Askeri darbeye de Tek adam darbesine de hayır!

12 Eylül 2018
Askeri darbeye de Tek adam darbesine de hayır!

Darbenin 38’inci yılında ülkemiz 12 Eylül darbesini aşmak şöyle dursun, 12 Eylül darbesi kadar köklü bir darbe/karşı darbe bataklığındadır. Siyasi iktidar 15 Temmuz girişimini ülkemizde demokrasiyi inşa etmenin değil, kendi darbesini gerçekleştirmenin fırsatına çevirmiştir.

PoliTez--Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği ADAM-DER çatısı altında toplanmış, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecileri tarafından sol görüşlü olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılmış askerler olarak,

Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en köklü gericilik hareketi olan solkırımcı 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesini 38’inci yıldönümünde bir kez daha lanetliyoruz.

Darbenin 38’inci yılında ülkemiz 12 Eylül darbesini aşmak şöyle dursun, 12 Eylül darbesi kadar köklü bir darbe/karşı darbe bataklığındadır. 15/16 Temmuz 2016 gecesi yapılan askeri darbe girişimi bastırılmış olmakla birlikte ne yazık ki, bu girişim siyasi iktidar tarafından “Allah’ın lütfu” sayılmış, ülkemiz bu kez “sivil faşist” darbeye maruz bırakılmıştır. Siyasi iktidar 15 Temmuz girişimini ülkemizde demokrasiyi inşa etmenin değil, kendi darbesini gerçekleştirmenin fırsatına çevirmiştir. Sivil faşist darbe ve tek adam diktatörlüğü, ancak 1946 seçimiyle kıyaslanabilecek şaibeli 2017 referandumu ve 24 Haziran 2018 seçimleriyle meşrulaştırılmıştır. Anımsatmalı ki, 12 Eylül cuntası da, 1982 referandumu ve 1983 seçimiyle kendi faşizmini meşrulaştırmıştı!!!

*** 

Darbe dönemleri hukuksuzluğun, devlet terörünün, işkencenin, emek sömürüsünün, baskı ve sansürün, yolsuzluğun, farklı kimlik inanç ve kültürleri inkâr ve asimilasyonun, ayrımcılık ve nefretin zirveye çıktığı dönemlerdir.

Bütün darbecilerin en bariz eylemi, TBMM’yi işlevsizleştirmek, yargıyı tahakküm altına almaktır. Bugün TBMM’nin12 Eylül faşizmi dönemindeki Danışma Meclisi kadar bile hükmü yoktur. İstiklal Harbi’nde bile TBMM’nin baskı altına alınmadığını anımsatıyoruz!!!

Bütün darbecilerin en bariz eylemlerinden biri de, emekçi örgütlerini baskı altına almak, hak arama yollarını kısıtlamaktır. 12 Eylül döneminde patron sendikası başkanı “Eskiden işçiler gülüyordu, biz ağlıyorduk; şimdi gülme sırası bizde” demişti. Bugün “sivil” darbe döneminde Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan AKP Genel Başkanı, “Grev tehdidi olan yere anında müdahale ediyoruz” diye övünmektedir.

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecileri tarafından sol görüşlü olduğumuz için Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılmış, işkence edilerek sorgulanıp yargılanmış, işsizliğe ve açlığa mahkum edilmiş askerler olarak, patronları güldürmek için yapılmış darbeleri lanetlediğimiz gibi patronları rahat ettirmek için gerçekleştirilmiş “sivil” darbeyi de tel’in ediyoruz!

***

Bugün ülkemiz ancak darbe dönemlerinde görülebilecek zorbalık, keyfilik ve hukuksuzluk atmosferinde nefes alıp vermeye çalışmaktadır.

12 Eylül darbesi döneminde olduğu gibi temel hak ve özgürlüklerin kullanımı askıdadır. İnsanlar gelişigüzel tutuklanmakta, işkenceye tabi tutulmaktadır. Devlet terörü, kayıp çocuklarını arayan Cumartesi Anneleri’ne bile şiddet uygulayacak kadar pervasızlaşmıştır.

Medya kuruluşları ve sivil örgütler neredeyse tümüyle iktidarın denetimi altındadır; aykırı haber ve görüş yayan gazeteciler, muhalif duruş gösteren yurttaşlar keyfi olarak tutuklanmaktadır.

12 Eylül dönemindekini kat kat aşan nicelik ve nitelikte, yüz binlerce insan, değil mahkeme kararı, idari soruşturma bile olmadan işten, okuldan atılmaktadır. İşten ve okuldan atmalara karşı 12 Eylül döneminde yargı yolu kapalıydı, bugün “sivil” darbe döneminde İnceleme Komisyonu’nun göstermelik olarak kurulduğu arada geçen sürede yeterince ifşa olmuştur.

Kürtler, Aleviler, farklı dil ve inançtan insanlar 12 Eylül faşizmi döneminde inkâr imha ve asimilasyon zulmü altındaydılar. 12 Eylül faşizminin politikası özünde değişiklik olmadan bugün sivil darbe döneminde sürmekte; Alevi inanç mekânları hoyratça baskınlara maruz kalmakta, Kürt halkının temsilcisi milletvekilleri 12 Eylül anayasasına bile aykırı şekilde hapsedilmektedir.

Özetle Türkiye bugün ancak 12 Eylül faşizmiyle kıyaslanabilecek bir zulüm altındadır. 12 Eylül faşizminden çok daha vahim olmak üzere halk yüzde 50’şer olmak üzere birbirine karşı düşmanlaştırılmıştır, siyasi iktidar sadece kendisine yandaş saydığı kesimi vatandaş saymaktadır.

Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği ADAM-DER çatısı altında toplanmış, darbelerin her türlü zulmünü gadrini yaşamış askerler olarak, 22 Mart 2011 tarihli 6191 sayılı yasayla yapılan haksızlığın telafisini talep etmekten geri durmayacağımızı,

Kültürler ve halklar coğrafyası ülkemizin gerçekten demokratikleşmesi ve barışa kavuşması için darbelere, diktatörlüğe, hukuksuzluğa, devlet terörüne, baskıya ve sansüre, emek sömürüsüne, ayrımcılığa karşı mücadeleyi her meşru zeminde sürdüreceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.''

"Darbeciler halka hesap verecek, insanlık onuru işkenceyi yenecek" sloganlarınin atıldığı Dernek başkanı Kudret Ünal'in açış konuşmasından sonra 12 Eylül darbe davasına müdahil olarak katılan Av. Ömer Kavilli, siyasi iktidarın davayı nasıl göstermelik hale getirdiğini anlattı.. Başkan yardımcısı Kemal Süreyya Çakıroğlu' nun basın açıklamasını okumasının ardından etkinlik sona erdi.

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…