Havana'nın keşfi

Rahmi Yıldırım

8 Haziran 2016
Havana'nın keşfi

El Morro kalesi Batista döneminde hapishane olarak kullanılmış. Kalenin dışında hayli yüksek bir İsa heykeli dikkati çekiyor. Heykel, devrimcilere karşı kısmi bir zaferin ardından Batista tarafından dikilmiş. Ancak İsa, heykelini yaptıran diktatör Batista’yı kurtarmamış; sadece bir hafta sonra Küba’dan kaçmış!

KÜBA gezimize ilişkin notlarımızı paylaşmayı sürdürüyoruz. Söylediğimiz gibi, genel bir değerlendirmeyi yazı dizisinin sonunda yapacağız.

Kaldığımız otel eski Havana’da. Rehberlerimiz, gezip görmeye değer yerlerin çok yakın olduğunu, yaya yolculuk yapacağımızı söylüyorlar.

Kahvaltının hemen ardından otelden çıkıyoruz. Otelin çıkışında trafiğin hayli yoğun olduğu bir kavşak var. Ne ki kavşakta ışık denetimi yok. Trafiği gencecik bir trafik polisi yönlendiriyor. İşine ciddiyetle sarılmış. Ne yayalar itiraz edebiliyor ne de sürücüler. Sempati duymamak elde değil.

 Yüz metre kadar ilerde Güzel Sanatlar Müzesi var. Ancak restorasyon nedeniyle kapalı. Biraz daha ilerde Granma Memorial. Yani Granma Anıtparkı. Fidel ve arkadaşlarının 1956 yılında Küba’ya çıkarma yaparken kullandıkları Granma adlı tekne, anıtparkın ortasına yerleştirilmiş. Teknenin sağında solunda da  devrimci gerillaların kullandıkları araç gereçler...

Anıtpark’ın bitişiğinde 1959’da devrimin başarıya ulaşması üzerine kaçan diktatör Batista’nın bıraktığı, sonradan Devrim Müzesi’ne dönüştürülen eski başkanlık sarayı. Rehberlerimiz Devrim Müzesi’ni akşamüzeri gezeceğimizi söylüyorlar. Müze’nin önündeki parka ilerliyoruz. Parkta yakındaki bir okuldan gelen öğrenciler öğretmenlerinin nezaretinde beden eğitimi yapıyorlar, çeşitli oyunlar oynuyorlar. Öğretmenler, aralarına karışmamıza ses çıkarmıyorlar. Öğrencilerin masum çocuk yüzlerindeki yaşam sevinciyle biz de mutlu oluyoruz.

Çocukların oynadığı parkın denize doğru bitiminde (yanlış not tutmadıysam) Plaza de Armas, yani Silahlar Meydanı bulunuyor. İspanya kentlerindeki Palaza Mayor’un Küba’daki karşılığı. Yani kentin ana meydanı. Ülkenin sömürgeleştirilmesi döneminin izlerini taşıyor. Hemen bitişiğinde yine sömürge döneminde yapılmış La Real Fuerza kalesi bulunuyor. Meydanın tam karşısındaki adacıkta da El Morro kalesi. Kale, Batista döneminde hapishane olarak kullanılmış. Kalenin dışında hayli yüksek bir İsa heykeli dikkati çekiyor. Heykel, devrimcilere karşı kısmi bir zaferin ardından Batista tarafından dikilmiş. Ancak İsa, heykelini yaptıran diktatör Batista’yı kurtarmamış; sadece bir hafta sonra Batista Küba’dan kaçmış!

Plaza de Armas’tan sağa sapıp Malecon caddesini adımlamaya başlıyoruz. Sahil boyunca uzanan Malecon, adeta heykel galerisi. Rehberlerimiz sırasıyla her bir heykeli tanıtıyorlar. Derken rehberlerimizin tanıtımına gerek olmayan bir heykele rastlıyoruz. Çok tanıdık bir büst. Yani Mustafa Kemal Atatürk’ün büstü. Küba’nın devrimci hükümeti, Mustafa Kemal Atatürk’e saygısını, 2008 yılında Havana’nın en ünlü caddesine büstünü dikerek göstermiş. Büstün altında Mustafa Kemal’in ünlü “Yurtta sulh, cihanda sulh” özdeyişini okuyoruz.

Malecon yürüyüşünün ardından öğle yemeği için Ambos Mundos otelindeyiz. Ambos Mundos, ünlü yazar Ernest Hemingway’in kaldığı otel. Hemingway’in beşinci kattaki odası müze olarak düzenlenmiş. Giriş ücreti 5 CUC. Ambos Mundos terasıyla da ünlü. Hemingway burada mojito’sunu yudumlayarak Havana’yı, denizi, limana giren çıkan gemileri, tam karşıdaki adayı seyredermiş. Biz de öğle yemeğimizi terasta yedik. Bizim Ada Tur’un ikramında bir kadeh mojito var; ekstra içki cepten. Mojito ile yetinmeyip Küba’nın ünlü Bucanero birasını yudumlamadan edemiyoruz.

Öğle yemeğinin ardından vakit yitirmeden Rom Müzesi’ne gidiyoruz. Mütevazı bir müze. Küba’nın milli içkisi rom’un nasıl üretildiğine ilişkin maddi ve görsel materyaller yeterince fikir veriyor. Müzenin bitişiğinde rom satış mağazası da var. Turistik mekân olmasına karşın fiyatlar Türkiye’ye göre sudan ucuz. Küba’da rom karıştırılarak yapılan içkiler mojito, pina colada, cuba libre ve daiquiri diye sıralanıyor. Yolu Küba’ya düşen mutlaka içmeli!

Nihayet Devrim Müzesi. Dediğimiz gibi, diktatör Batista’nın başkanlık sarayı, devrimden sonra müzeye dönüştürülmüş. Küba gezileri biraz resmi geziler. Yani vitrin seyri gibi. Devrim Müzesi, vitrinin de vitrini. Ama pek de müze havası taşımıyor. Küba Devrimi adına sergilenen eşya yok denecek kadar az. Devrim adına sergilenen materyal, gazete kupürlerinden ibaret. Badanasız duvarlardaki örümcek ağları görülmeyecek gibi değil. UMAG kursiyeri Elif Baba’nın yazdığı gibi, “Müzeleri gezdikçe anlaşılıyor ki, Küba’da müze anlayışı Avrupa veya Türkiye’ye göre biraz farklı. Mesela Ulusal Sanat Müzesi dendiğinde bir Louvre ya da Uffizio’yu beklememek lazım. Hatta Anadolu Medeniyetleri veya Zeugma’yı da beklememeli. Müzeler genelde, küçük ve genellikl

e beş- on eşyadan oluşuyor. Kimi zaman eski bir konak veya tarihi bir evin bile müze olarak sınıflandırıldığı görülüyor. Küba’da müzeler Türkiye’deki gibi heykeller ve sanat eserleriyle dolu değil. Küba’da müzeye giderken beklentileri fazla yüksek tutmamakta fayda var.”

Rom müzesinin ardından gün, El Floridita lokantasında akşam yemeğiyle sona eriyor. El Floridita da Ernest Hemingway’in müdavimi olduğu barlardan biri. İçinde barda oturan Hemingway heykeli, duvarda da Hemingway ve Fidel’in birlikte fotoğrafları... 

Gelecek yazıyı beklemeden belirtelim. Küba mutfağı öyle çok zengin değil. Sonuçta bir ada ülkesi. Fransız, Çin veya Türk gibi zengin bir mutfak beklenmemeli. Küba mutfağı, Karayip ve İspanyol karışımı. Tavuk, domuz, kırmızı et, karides ve istakoz gibi deniz mahsulleri, siyah fasulye, pirinç, mısır en fazla tüketilen yiyecekler. Pirinç ve kara fasülye, Küba mutfağının vazgeçilmezi. Ancak pirinç pilavı pişirmekte çok zayıflar. Pirinci sadece haşlıyorlar. Oysa İspanya mutfağındaki gibi sebzelerle karıştırıp seviştirip pişirseler güzel bir pilav olur! Bu arada lokantalarda porsiyonlar hayli cömert. Fiyatlar CUC üzerinden olsa da Türkiye’ye göre yine de çok ucuz. Türkiye’de bir lokantada ödenen ücretle Küba’da üç kez yemek yenebilir.

Havana’da ilk gün böylece sona erdi. İkinci günün programında puro fabrikası ve Küba Dünya Halklarıyla Dostluk Enstitüsü (ICAP) ziyaretleri var. Puro fabrikası ziyareti çok şaşırtıcı geçti. Dolayısıyla ICAP’taki söyleşi de Küba devrimi konusunda tartışmaya dönüştü.

-------

 

HAVANA’DA 1 MAYIS COŞKUSU

Küba gezimizde coşkuyu -can sıkıcı onca tanıklığa karşın- Havana’da yaşadık. Hüzün ise Ernesto Che Guevara’nın şehri Santa Clara’nın payına düştü.

Havana’da katıldığımız 1 Mayıs Birlik Mücadele Dayanışma Günü kutlamasında gerçekten coşkuluyduk. Zaten Küba gezisini sırf bu coşkuyu yaşayabilmek için 1 Mayıs’a denk getirmiştik.

1 Mayıs günü sabah 05.00’te otelden çıktık. Güneşin doğmasına daha 2 saat var. Tropik iklim kuşağındaki Küba’da kutlamalar, Türkiye’deki gibi öğle saatlerine bırakılmıyor; yüzbinlerce kişinin nemli öğle sıcağından etkilenmemesi için sabah erkenden bitiriliyor.

Devrim Meydanı’na yakın bir noktaya kadar otobüsle gittik. 1 Mayıs ve Enternasyonal marşlarını, sloganlarımızı otobüste prova ettik:

-  YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM!

-  YAŞASIN 1 MAYIS!

-  BİJİ YEK GULAN!

-  YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!

-  KÜBA TÜRKİYE OMUZ OMUZA!

Otobüsten indikten sonra pankartımızı açıp yürümeye başladık. On beş dakika sonra Devrim Meydanı’ndayız. Hava henüz aydınlanmamış. Yüzlerce kişiden oluşan bando konser veriyor. Küba Devrimi’nin önderleri Camilo ve Che’nin bakanlık binalarındaki silüetleri ışıl ışıl. Devrim Meydanı ise bomboş, uzaklarda bir noktada yürüyüş kortejinin başı görünüyor.

Türkiye’de yola çıkmadan önce sanıyorduk ki, yürüyüş kortejinde olacağız. Sandığımız gibi olmadı. Havana 1 Mayıs düzenleme komitesi, kafilemizi uluslararası delegasyon tribününde ağırlayacakmış. Üzerimizde düzenleme komitesinin armağanı bir örnek 1 Mayıs tişörtleriyle ilk denetim noktasına yürüyoruz. Davetiyelerimizi gösterip sıraya giriyoruz. Güvenlik kapısından geçip tribüne yerleştiğimizde saat 06.00’yı geçmişti. Misafir tribünü ile yürüyüşün yapılacağı meydan arasında demir bariyerler var. Tepedeki Jose Marti heykeline doğru 40 metre ötemizde de protokol tribünü. Küba Devlet Başkanı Raul Castro, 1 Mayıs kortejini protokol tribününden selamlayacak.

Yürüyüşün başlamasına bir saatten fazla zaman var. Bandonun konseri sürüyor. Misafir tribününde Türkiye’den gelmiş başka topluluklar da bulunuyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ve arkadaşlarıyla bir kez daha selamlaşıp bayramlaşıyoruz.

Pankartımız, Türkiyeli dostlarımızın ilgisini çekiyor. Derken, pankartı medyanın bulunduğu platforma en yakın bir noktaya asma fikri seslendiriliyor. Pankartı katlayıp, hedeflediğimiz noktaya hareket ediyoruz. Pankartı asmak için ip lazım. Kurucu Başkan tedarikli, bir cebini iple doldurmuş. Biz pankartı bariyere bağlarken, gazetecilerin dikkatini çekiyoruz. Gazetecilerin ilgisi Teğmen Ömer Yazgan’ın fotoğrafına yöneliyor. Kısaca bilgi verip,  Ömer’in Türkiye’de 1980 darbesinden sonra idam edildiğini anlatıyoruz. Gazeteciler televizyoncular pankartımızı çekiyorlar. Küba televizyonu pankartımızı ekrana taşıdı. Bir gazetecinin çektiği fotoğrafa da yurda dönüşümüzde internette rastladık. Malum, Küba’da internet yok gibi!

***

KÜBA HALKI KAZANACAK!

Nihayet anons ediliyor ki Raul Castro gelmiş. Mevsime uygun şekilde beyaz bir gömlek giymiş, başında hasır şapka var. Raul çok kısa konuştu, ardından düzenleme komitesi adına bir konuşma yapıldı. İspanyolca konuşmalarda kulağımıza tanıdık gelen sözcükler arasında revolucion, socialismo, Küba, viva, enternasyonal başta geliyordu. 

Konuşmaların ardından bando Küba ulusal marşını seslendirdi, marşın bitiminde, KÜBA HALKI KAZANACAK yazılı pankartın ardındaki kortej yürüyüşe geçti. Bir buçuk saate yakın süren yürüyüşte tahminen 1 milyon 200 bin kişi dolayında coşkulu kitle Devrim Meydanı’nı adımladı. Askerler üniformaları ile kortejin en sonundaydılar. Yürüyen kitle içinde, dünyanın dört bir yanından gelen toplulukların yanı sıra çok sayıda Türk bayraklı topluluklar da vardı. Ayrıca Türkiye Kürtleri yazılı bir pankart dikkatimizi çekti. Kortejde taşınan posterler arasında devrim önderleri Fidel, Che, Camilo ve Raul ile Hugo Chavez’in posterleri çoğunluktaydı. Fidel ve Raul’un Küba’nın hiçbir yerinde heykelleri yok. Yaşayan bir kişinin heykelini dikmiyorlar Küba’da. 1 Mayıs’ta Kübalıların taşıdıkları posterler arasında Marks ve Engels yoktu, Lenin’in ise sadece bir posterine rastladık.

Kortejin protokol ve misafir tribünlerini selamlayarak geçişişi sırasında, Harbiye 79 devresinden arkadaşları fark etmek sevindiriciydi. Karşılıklı el salladık, selamlaştık. Arkadaşların üzerinde VİVA CUBA yazısı altında Devrimci Yol’un yumruklu yıldızının basılı olduğu kırmızı tişörtler vardı. Üç yıl önce de Havana’ya gelmişler ama sabah yola çıkmakta geciktikleri için trafikteki kalabalık nedeniyle 1 Mayıs kortejine yetişememişler. Bu yıl tecrübeliler, sabahın köründe korteje katılmışlar! Anlattıklarına göre, yürüyüşün Türkiye’deki gibi öğle saatlerinde yapılacağını sanan Türkiyeli bir topluluk, Devrim Meydanı’na gittiğinde bomboş alanda yapayalnız kalmış.

Yürüyüş, bandonun Enternasyonal marşını seslendirmesiyle sona erdi, biz de içimizden mırıldandık; 88 yaşındaki Raul Castro, adios selamıyla veda etti. Gelişi tantanalı ve curcunalı olmadığı gibi gidişi de sadeydi. Türkiye’de olsa ortalık birbirine katılmıştı! Raul’un gidişinin ardından misafir tribünü de boşalmaya başladı. Biz de pankartımızı alıp otobüse doğru hareketlendik. Havana’da ilk iki gün kapıldığımız karamsarlık, 1 Mayıs coşkusuyla geride kalmıştı.

***

 

1 Mayıs coşkusunun ardından günü serbestçe değerlendirdik. Kimimiz 60 yıl öncesinin Amerikan otomobilleriyle kimimiz city tour otobüsleriyle kent turuna çıktık. City tour otobüslerinin güzergâhı Havana’nın Çankaya’sı ile, yani Zengin Havana denilebilecek Miramar semtiyle sınırlı. Giderken de Miramar dönerken de Miramar. O kadar da zengin ve ihtişamlı değilmiş. Yoksul sosyalist ülkenin zenginliği de bu kadarcık demek ki.

Serbest gün, eski Havana’daki Asturiano lokantasında akşam yemeğiyle sona erdi. Yemek hayli neşeliydi. Önceki gün izlenen Flamenko dans gösterisine ilişkin espriler birbirini izledi. Harbiye günlerinde olduğu gibi, Kurucu Başkan’ın masasına yan masaların ikramı olarak pilav servisi yapıldı. Yemeğin mönüsü için omerta kararı alındı.

Ertesi günkü yolculuk için dinlenmemiz gerekiyor, uygun saatte lokantadan ayrıldık.

Söylediğimiz gibi, coşkuyu Havana’da, hüznü ise Che’nin şehri Santa Clara’da yaşadık.

 

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…