'Hükümetin çözüm için bir stratejisi yok'

13 Ocak 2013
'Hükümetin çözüm için bir stratejisi yok'

Paris suıkastinin aydınlatılmasını beklediklerini söyleyen Kılıçdaroğlu İmralı sürecine ilişkin olarak da şöyle konuştu: "Türkiye'nin en temel sorununu çözme konusu noktasında ana muhalefet partisinin olaya olumlu yaklaşımına, olumsuz tepki vermek aslında sorunu çözmemek gibi bir iradeyi dolaylı yoldan ortaya koymak anlamına geliyor."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Çin yolculuğu sırasında uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"PARİS SUİKASTİ AYDINLATILSIN"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Paris'teki suikastin aydınlatılmasını beklediklerini dile getirerek, "Olay kamuoyuna yansıdıktan sonra dikkatli izliyoruz dışarıdan ve içeriden bilgi alıyoruz. Değişik kanallardan, sonuçta olayın aydınlığa kavuşturulmasını hep beraber bekliyoruz. Bu konuda asıl görev Fransız hükümetine düşmektedir. Olayın olduğu yer, Fransız istihbarati ve polisinin sürekli gözetim altında tuttuğu bir yer olduğu biliniyor. Bu nedenle önümüzdeki süreçte olayın aydınlığa kavuşması gerektiğini düşünüyorum."

"İMRALI SÜRECİ KENDİ İÇİNDE GELİŞMELİ VE YÜRÜMELİ"

Suikastin İmralı sürecinin etkileyip etkilemeyeğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Öncelikle olayın gerekçelilerini bilmek gerekir. Bir infaz olduğu belli ama hangi gerekçe ile bu infazın yapıldığının ortaya çıkması gerekiyor. İmralı süreci kendi içinde gelişmeli ve yürümeli. 'Bir yerde bir cinayet oldu, bir infaz oldu dolayısıyla süreç aksadı' diye bakmak doğru değil. Süreç kendi içinde eğer hükümetin böyle bir kararalılığı varsa kendi içinde yürümeli."

"HÜKÜMETİN KAFASINDA BİR STRATEJİ YOK"

Hükümete kredi verdiklerine ilişkin sözlerine Başbakan Erdoğan'dan gelen tepkinin hatırlatılması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın uzlaşma aramadığını belirtirken, hükümetin çözüme yönelik bir stratejisinin olmadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "Benim yaptığım açıklamadan sonra sayın Başbakan tavrı, doğrusunu isterseniz bende de şaşkınlık yarattı. Türkiye'nin en temel sorununu çözme konusu noktasında ana muhalefet partisinin olaya olumlu yaklaşımına, olumsuz tepki vermek aslında sorunu çözmemek gibi bir iradeyi dolaylı yoldan ortaya koymak anlamına geliyor. Ben öyle yorumluyorum o nedenle süreci büyük bir dikkatle takip edeceğiz. Bu sorunlar bazen geniş, bazen dar tüm kesimleri ilgilendiriyor. Sorun kronikleştikçe sorunun yayıldığı alan sınırlarını aşabilir. 30 yıldır bir sorun çözülemiyorsa, bu sorunun çözülmesi noktasında herkesin sorumluluk ortaya koyması gerekiyor. CHP olarak biz bu sorunun bilincinde hareket ediyoruz.

Sorunun çözülmesine katkı vermek istiyoruz. 'Eğer çözülecekse niye sorunu çözüyorsunuz' diye tepki göstermenin hiç bir anlamı yok. Kendi insanınızı, ülkenizi seviyorsanız, Bu ülkede herkesin barış içinde, huzur içinde yaşamasını isterseniz, bizim beklentimiz ve talebimiz bu. 'Biz bu ülkeye barışı getireceğiz, bu ülkede barış içinde herkesin mutlu olabileceği ortamı yaratacağız' derlerse, biz bundan mutluluk duyarız. Bilgi verip vermemek onların takdiri. 'İlla bize gelin bilgi verin' diye bir talebimiz yok.

"TOPLUMSAL UZLAŞMA ARIYOR MUSUNUZ?"

Söylemimiz şu, eğer siz CHP'den bu sorunun çözümü için katkı bekliyorsanız, gelişmeleri sağlıklı işleyen bir demokraside ana muhlaefet partisine gelir, bilgi verir. Dolayısıyla o gelişmelerden bizim de bilgimiz olsun. Ama bize bilgi vermeleri şart değil. Parlamentoya da bilgi verebilirler. Parlamentoya bilgi vermiş olurlarsa, bize de bilgi verilmiş olur. Siz sorunun çözümünde gerçektende bir toplumsal uzlaşma arıyormusunuz, aramıyormusunuz? benim gördüğüm, bizim çıkışımıza karşılık hükümetin bir toplumsal uzlaşma aramadığı, öyle bir niyetinin olmadığı. Farklı tepkiler geldi Sayın Başbakanin tepkisi ile AKP'den diğer sözcüleri arasında da çok fark var. Dolayısıyla, ben sorunun çözümüne yönelik hükümetin kafasında oluşmuş net bir stratejinin olduğuna inanmıyorum. Eğer öyle bir strateji olsaydı, bu herhalde bir şekliyle daha net ortaya koyulurdu. Çözümün yakın olduğuna ihtimal vermiyorum. Nedeni de hükümetin elinde bu konuda bir strateji yok.

"İÇERİĞİ BELLİ OLMAYAN BİR KONUDA DESTEK VERMEMİZ SÖZ KONUSU OLMAZ"

İçeriği belli olmayan bir konuda yüzde yüz destek veremeyeceklerini ifade eden Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

"O süreç bizim dışımızdaki bir süreç bunu yapan hükümet. Biz ona dahil olmak istemeyiz. Hükümet, 'Sorunu çözeceğim' diyor. Eğer sorunu çözecekse, biz bundan memnuniyet duyarız. Hükümete kredi açarken 4 şart öne sürdük. Bunları yaptığı takdirde elbetteki o görüşmelerden bizim anlayışımıza uygun bir çözüm yakalanmışsa ona destek vereceğiz ama boyutları belli olmayan, içeriği belli olmayan bir konuda bizim kalkıpta 'Yüzde yüz size her konuda destek vereceğiz' dememiz söz konusu olamaz. Millete hesap verilemeyecek angajmanlar nedir? Halkın duyarlılığıdır, yani bir siyasal iktidar Türkiye'nin en kritik sorununu çözerken halkın duyarlılıklarını dikkate almalıdır. Aziz Nesin olsaydi çok güzel cevap verirdi ona. Kalkiyorsunuz 'efendim niye onunla konuşuyorsunuz' diyorsunuz. eee sormaz mı o, 'sen kiminle konuşyorsun' diye ağzınızdan çıkanı, eyleminizin ne olduğunu düşünerek konuşacaksınız. Bir eylemde bulunmuşsunuz, görüşmeler sürdürüyorsunuz, öbür tarafa diyorsunuz ki 'niye görüşüyorsun, sen niye görüşüyorsunuz' diye sorarsa ne yanıt vereceksiniz Recep Tayyip Erdoğan. Komedi yani."

"TOPLUMSAL UZLAŞMAYLA KÖKLÜ BİR SORUNU ÇÖZELİM' DEDİK"

Öcalan'la görüşmeler noktasında parti içinde farklı seslerin olup olmadığının sorulması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, "Herhangi bir farklı ses yok. Bu olayın otuz yıldır silahla çözülemeyeceğini herkes biliyor, kabul ediyor. O zaman biz hep sorunun çözümüne yönelik farklı stratejiler ve yol haritlari belirlememiz gerekiyor. Olay çok boyutlu bir olay. Eğer siz biz neden toplumsal uzlaşmadan söz ediyoruz, gerekçesi bu. Toplumun yüzde birlik kesiminin bile önemli katkılarının olacağına inaniyoruz. Çünkü biz 'bir toplumsal uzlaşmayla bu kadar kritik köklü bir sorunu çözelim' dedik" diye konuştu.

İktidarın, toplumsal uzlaşmayı yanlış anladığını kaydeden Kılıçdaroğlu, yeni anayasa çalışmalarını değerlendirdi. İktidarın önerdiği şekilde çalışılması durumunda toplumun değil çoğunluğu anayasasının ortaya çıkacağını ifade eden

Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "4 siyasal partinin parlamentoda bir araya gelmesi, parlamento dışında da kanaat önderlerinden oluşan bir komisyonun oluşturulması. Bu bizim talebimizdi. Sayın Başbakanın toplumsal uzlaşmanın farklı birşey olduğunu öğrenmesi lazım. Toplumsal uzlaşma oy çokluğu ile bir sorunun çözelmesi değildir. Yani AKP ile CHP'nin oyu yüzde 75, 'Biz istediğimizi yaparız' hayır, demokrasi bu değildir. Sizden 3 kişi, bizden 3 kişi geldik yanyana neyi çözeceğiz? Toplumsal uzlaşma bu sorunun çözümünde kilit sözcüktür. Ben merak ediyorum 3 milletvekili yanyana geldi, neyi konuşacaklar? İki parti bir araya gelip anayasayı değiştirebilir mi? O anayasa değişirse, o anayasanın bu ülkenin ve toplumun anayasası olduğunu kabul edebilir miyiz? Çoğunluğun anayasası olur. ;Onun için toplumsal uzlaşma kavramının sayın Başbakan'ın ve ekibinin çok iyi anlaması lazım. Başbakan uzlaşmadan kaçış yolu olarak 'sizde 3 kişi seçin, biz de 3 kişi seçelim otursunlar bu sorunu çözsünler' diyor. Eğer bu sorunun çözümü iki partinin bir araya gelmesi ile çözülecek olsaydı, çoktan çözülmüştü. Baştan çözülemeyecek bir konuda, halkı kandırmanın, umut vermenin anlamı var mı? Yazık günah değil mi bu halka."

"SORUMLU BAKANLAR GÖREVLERİNDEN AYRILMALI"

Zonguldak'ta yaşanan maden faciasıyla ilgili konuşan Kılıçdaroğlu, söz konusu ocakla ilgili birçok kez tutanak tutulduğunu ancak gerekli denetimlerin yapılmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Sağlıklı çalışan bir demokraside Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Enerji Bakanlarının koltuklarından ayrılması lazım. 1, 2, 3, 4 değil 6 kez o patlamanın olduğu maden ocağında 'çalışma koşulları yoktur' diye tutanak tutulup, her seferinde bakanlık önüne konuldu ama 'siz çalışmanıza devam edin' denildi. O işçiler yaşamlarını yitirdiler, hesabını veren yok. Denetimlerin gereği yapılmıyor."

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…