Normal ve anormal insan profili

Selçuk Ş. POLAT

15 Kasım 2017
Normal ve anormal insan profili

Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler. 

İnsanda, davranışlarını, düşünce biçimlerini, kişiliğini (karakterini), yani profilini oluşturan ve kendi içinde düzenli çalışan üç mekanizma vardır. 

Birincisi; mantığımızın, inançlarımızın, düşüncelerimizin ve davranışlarımızın karşılıklı ilişkilerini düzenleyen beynimizin ürettiği AKIL. 

İkincisi; insanın beyniyle doğrudan irtibatlı, ordan talimatlar alan, rahatsızlıkları kayda geçen ve kişiyi yanlış veya doğru yönde yönlendirebilen bir mekanizma VİCDAN. 

Üçüncüsü ise; bu iki mekanizmanın da emrine girebilen, onların tek tek veya ortak talimatlarına göre harekete geçen İRADE. 

Dolayısıyla bu mekanizmada BELİRLEYİCİ OLAN beynimizin sentezlediği akıl ve bilinçtir. Vicdan ise, beyinden gelen talimatların dışında özgürce kararlar oluşturan bağımsız bir mekanizmaya dönüşebilirse onun sağlıklı işlediğinden bahsedebiliriz. Eğer bağımsızlığını kazanacak bir işleyişe kavuşmamış ve bu yönde geliştirilmemişse, beyinde üretilen akıl, inanç vb. düşünce biçimleri tarafından istendiği gibi yönlendirebilmekte ve yapılan hatalar, yanlışlar, kötülükler vicdanın kabul edebileceği formlara sokulabilmektedir. Çünkü vicdanınıza, beyaz yalanlar gibi, bilinciniz de akladığınız yüzlerce hatalı verileri yüklemişinizdir. Dolayısıyla vicdan kendisine verdiğiniz VERİLERE VE TALİMATLARA göre hareket etmeye zorlanacaktır. Vicdansızlık aslında, ona yüklediğiniz hatalı, yanlış bilgilerin ve beyninizin verdiği talimatların bir ürünü olarak var olur.

Demek ki inançlarınız ve çıkarlarınız öncelikle beyninizi, beyin de vicdanınızı etkilemekte ve düzenlemektedir. Sonuçta, irade dediğimiz, kişinin eylem mekanizması ortaya çıkmaktadır. İRADE, aslında beynin ve vicdanın ortak uyumu yani demokratik işleyişleri sonucu sağlıklı hale gelir. Beynimizdeki bilgiler, davranış biçimleri, inançlar, hedefler vb. veriler vicdanımıza gönderilerek orada aklanır veya elenerek bir sonuca ulaştığında, bu sonucu hayata geçiren iradedir.

Beyin, vicdan ve iradeyi yani bu üçlü organizasyonu daha iyi anlayabilmek için toplumsal yaşamdan örnek verebiliriz. Akıl cemdir, insanların ilkeleri, kuralları, yasaları tartışıp saptadığı meclislerdir. Vicdan, insanın yargı sistemi yani adalet mekanizmasıdır. İrade ise, uygulama, eyleme geçme yani yürütmedir. Toplumsal alanda YASAMA, YÜRÜTME VE YARGI, insanlarda akla, vicdana ve iradeye tekabül eder. Toplumlar bu üç mekanizmayı birlikte, uyum içinde kullanarak sağlıklı bir işleyiş doğrultusunda ayakta kalabilirler. Burjuvazi, köleci ve feodal sistemin tekçi (monolitik) sistemini yıkarak yerine bu üçlü sistemi koymuştur. Fakat aşırı kar hırsı nedeniyle, proletaryanın iktidara alternatif olduğunu görmesiyle bu yarattığı değerleri terk edip gericileşmiş ve onları sadece görünüşte savunur olmuştur. 

Tartışılmayan, kritik edilmeyen görüşler, inançlar, beynin tek düze çalışmasını sağlar. Bu da onu, dogmatik, sekter ve hastalıklı bir ruh haline sokar. Bu hastalıklı fikir yapısı, kendini kutsal değerlerle korumaya alarak kimsenin ona dokunamayacağı, kritik edemeyeceği bir inanç halesiyle kaplar. İşte bunlar tarihte ve bugün gördüğümüz diktatör bozuntulardır. Böylece, inanç dünyasının boş umutlarına sığınan milyonlar da, bu dogmatik anlayışın peşine düşebilirler. Diktatörlerin ilk işi, yargıyı yani az-çok çalışan vicdanı söküp atmaktır. Onun yerine kendi hastalıklı, monolitik beyninin ürettiği her kararı aynen onaylayan bir vicdan mekanizmasını yani vicdansızlığı ikame ederler. 

İnsan ve toplum, ancak yaşamda sorunlar, çatışmalar çıktığında yargı mekanizmasına başvurur. Örneğin her Pazar dağ gezisine çıkma kararını almışsanız, bu kararı vicdana göndermeden doğrudan uygulamaya geçebilirsiniz. Çünkü vicdanı gerektiren bir durum yoktur! Fakat vicdan ne zaman devreye girer? Bu dağ geziniz, birilerini zora sokan veya esas yapmanız gerekenleri erteleyen, görmemezlikten gelen vb. bir soruna neden olursa, işte o andan itibaren vicdan devreye girecektir. Tıpkı iddia olarak kalsa bile, suçluların yargıya intikali gibi. Eğer vicdan, tamamen inançlarınız doğrultusunda işletiliyorsa ordan çoğu zaman yanlış kararlar çıkacaktır. Tıpkı şeriatla yönetilen ülkelerdeki adalet sisteminin sakatlığı gibi! Çünkü buralardaki adalet sistemi şeriat yasalarına göre işler, yani savunma, eleştirme, karşı görüş-belge sunma vb. süreçler işletilmez. Adalet sistemi ilkel ve şeriat yasalarının hayata geçirilmesi üzerinedir. Buradan çıkan sonuç: inançlar tartışılmaz olduğu için adalet sisteminde (yani vicdanın işleyişinde) kullanılmazlar. Çünkü bağımsız işleyen bir yargı sistemi, tartışarak, belli delil ve kanıtlara dayanarak kararlarını oluşturur. Eğer kazara sağlıklı işleyen vicdanınızda dogmatik düşüncelerinizi kritik ederseniz, oradan size ret gelecektir. Ama buna rağmen yanlış kararı uyguluyorsanız siz vicdanı yani yargı sistemini kapatmışsınız demektir. İşleyiş artık inançlarınızla iradeniz arasındadır. Vicdan tümüyle devre dışı kalmıştır. Tıpkı Hitler, Mussolini, Franko, Pol-Pot ve RTE’nin uygulamaları gibi! 

Anormal insan profili: yalancı, üçkâğıtçı, eli uzun, uçkuruna düşkün, ikiyüzlü, acımasız, kıyıcı, cahil, bencil, yok edici, iftiracı, dedikoducu, sevgisiz, kindar ve kıskanç, militarist, inançsız, güce ve paraya tapıcı (güçlüye biat, güçsüze eziyet eden), korkak, sekter, dogmatik, grupçu, takıntılı, aşırı mükemmeliyetçi vb. vb. özelliklerle teçhiz edilmiştir 

Normal insan profili: sevgiyle dolu, hoşgörülü, barışçıl, empati duygusu gelişmiş, dürüst, güvenilir, tutarlı, dayanışmacı, paylaşımcı, bilgili, çevreci, mücadeleci, yaratıcı, bilimden yana, özgürlükleri ve kişisel yetenekleri toplumsal olanla uyumlu hale getirebilen, kişilerle değil düşünce ile mücadele eden, yargılayıcı olmayan, dedikoduyu defterinden silmiş, fedakâr, kararlı, dirençli, araştırmacı, ikna yöntemini kullanan, insani olana duyarlı vb. vb. özellikleri olandır. 

İşte her Marksist grubun amaçladığı ve bir türlü başaramadığı, kadroların özellikleri bunlardır. 

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. 2.ci 'Allahın büyük lütfu' yaklaşıyor mu?
    RAND RTE’yi uyarmış: ordu içinde orta kademelerde bir potansiyel var aman dikkat et diye! Zaten Erdoğan da bu uyarıyı almış ki gerekli çalışmalara çoktan başlamış bile .. Orduyu önce Kürtlerle…
  2. Yüzbaşı İlyas Aydın: Devrimin iyileşmeyen yarası
    Bu yazıda, eti budu belli ve bir türlü belini doğrultamayan Türkiye devrimci hareketinden sadece İlyas Aydın örneğini vererek sol içi şiddetin saflarımızda açtığı yarayı sergilemeye çalışacağım.  Yüzbaşı İlyas Aydın, 1970’lerde…
  3. Ülkemizin sosyo-ekonomik, siyasi yapısı-1
    Bir yanda sosyal bir inancı savunan Alevi kesimlerle, onların kafasını kesmeyi arzu eden İslamcı teröristler aynı apartmanlarda ikamet ediyorlar. Ülkedeki bölünmüşlük sadece ilerici-gerici ekseninde seyretmiyor. İkinci büyük bölünmüş etnisite üzerinden…
  4. Aydınların Sefaleti
    Aydınların Sefaleti
    22 Ekim 2019
    İştirakçi Hilmi’nin liderliğini yaptığı ve uğruna öldürüldüğü mücadelesine 100 yıl sonra dönüp baktığımızda acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Dönemi belirleyen iki hâkim sınıf partisinden biri olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası (H.İ.F.)…
  5. Kitleleri birleştiren iki güç: Demirtaş ve İmamoğlu
    Diktatörlüğe karşı olan bizler, bu iki liderin eksiklik ve kurumsal pozisyonlarını abartmadan, onların aidiyetlerini, ‘aşil topuklarını’ bilerek, İmamoğlu’nun ısrarlı ve ahkâm kesmeyen tavrını ve Demirtaş’ın seçimlerde izlediği ‘büyük tehlike için…
  6. Erdoğan nereye koşuyor?
    Erdoğan nereye koşuyor?
    24 Temmuz 2019
    Bu soruya doğru cevabı verebilirsek sanırım iktidarın geleceğini de az çok tahmin edebileceğiz. Erdoğan iktidarı, ekonomik kriziyle, siyasi alandaki terör severliğiyle, ideolojik düzeyde ortaçağ zihniyetiyle ve de örgütsel olarak her…
  7. Devrimci hareketin can alıcı sorunu
    Temel Demirer, son seçimde, boş oy atan Sibel Özbudun ve kendisinin tutumlarını açıklayan yazılarına yaptığım eleştiriye öfkeyle cevap vermiş. Öfke duygu demektir. Tartışmalarda bilgi ve mantık yerine duygular geçiyorsa, o…
  8. İmamoğlu'nun cesareti nereden geliyor?
    Niye seçime girip yasal gözükecek hileler ve atraksiyonlarla uğraşıyor ki? Kayyum atasın olsun bitsin! Demek ki bu oyunda karşılıklı güçler devrede. İşte bütün bunlar diktatörlüğümüzün Madein-NATO olduğunu gösteriyor. 23 Haziran,…
  9. CHP:  umut mu yoksa çaresizlik mi?
    CHP ve sağ tabanının gözünü açacak olan ise, ekonomik ve siyasi kriz anıdır. Özellikle Erdoğan’ın iktidarı kaybetme korkusuyla CHP’ye yönelmesi örneğin CHP’li belediyelere Kayyum ataması vb. adımları bu kitleyi devrimci…
  10. Erdoğan'ın (ve AKP'nin) krılma noktaları ve HDP
    AKP’ye diş bileyen kendi seçmenini tüm anti-Kürtçü politikalarına rağmen Millet İttifakını desteklemeye yönlendiren HDP’nin bu hamlesi, sosyalist hareketlerin çok ötesinde bir gelişmişliğe işaret ediyor. Bu bölümde esas olarak AKP yani…
  11. Bidon Kafalılar ve Chape varya Chape
    Yukardaki başlık; ezilen, horlanan ve sömürülen kitlelerin bir araya gelmemesi için yürütülen kampanyanın şifresi. “Bidon kafalılar, cahiller, göbeğini kaşıyanlar, her yeri pisletenler” vb. ajitasyonlarla halkın bir kesimi aşağılanmakta ve bu…
  12. Allahsız Müslümanlar ve İslamcı Laikler -1
    Gelinen noktada toplum giderek diyalektik ikili bir kamplaşmaya doğru akmaktadır. Bir yanda milliyetçi-ulusalcı-İslamcılar diğer yanda kadınlar, emekçiler, Aleviler, Kürtler, aydınlar, ötekileştirilenler ve demokratlar. Ülkemizdeki toplumsal ırmak ne yazık ki yüz yıldır…
  13. Devrimci ve Sosyalist kamuoyuna
    68'liler Birliği Vakfı başkanının açıklamasına cevap: Devrimcilik ülkemizde ezilen halkların yanında olmak demektir; onların haklı ve meşru isteklerini desteklemek, acılarına ortak olmak ve onlara yapılan zulüm ve katliamlara karşı durmak…
  14. Ya biat ya mevt ya da ortak hareket!
    İslami kurallar acımasız ve kesindir: ya biat ya da mevt.. İşte o noktaya hızla yaklaşıyoruz! Tehlike içinde olanlar: emekçiler, çalışanlar, seküler, laik ve modern yaşamdan yana olanlar, Kürtler, Aleviler, aydınlar ve diğerleri.…
  15. R.T. Erdoğan'ın 12 Eylül'lünün sonu mu?
    Erdoğan sınıf tahlilinden uzak, çıkarlarının ona verdiği içgüdüsel pragmatizimle, İsrail'le Ortadoğu'da işbirliğine girerek ABD’yi yumuşatmayı, Bharara’ya baskı yapmasını, Rusya'dan özür dileyerek hem ekonomik iyileşmeyi hem de Suriye politikasını ABD çizgisine…
  16. Türkiye'de sağ partilerin paradigması ve AKP'nin geleceği
    Eğer ekonomik istikrar bozulur veya Ergenekon ittifakı parçalanırsa bu güçler hiç tereddüt etmeden yeni bir sağ partiye doluşmakta tereddüt etmeyeceklerdir. Demek ki aşağıdan yukarı kitlelerin Erdoğan iktidarını alaşağı edeceği bir…
  17. Enseyi karartmak yok!
    Enseyi karartmak yok!
    5 Kasım 2015
    AKP ve Erdoğan’ın sonu, İslami cumhuriyet yolunda ki telaşlı ve yanlış adımları ile kendi içlerinde ki kurtçuklar ve ekonomik kriz vasıtasıyla olacaktır. Ama bu sonu hızlandıracak, dolayısıyla, bizim ihtiyacımız olan ise,…
  18. AKP'nin düşüş eğrisi
    Anketlerde AKP’ye oy vereceklerin oranı %40 civarında gösteriliyor. Fakat aynı halk, Başkanlık sistemini, Suriye politikasını ve diğer hükümet icraatlarını %70 civarında bir oy oranıyla kabul etmiyor. Bu da onun bir…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…