıp çocuklarla uyumuşlarsa eşinin kendisine dokunmadığını ama şimdilerde ise akşam iş çıkışı elinde içki poşetleri ile eve gelip içip içip kendisini dövdüğünü ifade ediyor. Artan şiddete dayanamayan kadın, polisi aradığını, aramasının üzerinden 5 saat geçtikten sonra polisin geldiğini ve kadına “ heryerde korona salgını var, sizin için güvenli yer ev, evde kalın” dediğini, kocasına ise sadece nasihatta bulunduğunu ekliyor.
Şiddet nedenleri ise traji komik, neden kuşlara ekmek kırıntısı atıyorsun? Neden o diziyi izliyorsun kesin o erkek oyuncuya aşıksın, neden gürültü yapıp beni uyandırıyorsun?
Devletin her konuda yayınladığı genelgelere şiddete karşı kadınları korumak için ekleyeceği bir genelde olmalı ve bunu yapmak hiç de zor olmamalı, Aile Çalışma ve Sosyal hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk bu artan şiddet olaylarına karşı neden 3 maymunu oynuyor yoksa sadece evinde oturup şiddet gören kadınlar için dua etmeyi mi tercih ediyor?
Uzaklaştırma kararı ile eşlerini evden uzaklaştıran kadınlar, uzatma süresi bitince tekrar uzatmak için kolluğa gidiyor ama ne zaman uzaklaştırma çıkacağı belli değil. Yani uzaklaştırma kararı biten adam o eve tekrar geri dönüyor. Bu durumda buyrun cenaze namazına gibi bir sonuç çıkmıyor mu?
İşin kötüsü Kadınların çoğu haklarını bilmiyorlar, Koronavirüs nedeniyle adliyeler kapalı olsa dahi, suç duyurusunda bulunulabiliyor ama kadınların çoğu maalesef bunu bilmiyor.
HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Duygu Doğan ve Güneş Engin’in hazırladığı “erkek şiddetiyle mücadele salgın dinlemez, haklarımızı biliyoruz” adlı rapora dayanarak, Kadınlar herhangi bir şiddete maruz kaldıklarında;
- 155 i arayarak kolluk güçlerinden yardım talep edilebilirler
- En yakın karakola başvurulabilir
- Bir akıllı telefon uygulaması olan Kades’i kullanabilir ve Kades ile polis çağırabilirler. Belediyelere bağlı kadın dayanışma merkezleri ve kadın örgütlerini arayabilirler.
- 183 sosyal destek hattını arayabilirler.
Rapora göre Yüksek can güvenliği riski olan kadınların Kadın sığınma Evleri’ne başvurmaları öneriliyor.
- Sığınağa gitmek isterseniz, 155 i, 183 sosyal destek hattını, bulunduğunuz ildeki şiddeti önleme ve izleme merkezini arayabilir, ya da en yakın polis merkezine başvurabilirsiniz.
Fakat kadınlar için korona günlerinde sığınaklara başvurma ve kabul edilme daha doğrusu sığınağa gitme kararını vermeleri de daha önceki günlere göre daha zor.
“Sığınaklara şu an yalnızca can güvenliği riski olan kadınlar kabul ediliyor, sığınak kabulunde kadınların darp cebir raporu ve korona test sonucunun olması zorunlu hale geldiğinden sığınak başvurusunun polis kanalı ile yapılması gerekiyor. Bazı sığınaklar kabulle birlikte 14 gün karantina uyguluyor, bazıları hiçbir şekilde sığınaktan çıkılamayacağını belirtiyor. Sığınaklarda iletişim araclarının kullanımı yasak ama bu esnada kadınlar çocuklarından ayrı ise onlarla nasıl iletişim kuracaklar? “Bu konuda bir bilgilendirme yapılmıyor.
Kısaca; sığınaklardaki hijyen konusundan endişe duyulması, çocukları ile birlikte sığınağa kabul edilip edilmeyeceği, sığınak kabul prosedürlerinin fazlalılığı vd. konular nedeniyle kadınlar can güvenliklerinden endişe duysalar dahi sığınağa gitme kararını vermekte zorlanıyorlar.
Bununla birlikte sığınma evlerinde kapasite 3600 kişi. Sığınma evlerinin kapasiteleri dolduğunda ne olacak? Devletin daha şimdiden kadınlar için alternatif sığınma mekanları oluşturmasının planlarını yapması gerekiyor.
İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Nazan Moroğlu; “koranavirüsle birlikte, merkezlerine yapılan boşanma, şiddet ve mülteci başvurularında ciddi oranda düşüş olduğunu bunun da kadınların adalete erişimlerinin de azaldığının göstergesi” olduğunu ifade ederek, kadınların en başta evden çıkamamak gibi birçok engelle karşılaştıklarını, adliyelerin kapandığı izlenimi olduğunu ama avukat ataması yapılabildiğini, Uyap üzerinden koruma kararı alınabildiğini yani 6284 saylı kanunun hala işlediğini belirtti.
- “6284’ten yararlanın, Bu kanun ile faili evden uzaklaştırabilir, dijital istismara son verebilir, kişisel bilgileriniz gizletebilir, şiddet uygulayıcısının silahına el koydurtabilir ve yakın koruma talebinde bulunabilirsiniz”
Kadın örgütleri evlerde kapalı olmalarına rağmen dayanışmayı her zamankinden daha sıkı tutuyorlar.
Bursa Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği Şiddet Hattı ve Dayanışma Merkezi 11 mart -26 Mart arası 15 günlük şiddet hattı verilerini açıkladı. 133 kadın ve 15 erkek aramış hattı. Başvuranların 90% ı evli, 80% i ortalama iki çocuklu ve 18-45 yaş aralığındalar. Kadınlar Bursa başta olmak üzere, Balıkesir, Eskişehir, Diyarbakır, Urfa ve İstanbul’dan ulaşmışlar. Arayan kadınların 50%’si, hapiste olan eşlerin dışarı çıkmaları durumunda ne yapacaklarını bilmemenin paniği ile aramışlar. Hatta başvuran erkekler ise, eşini şiddete maruz bırakmış olup nerede olduğuna ulaşmak istedikleri ya da kızkardeşinin, komşusunun şiddete maruz kaldığını ihbar etmek için aramışlar. Kadınların 45%i sığınma evlerine başvuru talebi ile ulaşmışlardır.
Kolluk kuvvetleri 65 yaş üstü vatandaşların market alışverişlerini yapmakla uğraşadursunlar, hükümetin hapisteki hangi tip mahkumların salıverilmesine ilişkin vereceği karar henüz muallakken, Mor Salkım’ın hazırladığı rapor; kadınlaın bir de haklı olarak hapisten çıkacak kocalarının endişesini şimdiden yaşadıklarını açıkça gözler önüne sermiş.
İtalyada 24 saat çevirimiçi olan hatlar hayata geçirildi. Acil başvuru hatları aktif ve 24 saat olacak şekilde çalışıyor, Çok mu zor, aynısının Türkiyede’de yapılması. Hepsini geçelim, bilboardlarla, medya kanallarıyla kadına karşı şiddete karşı kampanyalar yürütmek çok mu zor?
"Hayat eve sığar, evde kal" diyor ya hükümet yetkilileri çokça, bunu bir de evlerinde bir yandan çocuklarının geleceği için kaygılanıp, diğer yandan da ölümü enselerinde hisseden kadınlara sorsanız ya...
Yazarın Dİğer Yazıları
Çölde Vaha Misali Bir Etkinlik
8 Ağustos 2023Afetler Ayrımcılık Yapmaz, İnsanlar Yapar
13 Şubat 2023Afgan kadınlar köleyken biz özgür olabilir miyiz?
13 Ocak 2023Suçlu bulundu : İç Barışı Tehdit Eden Kadınlar!
25 Kasım 2022Kafeslere sığmayan bedenler
11 Temmuz 2022Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
10 Nisan 2022Fıs Fıs İsmail, Will Smith ve Bir Süreklilik Teması Olarak Ataerkillik
3 Nisan 2022Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
27 Mart 2022Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
7 Mart 2022Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
12 Şubat 2022Sen Ne Çektin Be Havva
26 Ocak 2022Başarılı kadınların enselerinde vızıldayan erkekler
12 Ekim 2021İşgal ve İç Savaşın Ardından, Gericiliğin Kıskacında Afgan Kadınları
17 Ağustos 2021Peki ya insanın ürettiği kesin olan şiddet virüsünün aşısı?
11 Ağustos 2021Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
5 Haziran 2021Kadın Katillerini Yetiştiren Kim?
1 Nisan 2021Kadınların Sahnesi Yeni Başlıyor
27 Mart 2021Hepimizin İçinden Yükselen Seslerin, Soruların Yankılandığı Bir Kitap; Uğultular
1 Mart 2021Makbul Analık Sorgusu
9 Şubat 2021Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
5 Şubat 2021