12 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?

Rahmi Yıldırım

18 Ocak 2019
12 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?

Amerika’ya aşk bahsinde askerler sivillerden geri kalmadılar; hatta askerlerin Amerika aşkı sivillerin Amerika aşkından daha derindi, daha tutkuluydu denilebilir. Örneğin Kenan Evren..

Milli Şef” İsmet İnönü’nün imzaladığı ikili anlaşmalarla açılıp Amerika’ya uzanan dikenli aşk yollarında nice siyasal liderler ve İslamcı inanç önderlerinin gelip geçtiğinden söz ediyorduk.

Önceki yazılarda Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’nun, Necip Fazıl ve Said-i Nursi’nin, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Tansu Çiller’in Amerika’ya aşklarından, Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ile samimiyetinden dem vurmuştuk. Sıra geldi ABD ünsiyetli askerlere; diğer bir deyişle NATO paşalarına.

Amerika’ya aşk bahsinde askerler sivillerden geri kalmadılar; hatta askerlerin Amerika aşkı sivillerin Amerika aşkından daha derindi, daha tutkuluydu denilebilir.

Örneğin Kenan Evren. Bilmeyen olsa gerek. Yine de anımsatalım. 

Kenan Evren, 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren cuntanın şefi Genelkurmay Başkanı. Darbe henüz Türkiye’de resmen ilan edilmemişken, CIA İstasyon Şefi Paul Henze, Washington’da dönemin ABD Başkanı Carter’a “Bizim çocuklar başardı” cümlesiyle müjdelemişti darbeyi. (İlginçtir, Amerikan yönetiminin bu nitelemesini ne Kenan Evren ve suç ortakları tahkir ve tezyif edici buldular ne de sonraki komuta kademeleri.)

Darbe, ABD için gerçekten müjde niteliğindeydi. Soğuk Savaş dönemiydi. Yani ABD’nin başını çektiği kapitalist dünya ile Sovyetler Birliği’nin başını çektiği “sosyalist” dünya arasında, nükleer savaşın eşiğinde bir savaş dönemi. Savaşın sonucu, Yeşil Kuşak stratejisinin başarısına bağlıydı. Türkiye, İran ve Pakistan ekseninde örülen Yeşil Kuşak, sosyalist bloku güneyden İslam dünyası ile kuşatma stratejisiydi. Tam da bu noktada, 1979 yılında İran, Yeşil Kuşak zincirinden kopmuştu. Türkiye de kopma yolundaydı. Güneydoğu Avrupa’daki halkada ise, 1974 Kıbrıs harekâtından sonra Yunanistan NATO’dan çıkmıştı. 12 Eylül 1980 darbesi tam zamanında geldi. “Bizim çocuklar” başarmıştı. ABD liderliğindeki kapitalist dünya rahat nefes aldı. Türkiye’nin de NATO’dan ve Yeşil Kuşak’tan kopması bu sayede önlendi.

Yunanistan’ın NATO’ya geri dönüşü de bu sayede sağlandı. Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü Türkiye’nin iznine bağlıydı. Darbe öncesinde hükümet kuran liderlerden ne Bülent Ecevit bu izni verdi ne de Süleyman Demirel. Demirel ve Ecevit, Ege’deki anlaşmazlıklar çözülmeden Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne izin vermemeyi ulusal politika olarak benimsemişlerdi. 12 Eylül darbesinden sadece 1 ay sonra, NATO Müttefik Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Bernard Rogers, “Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (bugünkü AB) alınacaklarını, böylece Ege’deki sorunların çözüleceği” sözünü vererek, Kenan Evren’den vetoyu kaldırmasını rica etti; Evren de Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne vize verdi. NATO’nun güneydoğu kanadında açılmış delik kapatıldı; ABD liderliğindeki kapitalist dünya bir kere daha rahat nefes aldı. (Hemen ertesi yıl Yunanistan AET’ye alınmış, ancak Türkiye’ye ret yanıtı verilmişti. Yıllar sonra Evren, Rogers’ın asker sözüne güvenmekle hata ettiği itirafına sığınmıştı.)

***

Rahatlayan sadece ABD öncülüğündeki Batı emperyalizmi değildi. Bu yazı dizisinin en başında söyledik. ABD ve Batı aşkı, içerde sol düşünceye ve emekçilere düşmanlıktır. Cunta lideri, darbeden hemen sonraki bir açıklamasında, “Şef garson benden fazla maaş alıyor” diye yakındı. Cunta yönetimi ve izleyen ANAP hükümetleri döneminde ücret ve maaş gelirleri yarı yarıya azaldı. Esasen 12 Eylül darbesinin en önemli gerekçesinin, ekonomide emekçi sınıflar aleyhine çok köklü yapısal değişiklik öngören 24 Ocak 1980 tarihli “istikrar” paketinin “güven” içinde uygulanabilmesi olduğu yerli yabancı araştırmacıların ortak görüşüdür. Bir araştırmaya göre, “Milli gelirden 1979’da yüzde 33 pay alan maaş ve ücretlilerin payı, 1988’de yüzde 15’e düştü. Faiz, kira, kârdan gelir alanların, yani sermayenin payı ise 1979’da yüzde 43 iken 1988’de yüzde 69’a yükseldi. Tarımın payı aynı yıllarda yüzde 24’ten yüzde 16’ya indi.” (Ahmet Akif Mücek, 12 Eylül Askeri Darbesinin Ekonomi Politiği, Gökkuşağı Yayınları, İstanbul 2009, s: 160.)

Gelir dağılımının bu şekilde bozulması ekonomik soykırımdı. Dönemin Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TİSK Genel Başkanı Halit Narin, darbecilere ve getirdikleri anayasaya şükranını “20 yıl işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” sözleriyle ifade etti.

***

 

ABD emperyalizmini ve işbirlikçi yerli sermayeyi rahatlatan bu başarının tahkimi için halka korku salınması gerekiyordu. “Asmayıp da besleyecek miyiz!” devriydi; 50 kişi asıldı, yüzlerce kişi sorgu merkezlerinde katledildi. Devir öyle bir devirdi ki, resmî kurumlarda işkence yapmamak, mahkemelerde idam cezası vermemek rüşvet kapısı haline getirildi.

İdamlar, infazlar, işkence, emekçi örgütlerinin kapatılıp mal varlıklarının gasp edilmesi, yurttaşlıktan çıkarma, bilim kültür ve sanat düşmanlığı gibi insanlık suçlarına ek olarak, darbeciler 2932 sayılı bir yasa ile tarihte benzeri olmayan bir insanlık suçu da işlediler. Bu yasa ile Türkiye’de Kürtçe başta olmak üzere, Türkçe bilmeyen milyonlarca insanın ana dillerini yasakladılar. Darbeciler, Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle Sünni inancı güdüm altına alırken Alevi inancına sahip milyonlarca yurttaşı da zorunlu din dersleri ve köylerine zorla Sünni mabedi açarak asimilasyona zorladılar. Yani, ekonomik soykırım kültürel soykırımla tahkim edildi.

***

 

Dediğimiz gibi, ABD emperyalizmini ve yerli işbirlikçilerini rahatlatan başarı, CIA İstasyon Şefi’nin “Bizim çocuklar” dediği NATO paşalarının eseriydi.

Aradan yıllar geçti. Gazetenin “ 12 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?” başlıklı haberine göre, bir konferansa katılmak için İstanbul’a gelen ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı Paul Henze, “Başkan Carter’a ‘Bizim çocuklar bu işi başardı’ demedim. Bu tümüyle bir efsane, mit. Birand’ın uydurmuş olduğu bir şey.” iddiasında bulundu. (Hürriyet, 13 Haziran 2003.) 

Ancak, Henze’in söylediklerini inkâr etmesinden sadece birkaç saat sonra, kendi sesinden bu ifadeleri içeren kaset CNN Türk Televizyonu’nda yayımlandı. (Akşam, 14 Haziran 2003.)

*** 

Aradan yine yıllar geçti. Anayasa’da 2010 yılında yapılan değişiklik ile, 12 Eylül darbecilerine yargı yolu açıldı. Kenan Evren’in imzaladığı kararnameyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ilişiği kesilip tutuklanmış subay kimliğimle davaya katılmak için dilekçe verdim. Mahkeme, davaya katılmamı kabul etmedi. Asker kökenli bir kişinin müdahil olması sakıncalı sayılmıştı anlaşılan.

Ret kararına karşın mahkeme salonunda Kenan Evren ile yüzleşip sorularımı sormayı başardım. Hazırladığım 13 soruyu müdahil avukatlar Ömer Kavili, Arif Ali Cangı ve Kazım Genç’e teslim ettim. Avukatlar, sorgu sırasında ekran aracılığıyla beni Kenan Evren ile yüzleştirdiler, soruları sıraladılar. Son soru şöyleydi:

“Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü CIA’nın Türkiye İstasyon Şefi Paul Henze, yaptığınız darbeyi dönemin ABD Başkanı Carter’a “Our boys did it”, yani “Bizim çocuklar başardı” diyerek haber vermişti. Bu konu tartışma gündeminden hiç çıkmadı. Hürriyet gazetesinin 13 Haziran 2003 tarihli sayısındaki haberin başlığında “12 Eylül darbesini kimin çocukları yaptı?” diye sorulmuştu. Bu soruya cevap verebilir misiniz?”

Kenan Evren tüm müdahil sorularına olduğu gibi benim sorularıma da yanıt vermedi, boş boş baktı. Yanıt verecek yüzü yoktu. Hakkında dava açılırsa intihar edeceğini açıklamıştı; sözünü tutup intihar edecek onura da sahip değildi. (Davanın son duruşması için bakınız, https://rahmi-yildirim.blogspot.com/2017/05/12-eylul-darbe-davasi-tiyatrosunda.html)

Dediğim gibi, askerler sivillerden daha derin bir aşkla Amerika’ya sevdalıydılar. Amerika’ya ve NATO’ya sevdalı tek paşa Kenan Evren değildi. Neden böyleydi, TSK’de neden Cumhuriyet paşaları / NATO paşaları diye bir tasniften söz edilir oldu?

Naçizane yanıt gelecek yazıda.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…