Türbanla özgürleşmek veya tembelliğin güzelliği

Rahmi Yıldırım

16 Eylül 2016
Türbanla özgürleşmek veya tembelliğin güzelliği

İslam Peygamberi’nin hanımları bile evlerinde oturmaya memur edilmişler. Bu durumda, inancını yaşamak isteyen sıradan kadın evinden çıkmayarak çok daha fazla özgürleşebilir demektir! Böylece tembellik hakkını da kullanmış olur!!! 

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 24’üncü maddesinde belirtilen dinlenme, eğlenme hakkımı kullanmaya çalışıyorum. Tembellik hakkımı kullandığımı da söyleyebilirim. Sahi insan hakları bildirgelerinde çalışma hakkı iri iri vurgulanırken tembellik hakkına neden değinilmez ki?

Tembellik derken kastım, işsiz güçsüz sırt üstü yatmak, armut piş ağzıma düş bir hayat sürmek, serserilik yapmak değil elbet. Tembellik derken, kapitalistlerin servetini artırmaktan başka bir sonuç getirmeyen, insanı insanlıktan çıkartan, emek sürecini işkenceye dönüştüren ağır çalışma koşullarına karşı isyanı, insanların kendilerine vakit ayırabilmelerini, o vakitte kendilerini gerçekleştirecekleri aktivitelere yönelmelerini kastediyorum. Yani çalışmak ve para kazanmak, yaşamı sürdürmeye yetecek kadar olmalı. İnsan, tembellikten arta kalan zamanında çalışmalı.

Tembelliğin hak olarak tanımlanmamasının vebali filozoflara ve din büyüklerine ait. Filozofların ve din büyüklerinin çoğunluğu, çalışmayı kutsallaştırmışlar, tembelliği melanet kaynağı şeytan işi diye aşağılamışlar. “Arkadaş, tembellik hep başkalarına çalışan insanın biraz da kendine vakit ayırmasıdır, para kazanmak için helak olmayı bırakıp kendisini biraz da kültür sanat ve kişisel hobilerine vermesidir” diyene pek rastlanmamış.

Arada aziz Marks’ın damadı Paul Lafargue çıkmış, sermayenin çalıştırmaya değer bulmadığı işsizler adına “Ey tembellik, uzun süren sefilliğimize acı! Ey sanatların ve soylu erdemlerin anası tembellik, insan kaygılarına merhem ol!” diyerek tembellik hakkını insanlığa armağan etmiş.

Aylaklığa Övgü’nün yazarı Bertrand Russell’a da bu vesileyle selam olsun!

*** 

Ayıptır söylemesi, dokuz günlük tatil, tembellik hakkımı kullanmam için “Allah’ın lütfu” oldu. Ormanın yeşiliyle denizin mavisinin karıştığı lacivert bir deniz olmasa da, Marmara Denizi kıyısında güzel bir yerde yan gelip yatıyorum. Bölünmemiş uykunun nasıl güzel bir şey olduğunu yeniden fark ettim. Dinlendiren kaliteli bir uykunun ardından, ezan diye bağıran evliyaların çığlıkları veya şehrin gürültüsü olmadan kendiliğinden uyanmak, uyandıktan sonra ters yöne yatıp bir daha bir daha uyumak ne güzelmiş. Uyku güzel olunca rüyalar da güzel ve kaliteli oluyor. Yahya Kemal’in “Geçmiş gelecek cümlesi rüya görünür” dizesi aklıma geliyor. Allah’tan ölüm uykusunda değilim.

Oh be! Bu anda ne aşk acısı ne toprağa karışanların yası ne işsizlik kâbusu ne iş güç ne de evladü ayalin derdi. Gerçi İşkence Kurbanlarına Saygı Anıtı’nda ADAM-DER’in düzenlediği darbeleri protesto gösterisine de katıldım ama bunun dışında “ne olacak bu memleketin ümmetin hali” derdi de tatile girdi.

Memleketin hali içler acısıyken bile bir parça dinlenebilmek, rehabilite olmak nasıl da ihtiyaçmış. Uyandıktan sonra alışkanlıkla en az bir saatlik yürüyüş sonrasında kuşluk vaktinde kahvaltı daha da güzel. Ardından keyfine göre denize girmek ya da olimpik ölçülerdeki bakımlı havuzda kulaç atmak, kerahat vaktinde demlenmek ondan da güzel ve keyifli.

Denize havuza girip çıkanlar nasıl da mutlu görünüyorlar. En çok da çocuklar. Tek çocuk çok çocuk fark etmiyor. Her biri ayrı bir enerji kaynağı. Hangi yaşta olursa olsunlar, ille de babalarıyla birlikte yüzecekler oynayacaklar. Birisi babasının omzuna çıkıp suya atlamaya çalışırken öbürü kolundan çekiştiriyor. Üçüncüsü gözlüğünü havuza veya denize atıp babasından çıkarmasını istiyor. Bir başka çocuk, ayaklarında palet, babasına yüzme yarışı teklif ediyor. Anne de suya giriyor çıkıyor ama çocukların ezici çoğunluğu babayla yüzmeyi oynamayı tercih ediyor. Bu tercihte annelerin babalar kadar yüzme bilmeyişleri de etkili tabii. İmreniyorum bu mutluluk tablosuna. Çocuklarım çocukken biz de böyle oynar şakalaşırdık. Artık çok büyükler. Torun da yok...

***

 

Tembellik hakkını kullanabilmenin keyfiyle dalıp gitmişken fark ediyorum. Baba dizlerinin altına kadar uzanan şort giymiş. Haşema denilen giysi bu olsa gerek. Suda yüzebilmek için en uygun kıyafet mayo. Dizüstü şort bile yüzmeyi zorlaştırıyor. Kim bilir haşema ne kadar sıkıntı veriyordur. Olsun, vatandaş hangi kıyafetle istiyorsa o kıyafetle yüzsün.

Hangi kıyafetle suya girecekse o kıyafetle girsin de kadına niye yasak? Kadın, yani anne o sıcakta tepeden tırnağa giyinik, başı türbanlı. Çocuklar anne babanın kopyası. Kız yetişkinse annesi gibi giyinik ve türbanlı. O da suya girmiyor. Baba ve erkek çocuklar rahat rahat suya girip çıkıyorlar, şakalaşıyorlar oynuyorlar, serinleyip rahatlıyorlar. Anne ve kızı en fazla ayaklarını suya sokuyorlar, baba ve erkek çocuklar sudan çıktıklarında havlularını bornozlarını yetiştiriyorlar.

Kadının ve kızın böylesine kısıtlandığı hayat, tekil bir hayat değil, öylesine yaygın öylesine kuşatıcı ki. Son otuz kırk yılda toplumun asli hayat tarzı haline geldi.

Anne ve kızı razıysa söyleyecek söz kalmaz da, niye böyle bir kısıtlılık? Allah öyle mi emretmiş? Öyle emrettiğini söylüyor siyasal İslam’ın uluları, cüppelileri. İyi de, her şeye gücü yeten, aklın almayacağı genişlikte ve büyüklükteki evrenin sahibi Allah kadınları yetişkin kızları erkeklerle aynı haklara sahip kılabilecekken, neden böyle bir mahrumiyete mahkum etsin ki?

Tam da tembellik hakkımı kullanırken neler geçiyor aklımdan neler. Fakültede öğretim görevlisiyken türbanlı kızlara hiç diğerlerinden farklı gözle bakmadım, sadece öğrenci olarak gördüm. Onlar da bunun farkındaydı. Çok içten hoca/öğrenci yakınlığı vardı aramızda.

Geçenlerde Hürriyet’ten Ayşe Arman’ın tesettüre giren bir sinema oyuncusuyla söyleşisi yayımlanmıştı. Ayşe’nin de belirttiği gibi National Geographic fotoğrafçısının görüntülediği Afgan kızınkiyle aynı derinlikteki gözlerin sahibi kızcağız “Özgürleşmek için kapandım” diyor.

Emine Erdoğan da örtünerek özgürleşmişti galiba. Genç kızlığında ağabeyinin baskısıyla örtünmeye zorlandığında kabullenmekte öyle zorlanmış ki, “Ağabeyim bana örtünmem gerektiğini söylediği zaman intihar etmeyi bile düşünmüştüm” diye anlatıyor.

Siyasal İslam’ın bayrağını örtünerek özgürleşmek...

Ama o sıcakta bile tepeden tırnağa giyinik olmak ve suya girememek.

Söylemek uygun düşerse türbana sarınmak özgürleşmek için yetmez.

Özgürleşmek türbana sarınmak ise, özgürleşmenin çok ama çok başka yolları da var.

Örneğin, türbanı emreden Allah “Ey peygamber hanımları, siz kadınlardan herhangi biri değilsiniz. (...) Vakarınızla evlerinizde oturun, cahiliye devrindeki gibi süslenip çıkmayın!” (Ahzab/32-33) emrini de vermiş. Yani, İslam Peygamberi’nin hanımları bile evlerinde oturmaya memur edilmişler. Bu durumda, inancını yaşamak isteyen sıradan kadın evinden çıkmayarak çok daha fazla özgürleşebilir demektir! Böylece tembellik hakkını da kullanmış olur!!!

Allah, “Erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler. Çünkü, Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar itaakârdırlar.” (Nisa/34) emrini de vermiş. Yani inancını yaşayarak özgürleşmek isteyen kadın erkeğin üstünlüğünü kabul ederek çok daha geniş bir özgürlüğe adımını atabilir demektir!

Mesela Allah “Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara önce nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün!” (Nisa/34) diye de emrediyor. Bu emir, ayaklarını suya sokmakla yetinmeyip sere serpe suya girmeye yeltenecek kadınlar için de geçerli olabilir. İşte özgürleşmenin bir yolu ve yöntemi daha!

İnancını yaşayarak özgürleşme olanakları bu kadarla sınırlı değil. Allah erkek kullarına “Size helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın...” (Nisa/3) emrini de vermiş. Ne hürriyet ne hürriyet değil mi!

Başka özgürleşme emirleri de var da, vaaz uzadı, saymayayım.

Vaazı uzatsan ne fayda bitirsen ne fayda!

En iyisi tembellik hakkımı kullanayım.

Tabiatın tüm güzellikleri hak edenlerin olsun, amin!

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…