CHP, sorumluları bu kadar ayan beyan ortada olan bir katliam için gensoru mekanizmasını neden işletmez? Başbakan bu kadar açık şekilde suçlu pozisyonundayken neden onu Mecliste ve halkın önünde hesap vermeye çağırmaz. Alt komisyon'dan iş çıkmayacağı Haziran'da belli olmuşken gensoru vermek için daha hangi koşulların oluşması gerekiyor?
2012'nin en önemli olayı şüphesiz ki Roboski katliamıdır.. Bu katliam, kardeşliği eşitlik temelinde yeniden inşa etme çabası ve umudunun bombalanmasıdır çünkü..
Devlet sadece katliamla yetinmedi. Parçalanmış halleriyle çocuklarının bedenlerine bile sarılamamış, acılarını her gün yaşayan aileleri yıl boyu gözaltılarla, baskılarlarla satın almaya çalıştı. Medya bunun için alçakça bir yalan üretme makinasına dönüştü. Kuran'daki Münafıkun süresinde ikiyüzlü sahtekarlar için söylenen "Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler" sözünden öte kardeşlik- barış söylemleriyle bezenmiş barbarlığın örneğini "ustalık"la sergilediler.. Çoktandır, insanı olan'la, yaşamla, adaletle ilşkilerini kesmiş, içlerindeki engizisyonu kuvveden fiile çıkarmaktalar.
"Kimlikleri ayan beyan / Kimliği bilinmeyenler"
Ama hala Roboski katliamının sorumlularını soruyor, emri vereni arıyoruz. Üstelik katliam ilk günden beri o kadar apaçıkken, sorumlular ayan beyanken. Devletin Hava Kuvvetleri 5 F16'sı ile 19'u çocuk, sınırdan mazot, sigara gibi mallar geçirmekte olan 34 yuttası üzerine bomba yağdırmış, insanların bedenlerini paramparça etmiş..
Kuvvet komutanı belli, onun üstü genelkurmay başkanı belli, bağlı olduğu başbakan belli. Heron görüntüleri belli. Ülkenin Başbakanı Roboski katliamı için göstermiş olduğu hassasiyet ile ilgili Genelkurmay Başkanlığı'na teşekkür etmiş..Herşey açık.
Ama sorumlular belirsiz!
Zülfü Livaneli'nin türküsündeki gibi, "kimlikleri ayan beyan / kimliği bilinmeyenler."
Roboski katliamını, çapının ötesinde büyük bir insanlık sorunu haline getiren boyutu budur. Katliamı olağanlaştırarak, hatta meşrulaştırarak, böylece toplumu bütün evrensel değerlerden koparma amacındalar. Nihayet, tıpkı Hitler'in biçimlendirdiği Alman toplumu gibi, her türlü vahşeti, terörü, cinayeti onaylayan bir sürü haline getirme çabasındalar. Asli tabanlarının fiili fail olduğu katliamları, Sivas'ı, Maraş'ı, Çorum'u unutturmaya çalışıyorlar. Faşist çetelerin Roboski katliamını protesto eden, katledilenleri anan gençlere saldırma cüreti nereden kaynaklanıyor?
Eğer her şey bu kadar ayan beyansa ve bir yıldır bir arpa boyu yol katedilmemişse, ortada bir karartma, açıkçası, katliamın sorumlularını hesap vermekten kaçırma cürmü, dahası bu davayı unutturma, katliamın hesabını sorulamaz hale getirme tutumu yok mu? Dolayısıyla yeni bir suç işlenmiyor mu?
İşleniyor ve bu suçu en başta Başbakan işliyor..
Nasıl ve neden?
Heron görüntülerinin ve İHD, Mazlum-der dışında bölgede inceleme yapan Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu üyelerinin aralarındaki siyasi farklılıklara tekabül eden gözlem farklılıklarına karşın inkar edilemeyen gerçek şu: sınıra yaklaşan 50 civarındaki insan topluluğuna herhangi bir uyarı atışı yapılmıyor. Sınıra kadar gelmeleri bekleniyor. Onların PKK gerillası olduğuna inanılsa bile savaş hukuku gereği yapılması gereken şey budur. Ama yetkililer Bahoz Erdal'ın o insan kümesi içinde olduğuna inanmışlar, bir zafer kazanma güdüsüyle canlı bırakmama pahasına bombardımanı gerçekleştirmişler. "Zincirleme hata" diye niteledikleri bu. Eğer o topluluk içinde Bahoz Erdal olsaydı, yaşin yanında kuru da yanar anlayışıyla katliamı meşru göstereceklerdi.
Belki Bahoz Erdal istihbaratı da katliamı "hata" olarak gösterebilmek için bir uydurmadır. Bu ilhtimal dışı değil. Resmi yetkililerin sığındığı bir başka bahane ‘Heron görüntülerinden grubun gerilla mı kaçakçı mı olduklarının saptanmasının mümkün olmadığı' yönündeydi. İktidar medyası bunu utanmadan bir mazeret olarak işledi. Başbakan bunu tekrarladı. Bu daha dehşetengiz, insanlık-dışı bir şey. Demek ki, elde kesin bir bilgi olmamasına karşın, bu bombardımana karar vermişler. İçlerinde çocuk olması farketmemiş! Bir başka deyişle, "Kürtler söz konusu olduğunda kaçakçı mı, gerilla mı, sivil insanlar mı, kadın mı, erkek mi, çocuk mu olduğu fark etmez."!
AKP ve Başbakan karartma suçu işliyor
Katliamın ardından Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde bir alt komisyon oluşturuldu. Komisyonun CHP'li üyeleri, katliamın yıldönümünde, son toplantının 13 Haziran'da yapıldığını, kritik hiç bir sorunun yanıtını bulmadığını, komisyonun bu haliyle rapor hazırladığını, AKP'li üyelerin "iktidar ve Genelkurmay'ın Uludere olayının unutturulmasına, karartılmasına ve soğutulmasına yönelik çalışmalarının parçası" olduklarını açıkladılar. BDP üyesi Ertuğrul Kürkçü ise, "Şu ana kadar bombalama kararının hangi makam tarafından alındığı, planlamanın kim tarafından yapıldığı, kim tarafından icra edildiği, vur emri yetkisinin kimde olduğu sorularına Genelkurmay cevap vermeye tenezzül etmedi. Ağır Ceza Mahkemesi'ne de bu şekilde davrandı." diyor. Diyarbakır özel yetkili savcısı soruşturma açtı. Ancak soruşturma bir yıldır sürüyor! üstelik dosyada gizlilik kararı var. Avukatlar dosya hakkında bilgi alamıyor. Genelkurmay idari soruşturma açmıştı, ondan da bir ses yok.
Kısacası Meclis sağır, yargı sağır.
Hal böyleyken Başbakan ne diyor?
NTV-Star televizyonunun ortak yayınında, devletin yaptığı aşikar olan Roboski katliamını, PKK'nın ve başka örgütlerin faili olduğu iddia edilen başka olaylarla kıyaslayarak "Varsa yoksa Uludere. Bizim buradaki yöntemimiz yargıdır. Genelkurmayımız görevinin gereğini yaparak askeri yargıyı devreye soktu. Aynı şekilde savcılık da olayla ilgili devreye girdi."dedi.
Sanki katliamın üzerinden bir yıl değil de, haftalar geçmiş!
"Uludere'yi bu kadar basite indirgemeyelim. Sonuçta terörist de sivildir. Biraz sabredelim ölen 34 kişiyle ilgili yargı kararını bekleyelim. Sürekli sivil denmesini bir beyin yıkama hamlesi olarak görüyorum."
"Daha netice ortaya çıkmadan terör örgütü ve uzantıları kalkıyorlar bize 'illa özür dileyeceksin' diyorlar. Gerekirse özür dileriz." (Belli ki, Başbakan ‘vur emri'ni kimin verdiği ile ilgili değil ama ölenlerden birkaçının "terörle" bağlantısını çıkarma peşinde. İşin içinde ‘terör' varsa -ki ihtimali bile yetiyor yok etmeye- o zaman kurunun yanında yaş da yanmış olacak. Yani özür filan dilemek gerekmeyecek!)
"Uludere'ye ilişkin görüntülerde sadece hareketler görünüyor. Burada iki gerçek var; bir kaçakçılığı meşrulaştırmayalım, iki terör adına yapılıyorsa buna göz yummayalım."
Başbakanın bu sözlerinden ne anlam çıkar? Roboski'de katledilen çocukların "terörist" olabileceğini söylemiyor mu? Zanlı konumundan savcı konumuna atlamıyor mu böylece? Peki bu gücü nerden alıyor?
CHP neden Erdoğan için gensoru vermiyor?
Asıl cevaplandırılması gereken bu sorudur. Bir yıldır katliam konuşuluyor. AKP'nin bölge vekilleri, Kürt illerindeki yönetecileri bile katliamdan duydukları rahatsızlığı ortaya koydular. CHP genel başkanı yeri geldiğinde Roboski katliamını hatırlatıyor, iktidarı eleştiriyor. "Orada talimatı veren hükümet. Bu açık. Sınır ötesi harekat yetkisi onda. Vuran da belli. Daha neyi saklıyorsunuz?" sözü de ona ait. Roboski'de katledilenlerin aileleriyle, hergün agit yakan analarıyla da görüştüler.
Peki Anamuhalefet Partisi CHP politik düzeyde ne yaptı katliamı dile getirmekten, kınamaktan, sorumluları işaret etmekten başka? Sorumluları bu kadar ayan beyan ortada olan bir katliam için gensoru mekanizmasını neden işletmez? Başbakan bu kadar açık şekilde suçlu pozisyonundayken neden onu Mecliste ve halkın önünde hesap vermeye çağırmaz. Alt komisyon'dan iş çıkmayacağı Haziran'da belli olmuşken gensoru vermek için daha hangi koşulların oluşması gerekiyor?
Elebette ki Erdoğan'a ve hükümete verilecek gensoru pratik bir sonuç getirmeyecek. Ama halkın divanında onları bir suçlu olarak oturtacak, vicdanında mahkum edecektir. Dahası, böyle bir adım, hem muhalefetin genel olarak inisyatif kazanmasını sağlayacak, hem de bir muhalefet blokunu fiilen oluşturmanın da ilk adımı olacaktır. Çünkü böyle bir adım, olumlu yönde bir bilinç kırılması yaratarak Cumhuriyetçiler'le özgürlükçü Kürt muhalefeti arasındaki rezonansı sağlayabilecektir.
CHP böyle bir blok içinde yer almaktan, böylece geçmişinde yer alan ve Cumhuriyetin çöküş nedenlerinden biri olan temel bir hatayı (inkarı, zorla asimilasyonu) düzeltme ve sonuçta eşitlikçi yeni bir demokratik cumhuriyet kurma imkanını elde etmekten mi korkuyor acaba?
Unutulmamalı ki, CHP'nin demokrasi ve özgürlük mücadelesindeki çifte standardı, kararsızlığı, Erdoğan'nın tek adam diktatörlüğüne fırsat vermektedir.
Ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikası
Son günlerde iktidarın Öcalan'la görüşmelere yeniden başladığını bizzat Erdoğan'nın açıklaması ve ardından BDP heyetinin Öcalan'la görüşmesine izin verilmesi ne anlama geliyor?
1. Erdoğan, Roboski katliamı ile Kürt halkının gözünde çok yıpranmış ve bu yıpranma AKP içinde Kürt vekiller ve bölge teşkilatları nezdinde huzursuzluk olarak nüksetmiştir. 2. Öte yandan, Suriye Kürdistan'ında BDP çizgisindeki PYD'nin bölgede özerk bir yönetim kurması Erdoğan'nın Suriye politikasını dumura uğratan bir rol oynamış, Barzani üzerinden baskı yöntemleri ve ÖSO çetelerini PYD güçlerine saldırtması sonuç vermemiştir. Suriye Kürdistan'ında demokratik özerkliğin hayata geçmesi, Türkiye Kürtleri'nin kararlılık ve azmini artırdığı ve artıracağı kesindir. 3. AKP'nin Suriye'ye karşı el altından, vekaletle sürdürdüğü savaş ve bu savaşı Suudi Arabistan ve Katar'la birlikte El Kaide gibi en kanlı örgülteri de içeren bir sünni ittifak eksenine oturtması İran ve Irak'la ilişkileri giderek kopma noktasına getirmektedir. 4.AKP iktidarının aylar biçtiği Esad yönetimi direnişini sürdürüyor: Rusya'nın desteği daha belirginlik kazanıyor. Rusya ve Çin'in tavrı karşısında, ABD yeniden barışçıl geçişe imkan tanıyan bir politika izlemeye başladı. Bu da AKP iktidarını ve Erdoğan'ı ülke ve bölgede daha da zayıflatan bir faktor. 5. KCK operasyonları ile BDP'yi fillen yok etme politikası, 10 binin üzerinde üye ve yöneticisi, belediye başkanı, yerel siyasetçileri tutuklanan partinin gücünü azaltmamış aksine halk desteğini AKP aleyhine artırmıştır.
Bu olgulara ekonomik krizin derinleşeceği öngörüsü gibi başka etkenler de eklenebilir. Kısacası AKP iktidarı ve Erdoğan'I zor günler bekliyor. Belli ki, hem bölge hem de ülke içindeki riskleri azaltmak için yeniden Kürt kartı ile oynama eğiliminde. Kürt halkını barış ve demokratik çözüm beklentileri içine sokarak zaman kazanmak niyetinde. Kürt siyasetinin temsicileri nasıl bir tavır belirleyecekler, bilemem ama Erdoğan'ı sonun başlangıcı demek olan bu zor durumdan kurtaracak, dolayısıyla "sıtmaya razı olmak" anlamına gelecek ve Roboski katliamını unutturacak adımlardan kaçınmak gerekiyor.
Çünkü Roboski iktidarın Asıl topuğudur.
Bu noktada Roboski için gensoru verilmesi oyunu ortaya çıkaracak bir atak olacaktır. CHP'ye büyük bir tarihsel sorumluluk düşüyor.. Görüşmelerin yeniden başlamasını bu kez olumlu karşılaması, bu sorumluluktan kaçışın yolu olmamalı.
Yazarın Dİğer Yazıları
Fareler, Muktedirler ve Seçim
12 Mayıs 2023TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
28 Nisan 2023Faşizm ve İç Savaş
30 Haziran 2022Devrimci durum ve Emek Cephesi
8 Kasım 2021Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
23 Eylül 2021Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
16 Ağustos 2021Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
13 Temmuz 2021Faşist MHP Kapatılmalıdır!
4 Temmuz 2021Finale Doğru
26 Nisan 2021Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019