Bugün faşizme karşı kararlı duruş sergilemenin yolu HDP ile, tüm solla, demokrasi güçleri ile yan yana gelmekten, birlikte davranmaktan korkmamaktan geçer. Çünkü diktatör esas olarak bu korkudan güç almakta, muhalefeti parçalı bir şekilde tutmayı başarabilmektedir.
Kılıçdaroğlu'nun '‘Yarın saat 11.00'de Güvenpark'ta olacağım ..' sözleriyle Enis Berberoğlu'nun tutuklanması karşısında gösterdği tepki, 1977 seçimleri öncesindeki Ecevit'i akla getirdi.
5 haziranda seçimler yapılacaktı. İktidarda Süleyman Demirel başkanlığında Milliyetçi Cephe (AP, MHP, MSP VE CGP) hükümeti vardı. Her gün ortalama 20 insanın çatışmalarda öldürüldüğü günlerdi. Ülkücüler devletin sivil faşist mangaları olarak devrimcilere, sosyal-demokratlara saldırıyorlardı. Demirel'in 'bana ‘sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz’ dediği günler..
Seçim sürecinde bütün yurt sathında CHP’nin konvoylarına, mitinglerine saldırılar oluyordu. Bülent Ecevit ve seçim konvoyuna 26 Nisan'da Tokat'ın Niksar ilçesinde, 27 Nisan'da da Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde saldırılar düzenlendi. Ecevit, 29 Mayıs 1977 günü seçim gezisi için bulunduğu İzmir Çiğli Havaalanı'nda suikasta uğradı. Bülent-Rahşan Ecevit çiftinin zarar görmeden atlattığı suikast girişiminde, CHP İzmir İl Başkanı Mehmet İsvan ağır yaralandı. Daha sonra İsvan’a isabet eden mermilerin zehirli olup ilk kez kullanıldığı, silahın Özel Harp dairesinde kayıtlı olduğu ortaya çıkacaktı. Açıkçası suikast Kontr-gerillanın marifetidir..
5 haziranda gerçekleşecek seçim öncesinde CHP son mitingini 3 haziranda Taksim’de yapacaktır. Başbakan Süleyman Demirel mitingden bir gün önce Ecevit’e telefon açar, Taksimde kendisine suikast düzenleneceğini, dürbünlü tüfekle ateş edileceğini ve kendisini koruyamayacaklarını iletir. Bir ay önce aynı alanda 1 mayıs katliamı olmuştur. Sular idaresinin üzerinden dürbünlü ve uzun namlulu tüfeklerle, alana bakan The Marmara otelinden otomatik tabancalarla kitleye ateş edilmiş, sonuçta 36 emekçi katledilmiştir.. Katliam hala günceldir.. Kimbilir, belki Demirel Ecevit’in korkacağını, mitingten vazgeçeceğini hesaplamıştır.
Ancak Ecevit, derhal TRT radyosuna çıkar olayı halka bildirir ve 'söz verdiğim saatte ben ve eşim orada olacağız. Fakat bu koşullar altında kimsenin gelmesini isteyemem, sizden bir dileğim varsa o da yarın bize ne olursa olsun 5 haziranda herkesin sandık başına gidip oy vermesini istiyorum' cümlesiyle noktalar..
Ertesi gün mitinge yüzbinler aktı.. Seçimler tarihinin en kalabalık ve görkemli mitingi oldu.
İşte bu seçimlerde CHP % 42 oy almayı başarmıştı..
Başarının arkasında faşizme karşı demokrasiyi savunma kararlılığı ve cesaret vardı.. Ve o günün Ecevit’i halkçı Ecevit’ti. ‘Ne ezilen ne ezen insanca hakça düzen, toprak işleyenin su kullananın, bu düzen değişecek ‘ diyordu. Kitleler bu sloganlara kulak vererek ‘umudumuz Karoğlan’ sloganın dağa-taşa yazıyordu.*
***
Şimdi CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun MİT-Tırları davasından 25 yıla mahkum edilip tutuklanması karşısında CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu, tepkisini şu sözlerle dile getiriyor: ‘Yarın saat 11.00'de Güvenpark'ta olacağım. Elimde sadece bir afiş olacak. 'Adalet' yazacak üzerinde, adalet..Bıçak kemiğe dayandı. Adalet gelene kadar yürüyeceğim'
Koşullar elbetteki farklı.. Sadece maddi koşullar anlamında değil, liderlik açısından da.. Ama yine de CHP yönetimine, ona gönül veren kitlelere, Ecevit'in o günkü kararlı ve birleştirici tutumunu hatırlatıyoruz..
Bugün faşizme karşı kararlı duruş sergilemenin yolu HDP ile, tüm solla, demokrasi güçleri ile yan yana gelmekten, birlikte davranmaktan korkmamaktan geçer. Çünkü diktatör esas olarak bu korkudan güç almakta, muhalefeti parçalı bir şekilde tutmayı başarabilmektedir. CHP'lilerin, - adaleti, demokrasiyi, özgürlükleri tüm toplumsal kesimler için istiyorlarsa- bunu görmesi gerekir. Kürt fobisinin neyi engelleyip kime hizmet ettiğini anlamak gerekir artık.
O HDP ki, eş genel başkanları dahil milletvekilleri tutuklanırken CHP’nin ses çıkarmamış olmasına rağmen, bugün bir tek CHP’li vekilin tutuklanmasına karşı sesini yükseltti. Bu HDP’ye güzelleme yapmak değil,. Çünkü faşizme karşı mücadele bilincinin gereğidir bu. Eleştirisi de bu bilincin tutarlı bir yansımasıdır:
"20 Mayıs 2016'da Meclis'te dokunulmazlıkların kaldırılması ile başlayan demokratik siyasete darbe süreci, onlarca belediye eşbaşkanının tutuklanması, seçilmiş belediyelere kayyumların atanması ve 4 Kasım'da da Eş Genel Başkanlarımız ve milletvekillerimizin rehin alınmaları ile sürdürüldü. Bugün CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması bu sürecin bir devamıdır.’’
Bu sözlerde ‘biz dememişmiydik’ havası veya suçlayıcı bir dil yok. Kimse de bu meyanda orda burda, sosyal medyada laf etmemelidir.
Başta CHP yönetimi olmak üzere tüm CHP’lilerin anlaması gereken şey, HDP’ye olanlarla şimdi CHP’ye olanın aynı sürecin halkaları oluşudur.
Bugün CHP Güvenpark’tan adalet yürüyüşü başlatıyor..
Ancak adaleti herkes için istediğini inandırıcı bir şekilde göstermelidir. Demokrasi cephesi bu anlayışla gelişir.
Ve HDP, HDK, Haziran Hareketi, tüm demokrasi güçleri bunu bir işaret fişeği olarak algılamalı, katılım sağlamalıdır.. Bu açılan bir kapıdır, ordan geçmek gerekir.
---------
*SOSYALSTLERE NOT
Sosyal medyada CHP’nin hatalarını sekter bir tutumla ele alan sosyalistlere hatırlatma..-- O günlerde, faşizmin azgın saldırıları karşında, tüm bölünmüşlüğüne, fraksiyoncu ve sekter eğilimlerine rağmen güçlü ve militan bir devrimci hareket vardı. Ecevit’in ve CHP’nin anti-faşist bir tutum içinde bu sloganlarla politik mücadele yürütüyor oluşu devrimci hareketin kitleler üzerindeki etkisinden bağımsız değildir.. Devrimci hareket ve devrimci mücadele, dünyada ve Türkiye’de, hem ideolojik hem de pratik olarak bir çekim gücüdür..
Gezi direnişinden beri, yani 4 yıldır, islamcı-faşist diktatörlük tehlikesi, bir ihtimalden gerçeklik haline gelme süresince, sosyalistler, sol, birleşik bir mücadele stratejisi yaratamamışlardır. Yaratsalardı bir çekim gücü olabilirlerdi.. Somut önerileri bile tartışma gündemlerine almıyorlar. Dolayısıyla, CHP’ye yönelik sekter laflar, sosyalistlerin bizzat kendi görevlerini -sanki sosyalist bir partiymiş, sınıfsal karakteri aynıymış gibi- CHP’den bekleme anlayışının örtüsü olmaktan başka bir anlama gelmemektedir.
Yazarın Dİğer Yazıları
Fareler, Muktedirler ve Seçim
12 Mayıs 2023TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
28 Nisan 2023Faşizm ve İç Savaş
30 Haziran 2022Devrimci durum ve Emek Cephesi
8 Kasım 2021Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
23 Eylül 2021Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
16 Ağustos 2021Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
13 Temmuz 2021Faşist MHP Kapatılmalıdır!
4 Temmuz 2021Finale Doğru
26 Nisan 2021Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019