Ahmet Şık ve Nedim Şener tahliye oldu

15 Mart 2012
Ahmet Şık ve Nedim Şener tahliye oldu

Odatv davasında Ahmet Şık, Nedim Şener, Sait Çakır ve Coşkun Musluk'un 375 gün sonra tahliye edildiler. Bu beklenmedik gelişme, tahliyelerin arkasında başka bir neden mi var sorusuna yol açtı.

Odatv davasında başından beri gazetecilerin tutuklu yargılanmaması konusunda hem Türkiye kamuoyunda hem de uluslararası kamuyounda onlarca çağrı yapılmasına rağmen, gazetecilerin büyük bir çoğunluğu hala tutuklu. Ancak 12 Mart tarihinde yapılan duruşmada büyük bir sürpriz oldu ve -savcı sadece Sait Çakır'ın tahliyesini istediği halde- mahkeme Ahmet Şık, Nedim Şener, Sait Çakır ve Coşkun Musluk hakkında tahliye kararı verdi.

Tahliyelerin ardından hemen şu soru tartışılmaya başlandı. Madem bu sanıklar tutuksuz yargılanabilecekti, neden 375 gün özgürlüklerinden mahrum bırakıldılar? Tahliyelerin arkasında başka bir neden mi var?

Bu soruya, Hürriyet yazarı Sedat Ergin'in dünkü (14 Mart) yazısında açıklık kazandırdı. Ergin söyle diyordu:
"14 Mart (bugün), AİHM'nin Ahmet Şık'ın yaptığı şikayet çerçevesinde kendisinin neden tutuklandığı hususunda yönelttiği sorulara yanıt vermesi için Türkiye'ye tanıdığı sürenin son günüdür."

Ahmet Şık, İmam Ordusu kitabını yazma girişiminden bulunmaktan, Nedim Şener'in Hrand Dink cinayetinin perde arkası bağlantılarını kitaplaştırmaktan başka bir "suç"ları yoktu. Bunun dışında özel yetkili savcılığın her hangi bir delile sahip değildi. Bu hukuk ve yasa dışı tutuklama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne nasıl anlatılabilirdi?

Nedim Şener: Silivri'de çürürsünüz

"Oda Tv" davasından 2 gün önce tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen gazeteci Nedim Şener, "Orada her şey insanı çürütmek üzere kurulmuş, Silivri'de insana ait hiçbir şey yok" dedi. Şener, 28 Şubat sürecinde savcıların Merve Kavakçı'nın evine bile giremediğini, oysa kendi evi aranırken polislerin kızının ödevlerine bile baktıklarını söyledi.

Şener, katıldığı bir televizyon programında yaşadıklarını anlattı. Tutuklu kaldığı Silivri Cezaevindeki koşullara ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Şener zaman zaman da duygusal anlar yaşadı. Şener, öncelikle kararı değerlendirirken, tutuklu bulunan gazetecilere işaret ederek, bunun yetmeyeceğini, Türkiye'ye bu tablonun yakışmadığını söyledi. 16'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nin insanları mutlu eden, toplum vicdanına uygun bir karar verdiğini ifade eden Şener, "Bu diğer davalarda, aynı davanın diğer sanıklarında niye olmasın" dedi. Kendilerinin 48 saat önce kaçma şüphesi, delilleri karartma şüphesiyle tutuklu bulunduklarını anımsatan Şener, "Görüldüğü gibi kaçma gibi bir düşüncemiz olmadı, aksine daha görünür olmaya, bir şeyler anlatmaya çalışır hale, hayatımıza dönmeye çalışır hale geldik. Karartılacak delil de yok ortada. Gazetecilerin yargılanmaktan kaçmak gibi bir durumu zaten yok. Dolayısıyla önemli olan şu, mahkum olmak çok büyük bir problem değil, suçunuz varsa mahkeme size ceza veriyorsa bu problem değil. Ama insanlara yargılama sürecinin şeffaf olduğunun inandırılması lazım. Adil olduğuna ikna edilmesi lazım. Şimdi Tuncay Özkan'ın kızı Nazlıcan kızımız var, 14 yaşında bu yavru geliyor 19 yaşına. Aslında Nazlıcan büyümüyor ki toplum vicdanındaki yara büyüyor. Mustafa Balbay'ı bıraksanız kaçacak adam mıdır, böyle bir karakterde bir insan mıdır? En korunaksız insanlar şu son KCK'dan içeri alınan diğer gazeteci arkadaşlar, Özgür Gündem'deki arkadaşlar, DİHA'da çalışanlar. Gazetecilik yapanları söylüyorum, illegal faaliyet içinde olanları savunmak gibi bir hakkımız olamaz. Ama bu tutuklama dediğiniz sadece sizi alıp kapatmaları değil, ailenize ve çocuğunuza yapılan saldırı. KCK'dan içeri alınan çocukların ekonomik durumları belli. Onlar acaba kantin fişlerini dolduracak paraları var mı? Kimse bunu düşünüyor mu? Ertesi ay maaş alamayınca çocuğunuzun ne yiyeceğini düşünen var mı?" diye konuştu.

"ŞİMDİ ÇIKIP BENİM HAKKIMDA ‘ERGENEKONCU' YAKIŞTIRMASI YAPAN NE DİYECEK?"
Tahliye olmasının ardından, kendisini 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, eşini de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun aradığını söyleyen Şener, "Ben neden tutuklandım, Ergenekon. Bu Ergenekon ne yapar? Hükümete komplo kurar. Hükümet kimlerden oluşur, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Bülent Arınç...Güya ben hükümeti yıkacak bir komplonun içinde yargılanıyorum ya, o hükümetin üyesi beni arıyor. Samimiyetini de gerçekten inanıyorum. Aramak zorunda değil ve aradı ve Başbakan Yardımcısı bu kişi. Şimdi çıkıp benim hakkımda ‘Ergenekoncu' yakıştırması yapan ne diyecek acaba? Bunu biri bana izah etsin, demokrasi bekçisi gazeteciler izah etsin" diye konuştu.

"EŞLERİMİZİ TUTUKLAYACAKLAR DİYE KORKTUM"
Babaların günahının çocuklara çektirilmemesi gerektiğini belirten Şener, "Ben kendimi tutuklu, özgürlüğümden yoksun hissetmedim. Ne yaptığımı çok iyi biliyordum, bana bu komployu kimin kuruduğunu çok iyi biliyordum. Ama çocuklarımız... Deprem, Silivri sallandı, aklıma gelen tek çocuklarımız oldu, İstanbul'daki evlerin durumu belli" dedi.
Tutuklanmasına giden süreci "komplo" olarak değerlendirerek, "Bu komployu bize kuranlar acaba dedim eşlerimizi de tutuklarlar mı diye çok korktum. Sırf sana bana acı çektirmek için. Çünkü Ahmet Şık kitabını bastıracak, bunu eşiyle paylaşıyor, eşi avukatlarla telefonla konuşuyor, bir bakıyorsunuz kitabı hakkında toplatma kararı çıkıyor. O nedenle ‘eyvah' dedim eşlerimizi de tutuklayacaklar, çocuklarımız da yalnız kalacak..."

"SES YANKILANMASIN DİYE HİDDETLİ KONUŞAMIYORUM"
Silivri Cezaevi'ndeki koşulları değerlendiren Şener, "Sadece o menüyü özgür bir ortamda bir yıl yesinler bakalım, bakalım bağırsak sistemleri, bağırsakları ne hale geliyor. Doktorlar B12 vitamini hemen yazıyorlar, çünkü zihnen çürüyeceğinizi de biliyorlar. Orada her şey insanı çürütmek üzere kurulmuş, Silivri'de insana ait hiçbir şey yok. O kadar beton ve demirin görünür halde olması... Koğuş o kadar yankı veriyor ki, ben daha önce hiddetli konuşuyordum, şimdi ses fazla yankılanmasın diye hiddetli konuşamıyorum" dedi. Oda Tv davası sanıklarından Müyesser Yıldız'ın da şartlarının çok kötü olduğunu söyleyen Şener, "Tek başına o koğuşta üşüyor, Allah aşkına yalvarıyorum, Cezaevi müdürüne... Müyesser Yıldız tek bir kadın, orada yapayalnız yaşıyor, aklını oynatabilir insan" diye konuştu. Cezaevinde olduğu dönemde aleyhine yapılan yayınla dikkat çeken Nedim Şener, "Zaman'ı, Aksiyon'u okuduğumuzda Gülen Cemaati'nin rolünü çok rahat görüyoruz. 28 Şubat gibi bir süreçte bile savcılar Merve Kavakçı'nın evine giremedi. Oysa bizim ev aranırken polisler kızımın ödevlerine bile baktılar. Zaman, Samanyolu ve TRT kanalları bizden terörist yaratmaya çalıştılar. Bana name yapmasınlar milyarlar kazanıp rezidanslarda oturuyorsun. Bir gün Silivri'ye gelip o kapıdan içeri girsin bakalım. O yemeklerden yesin bakalım" dedi.

GÖZ YAŞLARINA HAKİM OLAMADI
Cezaevine gelen ziyaretçilerin arama cihazında yaşadığı sorunlara da dikkat çeken Şener, tahliye edilen sanıklardan gazeteci-yazar Doğan Yurdakul'un eşiyle ilgili ilginç bir detayı da anlatı. Şener, "Çok özür diliyorum Doğan Abiden, bu metal problemi daha önce rahmetli eşi de yaşadığı için... sutyenini çıkarıyor ve infaz koruma memuru aramaya gidince sutyenim yok diye, kaldırıyor...." derken gözyaşlarına hakim olamadı. Programa katılan Nedim Şener'in eşi Vecide Şener de kızıyla birlikte Nedim Şener'i görmeye giderken kızının eteğindeki 2 metal düğmeden dolayı aramalarda eteğini çıkartmak zorunda kaldığını söyledi. Egemen Bağış'ın açıklamalarını da eleştiren Vecide Şener, "Egemen Bağış'ın bakış açısını anlayamıyorum. Nedim'i de kast ederek 'onlar terör suçundan içerideler, başka suçlar var' dedi. Birilerinin bunları anlatması lazım. Başbakan'ın yanlış bilgilendirildiğini sanıyorum" dedi. 
(anka)

 

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…