Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!

Mehmet Özgen

31 Ekim 2019
Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!

Zira Cumhuriyetin ilkeleri, başta laik sistem, onun birincil uygulama alanı eğitimin akla ve bilime dayalı temelleri yok edilmiş durumda. Devlet aygıtları islamileştirilmiş, cumhuriyet ordusu, Son Suriye harekatının da gösterdiği gibi, şeriatçılarla, kafa kesenlerle içiçe geçmiş, bizzat iktidarın yandaşları tarafından İslam Ordusu olarak nitelenmekte..

Ahval tam da Ataürürk’ün ’’daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir’ şeklindeki öngörüsünde olduğu gibi..

Devlet iktidarını 17 yıldır elinde tutan kadro, başından  beri Cumhuriyetin evrensel ilklerine aykırı, onun temellerini yıkıcı bir politika izledi.. AB-D emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında Türkiye için öngördüğü ‘Ilımlı İslam’ modelini hayata geçirdiler.. Şimdi onu daha da radikalleştiriyorlar..

Bunu yaparken, Cumhuriyetçilerin, Atatürkçülerin, kemalistlerin ve hatta sosyal demokratların Kürt fobisini kullandılar. Bu fobi, Siyasal İslamcı faşist iktidar tarafından her fırsatta, Gezi isyanında atatürkçülerle seküler kürt demokratlarının yan yana gelmesinden korkan diktatörün ’ey ulusalcılar neredesiniz, taksim anıtına paçavra astılar’ kışkırtmasında olduğu gibi sonuna kadar sömürüldü.. 

Ve şimdi bu fobi, kürtlerin kimlik ve özgürlük taleplerine, -bütün bölgeyi etnik ve kültürel boğazlaşmaya gark etme pahasına- sırt çevirerek, yok sayarak, inkar ederek cumhuriyetin bütün kazanımlarına hiyanet halini aldı..

**

Cumhuriyet nasıl kurulmuştu?

Mustafa Kemal’in önderliğinde kürt, türk ve çerkez halklarının birlikte verdiği Kurtuluş Savaşı ile.. Cumhuriyetin temelleri bu savaşta atıldı. 29 ekim 1923’te olan, sadece Cumhuriyetin ilanıydı..

Erzurum, Sivas Kongreleri, Amasya tamimleri, kürtlerin ve türklerin emperyalizme karşı kurtuluş savaşında omuz omuza olma kararlılığının belgelerini de içerir.. Mustafa Kemal, bu süreç içinde Kürtlere özerklik vadinde* bulunmuş, ancak bu vaad de TBMM’nin tutanaklarında mevcut olmasına rağmen inkar edilmiştir.

Kurucu irade olarak hareket eden 1.TBMM’nin 1921’de yaptığı Cumhuriyetin İlk Anayasası halkların eşitliği ve birlikteliğini kapsıyordu.. Kürtlerin bu anayasaya atıfta bulunması boşuna değil.. Zira belirli bir etnik guruba değil, etnik grupları birbirinden üstün görmeyen ve inkar etmeyen demokratik ulus anlayışını yansıtıyordu bu anayasa. Cumhuriyetin başında bir etnik kimlik değil, coğrafi bir terim olan Türkiye vardı.. Yani Türkiye Cumhuriyeti o günlerin bakiyesi..

Kürtlerin özgür bir şekilde kaderlerini belirlemesi için 1921 Anayasası ile yönetimler aracılığıyla halkın kendi kendisini yönetmesi düşünülmüş, yerel yönetimlere yetkiler veren bir "halk idaresi" sistemi 1921 Anayasası'nda "Şûralar ve Meclislerle Yönetim" adı ile belirlenmişti. Böylece Kürtlerin etnik, toplumsal, coğrafi hukuku da güvence altına alınmak istenmişti..

**

1923 (Temmuz) Lozan antlaşmasından sonra durum değişti.. Konferansta ABD’nin de desteğini alan İngiliz emperyalizmi temsilcilerinin ısrar ve tehditleri karşısında Misak-i Milli dahlinde olan ve petrol yatakları ile stratejik bir öneme sahip, kürt nüfusun yoğun olduğu Musul sorunu çözülememişti. Böylece 1916’da İngiliz ve fransız emperyalistlerinin gizli Sykes-Picot Antlaşması ile yürülükte olan kürt nüfus ve coğrafyasının dörde bölünmesi Lozan’da tamamlanmış oluyordu. Bu süreçte, bazıları İngilizlerin kışkırtması ile bazı aşiretlerin isyanları karşısında cumhuriyeti kuran irade, 1924 Anayasasına yansıdığı gibi, tekçi bir ulus-devlet inşasına yöneldi. Bir başka deyişle, İttihatçıların türkleştirme politikasına geri döndüler.. 1925’te itibaren de Şark Islahat Planı Kararnamesi ile zorla asimilasyon politikasını yürürlüğe koydular.

**

Yıllar sonra, 1960’lı yıllarda Kürt Meselesi üzerine yazı yazan, kemalizmin ideologu, önderi olan Doğan Avcıoğlu şöyle diyecekti:

‘’Hayli sert metotlarla uygulanan bu politika, mutlak bir entegrasyonu amaç edinmişti. Bir etnik grubun, dili ve kültürü unutturularak, hвkim etnik grupla tam kaynaştırılması söz konusu idi. Ne var ki 40 yıldır uygulanan bu entegrasyon politikasının başarılı olduğunu herhalde kimse iddia edemeyecektir. ‘’ (Yön, 16 Aralık 1966)

Atatürk’ün “ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz”’ sözü bu 29 Ekim'de de gazetelerde yerini aldı.  Cumhuriyeti ‘yükseltme’nin anlamı demokratik cumhuriyetten başka bir şey olmasa gerek. 27 mayıs ihtilalinden sonra yeni bir kurucu irade olarak ortaya çıkan Kurucu Meclisin yaptığı 61 Anayasası böyle bir cumhuriyete ulaşmanın bir halkası idi. Bunun nasıl gerçekleşeceğine dair ipucunu bir kemalist ideolog olan, söz konusu  anayasanın hazırlanmasında Kurucu Meclis üyesi sıfatı ile emek verenlerden biri olarak Avcıoğlu 50 yıl önce vermiş oluyordu..

Bugün Doğan Avcıoğlu gibi inkarı ve asimilasyonu eleştiren -bir bakıma özeleştiri yapan- cesur atatürkçü, kemalist cumhuriyetçiler yok. Başta CHP yönetimi olmak üzere bu iddiada olanlar, topyekün Erdoğan'ın, -ideolojik rehberi Siyasal İslam olan- Yeni-Osmanlıcı hanedanlığının kuruluşuna zımnen destek veriyor. Tek-adam diktatörülüğüne itiraz ediyorlar, ama öte yandan paradoksal olarak aldıkları pozisyon da bu. 

Sadece içerde değil, dışarda da.. 

Yurtta barış dünyada barış’ ilkesini riyakarca kullanıyorlar. Erdoğan rejiminin Kuzey Suriye toraklarını işgal etmesini desteklemek bu riyakarlığın somut göstergesidir. Güya Erdoğan’ın suriye politikasını değil de, TSK’nın sınırları ''teröre karşı koruma'' harekatını destekliyorlar! 

Erdoğan rejimi elindeki medya gücüyle bütün Türkiye halkını aldatıyor. AB-D emperyalizmi ile birlikte organize ettikleri, besledikleri cihatçı çetelerle Suriye'yi topyekün kana bulayan, kentleri çökerten bir iç savaşta türkmen, arap ve suryani halklarla birlikte kendi kaderlerini cihatçılara karşı direnerek tayin etmeye çalışan kürt halkını tıoptan terörist ilan etti!

Tıpkı kurtuluş savaşında başta Mustafa Kemal olmak üzere kuvva-i millye hareketinin saltanat tarafından terörist, şaki ilan edilmesi gibi, bir başka saltanat heveslisi, sadece kendine muhalif olanları değil, komşularını da terörist ilan ediyor. Ve terörist ya da teröristlerle iltisaklı ilan ettiği şanlı muhalefetin desteğini alarak hemde!

**

Peki hangi TSK’nın harekatı bu?

Millilik vasıfını 1950’lerde NATO ordusu olmakla yitiren, ve artık saray medyası tarafından İslam ordusu olarak adlandırılan Recep Tayyip Silahlı Kuvvetlerine (R-TSK) dönüşen, yeni adı Suriye Milli Ordusu (SMO) olan cihatçıların katliamlarına, kafa kesmelerine ortak olan TSK’nın!

Ve hangi sınırları koruyorlar?

Boydan boya yüksek duvarlarla örülmüş, sınırın bu tarafında akrabaları olan Suriyeli kürtlere yasak ama cihatçı teröristlere serbest olan sınırları! Bütün dünya biliyor ki, cihadçı teröristler bu sınırlardan girerek Akçakale’de, Dıyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara Gar’da, Sultanahmet’te vahşice katliamlar gerçekleştirdiler.. Yine biliniyor ki, MİT-Tırları ile bu sınırlardan çihatçılara silah ve muhimmat, Guta katlliamında kullanılan sarın gazı aktı. Devletin, Erdoğan rejiminin bunlara kol kanat gerdiği, emniyet güçlerinin destek verdiği mahkeme kayıtlarında bile var..

Açıktır ki, CHP yönetimi, ve diğer atatürkçü-cumhuriyetçiler, ‘mustafa kemal’in askerleri’ sloganına sarılanlar, Perinçekler, Feyzioğlular hep beraber ’teröre karşı milli müdafa’ maskesi, sahtekarlığı adı altında, IŞİD’i Suriye’de yenmiş seküler-laik Kürtlere karşı savaş açarak nihayetinde Erdoğan’ın sınırlarımızda IŞİD kalıntıları dahil bütün cihadçı-teröristlerle bir şeriat devleti kurma projesine destek oldular, oluyorlar!

Bu cumhuriyetçilik mi yoksa cumhuriyet yıkıclığı mıdır?

**

Bu şeriat devletinin ordusu (SMO) ve hükümeti Urfa’da ilan edildi. Atatürkçü, laik muhalefet, bu nedir diye sormadı bile. İdlib, Efrin ve Cerablus’tan Kobani’ye uzanan yayda Erdoğan rejiminin himayesi ve öcülüğünde bir devlet inşası var. Cihadçı bir devlet! Erdoğan Kobani’yi de bu devlete katmak istiyor. Yani yeni fetihler peşinde!

Ve siz Atatürkçüler, kemalistler bunu izliyorsunuz!

Şimdi de kalkmış cumhuriyetin yıldönümünü kutluyorsunuz! Olmayan, böylece tasfiye edilen cumhuriyeti mi yoksa bu selefi-İslam devletinin kuruluşunu mu? 

GÜVENLİ BÖLGE: YENİ İSLAM DEVLETİNİN TRUVA ATI

Saray medyasının kaptanı Yeni Şafak Gazetesinin 5 Ekim’de ki sayısında Esed karşıtı muhalifler, 8. yılını dolduran Suriye savaşında ilk kez tek çatı altında toplandı’  başlığıile verdiği haberde özetle şunlar söyleniyor:

İdlib, Guta, Halep, Dera, Deir el Zor, Hama, Şam, Haseke ve Rakka bölgelerinden 200’ü aşkın grubun Şanlıurfa’da düzenlenen toplantıda düzenli ordu sistemine geçiş yaptığı açıklandı. Suriyeli Muhalif Komutanlardan General Selim İdris, Savunma Bakanlığı ve Suriye Milli Ordu Genel Kurmay Başkanlığı görevini birlikte yürütecek. Tuğgeneral Adnan El Ahmed ve Albay Fadlallah el Hacı ise Halep kırsalı ve İdlib bölgelerinden sorumlu Genel Kurmay Başkan yardımcıları olarak görev yapacak. SMO Sözcüsü Yusuf Hammud, İdlib’te savaşan gruplarla birlikte 100 bin kişiye ulaşacaklarını belirtti. Fırat Kalkanı ve Afrin bölgelerinde kurulan 3 kolorduya ek olarak İdlib’te de 4 kolordu oluşumunun yakın zamanda gerçekleşeceğini kaydeden Hammud, bu birleşmenin devrim niteliği taşıdığına vurgu yaptı.

Şanlıurfa toplantısı sonrası Geçici Hükümet Başbakanı (Eski Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa) ve Suriye Milli Ordu Temsilcileri tarafından Fırat’ın Doğusu’na yönelik operasyona dair destek ve bölgeyi terörden temizleme konusunda kararlılık açıklaması yapıldı. PKK ve destekçilerine karşı 'Türkiye’nin yanındayız' mesajı verildi.

https://www.yenisafak.com/dunya/100-bin-kisilik-duzenli-ordu-muhalifler-ilk-kez-tek-cati-altinda-toplandi-3509101

Geçmişte bu yapılar IŞİD’le beraberdi veya IŞİD’in kadroları bunların içinden çıktı. Erdoğan rejiminin ‘ılımlı muhalifler’ diye tanımladığı ÖSO’nun ilk kadroları Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün çizgisindeydi. Kısacası ideolojik yapıları aynı. Matruşka gibi birbirlerinin içinden çıkıyor, bukalemün gibi ortama göre renk değiştiriyorlar.. El Nusra, El Kaide'den çıktı, sonra adını değiştirdi, Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) yaptı. İdlib'ten katılacak 4 kolordu belliki El Nusra kontrolünde. Çünkü İdlib HTŞ'nin kontrolünde. R-TSK'da 12 gözlem üssüyle onları 'kontrol' ediyor!

Güvenli bölge maskeli bu devletin milleti sunni selefi-Araplardan, yani bu cihadçı örgütlerin, IŞİD’in, El Nusra’nın militan devşirdiği kabilelerden oluşacak. Bölgenin demografik yapısını değiştirerek, etnik temizlik yaparak. Yani kürtleri kovup, Afrin’de olduğu gibi onların topraklarına arapları, türki cumhuriyetlerden gelen cihatçıları yerleştirecekler. 2  milyonu Türkiye’den getirilecek .

Türkiye’de ekonomik-sosyal bir sorun olan Suriyeli mültecileri yerleştirmekle, AKP ve Millet ittifakı tabanlarına sorunu çözme mesajı da veriliiyor. Erdoğan ‘Millet ittifakı parçalanmalı’ derken güvenli bölgeyi oluşturarak bu kesimlere bir ''kurtuluş yolu'' da göstermiş oldu. Muhalefetin bu 'parçalanmalı' lafına bile sesi cılız çıktı.

**

İktidar İşgal bölgelerinde ne yapıyor?

Yol, hastane, okul, postane, karakol, kaymakamlık binaları, camiler; Diyanet şubeleri, kuran kursları açıyor. Bunlara Gaziantep üniversitesine bağlı fakülteler ilave edilecek.

Açıkçası kendi ideolojik egemenliğinin (siyasal İslamın) altyapısını oluşturuyor. 

Peki şimdi ne yapacak? Konut yapımı, sanayi bölgesi inşası.. Güvenli bölge bir inşa alanı olacak yani. Plan projeler hazır..

Bir devletin, ama  -ipleri Erdoğan hanedanının elinde olan- bir sömürge devletin altyapısı ne gerektiriyorsa onu..

**

Sonuç nedir sevgili atatürkçü-kemalist ve sosyal-demokratlar!

Yeri geldimi kurtuluş savaşı için emperyalizme, sömürgeciliğe ilk başkadırı diye övünürsünüz.. Haklı bir övgüdür bu..

Ama Osmanlı sömürgeciliğini yeniden diriltmeye çalışan, Ortadoğu’da, Afrika’da bu stratejiyi uygulayan Erdoğan rejiminin işgalini destekliyorsunuz. Laik-seküler kürtlerle değil, cihadçılarla komşu olmayı tercih ediyorsunuz..

Bu mudur cumhuriyetçilik?

**

Peki İçerde ne oluyor?

HDP’nin, kürt halkının desteği ile kazandığı belediyeler Saray diktası tarafından tek tek gasp ediliyor.  Üç büyükşehir belediyesi.. ardından ilçe belediyeleri.. Cumhuriyetle dalga geçer gibi, 29 ekimde Cizre belediyesine kayyım atıyorlar.  Gaspedilen halk iradesi.. Sesiniz çıkmıyor.. Diktatörlüğün halk iradesini gaspı doğudan batıya doğru adım adım gelmeyecek mi sanıyorsunuz? CHP il başkanı, İBB yönetiminin yetkilerini kısıtlayan Erdoğan kararnemisi için 'bu fiilen kayyımdır' dedi bile..

Yerel seçimlerde, 23 haziran istanbul seçiminde Kürtlerin verdiği destekle büyükşehir yönetimlerini kazandınız! Bu desteğe verdiğiniz karşılık bu mudur?

Bu cumhuriyet ve demokrasiye ihanet değilse, ihanet nedir ki?

 ------------------------------------------------------------------------

*Mustafa Kemal, Kürtlerin kendi geleceğini tayin hakkı ve yerel idare hakkında TBMM Vekiller Heyeti Elcezire Cephesi (Dicle ve Fırat nehirleri arasında bulunan yerin adı) Kumandanlığı'na şu talimatı yollamıştır:

“1) Adım adım bütün memlekette ve geniş ölçüde doğrudan doğruya halk tabakalarının ilgili ve etkili olduğu surette yerel idareler kurulması iç siyasetimizin gereklerindendir. Kürtlerin oturduğu bölgelerde ise hem iç siyasetimiz ve hem de dış siyasetimiz açısından adım adım yerel bir idare kurulmasını gerekli bulmaktayız.

2) Milletlerin kendi geleceklerini bizzat idare etmeleri hakkı bütün dünyada kabul olunmuş bir prensiptir. Biz de bu prensibi kabul etmişizdir. Tahmin olunduğuna göre, Kürtlerin bu zamana kadar yerel idareye ait teşkilatlarını tamamlamış ve reisleri ve etkili kimseleri bu gaye namına bizim tarafımızdan kazanılmış olması ve reylerini açıkladıkları zaman kendi geleceklerine zaten sahip olduklarını, Türkiye Büyük Millet Meclisi idaresinde yaşamaya talip olduklarını ilan etmelidirler. Kürdistan'daki bütün çalışmanın bu gayeye dayanan siyasete yöneltilmesi Elcezire Cephesi Kumandanlığı'na aittir.”

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Fareler, Muktedirler ve Seçim
    ''Ancak halk iradesinden, tarihin kenefine süpürülmekten korkan bu gasp ve soygun çetesi her şeyi yapabilir. Çünkü Nazım'ın dediği gibi 'hiç bir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.' Satmanın dışında, cinayetlerle, katliamlarla…
  2.  TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
    TİP’in seçimlere İttifak içinde, Yeşil-Sol Partiden ayrı olarak kendi logosuyla girme kararı, buna karşılık HDP’nin Hasan Cemal’i ve özellikle Cengiz Çandar’ı aday göstermesi üzerine tartışmalar devam ediyor. Bu tartışmalar, yakın…
  3. Faşizm ve İç Savaş
    Faşizm ve İç Savaş
    30 Haziran 2022
    Erdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze alan bir politika izledikleri bugün daha net görünüyor. Emareler, eğilimler daha belirgin. Elbette ki iç savaş iki karşıt…
  4. Devrimci durum ve Emek Cephesi
    Devrimci siyaset kurulu düzen içinde ‘’daha iyi bir toplum’’ mücadelesi yürütmek değildir. Böyle görüldüğünde mücadele ve siyaset rutin bir prosedüre ya da protestoculuğa indirgenmiş olur. Devrimci siyaset verili olanı daha…
  5. Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
    Bugün bizde 2001’in Arjantin durumu yok; mafyala?m?? fa?ist bir rejim var. Bu nedenle, böyle bir otokratik rejimin cenderesindeki bir ülkede Kurucu Meclis, sadece bir anayasa yap?m yöntemi olamaz. Ülkenin ve…
  6. Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
    ''Geçmişin devrimcilerini, sosyalist eylemcilerini, sadece yaşamlarını devrime adadıkları için değil, örnek mücadeleleri ve harekete düşünsel ve pratik katkıları ile de değerlendirmeli ve anmalıyız. Bu, öncelikle, onların pratiklerini eleştirel süzgeçten geçirerek…
  7. Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
    Şaban Ormanlar entelektüel birikimi olan, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde özverili katkıları kadar marksist hareketteki teorik tartışmaları da takip eden onurlu, dürüst bir insan ve kararlı bir komünistti. Onu ilkin TRT…
  8. Faşist MHP Kapatılmalıdır!
    Bu partinin mafya liderleri ile, eski kontrgerilla artıkları ve Susurluk çetesi ile iç içe geçtiği, dolayısıyla, hem insanlığa karşı, hem de mafyatik suçların ODAĞI olduğu görünen bir gerçek. Peki, bunlar…
  9. Finale  Doğru
    Finale Doğru
    26 Nisan 2021
    Biliyorsunuz iktidarın, içeriği artık ayan beyan olan 2023 hedefi var.. Cumhuriyeti 100. cü yılında ilga edip onun yerine otokratik islamcı bir devletin ilan edilmesi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ya da tek-adam…
  10. Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
    Kainatın efendisine naçizane teklifimiz şudur ki, Aya gidecek ilk kafile, Hz. Nuh’un kendisine inanmayarak gemiye binmeyen oğlunu ikna etmek için ‘’cep telefonu ile görüştüğünü’’ ortaya koyan İÜ Deniz Bilimleri Fakültesi…
  11. Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
    Pensilvanya’daki seçimleri önde bitirmesiyle 20 delege daha kazanması kesinleşen Biden, 46. ABD başkanı olarak anılmaya başlandı bile. Şimdiki tartışma, Trump’ın White House’tan nasıl çıkartılacağı üzerine. Bilindiği gibi, 65 milyonu aşkın…
  12. Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
    Öznel müdahalenin öncelikle yönelmesi gereken hedeflerden biri, bütün hareketlerde, ama özellikle emek hareketinde emekçi demokrasisini (proleter demokrasiyi) örgütlemek yerine kendi grupsal iktidarını örgütleme anlayışıdır. Bunun devrimci Marksizmle bir alakası yoktur.…
  13. Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
    Krizin görüngülerinden biri ABD hegemonyas?n?n çökmekte olu?u. Büyük ihtimalle hegemonya krizi çoklu seçeneklerle uzun süre devam edecek. Bu seçenekler ?imdilik Çin, Rusya, Hindistan olarak görünüyor. Bölgesel hegemonya mücadelesi içinde olanlar…
  14. Dayanışma
    Dayanışma
    21 Mayıs 2020
    Sosyalist politika, geleceği bugüne izdüşüren bir yaklaşımla hareket eder. Bir başka deyişle onun temeli, alternatif bir toplumsal ilişki biçimini geliştirmektir. Bu ilişki biçimi, egemen ilişki tarzına karşıt alternatif nüve olarak…
  15. AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
    Bu iktidara kar?? direni? anayasal bir hakt?r ve me?rudur. Ait oldu?u yere, tarihin çöplü?üne gönderilmesi ya?amsal oldu?u kadar art?k ahlaki bir sorundur. Fezlekesini yazman?n zaman? çoktan geçti bile.. ?nfaz yasas? koronavirüse…
  16. Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
    16 Ağustos 2011'de aramızdan ayrılan Mihri Belli'yi, devrimci eylemin önde gelen simalarından ve önderlerinden biri olarak anıyoruz.. Aşağıdaki yazı O'nun yoldaşlarından Mehmet Özgen'e ait. Özgen, bu yazıyı Mihri Belli'nin ardından 2012…
  17. Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
    Demokrasiye, özgürle?meye en çok ihtiyac? olanlar, elbetteki emekçi s?n?f ve katmanlard?r, kad?nlard?r.. Bu nedenle, Emek ve Kad?n Cephesi, anti-fa?ist mücadelenin, kürt halk?n?n da taleplerini kapsayan demokratik cumhuriyet mücadelesinin itici gücü olarak…
  18. İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
    Ortada giderek gerçekli?i su yüzüne ç?kmakta olan bir iktisadi kriz olmas?na, bunun da diktatörlü?ü beka endi?esine sürüklemesine ve toplumun her türlü hile ve bask?ya ra?men direncini sürdürüyor olmas?na kar??n, muhalefet…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…