Kürt rüyası

Rahmi Yıldırım

19 Mart 2018
Kürt rüyası

Kelt Rüyası’nı okurken bir an, Kürt coğrafyasında 90 yıldır terennüm edilen bir ağıtın dizeleri aklıma geldi: “Süngü uçlarında donakalmış, bebelerin son bakışları.” Yanı sıra, 30 yıl önce Halepçe katliamında elma kokulu bebeğine sarılırken can veren annenin resmi aklıma geldi. Yanı sıra, panzere bağlanıp sürüklenen, etrafında zafer resmi verilen çıplak cesetler.

Epeydir kendi kendime mırıldanıyorum, dost meclislerinde de söylüyorum: Evrim tarihinde insandan daha zararlı, daha zalim bir canlı olmasa gerek!

Kelt Rüyası adlı romanda benzer bir cümleye rastlayınca acı acı gülümsedim. Perulu yazar Mario Vargas Llosa, 2010 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığı romanın bir yerinde, kahramanı Roger Casement’i şöyle konuşturmuş: “Kongo’da öğrendiğim bir şey varsa, o da, insanoğlundan daha kan dökücü bir canavarın var olmadığıdır” (s: 114).

***

Roman çoğu kere kurmaca bir metindir ama Kelt Rüyası kurmaca bir roman değil, İrlanda bağımsızlık hareketinin öncü isimlerinden Roger Casement’in yaşamını anlatıyor.

Roger Casement, 1864 yılında Britanya İmparatorluğu hegemonyasındaki İrlanda’da asker bir babanın oğlu olarak doğmuş. Ailesi klasik Protestan bir aile ama annesi gizlice Katolik olarak vaftiz ettirmiş Roger’ı. Gençliğinde ünlü seyyahlarla Afrika gezilerine çıkmış. Devir sömürgeciliğin altın devridir. Birlikte yolculuk ettiği seyyahlara ve sömürge yöneticilerine göre kolonyalizm kötü bir şey değildir; tarih öncesine ve yamyamlığa takılıp kalmış halklara medeniyet ve demokrasi götürme, putperestlik yerine Hristiyanlığı öğretme pratiğidir. Bu uygarlaştırma ve kalkındırma işinde İngiltere, Avrupa’ya öncülük etmektedir...

Roger Casement 1895’te İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na memur yazılır; bu kez özel yetkili konsolos olarak, yerli halkların Londra’ya kadar ulaşan şikâyetlerini araştırmak üzere Afrika’yı yeniden dolaşır. Duydukları gördükleri karşısında dehşete kapılır. Sansürlemeden yazdığı 1904 tarihli Kongo Raporu geniş yankı uyandırır. Yerliler acımasızca katledilmekte, köyler bazen içindekilerle birlikte ateşe verilmektedir. Kauçuk ticaretinde hileli tartı nedeniyle kotayı bir türlü dolduramayan erkeklerin karıları çocukları toplama kampında rehin tutulmakta, istismar edilmekte, ceza olarak kırbaçlanmaktadır. Güvenlikçilere zimmetli silah ve mermilerin boşa kullanılması yasaktır. Boşa harcanmadığının, bir asi yerlinin cezalandırılmasında kullanıldığının kanıtı, öldürülen yerliye ait kol, parmak, kulak, erkeklik organı gibi uzuvlardır. Rasgele mermi sıkan, bir karaltıya ateş eden güvenlikçi de kanıt olmak üzere bir yerlinin uzvunu kesmektedir. Mermiden tasarruf etmek için, birkaç yerli arka arkaya dizilip öldürülmektedir...

Roger Casement, Kongo’dan sonra Brezilya’ya gönderilir. Amazon havasında da aynı vahşete tanık olur. “Hangi Tanrı, insanların katline ve acı çekişine göz yumar, böyle bir Tanrı olabilir mi?” diye vicdani hesaplaşmaya girer. Bir hesaplaşma anında şöyle bir cümle de kurar: “Akıl yürütecek olursan, Tanrı tıpkı bir nefes duman gibi buhar olup uçar” (s: 424).

(Bu akıl yürütmeye karşın, hayata veda ederken Tanrı’dan af dilemekten kendini alamaz.)

Yıllar süren incelemenin ardından kaleme aldığı Amazon havzasına ilişkin 1911 tarihli “Mavi Kitap” raporuyla “uygar” Avrupa’yı ve öncüsü İngiltere’yi bir kez daha sarsar. İngiliz hükümeti, bu çalışmalarının karşılığı olarak Casement’a Sir unvanı verir.

*** 

SÖMÜRGE KONSOLOSLUĞUNDAN İRLANDA MİLLİYETÇİLİĞİNE

Kongo Raporu ve Mavi Kitap ile sömürgeciliğin kanlı yüzünü ifşa eden Roger Casement, sömürgelerde tanık olduğu vahşeti raporlaştırırken, kendi Kelt geçmişini, -Kongo ve Amazon kadar vahşet yaşanmasa da- anayurdu İrlanda’yı düşünmeye başlar. “Uygarlaştırıcı” kolonyalizmin nasıl vahşi bir yalan olduğunu yazarken, kendisini “İrlandalı” olarak, yani bir imparatorluk tarafından işgal edilmiş İrlanda’nın evladı olarak hisseder. Sömürgeciliğin ekonomi politiğini kavrayamasa da kolonyalizmin vahşetine karşı harekete geçme isteği duyar, bağımsız İrlanda özlemine kapılır.

Roger Casement, bu istek ve özlemle Dışişleri’ndeki görevinden ayrılır. Bu arada Birinci Dünya Savaşı patlar; İngiltere, Almanya ile savaşa tutuşur. Casement, savaşın İrlanda’nın bağımsızlığı için fırsat olabileceğini düşünür:İngiltere’nin felaketi, İrlanda’nın sevinci olacaktır!

Bu düşünceyle 1916’da Berlin’e gider, Alman Dışişleri ve Genelkurmayı ile ilişki kurar. Görüşmelerde Almanya’nın İngiltere’ye çıkarma yapması ve İrlanda milliyetçilerine 20 bin tüfek ve yeteri kadar mermi vermesi üzerinde durulur. Ayrıca Almanya’daki İrlandalı tutsaklardan bir tugay kurulacaktır. Casement, esir kampındaki İrlandalı tutsaklara “bağımsız İrlanda” rüyasından söz eder; ne ki, bağımsızlık rüyası İrlandalı savaş tutsaklarının umurunda olmaz. İrlandalı esirler homurdanırlar, kendisini kınarlar, ‘Almanya sana kaç para verdi?’ diye aşağılarlar, nihayet tükürük yağmuruna tutarlar. Esirlerin itirazı karşısında Casement bağımsızlık davasından vazgeçmeyi düşünür. Akıl danıştığı dostu vazgeçmemesini telkin eder: “Halk tarafından tasvip edilmemek, bir davanın haklı olup olmadığına karar vermekte her zaman iyi bir gösterge değildir” (s: 472).

Dostunun telkini etkili olur, davasından vazgeçerse intihar etmiş olacaktır! Casement da intihar etmez, davasından vazgeçmez, umutsuzca Almanları ikna etmeye çalışır. Ne ki, Almanya bağımsız İrlanda projesiyle artık ilgilenmemektedir. Ne İngiltere’ye çıkarma harekâtı ne İrlanda milliyetçilerine silah yardımı. İngilizlere karşı Ortadoğu’da Osmanlı ordusunda çarpışma önerisi de geri çevrilir.

Kandırıldığını fark eden Casement, hâlâ Alman yardımı olmaksızın ayaklanmanın başarıya ulaşamayacağı düşüncesindedir. Alman yardımı gelmeyeceğine göre, bir felaket yaşanmaması için milliyetçileri ayaklanmadan vazgeçirmek ister. Almanlar, Casement ve iki arkadaşını denizaltıyla İrlanda’ya bırakırlar. Casement başkente ulaşamadan yakalanır; Kongo ve Amazon anılarını içeren “Kara Günlük” de yakalanır. Kara Günlük, Kongo ve Amazon havzasında geçmiş eşcinsellik anıları ya da fantezileriyle yüklüdür. İngiliz istihbaratı, İrlanda milliyetçisi “Sir” Casement’ı vatana ihanetten yargılamak, itibarsızlaştırmak için yeteri kadar “delil” elde etmenin sevinci içindedir. Nitekim, Kelt Rüyası romanı, 3 Ağustos 1916’da sona erer. Nasıl sona ermiştir, okuyucu romanı okusun artık!!!

***

Roman sona erse de Kelt Rüyası, yani Bağımsız İrlanda rüyası sona ermez. Casement ve yoldaşlarının yakalanmalarından sadece iki gün sonra 1916 Paskalya Ayaklanması başlar. Ayaklanma bastırılır ama Birinci Dünya Savaşı yorgunu İngiltere, 1921’de İrlanda’nın bağımsızlığını tanımak zorunda kalır. Yine de İrlanda’nın neredeyse yarısı, İngiltere’ye bağımlı kalmayı seçer.

Kelt Rüyası Alman veya Amerikan yardımı olmaksızın mutlu sona ulaşsa da, bağımsızlık fikrinin öncüsü Roger Casement, yakalattığı Kara Günlük nedeniyle yakın tarihe kadar İrlanda’nın resmi tarihinde ahlaksız biri olarak betimlenir... Eşcinselliğin suç olmaktan çıkmasıyla birlikte nihayet itibarı iade edilir.

***

Romanın adı Kelt Rüyası ama bu yazının başlığı Kürt Rüyası oldu.

Neden böyle bir başlık oldu, ben de çok ayırdında değilim.

Kelt Rüyası’nı okurken bir an, Kürt coğrafyasında 90 yıldır terennüm edilen bir ağıtın dizeleri aklıma geldi:

“Süngü uçlarında donakalmış, bebelerin son bakışları.”

Yanı sıra, 30 yıl önce Halepçe katliamında elma kokulu bebeğine sarılırken can veren annenin resmi aklıma geldi.

Yanı sıra, panzere bağlanıp sürüklenen, etrafında zafer resmi verilen çıplak cesetler.

Yanı sıra, yüz yıldır İngiliz ve Amerikan yardımıyla görülen bağımsızlık, özgürlük veya özerklik rüyaları...

Kelt Rüyası’nı Perulu romancı Mario Vargas Llosa kaleme aldı.

Kürt Rüyası’nı kim kaleme alır acaba?

***

Yazıyı noktalarken kendi kendime mırıldanmadan edemedim: 

Evrim tarihinde insandan daha zararlı, daha zalim bir canlı olmasa gerek!

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…