Sahi Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, Suudi Arabistan ile birlikte İslam Ordusu’nun kurucuları arasındadır değil mi? Son yirmi yılda Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de İslam coğrafyasını çiğneyen Haçlı çizmelerinin ortağı, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı kimdir sahi, hatırlayan var mıdır?
Fanatik bir teröristin Yeni Zelanda Müslümanlarını kurban alan katliamı da, “Ne istedilerse verilmiş” çetenin 15 Temmuz darbe girişimi gibi “Allah’ın lütfu” sayılmışa benziyor.
Türkiye’nin seçim gündeminde artık ne belediye sorunları var ne de geçim sorunu. Varsa da yoksa da Yeni Zelanda’da yerleşik Müslümanların maruz kaldığı vahşi katliam.
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim mitinglerinde (“İslami terör” teriminin rövanşını alırcasına) Batı dünyası liderlerini “Hıristiyan terörü” demeye çağırıyor. Yetinmiyor, asıl olarak da, Hıristiyan dünyasındaki terörü kınarken (beceriksiz bir üslupla) İslam dünyasındaki teröre de dikkat çekmeye çalışan muhalefet liderini şeytanlaştırıyor.
AKP medyasının kanaat bezirgânları da reislerinden geri kalmıyorlar. Katliamcı terörist, master tezi kıvamındaki bildirisinde Erdoğan’ı da hedef almış, Hilal / Haç savaşının tarihsel dönemeçlerini vurgulayarak Ayasofya’nın geri kazanılacağını söylemiş ya. Bunu fırsat bilen AKP’li kanaat tüccarları, katliamı Türkiye’nin güncel siyasi kutuplaşması parantezinde anlamlandırmada birbirleriyle yarışıyorlar.
AKP’li kanaat bezirgânlarına göre, katliamcı Brenton Tarrant’ın bildirisi Hıristiyan Batı’nın bilinçaltını tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkarmıştır. İstanbul’u kaptırmayı ve Ayasofya’nın camiye dönüşmesini unutmayan Hıristiyan Batı, İslamofobi’nin tutsağıdır. İslamofobi, Erdoğan liderliğindeki Yeni Türkiye’nin Asya’da ve Avrupa’da yükselmesine tepki olarak Türkofobi’ye dönüşmüştür. Çünkü, Çin ve Rusya, emperyalist Batı’ya karşı çıkabilecek kültür ve inanç bagajından yoksundur; Batı’ya kafa tutabilecek tek güç Erdoğan liderliğindeki Yeni Türkiye’dir. İşte Yeni Zelanda katliamı İslamoTürkofobik emperyalist kuşatmanın sonucudur, Türkiye’ye yönelik küresel operasyonun parçasıdır; Türkiye’nin beka mücadelesine Yeni Zelanda’dan verilen bir yanıttır. Bu derin operasyona ve emperyalist kuşatmaya karşı direnen Tayyip Erdoğan “Türk ve İslam dünyasının cesaret ve umut kaynağıdır.” Varoluşsal krizi derinleşen Batı ne yaparsa yapsın, bu saatten sonra Yeni Türkiye’yi durduramayacaktır…
***
Bu kadarla kalsalar, güncel siyasi kutuplaşma parantezinde, kendinde menkul propaganda sayılıp mazur görülebilir. Ama bu kadarla kalmıyorlar. Daha vahimi, Cumhur İttifakı dışındaki çoğunluğu küresel kuşatmanın içerideki müttefiki diye şeytanlaştırıyorlar, katil Brenton Tarrant ile birlikte etiketliyorlar. Kanıt olarak da Gezi sürecinde “Zulüm 1453’te başladı” diye yazıldığını, bir Ekşi Sözlük yazarının Yeni Zelanda katiline arka çıktığını söylüyorlar. Simge olarak “Kadıköy ve Çankaya ahalisi” diyerek genelliyorlar. Yani, Cumhur İttifakı dışında kalan kitleyi, Yeni Zelanda katliamcısı ve Ekşi Sözlük’teki alkışçısı ile özdeşleştiriyorlar.
Bu mantığın kaçınılmaz sonucu, hem İslam dünyasındaki terörün görmezlikten gelinmesi ve hatta mazur ve meşru görülmesi hem de Cumhur İttifakı dışındaki çoğunluğa karşı (Sultanbeyli ve Keçiören ahalisine vekâleten) kin ve nefret duygularının körüklenmesidir ki, ondan da geri kalmıyorlar!
***
Bu mantık ve propaganda ile başa çıkabilmek kolay değildir. Zira Batı’daki zehirli tarih bilincinin içerideki karşılığı bir mantık ve propagandadır. Hedef kütle bellidir: Bilimsel laik eğitimden yana nasipsiz, demokrasi kültüründen yoksun, “Ay’a dört şeritli otoyol vaadine inanacak bir seçmen kütlesi”. Azımsanacak bir kütle değil, halkın yarısına yakınıdır. Bu kütle içinde eğitimli insan niceliği de dikkat çekicidir.
Doğrudur, onca aydınlanma, rönesans ve reform birikimine karşın Batı dünyasının bilinçaltı, Hilal / Haçlı çatışmasının tarihsel anılarıyla zehirlidir. “Medeniyetler Çatışması” adıyla 1990’larda güncellenen bu zehirli tarih bilinci pratikte karşılığını bulmakta, ırkçı milliyetçi İslamofobik semboller ve fikirler Batı başkentlerinde kutsanmakta ve yüceltilmektedir. Norveç’te Andres Breivik, Yeni Zelanda’da Brenton Tarrant, resmi / gayri resmi İslam karşıtı koşullandırmanın besleyip büyüttüğü fanatik ırkçı dinci katillerdir. Bu ırkçı ve dinci katillerin legal siyaset kulvarındaki ağabeyleri ise ya iktidardalar ya da etkili muhalefet lideridirler. Macaristan’da, Çekya’da, Slovakya’da ve başka pek çok Avrupa ülkesinde İslam karşıtı popülizm artık geniş kitlelerce içselleştirilmiştir. ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilir seçilmez Müslüman ülkelerden gelen insanlara vize ambargosu koyması da, aynı İslam karşıtı popülizmin pratiğidir. Ve resmen itiraf edilmeyen çarpıcı bir gerçek olarak, Türkiye salt İslami kimliği nedeniyle Avrupa Birliği kapısında bekletilmektedir.
***
Doğrudur, Hıristiyan Batı, dinci fanatizm ile maluldür ama İslam dünyası da (hatta ve Çin ve Hindistan da) aynı fanatizmin kuyusundadır. Yeni Zelanda ve Norveç katillerinin ikizleri İslam dünyasında da mevcuttur, hatta nicel olarak daha fazladır. Üstelik, en kapsamlı en vahşi terörü kendi dindaşlarına uygulamaktadırlar. Devletlerin terörü ile örgütlerin terörü birbirlerine karışmakta; Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de din adına işlenen terör yüzünden cehennem bu dünyada yaşanmaktadır. IŞİD terörünün tam olarak ne zaman sona ereceği bilinmemektedir. Yemen’den hemen her gün Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin gerçekleştirdikleri katliamların haberleri gelmektedir. Yemen’de sivilleri hedef alan saldırılarda her gün ortalama sekiz çocuk öldürülmektedir. Son olarak geçen hafta 12 Mart’ta Hacca ilinin Kuşar köyüne düzenlenen saldırıda 10 kadın ve 12 çocuğun öldürüldüğü, 14'ü çocuk 30 kişinin de yaralandığı açıklandı. (Sahi Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, Suudi Arabistan ile birlikte İslam Ordusu’nun kurucuları arasındadır değil mi? Son yirmi yılda Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de İslam coğrafyasını çiğneyen Haçlı çizmelerinin ortağı, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı kimdir sahi, hatırlayan var mıdır?)
Vurgulanmalı ki, din adına savaş ve terör söz konusu olduğunda günahsız, savaşı ve terörü dışlayan barışçı bir din yok gibidir. Bu dehşet verici hakikat İslam için de geçerlidir. (Daha geniş bilgi için bakınız, “İslam barışçı bir din midir?” başlıklı yazı.)
***
Sözü uzatmadan sadede gelmek gerekirse:
Din ve etnisite adına uygulanan terörde ayrımcı bir söylem tutturmak, dini kimlikle tanımlanan ülkelerin lümpen katmanlarına yakışabilir ama eğitimli, bilimden nasibini almış, nesnel tarih bilgisine ve bilincine sahip insanlara yakışmaz. Hele sosyal darvinizmi kaçınılmaz kader saymak, bireysel konumunu sosyal darvinizmin koordinatlarıyla tanımlamak, etnik ve dinsel ayrımın ülkeleri ve halkları nasıl bir cehenneme sürüklediğini iyi kötü bilen insanlara hiç yakışmaz.
Vurgulanmalı ki, IŞİD’ler Müslümanların tamamını asla temsil etmediği gibi, Tarrant’lar ve İslamofobikler de Hıristiyan toplumlarının tamamını temsil etmiyorlar. Sorun İslam-Hıristiyan çatışması gibi gösterilse de, özünde ezen-ezilen, sömüren-sömürülen, emek-sermaye sorunudur. Olaylara Hilal-Haç çatışması, Kadıköy ve Çankaya ahalisi ile Sultanbeyli ve Mamak ahalisinin çatışması diye bakmak sorunu körüklemekten başka sonuç doğurmaz.
Din etnisite ve mezhep referanslı terörü tümüyle reddetmek, barış ve emek eksenli demokrasiye ve laikliğe sahip çıkmak zor olmamalı. Bilinmeli ki, Batı’da ve Türkiye’de, dünyada ve İslam coğrafyasında sadece dinsel mezhepsel ve etnik ayrımcılık yapan vicdansız siyasetçiler ve teröristler yok. Karşılarında hakkı, adaleti ve merhameti arayan devasa bir insanlık da var.
Yazarın Dİğer Yazıları
'Mehmetçik' gazeteciden 'Mümin' gazeteciye SETA andıcının analizi
8 Ağustos 2019Kanlı Pazar'ın provokatörü Mehmet Şevket Eygi'nin ardından
20 Temmuz 2019Deniz Gezmiş terörist miydi?
14 Temmuz 2019Esra ile Berat'ın düğünü
24 Haziran 2019Erdoğan'ın arkasında 'eşşek' gibi saf tutmak
14 Haziran 2019Elitist faşizmden lümpen faşizme
28 Nisan 2019Beka meselesi değil, Kürt meselesi
31 Mart 2019Bangır bangır ezan terörizmi
18 Mart 2019Tunç Soyer'in babası zalim, ya Erdoğan'ın ataları?
1 Mart 2019Ekonomi Tıkırında!
21 Şubat 2019Cumhuriyet ordusu'ndan NATO ordusuna
13 Şubat 2019Türk sağının ve İslam'ın Maduro aşkı
2 Şubat 201912 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?
18 Ocak 2019Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş başkanı Erdoğan
28 Aralık 2018Beyaz Saray'da Görücüye Çıkan Sarışın Güzel Kadın
8 Aralık 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı-2
21 Kasım 2018Türk Sağının ve İslam'ın Amerika Aşkı
21 Ekim 2018Maganda politik
20 Eylül 2018Oyum Tayyip'e!
20 Haziran 2018Seçimler, Sosyalistler ve HDP
25 Mayıs 2018Vicdan yoksulu siyaset ve yargı
12 Mayıs 2018Türklük Sözleşmesinin güncel krizi
16 Nisan 2018Kürt rüyası
19 Mart 2018Şehidimiz fakirdendi..
14 Şubat 2018Afrin Afrin
5 Şubat 2018Diyanet'in çocuk gelinleri ve dinden özgürleşmek
11 Ocak 2018İç Savaş fermanına karşı direnme hakkı
3 Ocak 2018Tayyip Erdoğan'ın Filistin şovu
23 Aralık 2017Delilsiz Hükümlerle Asılanlar
14 Aralık 2017Hızlandırılmış zabit eğitimi reformu
6 Aralık 2017Fahişeler ve gazeteciler
29 Kasım 2017Atatürkçü Tayyip'ten marksist Tayyip'e!
17 Kasım 2017Devrimlerin Devrimi
9 Kasım 2017İkinci 'İstiklal Harbi'nin başkomutanı Erdoğan!
25 Ekim 2017Tayyip Erdoğan da metal yorgunudur
12 Ekim 2017Nuriye Semih ölmemeli!!!
3 Ekim 2017Tayyip Erdoğan için endişeliyim: Keşke Amerika'ya gitmeseydi!
20 Eylül 2017Seyahatname-i Rahmi Çelebi: Yosemite'nin Gözyaşları
13 Eylül 2017Seyahatname-i rahmi çelebi, Amerikanın yeniden keşfi!
22 Ağustos 2017Haram para ile hac!!!
7 Ağustos 2017Rojova Kürtleri düşmanımız değildir!
23 Mayıs 2017Ankara'da hakimler yokmuş!
6 Mayıs 2017Aşık Peygamber'den aşık imama insanlık halleri
24 Nisan 201715 Temmuz kontrollü bir darbe miydi?
15 Nisan 2017Peygamberler Günahsız masumlar mıdır?
23 Mart 2017'Dileeeeek, Dilek... Oy Dilek!'
9 Mart 2017Erdoğan: Fetullah'ın din kardeşi Bahçeli'nin ülküdaşı!
6 Mart 2017Hitler ve Mussolini'den Erdoğan'a
25 Şubat 2017Referandumdan evet çıkmazsa iç savaş mı çıkacak?
20 Şubat 2017Genelkurmay Başkanı için çok üzülüyorum!
8 Şubat 2017Otobüste linç provası: Kuran Okumak
5 Şubat 2017Referandum Hayırlı olur mu?
30 Ocak 2017Anayasa değişikliği intihar cellatlığıdır!!!
18 Ocak 2017Erdoğan diktasına direnmek yurttaşlık görevidir
11 Ocak 2017Kayseri katliamı
19 Aralık 2016Tayyip istanbul katliamına sahiden üzülmüştür!
13 Aralık 2016Kürdistan Özerk Cumhuriyeti!
9 Aralık 2016Ergenekon'dan 15 Temmuz'a medya
4 Ekim 2016Türbanla özgürleşmek veya tembelliğin güzelliği
16 Eylül 2016Devlet yönetimi Erdoğan'a bırakılamaz!
28 Ağustos 2016Che Guevera'nın şehrinde hüzün
13 Temmuz 2016Küba'nın karasabanı
21 Haziran 2016Küba'nın yollarında..
17 Haziran 2016Havana'nın keşfi
8 Haziran 2016Türkiye'nin memuru işini bilir de Küba'nın işçisi bilmez mi?
3 Haziran 2016Havana'da güne uyanmak
25 Mayıs 2016Yoklar Ülkesi Küba!
15 Mayıs 2016Kabataş Kıyametinden Ensar sükütuna
10 Nisan 2016Emine ve Tayyip'in Harem Hayatı
16 Mart 2016Müslümanları niçin öldürmeliyiz?
7 Mart 2016Devletin temelindeki dinamit
15 Şubat 2016Mağrur olma padişahım!
31 Ocak 2016Oy Trabzon Trabzon
21 Ocak 2016Fetva ve ayet mühendisliği
17 Ocak 2016Yeter artık! Edi Bes e!
19 Aralık 2015Çilingir Sofrasına Sabotaj
15 Aralık 2015AkFaşizmin hapishanelerindeki gazeteciler
3 Aralık 2015Tekbir katliam sloganı mıdır?
23 Kasım 2015AK Faşizminin sansürüne, şiddetine teslim olmayalım
13 Kasım 2015