Rojova Kürtleri düşmanımız değildir!

Rahmi Yıldırım

23 Mayıs 2017
Rojova Kürtleri düşmanımız değildir!

ABD Başkanı Donald Trump, IŞİD’in başkenti Rakka’ya yönelik kara harekâtı için yerel müttefik olarak Türkiye’yi değil, Suriye sınırları içindeki Rojava Kürtlerini seçti. Trump’ın kararı Türkiye ile ABD arasında yeni bir kırılma yaratmaya aday görünüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Washington’a giden (Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan oluşan) özel heyet, Rakka operasyonu için Kürtleri değil Türkiye’yi tercih etmesi için dil döktüyse de Trump kararından vazgeçmedi. Dahası, Rakka’yı IŞİD’ten alsınlar diye Kürtleri ağır silahlarla donatmayı kararlaştırdı. Hem de Erdoğan’ın Beyaz Saray’da yapacağı görüşmeye bir hafta kala.

Trump’ın kararı AKSaray ile Beyaz Saray arasında haliyle krize yol açtı. Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, olayı apaçık “kriz” diye tanımladı; Erdoğan da Trump’ın bu karardan dönmesini beklediklerini, Beyaz Saray’da yapacağı görüşmenin milat olacağını söyledi. Ana muhalefet partisi CHP, Erdoğan’ı ABD ziyaretini iptal etmeye çağırdı. Çağrıya yanıt ABD Dış İlişkiler Konseyi Başkanı’ndan geldi: “Erdoğan ziyaretini iptal ederse, otoriter yönetimi ve Suriye'deki yararsız rolü göz önüne alındığında büyük bir kayıp olmaz.”
***

Hangi pencereden bakılırsa bakılsın, Trump’ın kararı Türkiye ile ABD arasında tarihsel önemde bir kırılmaya işaret ediyor. Erdoğan’ın Trump ile yapacağı görüşmede kararın değişmesi beklenmiyor. Olsa olsa (krizin daha da derinleşmemesi için) Erdoğan’a, (IŞİD temizlendikten sonra Rakka Araplara teslim edilecek, Türkiye’nin YPG ile ilgili istekleri dikkate alınacak, Suriye’de Kürtlere statü söz konusu olmayacak) gibi güvenceler verilecek. Bu arada Erdoğan’ın liderliğinin Türkiye / ABD ittifakı için taşıdığı önem vurgulanacak! Hiç kuşkusuz temenni niteliğindeki bu “güvenceler” ve Erdoğan’ın gururunun okşanması, AKP sözcüleri ve yandaş medya tarafından “Erdoğan Trump’a diz çöktürdü” diye propaganda edilecek.

Öyle ya da böyle, ABD, Irak ve Suriye politikalarında Türkiye’ye değil Kürtlere öncelik veriyor; yıllardır üzerinde çalıştığı, yerel askeri güç olarak Rojava Kürtlerini tercih ettiği Rakka planında (Erdoğan istedi diye) değişiklik yapması beklenmiyor. Öyle ki, Amerikan askeriyesi bu uğurda Adana İncirlik Üssü’nü gözden çıkarmış olabilir; ya da Erdoğan yönetiminin İncirlik Üssü’nü kapatmayı aklına bile getirmediğini düşünmüş olabilir.
Sonuç olarak Rakka operasyonu Rojava Kürtlerinin askeri kapasitesini arttıracak. Bununla kalmayacak, Kobani’den sonra Rakka’nın da Kürtler sayesinde IŞİD’ten kurtarılması Kürtlerin stratejik değerini yükseltecek. Dolayısıyla, Kürtler Suriye’nin geleceği konusunda asla göz ardı edilemeyecek bir önem kazanacak. Rakka kurtarıldıktan sonra Suriye’nin siyasi sınırları korunsa da Kürtler Suriye merkezi yönetiminden nispeten bağımsızlaşacak.
Tabii Suriye Kürtleri demek bir bakıma PKK demek. PKK’nin PYD olarak Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olması, Irak, İran ve Türkiye Kürtlerini de doğrudan etkileyecek.
***

Bu noktada, AKP iktidarı ne denli kızsa, kendince bağırıp çağırsa da, Kürtlerin elde ettiği tarihsel fırsatı nötralize edecek diplomatik askeri seçeneklere sahip görünmüyor. Nitekim Rusya Federasyonu da Rakka harekâtı için ABD’ye destek verdi. Kürt kantonu Afrin’de Rus askerlerinin Kürt güçleriyle birlikte çektirdikleri fotoğraf, ABD’nin Rakka planına Rus desteğinin de fotoğrafı. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir hafta önce Soçi’de Vladimir Putin ile buluşmuş; Putin’i Suriye ve YPG politikasını Türkiye lehine değiştirmeye ikna etmeye çalışmıştı.

Yinelemek gerekirse, Kürtlere Amerikan (yanı sıra Rus) desteği Türkiye /ABD ilişkilerini yeni bir kırılmanın eşiğine getirdi. Nitekim Erdoğan, Trump ile yapacağı görüşme öncesinde Çin’e giderken, ABD ziyaretine değinerek, “Bu ziyaret bir kırılma noktası, milat olacak” dedi.

Erdoğan, Trump ile yapacağı görüşmenin milat olacağını söylerken, AKSaray’daki danışmanları, medyadaki yandaşları da “Küresel güçlerin elinden Kürt kartını alacak yeni bir strateji” üzerinde kafa yoruyorlar. Bulabildikleri biricik çıkış yolu, Rojava’nın siyasal örgütü PYD’nin askeri örgüt YPG’den ayrıştırılması, PYD Başkanı Salih Müslim’in Barzanileştirilmesi.

(Geçerken belirtelim Barzanileşmekten kasıt, kendi kaderini kendi iradesiyle tayin etmek değil, emperyalistlerin ve işbirlikçilerin çıkarlarıyla çerçevelenmiş bir kadere razı olmaktır. Salih Müslim’in ve PYD’nin Amerikan silahlarıyla savaşa girmesi, kendi kaderini tayin hakkıyla ne denli bağdaşmaktadır, tartışmaya değer. Mustafa Kemal liderliğindeki İstiklal Harbi’nde ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki halk kurtuluş savaşlarında da çok karmaşık ittifakların kurulduğu göz önünde bulundurulmalıdır.)

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı İlnur Çevik’in “PYD KDP olamaz mı? Barzani’nin Türkiye ile ilişkileri muhteşem” sözleri, Salih Müslim’i Türkiye için Barzanileştirme arayışının en özlü ifadesi olarak Amerikan medyasında bile yer buldu. Başdanışman’ın Erdoğan’dan habersiz böyle konuştuğu düşünülemez herhalde.

PYD’yi Barzanileştirme taktiği medyanın amiral gemisinin sabık kaptanı Ertuğrul Özkök’ün de aklına yatmış görünüyor. Özkök, “YPG ile savaşarak PKK’yı dize getirme siyaseti yerine, YPG ile anlaşarak PKK’yı düz yola getirme siyasetine geçsek...” diyerek kayda geçirdi meramını. Böyle yazarken her türlü riski göze aldığını vurgulayıp “Benim söyleyeceğimi söyleyebilmek için yürek ister...” diye yiğitlik taslamaktan da geri durmadı!

Belirtmeli ki, Ertuğrul Özkök’ün böyle yazabilmesi yiğitlik filan değil. Gençlik dönemindeki solculuğu, dönekliği, sosyologluğu gibi şimdi tasladığı yiğitlik de o denli sahte. Bu sahteliğiyle yiğitliğin değil ama fikir bukalemunluğunun rol modeli olmanın ötesinde bir değer taşımıyor. Hatırlatmalı ki, çok değil iki yıl önce, Salih Müslim’i parlatmak ve PYD’yi Barzanileştirmek şöyle dursun, PKK’yi bizzat Türkiye’nin silahlandırması bile önerilebiliyordu. Merak eden, TÜRKİYE PKK’YE SİLAH TEMİN ETMELİ! başlıklı yazı ile BARZANİ DEVLETİNE EVET DE ROJAVA KANTONUNA MI HAYIR? başlıklı yazıya bakabilir.
***

Bu vesileyle vurgulamalı ki Kürtler, Ortadoğu’da insan yakan kafa kesen dinci barbarlara karşı durabilen tek seküler güç olarak uluslararası meşruiyet kazandı. Kürtleri düşman sayan, demokratik taleplerini silah zoruyla bastırmaya dayalı politika Türkiye’nin hayrına değildir. Kürtleri emperyalist güçlere yaslanmak zorunda bırakan Kürt düşmanlığı, ortak vatanda bir arada barış içinde yaşamayı olanaksızlaştırdığı gibi, bölgeyi terör ve savaş yangınlarına açık hale getirmektedir.
Kürt düşmanı politika elbette AKP ile başlamadı. Ne ki, Kürtleri ve farklı etnik kökenden insanları üvey kardeş olarak bile kabul etmeyen politika AKP döneminde de değişmedi. Yukarıda anılan yazılarda da vurgulandığı üzere, Recep Tayyip Erdoğan iktidara gelir gelmez küresel emperyalizmin taşeronu BOP Eş Başkanı olarak Türkiye topraklarını ve hava sahasını emperyalist orduların kullanımına açtı, Şam’da zafer ve şükür namazı rüyasına daldı. Ne ki bu işbirlikçi politika, Türkiye ve bölge halklarına önceki iktidarların çektirdiği kadar acı çektirdi, göz yaşı döktürdü.

Türk gençlerini Kürt gençlerini Arap gençlerini, hangi milliyet ve inançtan olursa olsun insanlarımızı birbirlerinin avı ve avcısı haline getiren emperyalist senaryolar reddedilmedikçe, siyaset aklı ve vicdanı Kürt fobisinden arınmadıkça bölgede daha çok acı çekilecek, göz yaşı dökülecektir.

Akan kanı ve göz yaşını durdurmanın, Türkiye’nin iç barışını kurmanın temel şartı, ırkçı – ümmetçi – milliyetçi günahlardan arınmak, kardeş halklar arasında hiyerarşi ve üstünlük yerine eşitliği özümsemek, İstiklal Savaşı’nda ortak mücadeleyle kurtarılan vatanı barışta da ortak vatan yapmaktır.

Barışın ortak vatanı demek, eşit yurttaşlık çatısı altında, herkesin kendi kimliği, dili, kültürü ve inancıyla özgürce yaşayacağı, birbirine üstünlük kurmayacağı, ortak evin nimetlerini hakça paylaşacakları, demokrasiyle yönetilen vatan demektir.

Türkiye’nin iç barışa ve demokrasiye kavuşması, hiç kuşkusuz bölge halklarının barış ve demokrasiye kavuşmasına da katkıda bulunacaktır.

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…