İşçi mücadelesinde yeni dönemeç: Metal işçilerinin direnişi

28 Haziran 2015
İşçi mücadelesinde yeni dönemeç: Metal işçilerinin direnişi

Hayri Erol* --Metal iş kolundaki içi kıyımlarına işçiler direnişle cevap veriyorlar. Tüm otomtiv sektörü durma noktasına geldi. DİSK'in bu duruma hazırlıksız yakalandığı gözlenmektedir. DİSK kararlı bir tutum almalıdır.

Mayıs ay’ı içerisinde başta Bursa Renault, TOFAŞ, Robert BOSCH olmak üzere Eskişehir ve Kocaeli FORD, Ankara TÜRK TRAKTÖR fabrikalarında binlerce işçi bağlı bulundukları Türk-Metal sendikasının Robert BOSCH fabrikasındaki toplu sözleşmesinde aldığı haklara karşın kendi işyerlerindeki sözleşmenin aynı hakları içermemesi üzerine direniş başlatılar.

Genel seçimlere kısa bir süre kala işçilerin direnişi gerek hükümet gerekse patronları ve sarı sendikayı şaşırttı. Direnişin salt ekonomik değil, sendikal nedenleri de olduğunu söylemeliyiz. Patron işbirlikçisi Türk-Metal’e karşı yıllardır birikmiş olan öfke de direnişi kolaylaştırdı, sınf çelişkisi eksenine oturttu.

Türk-Metal’in uzun yıllardır kendilerini aldattığını farkında olan Bursa, Kocaeli, İstanbul gibi üç büyük kentteki işciler son toplu sözleşmedeki sendikanın tavrına karşı isyanı başlattılar.

Robert BOSH’ta yapılan toplu sözleşmenin kendilerine uygulanmasını isteyen Türk-Metal işçileri olumsuz cevap karşısında şalterleri indirdiler.

Direnişi ilk başlatan Fransız tekeli ve OYAK ortaklığı olan RENAULT işçileriydi, diğer büyük fabrika işçileri tam bir dayanışma duygusuyla direnişe büyük bir coşku ve kararlılıkla katıldılar.

Direnişin temel gerekçesinin ekonomik olduğu, siyasi bir yönünün olmadığı bir olgu ise de, işçi sınıfımızın uzun yıllardır böyle büyük direnişi gerçekleştirmediğine ve bunun politik anlamına işaret etmeliyiz.

Metal iş kolu artı değer üretimi ve sömürüsünün en çıplak haliyle görüldüğü bir iş koludur.

İşçi ürettiği ürünün değerini net olarak bilmektedir. (Buzdolabı, çamaşır makinası, otomobil, makina v.b.) Üretim son derece seri bir şekilde hatta otomasyon sistemiyle yapılmaktadır. İşçi ürettikleri değerlerle ücretini çok net kıyaslayabilmektedir. Metal iş kolunda bırakalım ciddi bir siyasi çalışmayı doğru dürüst yapılan bir sendikal çalışma bile işçilerde bilinç sıçramasına neden olur.

Bundan elli yıl önce de metal iş kolu işçileri büyük direnişleri ve eylemleri gerçekleştirdiler.

15–16 Haziran direnişi, DGM direnişi, faşizme ihtar direnişi gibi işçi sınıfı tarihine altın harflerle yazılan bu direnişler metal işçilerinin eseridir.

Böylesi önemi olan bir iş kolundaki işçiler, sadece burjuvazinin baskı ve saldırılarıyla geriletilemez.

Mutlaka fabrikalarda işveren yanlısı sarı sendikalara ihtiyaç vardır.

Bugün güzel bir rastlantıyla bu mücadele 15–16 Haziran direnişinin yıl dönümüne rastlamıştır. Yaklaşık elli yıl önce de metal iş kolunda işini kaybetme, aç kalma ve can pahasına işçi sınıfı amerikancı işbirlikçi burjuvaziye ve sarı sendikalara karşı verdiği mücadeleyle gelişti. DİSK’i kurdu, sınıf bilincine ulaştı ve politik eylemlere öncülük etti. (DGM ve Faşizm İhtar eylemi gibi)

Bugünlerde halen süren bu direniş o yıllarla benzerlik göstermektedir. Ancak ciddi farklılıklar vardır. Direniş devrimci öncülerden istisnalar dışında yoksundur; Türkiye sosyalist hareketinin sınıf bağlarının son derece zayıf olduğu bir döneme gerçekleşmektedir.

Bütün bunlara karşın olumlu yanı patronlara ve Türk-Metal’e karşı öfke hızla büyümektedir. Türk-Metal, bu iş koluna 12 Eylül faşist darbesi döneminde DİSK’in kapatılmasıyla binlerce öncü işçinin işten atıldığı koşullarda KOÇ’lar ve SABANCI’ların desteğiyle yerleştirildi.

 

 

 

 

 

  MESS bir daha bu işyerlerine DİSK’i sokmamak adına yapılmadık baskı ve saldırı bırakmadı.

ARÇELİK, TOFAŞ, OTOSAN, NETAŞ, GENOTO, SINGER gibi işyerlerinde DİSK’i ağzına alan işçiler Türk-Metal’in ihbarıyla işsiz kaldı.

Bütün bunlara rağmen işçi sınıfının nice isimsiz kahramanı bu mücadeleyi sürdürdüler.

Kimsenin beklemediği bir anda tam seçimler arefesinde RENAULT işçilerinin Türk-Metal’e ve MESS’e karşı yaktığı ateşle direniş başladı. İşçilere direnişten vargeçmeleri halinde bir takım ekonomik haklar teklif ettiler, işçiler bunları ellerinin tersiyle iterek kimsenin işten atılmamasını Türk-Metal’i tanımadıklarını kendi temsilcilerini kendilerinin seçmek istediklerini ilan ederek direnişi sürdürdüler.

En önemlisi birleşerek kazanacaklarını öğrendiler.

Türk-Metal’in iş kolundan tamamen silineceği koşullar görülmektedir ancak MESS son derece rahatsızdır. Direnişleri bir türlü durduramamaktadırlar işçilere verdikleri sözlerden cayarak işçi kıyımına başlamışlardır. Atılan işçi sayısı yüzlerle ifade edilmektedir.

İşverenler Türk-Metal’den doğan boşluğa HAK-İŞ’e bağlı ÇELİK-İŞ sendikasını yerleştirmektedir.

HAK-İŞ hem AKP’ye hem de işverenlere yakın bir sendikadır. Konfederasyona bağlı ÇELİK-İŞ fırsattan istifade binlerce işçiyi üye yapmayı başardı. Bu durum MESS’in de çıkarlarınadır. ÇELİK-İŞ’i metal iş kolunda güçlü bir hale getirip işçi sınıfı hareketini yeniden teslim almayı istemektedirler. Nitekim Ocak 2015’te DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İŞ, onbeş bin işçiyle greve çıktığında AKP hükümeti grevi yasaklayarak MESS’e destek vermiştir.

Metal iş kolundaki içi kıyımlarına işçiler direnişle cevap veriyorlar. Tüm otomtiv sektörü durma noktasına geldi.

DİSK'in bu duruma hazırlıksız yakalandığı gözlenmektedir. DİSK kararlı bir tutum almalıdır.

Direnişin en olumsuz yanı işçilerin sol parti ve örgütlere mesafeli durmasıdır. Bu durum için kendimiz sorgulamalıyız.

Sol hareket uzun yıllardır,i nsan hakları örgütü gibi faliyet sürdürmektedir. Her sol parti ve örgüt işçi sınıfının bu onurlu direnişiyle buluşmak zorundadır. İşçi sınıfı bu süreçte kendi farkında olsa da olmasa da çok uluslu emperyalist tekellere ve onun işbirlikçisi sermaye sınıfına karşı da mücadele vermektedir.

Dolayısıyla bu sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinin yükselme potansiyeli yüksektir. İşçi sınıfı ve emekçi halkın davasını savunan insanlar olarak metal işçilerinin bu soylu direnişine omuz vermekle yükümlüyüz.

Sol hareketin de bu anlayışta olduğunu biliyoruz ancak örgüt çıkarlarını ön plana alınarak sınıf mücadelesinde eksik yapıyoruz. İşçi sınıfı davası her türlü parti ve fraksiyon çıkarının üzerinde görülmelidir. Biz bu anlayışı egemen kılmanın mücadelesini vereceğiz.

Önümüzdeki en acil görevin taşeronlaşma denilen kan emici sisteme ve iş cinayetlerine karşı bir duyarlılık oluşturmak olduğunu tespit ediyoruz.

Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinin taşeron iş kolunda da geliştirilmesi hedefimiz ve özlemimizdir. Bu konuda yapılan her çabaya katkı koyacağımız bilinmelidir.

---------------------------

*Hayri Erol: 15 -16 Haziran direnişini Arçelik fabrikasında işçi olarak yaşamış daha sonra PRESİZ (Beyaz Eşya Fabrikası) fabrikasında DİSK'e bağlı MADEN-İŞ sendikasında Baş Temsilcilik yapmış; PTT, İETT gibi büyük kamu işletmelerinde çalışmış sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinde yer aldığı için sık sık işten çıkarılmımıştır. 1978-1988 Yılları arasında TCDD'de kamu çalışanı olarak çalışmış, sendikal mücadele içerisinde yer almıştır. En sonunda Refah partisi yönetimindeki Pendik Belediyesinde TÜRK-İŞ'e bağlı BELEDİYE-İŞ sendikası baştemsilcisi iken 1995 Yılında çıkan direniş nedeniyle işine son verilmiştir.

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…