Türkiye'nin memuru işini bilir de Küba'nın işçisi bilmez mi?

Rahmi Yıldırım

3 Haziran 2016
Türkiye'nin memuru işini bilir de Küba'nın işçisi bilmez mi?

'Erdoğan Küba’da kanser tedavisi görmüş mü?' --''İzlenimlerimiz sonunda coşkuyla “İşte sosyalist Küba” diyemiyoruz. İki ayrı para kullanılıyor. İki ayrı para iki ayrı ekonomi demektir. Bu durumda CUC kapitalist Küba’nın, CUP yoksul sosyalist Küba’nın parası mı? Anlaşılıyor ki devrim, sınıflarararası eşitsizliği ortadan kaldırma veya azaltma yolunda çok başarılı olamamış.''

HAVANA’daki ikinci günün programında puro fabrikasını ziyaret ile Küba Halklarla Dostluk Enstitüsü ICAP’ta söyleşi var. Ayrıca bir sağlık kuruluşu yöneticisiyle biyoteknoloji araştırmaları konusunda Küba’nın sağladığı ilerlemeyi konuşacağız.

Söylemeye gerek yok, Küba denince akla ilk gelen şeylerden biri de purodur. İspanyollar Küba’yı ele geçirdiklerinde yerlilerin bir bitkinin yapraklarından sardıkları, için için yanan, kokulu dumanlı bir nesneyi tüttürdüklerini görüyorlar. Tütünün nasıl bir hazine olduğunu fark ettiklerinde metalaştırıyorlar, 1700’lerden itibaren tütün çiftlikleri kuruluyor. Puronun tarihinde isyanlara da rastlanıyor. Nihayet Devrim’den sonra tütün çiftlikleri ve puro fabrikaları devletleştiriliyor. Günümüzde puro üretimi ve satışı, Habanos SA adlı devlet şirketi tarafından gerçekleştiriliyor.

Puro fabrikasını ziyaret öncesinde rehberlerimiz, fabrika çevresinde bize puro satmaya çalışacak korsan satıcılara yüz vermememizi öğütlüyorlar, kazıklanabileceğimizi, üstelik muz yapraklarından sarılmış sahte puro almış olabileceğimizi söylüyorlar. Biz de rehberlerimize uyarak, korsan satıcılardan uzak duruyoruz. Fabrikayı gezmeden önce satış mağazasına uğruyoruz. Puro fiyatları kalitesine markasına göre son derece çeşitli. 1961 yılından kalma 2 nolu tek 1 adet montecristo’nun fiyatı 425 dolar. Ben 5 No.4 seri nolu bir kutu alıyorum. İçinde 5 adet puro var.  Yanı sıra yeteri kadar rom alıyorum. Faturaya bakıyorum, tek paket puro için 28,45 CUC ödemişim. Yani tek puro için 5.5 CUC’tan fazla ödemişim. Mağaza çıkışında korsan satıcılar, yarı yarıya fiyat önerip ısrar ediyorlar. Alsak mı diye tereddüt ediyoruz, rehberlerimizin öğütlerini anımsıyoruz.

Fabrikanın giriş kapısında Fidel Castro’nun posteri karşılıyor bizi. Devrim başlıklı poster önünde fotoğraf çektirmeden edemiyoruz.

Atölye giriş kapısı önünde Fidel ve Chavez’in birlikte oldukları başka bir poster daha. Bir fotoğraf da burada çektiriyoruz.

Che’nin bir posteri de var fabrikanın duvarlarında. Hayli uzun bir puroyu tüttürüyor. Efsaneye göre, astım hastası olduğundan doktoru Che’ye puroyu yasaklamış. Che, yasağa uymak istememiş, inatçı bir pazarlıkla doktorundan günde sadece 1 puro izni koparmış. Sonra da kendisi için özel bir puro sardırmış, gün boyu içtiğinde ancak bitirebileceği uzunlukta bir puro.

Fabrikada 600’ün üzerinde kişi çalışıyor. Efsaneye göre puronun en makbulü, bakire Latin güzellerinin bacaklarında sarılmış, içine bakire teri karışmış olanıymış! Alt yapı sorunlarına fazlasıyla ilgili erkek müşterileri tavlamak için uydurulmuş olmalı. Maço erkekler kusura bakmasınlar, atölyede bu yöntemle puro sarılmıyor. Kadın erkek sarıcı işçiler, birbirine bitişik, dikiş makinası büyüklüğünde tezgâhlarda tütün yapraklarını kesip biçip puro sarıyorlar. Sardıkları puroyu presliyorlar, sonra zar gibi ince damarsız son bir yaprakla sarıp ambalajlıyorlar. Atölyede son derece ağır bir hava var. Tepede vızır vızır dönen vantilatörler, açık pencereler ağır havayı dağıtmaya yetmiyor. Yasak olduğundan fotoğraf çekemedik. Puronun hangi şartlarda üretildiğini merak eden, https://www.youtube.com/watch?v=dWoPFOucp8U adresindeki videoya bakabilir.

Sosyalist hümanizmamızla bu ağır çalışma koşullarına içimizden isyan ediyoruz. Biz isyan duygusuyla dolarken, kimi işçiler sardıkları puroyu gösterip baş ve işaret parmaklarıyla para işareti yapıyorlar, 2 CUC diye teklif ediyorlar. Öyle bir iki işçi değil, basbayağı çok sayıda uyanık, alenen kamu malını satmaya çalışıyorlar. Şaşırıyoruz, Turgut Özal’ın “Benim memurum işini bilir” vecizesi geliyor aklımıza. İşçilerin puro satış tekliflerini reddediyoruz. Bizim şaşırdığımızı, isteksiz davrandığımızı gören ustabaşılar korsan satış yapmaya çalışan işçileri yarım ağızla uyarıyorlar. Uyarılara karşın işçiler, korsan satış çabasından vazgeçmiyorlar. Uysal alışkanlıkla puro sarmayı sürdüren diğer işçilerin, korsan satışa ilgisiz kalmaları dikkat çekici. Öğreniyoruz ki, puro işçilerinin kişi başı günde 2 puro hakları var ancak satmak için değil.

Bu arada, kimi kadın işçilerin ADAM-DER kurucu başkanına çapkın bakışları kafiledeki amazonların dikkatlerine yakalanıyor. O dakikadan itibaren kurucu başkan, kendisini sıkı markaj altında hissediyor!

***

SON KALE’NİN SOSYALİST PROLETERLERİ!

Puro fabrikasından şaşkınlık ve aklımızda “Sosyalizmin son kalesinin proleterleri bunlar mı?” sorusuyla ayrılıyoruz. Gezi programında sırada Küba Halklarla Dostluk Enstitüsü (Instituto Cubano de Amistad con los Pueblos) ICAP ziyareti var. Bizim Ada Tur’un planlamasına göre Küba/ABD ilişkileri konulu bir söyleşiye kulak vereceğiz. Biz ise, Küba devriminin sorunlarını konuşmak niyetindeyiz.

Enstitü’de bizi parti üyesi ve ICAP Avrupa Sorumlusu Raymundo Pino karşılıyor. Sıcak duygularla tanıştıktan sonra konferans salonuna geçiyoruz. ADAM-DER kafilesinin her biri diğerinin solunda üyeleri eleştiri bombardımanına başlıyor. “Aşırı solcu” bir ADAM, Türkiyeli devrimci askerler olarak Küba devrimine sempatiyle dolu olduklarını vurgulayarak başlıyor bombardımana, havaalanından itibaren karşılaştıkları manzaradan üzüntü duyduklarını anlatıyor:

- Yoldaş, Devrim Müzesi’ndeki özensizlik bağışlanabilir gibi değil. Gece veya gündüz sokak aralarında vücudunu pazarlamaya çalışan kadınlarla karşılaşmak nasıl açıklanabilir? Puro fabrikasında işçilerin kaçak olarak bizlere puro satmaya çalışmalarına tanık olduk. Devrimci coşku eksikliği, devrimin ilk yıllarındaki “sosyalist ahlak ve yeni insan” çalışmasında başarıya ulaşılamadığını mı gösteriyor?

Başka bir ADAM, Kürt sorunundan haberdar olup olmadıklarını soruyor.

ADAM-DER Kurucu Başkanı’nın soru ve eleştirileri de “aşırı solcu” ADAM’ın eleştirilerinden geri kalmıyor:

- İki günlük izlenimlerimiz sonunda coşkuyla “İşte sosyalist Küba” diyemiyoruz. İki ayrı para kullanılıyor. İki ayrı para iki ayrı ekonomi demektir. Bu durumda CUC kapitalist Küba’nın, CUP yoksul sosyalist Küba’nın parası mı? Anlaşılıyor ki devrim, sınıflarararası eşitsizliği ortadan kaldırma veya azaltma yolunda çok başarılı olamamış. CUC’un tedavülden kaldırılması için partinin 20 yıl önce aldığı karar hayata geçmiyor. Endişemiz odur ki, böyle giderse ikinci bir Granma yolculuğu ihtiyaç haline gelebilir. Bu durumda biz Türkiyeli devrimci askerler, Kübalı yoldaşlarımızın yanında yer almaktan sevinç duyarız. İkinci olarak, görebildiğimiz her yer, cadde ve sokaklar, parklar, genel olarak çevre adeta çöplük. Ambargo tamam da çöplük manzarası da herhalde ambargoyla açıklanamaz. Çöpsüz bir hayat için illa devrim gerekmiyor. Neden her yer çöplük?

Raymundo Pino, sükûnetle eleştirilerimizi ve sorularımızı not ediyor. Sonra sırasıyla yanıtlamaya çalışıyor:

- Devrim müzesindeki özensizlik ve bakımsızlık, müze yöneticileri ve çalışanlarının kusurudur.

- Sosyalist ahlak ve yeni insan, devrimin en önemli hedeflerinden biridir. Sosyalist ahlakın yerleşmesi, yeni insanın yetişmesi birden bire olacak bir şey değildir.

- Puro fabrikasında işçilerin kaçak puro satmaya çalışmaları kabul edilemez; fabrikada denetim eksikliğini göstermektedir.

- Küba sosyalist bir ülkedir. Üretim araçları devletin mülkiyetindedir. CUC, Bolşevik devriminden sonra Lenin’nin NEP politikasına benzetilebilir. Küba asla kapitalist olmayacaktır. İkili para çok ciddi bir sorun haline gelmiştir. Sosyalizm için tehlike haline geldiğinde keser atarız.

- Çöplük manzarası şehir yöneticilerinin ve temizlik işçilerinin görevlerini ihmal ettiklerini gösteriyor. Havana’da her gün 400 ton çöp çıkıyor. Bu kadar çöpü tümüyle ortadan kaldıracak teknik olanaklarımız yok. Her şeye karşın temizlik işçilerimiz şehri temizlemek için canla başla çalışıyorlar.

- Kürt meselesinden haberdarız. Ortadoğu’nun en kritik meselesidir. Sadece Türkiye için değil, Irak, Suriye, İran, hatta eski Sovyetler Birliği’nden artan Kafkasya gibi ülkelerde de yaşanıyor. Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı çerçevesinde çözülmesini temenni ediyoruz.

- Küba, cinsler arası eşitliğin geçerli olduğu bir ülkedir. Yetişkin cinslerin birbirleriyle olan ilişkileri üçüncü tarafları ilgilendirmez. Ama bu ilişki para transferine yol açıyorsa elbette hoş görülemez, bağışlanamaz. Her şeye karşın paralı ilişkiyi tümüyle önlemek olası değildir.

Raymundo Pino’nun sesi içtenlik yüklü. Küba devrimi için tasalanan Türkiyeli devrimcilerle karşılaşmaktan dolayı biraz da mutlu. Sözü ABD Başkanı Barack Obama’nın geçen Mart ayındaki Küba ziyaretine getiriyor; Obama’nın “Geçmişi unutalım” sözlerine öfkeyle “Devrim için can vermiş yoldaşlarımızı nasıl unuturuz, ambargo ile bizi boğmak istemelerini nasıl unuturuz, Guantanamo’yu elinde tutmasını nasıl unuturuz!” diye karşılık veriyor.

Bu arada, Raymundo Pino ile söyleşimiz sürerken, Türkiye’nin Havana Büyükelçisi Hasan Servet Öktem, konferans salonuna geliyor. Türkçe konuşulduğunu işitince tanışmak istediğini, Havana’ya gelen CHP milletvekillerine mihmandarlık yaptığını söylüyor. Teşekkür ediyoruz, CHP milletvekillerini görmek istediğimizi söylüyoruz. CHP Genel Başkan Yardımcısı Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve beraberindeki vekillerle selamlaşıyoruz.

Raymundo Pino’ya içten karşılaması ve açıklamalarından dolayı teşekkür edip, öğle yemeği için soluğu eski Havana’daki El Templete lokantasında alıyoruz. Deniz ürünleri, tavuk, kırmızı et veya domuz etinden oluşan bir menü. Yanı sıra tek kadeh mojito, ekstra içki cepten...

***

“ERDOĞAN BATİSTA İLE BİR TUTULAMAZ!”

Öğle yemeğinin ardından La Industria Biofarmaceutica Cubana Pasado, Presente y Futuro temsilcisi Mac Danev Ricardo Perez Vallerine ile buluşuyoruz. Hayli teknik terim yüklü bir söyleşi. Devrimden sonra Küba’nın biyoteknolojide nasıl ilerleme sağladığını anlatıyor.

Anlattığına göre, devrimden sonra Sovyetler Birliği’ne öğrenci göndermişler. Sovyetler’de tıp eğitimi alan ilk doktorlar, yurda dönüşlerinde tıp fakülteleri kurmuşlar ve doktor yetiştirmeye başlamışlar. Yani tıpta devrim yapılmış. Tıp devrimiyle birlikte, Küba’da sağlık hizmetleri herkes için parasız hale gelmiş, ortalama ömür 15 yıl uzamış, bebek ve çocuk ölümlerinin önlenmesinde Küba tüm Amerika kıtasında, yani güney ve kuzey Amerika’da en yüksek başarıya sahip. Kanseri önlemede ve iyileştirmede ise dünyanın en ileri ülkesi Küba. Kanserin önlenmesinde ve iyileştirilmesindeki başarıda, ambargo nedeniyle zararlı kimyasalların Küba’ya girememesini de göz önünde bulundurmak gerek. Küba’da ilaçlar kimyasal yolla değil, doğal yolla üretiliyor...

Ambargo koşullarına karşın Küba’nın tıp devrimi alkışlanmaya değer. Fakruzaruret şartlarında nasıl olup da böyle bir başarıya ulaştıkları konusunda çok net bir fikir edinemiyoruz. Anlayabildiğimiz kadarıyla Küba, yokluktan dolayı bu tıbbi devrime mecbur kalmış!

Soru yanıt bölümünde kafilenin amazonlarının önceliği Alicia kremleri olsa da söyleşi ister istemez politik bir bağlama kayıyor. Ricardo Perez, yabancılara da sağlık hizmeti verdiklerini, dünyanın her yanından kanser hastalarının tedavi için geldiklerini söyleyince, bir ADAM, Recep Tayyip Erdoğan’ın Küba’da kanser tedavisi görüp görmediğini soruyor. Ricardo Perez, soruya net yanıt vermek yerine ortaya konuşuyor:

- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!

Yanıt yeterli sayılıyor. ADAM-DER Kurucu Başkanı, Küba tarihinde Batista nasıl bir yere sahipse Erdoğan’ın da Türkiye tarihinde öyle bir yere sahip olduğunu söylüyor ve Erdoğan’ın Küba’da nasıl algılandığını soruyor. Ricardo Perez’in yanıtı çok kısa ve özlü:

- Küba’dan bakıldığında Erdoğan, Batista ile bir tutulacak siyasi figür olarak görülmüyor.

Ricardo Perez aslında sağlıkçı değil, diplomat olduğunu, yanıtlarında diplomat kimliğinin göz önünde bulundurulması gerektiğini ekliyor.

Havana’daki ikinci gün de böylece sona eriyor.

Üçüncü günün programında 1 Mayıs var. Erken kalkmak gerekiyor.

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…