12 Eylül’ün son Celladı: Turgut Özal

28 Kasım 2012
12 Eylül’ün son Celladı: Turgut Özal

Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu raporundaki Turgut Özal'a yönelik "darbecilerle işbirliği yaptığı" şeklindeki yoruma, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yakın çevresinden itiraz geldi. Erdoğan'ın siyasi danışmanı, AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, "Özal'a darbeci yaftası yapıştırmanın haksızlık olacağını" iddia etti ve bu yaftanın Özal'ın üzerine yapışmayacağını öne sürdü.

Akdoğan Star'dak' yazısında şöyle soruyor: "Özal’ın 12 Eylül öncesinde ‘bürokrat’ olarak üstlendiği görevler veya siyasetçi olarak 12 Eylül darbesinin ardından gerçekleştirdiği görevler bir işbirlikçilik olarak takdim edilebilir mi?"

Bürokrat olarak üstlendiği görevleri, devletin memuru diyelim ve tartışma konusu yapmayalım. Ama "siyasetçi olarak 12 Eylül darbesinin ardından gerçekleştirdiği görevler" ne demektir? Siyasi sorumluluk almak değil midir? Kendisini silah zoruyla mı başbakan yardımcısı yaptılar? Yoksa 24 Ocak kararlarının uygulanabilmesi için darbecilere davetiye çıkaranlardan mıydı? Arşivleri karıştırsak neler çıkar neler..

Yurt Gazetesi soruyor..

Peki AKP ve sözde ‘liberaller' idam cezasının en son 1984 yılında uygulandığını ve iki devrimcinin idamına Turgut Özal'ın Başbakan'ı olduğu ANAP iktidarının onay verdiğini unuttular mı?

ANAP- MDP İTTİFAKI: İDAM EDİLSİNLER
Hatırlatmakta fayda var: İdam cezası en son 1984'te uygulanmıştı. Türkiye'ye ‘çağ atlatan' siyasetçi olduğu iddia edilen Turgut Özal'ın Başbakan'ı olduğu ANAP iktidarının 1984 yılında idam edilmesine onay verdiği sol görüşlü İlyas Has ve Hıdır Aslan, bu ülkenin astığı son kişiler olmuştu. Devrimci Yol üyeleri İlyas Has ve Hıdır Aslan askeri mahkemede yargılandı, 1982'de Türk Ceza Kanunu'nun 146/1 maddesi uyarınca haklarında idam cezası verildi. Sıkıyönetim Komutanlığı kararı Adalet Bakanlığı'na gönderdi ardından Özal yönetimindeki Anavatan (ANAP) Hükümet'i kararı Meclis'e yasalaşması için sundu. ANAP'ın önerisi Kenan Evren cuntasının kurdurduğu ve başında Turgut Sunalp'in bulunduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) tarafından da desteklendi. Öneriye sadece Necdet Calp'in başkanı olduğu Halkçı Parti karşı çıktı.

ANAP- MDP ittifakıyla, TBMM'nin onaylaması sonucu İlyas Has 7 Ekim 1984 tarihinde Buca Kapalı Cezaevi'nde, Hıdır Aslan da 25 Ekim 1984 tarihinde Burdur'da idam edildi.

Yurt Gazetesi'nin bu hatırlatmasına ilave edelim..

ACIMAYIN, ASIN!

1972 yılında Deniz Gezmiş,Hüseyin İnan ve Yusuf Aslanın idam kararları Mecliste görüşülürken, Turgut Özal ABD'de  Dünya Bankası danışmanıyken Tercüman Gazetesi yazarı Ahmet Kabaklı'ya bir mektup gönderiyor. Endişeli.org ve bir çok yayında yerde verilen mektup idamlardan tam 4 hafta önce 7 Nisan'da yayınlanıyor. Mektubun idamlarla ilgili bölümü aynen şöyle:

"Muhterem Ahmet beyefendi, Teknik Üniversite duvarlarına, bir tarafa köprü karikatürü, diğer tarafa da 6. Filo'yu koyarak 'Köprü ve bekçisi' diyen komünistlerin, aslında neyin peşinde oldukları bugün daha iyi anlaşılmıyor mu? Bir senelik bir Örfi İdare, bütün melanet ve hıyanetlerini meydana çıkardığı gibi, Türkiye'nin kalkınması için sarf edilen insanüstü gayretlere yapılan insafsız hücumların kasti hüviyetlerini de ortaya çıkarmıştır. Zaman, muhakkak durumu daha iyi gösterecektir.

Fakat bir endişem var: Tarihten, tecrübeden ders alacak mıyız, yoksa sözde bir acıma duygusu ile karıştırılan, aslında maksatlı birtakım oyunlara alet olarak Türkiye'yi yıkmak isteyenlere bir şans daha mı vereceğiz? Türkiye hiçbir zaman komünist olmayacaktır, ama kalkınma yolunda kaybettiğimiz zamanları geri getirmenin mümkün olmamasından korkuyorum."

‘BU NE YAMAN ÇELİŞKİ ANNE'
Başbakan Tayyip Erdoğan, 20 Temmuz 2010 günü yaptığı Meclis grup konuşması sırasında 12 Eylül'e oldukça geniş yer ayırmıştı. Darbecilerin ilk astığı sol görüşlü Necdet Adalı'dan bahsediyor, şair Nevzat Çelik'in Adalı için yazdığı 'Şafak Türküsü'nden' dizeler okuyordu. Daha sonra ülkücü öğrenci Mustafa Pehlivanoğlu'nun son mektubunu hıçkırarak ve kendisini ağlamaktan zor tutarak okuyor, onu dinleyen AKP'li milletvekilleri ise ağlıyordu.

EVREN: BİRBİRİMİZİ DAİMA KOLLARDIK
2008 yılında Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği, Özal belgeseli hazırladı. "Yeni Türkiye'nin Mimarı" adlı çalışmada, Türkiye'nin tanınmış 40 ünlü isminin anıları ışığında Özal portresi çizildi. Belgeselde Kenan Evren, Özal ile yaşadığı tarihî kucaklaşmayı anlattı: "Özal'ı Köşk'te kabul ettim. Yanıma yanaştı tokalaştık. Sonra beni kendine doğru çekti ve öpüştük. Aklımda sarılıp öpüşmek yoktu. Ama sıcak bir diyalog oldu. Özal'la başbakanlığı süresinde beraber çok iyi ve uyumlu bir şekilde çalıştık. Çok çalışkandı. Zaman zaman bazı anlaşmazlıklar oluyordu ama birbirimizi daima kollardık."

HEP DARBECİLERLE HAREKET ETTİ
Turgut Özal, 1977 genel seçimleri'nde Milli Selamet Partisi'nden İzmir milletvekili adayı oldu ancak seçilemedi. 43. Hükümet Dönemi'nde Başbakanlık Müsteşarlığı görevlerine getirildi. 24 Ocak Kararları'nın mimarı olarak görev yaptı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, Bülend Ulusu Hükümeti'nde ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcılığı görevine getirildi. Bu göreve getirildikten 22 ay sonra, 14 Temmuz 1982 yılında istifa etti. 1983'de Anavatan Partisi'ni kuran Özal 6 Kasım 1983'deki seçimlerde 400 kişiden oluşan parlamentoda 211 milletvekili çıkararak tek başına iktidar oldu. 1984 yerel seçimlerinden de başarıyla çıkan Özal, 1987 yılında yapılan genel seçimlerde de 292 milletvekili çıkartarak tekrar çoğunluğu sağladı ve 46. Hükümet'in başbakanı oldu. 1989'daki cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu. 263 oy alarak 8'inci Cumhurbaşkanı oldu. Özal, 17 Nisan 1993'te 12 günlük Türkistan gezisinden sonra hayatını kaybetti.

RAPOR: DARBE İŞBİRLİKÇİSİ

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun taslak raporunda Turgut Özal'a ilişkin şu değerlendirme yer almıştı: ‘Her ne kadar 1960 ve 1971 dönemlerine ilişkin tarihsel olarak bir fırsat kaçtıysa da 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinin aktörlerinin hemen hemen hepsi bugün hayattadır. Örneğin, Turgut Özal, 12 Eylül darbecileriyle ciddi bir işbirliği içerisine girmiştir. Başbakan yardımcılığı yapmıştır ama kendisi bugün bir demokrasi kahramanı olarak algılanmaktadır. Bu tutarsızlıktır çünkü darbe, kendi bakanlarını, kendi bürokrasisini, kendi polis teşkilatını da yaratmıştır. Darbecilere karşı ayakta duran ve ‘Hayır, ben sizlerle birlikte hareket etmek istemiyorum, çünkü sizler bu ülkede demokrasiyi yok ediyorsunuz' diyen siyasetçiler, gazeteciler ya da daha önemlisi aktörler çok az sayıdadır ve bugün onları değil, hâlâ onlarla işbirliği yapanları Türkiye'nin anıyor olması önemli bir paradokstur, önemli bir çelişkidir.'

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…